SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Aydınlatan Zekâya Erişmek Mümkün Müdür?

“ diyorlar. “

Wikipedia, acı’yı kişide zarar ya da zarar tehdidi algısı ile ilgili kaçınılan bir deneyim olarak tanımlamış. Evet, acıdan kaçınarak, aslında keyif aldığımız anları arttırmaya çalışırız. Ancak sürekli olarak acıdan kaçınmak bizi endişeli yapar. Sürekli endişe içinde olunca da rahatsızlık, üzüntü, korku, yaşlılık, hayal kırıklılığı ve depresyon gibi psikolojik acılar deneyimlenir.

Deneyimlenen acının derecesi, sahip olunan bakış açısı, olaylar ya da insanlara karşı gösterilen tolerans ile birebir bağlantılıdır. Örneğin, kısıtlı bir bakış açısına sahipsek arzu, tutku, heyecan, zenginlik, toplumdaki konum vb gibi konularda meydana gelen değişim bizi daha çok etkileyecektir. Çünkü arzu, tutku, heyecan, zenginlik, sahip olduğumuz konum, değişme potansiyeli fazla olan durumlardır. Aynı şekilde kalmaları konusunda ısrar ettiğimiz sürece acıya da “” demiş oluruz.

Bence, mümkündür. Bunun için öncelikle “gerçeğinikabul etmek gerekir. Bilinçli olarak acının varlığını kabul ettiğinizde, mutsuzluk ve huzursuzluğun geçici zihin durumları olduğunu, sürekli olarak onlarla birlikte olmayacağınızı fark edersiniz. Bu farkındalıktan sonra yapılacak tek şey; “

Düşünce, deneyim ve duygularımızı bilinçli olarak seçmeye başladığımızda tamamen özgürleşiriz. Özgür olmak, mutlu olma halini getirir. Burada unutulmaması gereken tek şey, özgür olmanın tüm sorumluluklardan kurtulmak anlamına gelmediği, bilakis özgür olmanın sorumluluk almayı gerektirdiğini bilmek olacaktır. Bu şekilde sevgi, mutluluk, huzur olmayan deneyimleri ve düşünceleri bırakmanın sorumluluğunu aldığımızda içimizde var olan aydınlatıcı zekâ ( bilgelik) görünür hale gelecektir.


Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sevgiler

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Bakış Açım Değişti Şimdi Ne olacak?

Yaşadığınız her travmada inanç sisteminiz yeniden yapılanır. Ve bu yapılanma gerçekten eşsiz ve büyülüdür. Öyle ki niteliği negatif olan travma, size hizmet etmeye başlar. Örneğin anne ya da babanıza olan kızgınlığınız sizi daha başarılı yapmış olabilir. Ya da geçmişte başınıza gelen taciz olayı sizi daha güçlü yapmış olabilir. Gerçek, ortaya çıkmaya çalışsa da nedendir bilinmez her defasında travmanın yarattığı yanılsamayı seçeriz. Yanılsamadayken imkânsızı imkânlı hale getirdiğiniz zamanlar olur. Ve tabii bunun için de muhteşem bir enerji harcarız. Durum böyle olunca, yaşamınızdaki bazı alanlar kısıtlı kalır. Örneğin işinize o kadar çok odaklanırsınız ki ya ilişkiye girecek zaman bulamaz ya da hem işi hem de ilişkiyi bir arada sürdüremeyeceğinize inanırsınız. Günün birinde bu yanılsamayı fark ettiğinizde yani bakış açınız değiştiğinde yani başarılı olabilmek için anne ve babanıza kızgın olmanıza gerek olmadığına karar verdiğinizde “Sorularını sormaya başlarsınız.

Şöyle ki; yıllardır ayakta tutmaya çalıştığınız, gerçekte var olmayan işletme bir anda yok olmuştur. Var olma amaçları tamamen yok olduğundan işletmede var olan insanlar da yok olup giderler. Böyle bir durumda kendinizi “ hissedersiniz. İşte bu yüzden de“ ” sorusunu sorarsınız. Aslında yaşamınızdan çıkan bir şey yoktur. Yanılsama gider yerine gerçek gelir. Bu mekanizmanın farkındaysak ne ala. Farkında değilsek zaten hiçbir zaman var olmamış bir işletmeyi yeni bir yanılsama ile tekrardan var etmeye çalışırız. Ancak işletmeyi var edecek inanç yok olduğundan başarılı olmak mümkün olmayacaktır. Böyle durumlarda yapılacak tek şey sadece‘ ” olacaktır.” ” de kalırsak eskinin yerine gelecek olanı fark etmek kolaylaşacaktır. Yeni gelen bize huzur veren, daha mutlu yapan olacaktır. Endişe, öfke, kızgınlık, pişmanlık, hayal kırıklılıkları da ortadan kalkacaktır. “” bir meziyettir ve sonradan kazanılabilir. Bu meziyete sizi götürecek en doğru uygulama nefes farkındalığıdır.

Eklemek istediğim son bir şey daha var. Travmaların yapılandırdığı inanç sistemi eninde sonunda yıkılmaya mahkûmdur. Sizi yaşamda daha güçlü ya da başarılı yapmış olsalar da bu tarz güç ve başarının altında korku vardır. Gerçek güç ve başarı altında sevgiyi barındırandır. Bence bir an evvel inançlarınızın yani bakış açılarınızın arkasındakini keşfetmeye bakın!

Her Daim Sevgi ve ışıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Ne Kadar Kontrolcüsünüz?

Kontrolcülüğü, kontrol etmeyi çok seviyoruz. Kendimizi kontrol ediyoruz, çevremizdekileri kontrol ediyoruz, sevdiklerimizi, aile bireylerini kontrol ediyoruz hatta sokaktaki insanları dahi kontrol ediyoruz. Çünkü daha çok mutlu olmak, daha fazla huzurda kalmak, daha fazla sevgiyi hissetmek istiyoruz. Peki, bunda başarılı olabiliyor muyuz? Bence “ Kontrol ettikçe daha endişeli ve huzursuz oluyoruz. Çünkü iyi niyetle başlayan kontrolcülük bir anda tacize dönüşebiliyor. Şöyle açıklayayım.

“ ” Türk dil kurumunun sözlüğünde “ olarak tanımlanmış. Örneğin; karşıdan karşıya geçerken önce sağa sonra sola sonra tekrar sağa bakarız. Araba gelmediğini gördüğümüzde ise karşı tarafa geçeriz. Trafik lambası olan bir geçişteysek trafik lambasının yeşil yanıp yanmadığını kontrol eder, yeşil yanar yanmaz da karşıya geçeriz. Tüm bu faaliyetler denetlemek, yoklama ve gözden geçirme tarzı faaliyetlerdir.

Taciz ise ” 1-Ahlaksızca, ulu orta veya gizlice söz ve davranışlarla karşı cinse eziyet etme, 2- Tedirginlik ve sıkıntı verme. “ olarak tanımlanmış. Konumuz gereği ikinci tanımdan gidecek olursak; kontrol etmek adına sevdiklerimizi tedirgin ediyor, onlara sıkıntı veriyorsak yaptığımız şey maalesef “” olmuyor. Çünkü sabırsızız, çünkü belli bir konu hakkında diğerleri bizden farklı düşündüğünde ya da farklı tarafı seçtiğinde, bizi dikkate almadıklarını ya da bize karşı tehdit oluşturduklarına inanıyoruz. Diğerlerini tehdit olarak görmeye başladığımızda ise tek bir şeye yöneliyoruz o da kontrolün mutasyona uğramış hali yani tedirgin etme ve sıkıntı verme haline.

Bence eğer istersek “ tanımına giren kontrolcülüğü, katma değer yaratan bir faaliyete dönüştürebiliriz. Diyelim ki “ ” arzuluyorsunuz. Ne kadar iyi niyetli olursanız olun, kontrol mekanizmasının gerçek anlamı olan denetlemek, yoklamak, gözden geçirmek yerine diğerlerine sıkıntı vermek, onları tedirgin etmek şeklinde uygulamalar yapıyorsanız o çok arzuladığınız sevgi, huzurda olmak, keyifle akışta olmaktan uzaklaşıyorsunuz. Bu da arzunuzun gerçekleşmeyeceği anlamına geliyor. Böyle bir durumda ne yapabilirsiniz? “ tanımına giren kontrol mekanizmaları uygulamama konusunda kendinizi sıkıntıya sokabilir ve tedirgin edebilirsiniz. Yapabilir misiniz? Bence yapabilirsiniz. Ne de olsa kontrolcülük konusunda bayağı ustasınız.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

İlla Bir Şeyler Eksik mi? Olmalı

Herkesin tam ve bütün olduğuna inanmak adına birçok spritüal çalışmanın yapıldığı şu zamanda arkadaşlarınızın zaman zaman dikkatinizi eksiklerinize çekmesi; İsterseniz bu soruya yanıtlamadan önce aşağıdaki örneğe bakalım.

Şimdi; seçimlerinizle ilgili öneride bulunmak yerine yorum yapmadan sizi şefkatle, destekleyici bir tutumla dinleyen bir arkadaşınızla olduğunuzu hayal edin.

“ değil mi? Bu örnekte dostunuz sizi tam ve bütün gördü, eksik bir şey olmadığını düşündü. Ve böylece kendinizi daha iyi hissetmenizi sağladı. Aynı şekilde büyük gurular ile birlikte olduğunuzda da kendinizi çok iyi hissedersiniz. Çünkü onlar herkesin ve olan her şeyin mükemmel olduğuna inanırlar. Onlara göre eksik ya da zayıf yan yoktur. Değişimin sürekli olduğunu ve o an neyi seçtiğiyseniz sizin için en uygun olanın o olduğunu bilirler.

Aksi olduğunda yani birisinin eksiği olduğuna inandığınızda ise ya ona acıyor ya da üzülüyorsunuzdur. İnsanlara acıyıp üzüldüğünüzde, onları farklı konuma koyarsınız, ayrılık yaratırsınız. Çünkü acıma ve üzüntünün arkasında kibir vardır. Hâlbuki gerçek sevgi olduğunda birlik, bütünlük olur. Ayrılık hiç olmaz. Bence dostlarınıza şu ana kadar almadıkları bir hediye verin. Onlara mükemmel olduklarını hissettirin. “ diyorsanız, o zaman önce kendinize yol gösterin. Önce kendi eksikliklerinizi tamamlayın, sevgi, şefkat, mutluluk ve huzuru içselleştirin. Bunu öyle mükemmel yapın ki önce siz tam olun, önce siz şifalanın. Ve böylece dostlarınız gerçek şifanın nerelerde olduğunu anlasın.

Her Daim Sevgi ve ışıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Sevgiden Korkuyoruz.

Beğenmediğiniz bir gömleği size kim satın aldırabilir? Ya da istemediğiniz bir yemeği size kim yedirebilir? “” öyle değil mi? Peki, o zaman neden bazen kendimizi mutsuz ve huzursuz hissediyoruz? Bu sorunun yanıtını ilişkiler ile ilgili bir örnek üzerinden giderek açıklamak istiyorum.

Örneğin; şu an birisinden hoşlanıyorsunuz. Coşku içindesiniz ancak onunla birlikte olmanın hayalini kurmak yerine “” şeklinde endişeleniyorsunuz. Peki, her şey güzel gidiyorken neden endişeleniriz? Çünkü gerçekte yaşamınıza birisinin girmesini istemezsiniz. Büyük bir ihtimalle geçmişte yaşadığınız bir ilişki istemediğiniz şekilde sonuçlandı ve benzer durumu bir daha deneyimlememek adına bu hikâyeyi uydurdunuz. Evet, terk edilmiş, yüzüstü bırakılmış olabilirsiniz, ancak bu noktada ilişkideyken nasıl bir insan haline geldiğinizi de hatırlamanızı tavsiye ederim. Örneğin; İlişkideyken sürekli fedakârlık yaparak, arzu ve isteklerinizi erteleme alışkanlığınız olabilir mi? “” diyorsanız, arzu ve isteklerin ertelemenin bir tür kısıtlama hali olduğunu da kabul edin. Nedeni ne olur ise olsun kısıtlamalar acı verir. Bu durumda acıdan uzaklaşmak için ya ilişkiye girmekten kaçar ya da imkânsız ilişkilere doğru çekilirsiniz. Hatta zaman içinde karşınıza çıkan kişilere hayran olmamak için, aptal olduklarını düşünür, onlarla zaman geçirmemek için; sıkıcı olduklarına karar verir, hatta sizden uzaklaşmalarını garantilemek için, özgürlüklerini kısıtlarsınız. Hâlbuki tüm bunları yapmak yerine sadece ilişkiye girmek istemediğinizi kabul etseniz, her şey daha, kolaylaşacaktır. Ama olmaz! hem ilişkiye girmeyi istemez hem de () onunla birlikte olmayı arzularız. Burada sıkıntıya sebep olan şey birbirinin zıddı iki şeyin aynı anda gerçekleşmesini dilemektir. Bu da gerçek ile savaşmak anlamına gelir ki gerçekle giriştiğimiz savaşı hiçbir zaman kazanamayız. Net olamamanın altında ya cahillik ya da korku yatar. Cahillik var ise acı da olmayacaktır. Acı var ise “ Demektir.

Bir ilişkinizin olmasını arzuluyorsanız, insanların sizi sevmeleri için uğraşmak yerine onları korkmadan nasıl sevebileceğinizi araştırın. Çünkü sizi asıl korkutan şey, sevgi değildir, ilişkideyken nasıl bir insan haline gelmiş olduğunuzdur. Sıkı bir rejimdeyken muhteşem bir tatlıyı yemekten sizi kimse alıkoyamıyor ise sizi ilişkide olmaktan sizden başka kimse alıkoyamaz. Çünkü niyetin gücü her zaman kazanacaktır. Tabii niyetiniz gerçek ise!

Her Daim Sevgi ve ışıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Sevmeyi Hatırlamak!

Eksikleri de olsa yaşadığınız evi, ideal eş profilinde olmasa dahi birlikte olduğunuz kişiyi, istediğiniz gibi olmasa da işinizi sevmek güzeldir. Kısaca sevmenin her türlüsü güzeldir. Çevremizdeki güzelliklerin keyfini çıkartmak yerine onların eksikliklerine odaklanırız. Olduğu gibi sevmek nedense zor gelir. Ama bu da yetmez, olduğu gibi sevmenin imkânsızlığını kanıtlamaya çalışırız. Bir müddet sonra da sevmeyi unuturuz. Durum böyle olunca kalp çakramızın kapalı olmasına kafayı takar, onu açabilecek guruların peşinden koşarız. Aslında birilerinin kalbimize bir şeyler yapmasına gerek yoktur. Çünkü kalp çakrası sevgiyle, şefkatle ilgilidir. Sevmediklerimizi sevebilme gücü ile ilgilidir. Bizden farklı fikir, düşünce ve duyguda olanların bize karşı oldukları yalanına kanmamak ile ilgilidir. Açıkçası, karşımızdakileri tehditkâr ya da sorunlu olarak görmemizin sebebi bu temalara pek de yabancı olmadığımızdandır.

Kalp çakrasını açabilmek için korku ve bağımlılıklardan kurtulmak gerekir. Bunun için de öncelikle “ gücü aktive edilmelidir. Bağımlılık ve korkular yok olduğunda onların yerini alacak sevgi sorun, tehdit ve endişeleri hemen ortadan kaldıracaktır. Çünkü sevgi evrendeki en büyük güçtür, yıkıp dökmeye gerek kalmadan karmaşayı yok eder.

En iyisi bir an evvel risk alıp kendimize diğerlerini sevmek için izin vermeli ve kendimizi başkalarına nasıl sevdireceğimizden çok düşmanlarımızı, kırgın olduklarımızı nasıl sevebileceğimize odaklanmalıyız. Nihayetinde yargıladıklarınız ile yargılamadıklarınızın arasında sadece bir düşünce saklıdır. Ve bu düşünceyi yok ettiğimizde kendimizi daha özgür ve mutlu hissederiz.

Ben de uzun yıllar herkesin beni sevmesi için bir sürü proje geliştirmiştim. Aslında ihtiyacım olan tek şeyin diğerlerini sevmeyi hatırlamak olduğunu fark ettim. Ve o gün bugündür her gün “ “ için Allaha dua ederim.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Yalnız Bırakan Düşünceler!

Bazı kaynaklar insan zihninden her gün 60-70 bin düşünce geçtiğini söylüyor. Ve bu 60-70 bin düşüncenin çoğunluğu da ya olmuş bitmiş ya da henüz gerçekleşmemiş yani gelecekle ilgili. Örneğin; Gelecek ile ilgili olan “ düşüncesine bir göz atalım. Bu düşünce sizi nasıl hissettiriyor? değil mi? Her gün bu şekilde kötü hissettiren bir sürü düşünce zihnimizden geçiyor. Bence bunların hepsinin sorgulanması ve doğru olup olmadıklarını araştırılması gerekiyor. İsterseniz hep birlikte “ düşüncesini sorgulayalım. Diyelim ki korktuğunuz başınıza geldi ve çevrenizde hiç dostunuz kalmadı. Yine de sizi seven birileri olacak mıdır? “” olacaktır. Örneğin; anne, babanız ile aranızdaki sevgi bağı öyle mucize bir bağdır ki kötü davranmış olsanız dahi sizi ölünceye kadar seveceklerdir. Size bir şekilde sinirlenip kızabilirler. Ama yine de sizi sevmeye devam ederler. İşte bu yüzden de “” düşüncesi hiçbir zaman doğru olmayacak bir düşüncedir. (Eminim biraz daha düşündüğünüzde aileniz dışında başka örnekleri de bulabilirsiniz ) Bu düşünceyi sorgulamadığınızda ise ona inanmaya başlayacaksınız ki işte o andan itibaren yaşamınız bu inanca göre şekillenecektir.

Bazen de geçmişteki bir olay sonucunda oluşan düşünceler vardır. Örneğin; bir dostunuz hakkında “ şeklinde bir öngörüde bulunursunuz. Belki de bu düşüncenin oluşmasına sebep olan olaydan sonra Sibel, fikrini değiştirmiş ve kalbini açmaya karar vermiş olabilir. Ama siz ne yaparsınız? Sürekli olarak “düşüncesini destekleyecek delil ararsınız. Ve sonunda “ mekanizması görevini yerine getirir ve Sibel’in henüz kalbini açamadığı olayları size gösterir. Sibel’le birlikteyken sürekli bu düşüncede kaldığınızda ise Sibel’in, kalbini kapatmaktan başka çaresi kalmayacaktır. Çünkü bilinçli ya da bilinçsiz sizdeki enerjiyi hissedecektir.

Yukarıdaki iki örnek, neyi biliyorsak, nasıl algılıyorsak gerçeğin de ona göre şekillendiğini göstermektedir. Durum böyle olunca zihninizden geçen düşüncelerin yüzde yüz doğru olup olmadığının araştırılması önem kazanıyor. Biliyorum bu yolda ilerlerken karşılaştığımız bazı gerçekler, acılı olabilir, ama olsun; unutmayın ki gerçek olduğu sürece hiçbir zaman yalnız kalmazsınız. Sizi yalnız bırakan, sorgulanmamış, doğruluğu kanıtlanmamış olan düşüncelerdir. Ve bu tarz düşünceler bizi insanlardan ayırır. Bence düşüncelerinizi öyle kendi haline bırakmaya hakkınız yok!

Her Daim Sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

Gözden Kaçan Fırsatlar

Seyahat edip yeni yerler keşfederek, dine, ilme, sanata, felsefeye yönelerek, nefes, enerji, meditasyon gibi şifa tekniklerini deneyerek kendinizi geliştirebilirsiniz. Şimdilerde kişisel gelişime dair değerlendirilebileceğiniz bir sürü fırsat var. Bugün bu fırsatlardan birinden, Ebru sanatından bahsetmek istiyorum. Ebru, su üzerine serpiştirilen sıvı boyanın birbiri ile dansıdır. Su teknesinde yaratılanların hepsi eş’sizdir. Ebru yaparken suyun ve doğal boyaların gücünü sabırla izler, ruhunuzun yaratımına izin verirsiniz. Oradayken olanı olduğu gibi kabul etme ve anda kalma pratiği yapılır. Ve zamanla yaratılan her şeyin mükemmel olduğu gerçeğine olan inancınız kuvvetlenir. Kısaca Ebru, “deneyimlemek isteyenler için güzel fırsatlar sunar. Aynı zamanda güçlü bir terapi tekniğidir. Oradayken huzur ve barışı hissetme pratiği yapılır.

Ebru sanatı, kişisel gelişim konusunda bana güzel fırsatlar sundu ve sunmaya da devam ediyor. Ebru ve tabii ki en önemlisi Sevgili Hocam Hikmet Barutçugil sayesinde kanserden daha kötü bir rahatsızlık olduğuna inandığım kibrin egemenliğindeki alanlarımı keşfettim, sabrın, teslimiyetin anlamını öğrendim. En önemlisi, zihnimin yansımalarını analiz etme fırsatını yakaladım.

Bu sene Sevgili hocam Hikmet Barutçugil 40.ncı sanat yılını kutluyor. Sevgili Hikmet Barutçugil, büyük bir alçak gönüllükle ve cömertçe yıllardır sanatını herkesle paylaşan değerli bir sanatçı ve çok iyi bir dost. Onu tanıdığım için çok şanslıyım. Yazımın bundan sonraki kısmında sözü Sevgili Hocam Hikmet Barutçugil’e bırakıyorum.

Ebru sanatı ile ilgilenmek isteyenler Sevgili hocamın sergileri ve atölyesi hakkında bilgi almak için inceleyebilirler

Her Daim Sevgi ve Işıkla

www.nefestr.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.