SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

14 Aralık İkizler burcunda Dolunay!

Astrolojik olarak yeni ay yeni projeler ve yeni girişimlerin başlangıcıyla ilişkilendirilirken Dolunayın enerjisi daha çok arınmak ve şifalanmak için kullanılır.

Dolunay zamanları her şeyin olgunlaşıp üst seviyeye ulaştığı bir zamandır. Dolunay zamanı dünyadaki sular kabarır; Vücudumuzun % 70'i sudan oluştuğu için bu noktada dengeyi korumak zordur. İnsan bedeni de bu durumdan haliyle çok etkilenir. Duygular en üst seviyededir ve bastırmak çok zorlaşır.

Dolunay zamanları tamamlanmayı temsil eder. Ayın kuvvetli ışığı bilinçaltını aydınlattığı içinde farkındalık seviyemizin yüksek olduğu günlerdir ve aynı zamanda bilinçaltında kurtulmak istediğimiz duygu ve düşüncelerden temizlemek bilinçaltı çalışmaları yapmak için uygun gün ve zamanlardır. Ayın en dolgun olduğu iki gün boyunca enerji çok yoğun olduğu için her türlü olayımıza çalışmak çok uygun olur.

Geçmişten sizi rahatsız eden duygularınızı şifalandırabilirsiniz. Eskiye dair bırakmak isteyip bırakamadığınız herşeyle vedalaşabilirsiniz.Dolunay hangi burçta gerçekleştiyse o burca ait konuları çalışmak gerekir, daha iyi sonuç verir.

En etkili çalışmalardan birisi yazıp yakma tekniğidir. Duygularınızı veya artık kurtulmak istediğiniz hayatınızı etkileyen bir korkunuzu kağıda yazıp onu yakıyorsunuz. Yanarken şunu tekrar ediyorsunuz "Bu artık benim gerçeğim değil"

Ayrıca Dolunayın enerjisini ŞİFA için şu uygulama ile de değerlendirebilirsiniz. Bir şişe suyu dolunayın olduğu akşam dışarıya bırakıp bi kaç saat Ay ışığında bekletin. Daha sonra arınma ve şifa niyeti ile bu suyu tüketebilirsiniz.

AY İkizler burcunda iken:

İletişim ile ilgili sıkıntı yaşadığımız zorlandığımız her konuya çalışabilirsiniz.

Sağlık olarakta: Omuzlar, kollar, eller, üst solunum yolları, bronşlarda oluşan her türlü hastalığa çalışmak uygundur.

Okunabilecek esmalar:

"Şafi, Kuddüs, Fettah, Nur"

Ay görüldüğünde okunabilecek bir dua paylaşmak istiyorum.

"Allahu Ekberu, la ilahe illallahu Allahumme ehlilhu aleyna bil emni vel imani ves selameti vel islami"

Anlamı:

Allah büyüktür ondan başka ilah yoktur. Allahım ayı bize emniyetli ve mübarek kıl. Selamet ve İslama hayırlı kıl.

Yazının devamı...

BEN KENDİMİ SEVİYOR(muy)UM!

"Günlük yaşamımız içerisinde bir çok bireyde bunu görüyorum yada gözlemliyorum ki o da şu, insanların en büyük şikayetlerinden birisi de hak ettikleri değeri görmedikleri yönünde...

İşte bende bu noktada size şunu sormak istiyorum; acaba siz kendinize ne kadar değer veriyorsunuz?

Önce siz ne kadar kendinizi seviyor ve önemsiyorsunuz bunu bir benliğinize sorun bakalım.

Yada şikayetlenmeyi bırakıp en azından bir yedi gün boyunca aynaya gözlerinizin taa içine bakarak "ben kendimi çok seviyorum, ben kendimi önemsiyorum" diyin. Bakın bakalım hayatınızda neler değişecek. İnanın bana sekizinci gün zaten size benzemeyen kişiler bir şekilde hayatınızdan çıkacak. Deneyin, sadece deneyin.

Olumsuz kişi yada olayları hayatınıza çekmek istemiyorsanız, olumsuz arkadaşlıklar içerisinde bulunmak istemiyorsanız, o zaman başta kendinize verdiğiniz sevgiyi değeri çoğaltın..

Olumsuz bir durumla karşılaştığımızda duralım ve bir düşünelim. Belki size eksik olduğunuz br yönü hatırlatmak için. Yada fazlalıklarınızdan kurtulmak için size o durumu yada olayı yaşatmış olabilir mi acaba.?

Durup bir düşünelim bakalım -bana neyi öğretmeye çalışıyor bu olay- diye.

Eğer bulabildiyseniz o fazlalık veya eksik yönünüzü, mükemmel. Üzerinde çalışmanız gereken durumu buldunuz demektir.. İlk olarak kabule geçin. Kabul etmedikçe aynı olayları farklı insan ve olaylarla tekrar yaşamak durumunda kalırsınız çünkü.

"Ben ......... durumumu kabul ediyorum!

Ben ............ durumumu sevgiye dönüştürmeye niyet ediyorum." demelisiniz en başta...

Asla demeyin ki, ben bunu hak etmedim, ben bunu hak edecek ne yaptım! Bu durumda yapmamız gereken yaşadığımız olaya bir suçlu aramak değil! Yapmamız gereken o negatif akışa son vermek. Bunu da ancak kabule geçerek yapabiliriz. Kabul ettiğiniz an, sizin fark ettiğiniz andır! Bu durumda o ders tamamlanmıştır!

Bazen de karşımızdaki insanları üzmeyelim derken biz mi üzülüyoruz acaba.. İstemediğimiz bir şeyi sırf>ır" diyemediğimiz için yaşamak zorunda kalıyor olabilir miyiz? Bu kişi eşimiz- sevgilimiz olur, bazen annemiz, babamız, bazen çocuklarımız, bazen de arkadaşlarımız olur ve biz>ı mutlu ediyoruz diye düşünürken>ın adına mutlu oluruz elbette ama bu yaptığımız şeyi istemeden yapıyorsak, bizi üzüyorsa ve yıpratıyorsa biz kendimiz olmaktan vazgeçeriz karşımızdakilerin istediği gibi hareket ederiz. O zamanda kendimize verdiğimiz değeri eksiltiriz, hem birilerinin bizi yıpratmasına, üzmesine kolaylıkla izin veririz. Bu defa üzülünce de bir suçlu ararız, "Beni üzdü... Ben bunu hak etmedim ki" yada "şu şu durumlardan dolayı yıpranmama neden oldu" diye..

Öyle mi acaba? Buna kim izin verdi tekrar bir düşünün bakalım.

Eğer biz kendimiz olmayı seversek, kendimize değer veririz, kendimizi önemseriz ama yok kendimize değer vermezsek bize değer vermeyen insanları çekeriz ve doğal olarak yıpranmamıza neden olan olayları yaşam içerisinde tekrar tekrar yaşamaya devam eder dururuz

Sizi üzen, mutsuz eden hiç bir şeyi hayatınızda tutmayın! İlişki bittiyse güzelliklerle gönderin, peşinden olumsuz yorumlar yaparak olumsuz enerjiler yüklemeyin " bana bunu yaptı aynısını yaşasın, mahvolsun, perişan olsun" demeyin çünkü siz birisi için olumsuz bir şeyler dilediğinizde o kişi bunu yaşamaz siz yaşarsınız... Bedduaya sormuşlar "nereye gidiyorsun?" diye "çıktığım kapıya" demiş...

Hak ve haksızlık olayı gerçekten çok göreceli kim kime göre haklı veya haksız? Buna göre karşı taraf hakkı kadarını aldıktan sonra kalanı size iade edilir. Ben Beddua etmekten çok çekinirim mesela. Çünkü o kişiye bana davranışında zemini hazırlamışsam benimde ufakta olsa bile bi haksızlığım olabilir bu durum içerisinde diye.

Neden çünkü yaşamımıza sorun yaşadığınız o kişi sadece bir görevliydi. Belki siz bir uykudaydınız ve gözlerinizin açılması gerekiyordu o kişi o üzüntüyü size yaşatıp uyuduğunuz gafletli uykudan uyandırmak için öğretici oldu size..

Yaşadığımız hiç bir şey boşa değil. Yaşamımıza giren hiç kimse boşuna değil.

Uyanma vakti geldiyse bir uyandıran olur elbet

Kimine hızır, kimine uçan kuş, kimine biten ot

Kimine açan çiçek, kimine akan su, kimine dilsiz taş...

(Tapduk Emre)

Ayrıca her zaman söylüyorum işte; kelamınıza dikkat edin. Söz büyüdür. Döner dolaşır yine sahibini bulur!

Einstein'in bunu o kadar güzel ifade etmiş ki çok severim şu sözü:

İnsanoğlu ağzından çıkan cümlelerin, beyninden çıkan düşüncelerin bütün evreni dolaşıp tekrar kendine döndüğünü bilse eminimi çok daha dikkatli olurdu.

Böyle söylediğimde bir anda kabul etmek zor geliyor biliyorum. Hayatımızda bizi üzenleri bir anda "affettim" demek kolay gelmiyor size. Ancak ne zaman ki enerjiyi öğrendim, bunun bizler için ne kadar yıpratıcı ve hayatımızı daha da zorlaştırıcı hale getirdiğini öğrendim. benim için o kadar kolaylaştı her şey.

İnsan olumsuz bir duygu durumu içerisine girdiğinde bu duygu durumundan çıkmadığı sürece üst üste olumsuzlukları çekmeye devam edip durur. "Geldi mi üst üste gelir" diye bir söz duymuşsunuzdur. Bu tamamen sizin o frekansı yaymaya devam ettiğiniz için benzer olayları çekmenizle alakalı bir durumdur.

Bloğumun adı blog yazmaya başladığım günden beri

"HER GÜN YENİ BİR BAŞLANGIÇTIR!"

Çünkü bir yeni karar aldığım her yeni gün benim için başlangıçtır.

Ve bana göre hiç bir şey için geç değildir.

Gelin bu dakikadan sonra bir iyilik yapalım kendimize.. Bundan böyle hiç bir şeyde suçlu aramayın, hiç kimseyi cezalandırmayın, olumsuz duygular yüklemeyin. İnanın bunun tek sorumlusu bizleriz.

Biz izin veriyoruz.

İnsanlarla aramıza koyamadığımız mesafelerle, kurduğumuz ilişkilerle biz hayatımızı mahvediyor yada kolaylaştırıyor yada zorlaştırıyoruz.

Bugünden itibaren;

Ben artık hayatı kolaylaştırmak istiyorum, ben olumlu duygular içerisinde bulunmak istiyorum diyorsanız;

"kendinize değer verin, kendinizi olduğunu gibi kabul edin ve sevin, korkuyu, endişeyi, öfkeyi kırgınlığı, kızgınlığı bırakın, sevgiye geçin" diyorum bende..

Unutmayın; hiç kimse sizin izniniz olmadan size kendinizi değersiz hissettiremez!

Ve yine unutmayın ki; her ne yaşıyorsak hayrımıza! Evrende olumsuz hiç bir şey yok!

Ne yaşanıyorsa yaşanması gerektiği için.

Yazının devamı...

Suyun enerjisi ve bir şifa iksiri: Mavi enerjili SU!

Suyun hafızası vardır.

Bu ne demek, suya söylenen her şeyi olumlu olumsuz ayırdetmeden su kaydeder. Dolayısıyla o suyu içen herkese de iyi yada kötü yönde etkisi olur.

Son zamanlarda yeni yeni duyulmaya başladı belki ama büyüklerimizin suya dua okuyarak içmeleri bundan başka bir şey değildi. Her zaman dediğimiz gibi eskiler aslında bazı şeylerin sırrını keşfetmişlerdi. Bana kalırsa bunlar kadim bilgilerdi.. Zaman içinde unutuldu çünkü büyüklerin bu uygulamaları bize batıl geldi ve üstü örtüldü ama daha sonra bilimsel araştırmalar özellikle de bu noktada Dr.Masaru Emotonun özel laboratuvarlarda donmuş su kristalleri ile yaptığı çalışmalar çok önemlidir. Ve bu deneyler gösterdi ki su kendine söylenen olumlu olumsuz tüm bilgileri alıyor kaydediyor ve sonrasında buna göre tepki veriyor.

*Dr. Masaru Emoto konuyla ilgili Bilimsel çalışmaları "The Message from Water" isimli kitabında fotoğraflarıyla yayınladı.

Bedenimizin % 70 gibi bir oranını su oluşturuyor... Ve bu su aynı zamanda hücreler arasında iletişim sağlıyor.

Ee, su kaydeder dedik, bedenimizin yüzde yetmişi su dedik.

Evet aynen öyle tahmin ettiğiniz gibi. Sonuç olarak siz ne düşünürseniz en çok neyi söylerseniz o olursunuz! Yani vücudunuzdaki suya yüklediğiniz düşüncelerinizle doğru orantılı yaşarsınız.

Hastayım dediğinizde vücudunuzdaki su bu sözü alır o kaliteye bürünüp hücrelere de bu şekilde gönderir. Veya şifa olsun niyeti ile içtiğiniz su size şifa olur.

Başlıkta mavi enerjili su dedim ama önce suyun hafıza özelliğini yani bu kısa bilgiyi geçmek zorundaydım ki anlatacağım çalışmanın gücünü bilmemiz açısından.

Evet su şifadır. Ancak şu an çeşmelerimizden akan su için aynı şeyi söyleyemiyoruz. Çünkü bize ulaşana kadar bir sürü işlemden geçiyor ve doğallığını maalesef yitiriyor.

Mavi enerjili su çalışmasında amaç ise şu: İçtiğimiz suyu güneş enerjisi + mavi rengi kullanarak şarj etmek! Enerjisini ve frekansınzı yükseltmek. Eski bir Ho'oponopono öğretisi. Doğru niyetlerle güçlendirildiğinde bildiğiniz bir şifalı iksir.

Uygulanması çok kolay. Sadece mavi cam bir şişeye ihtiyacınız var.Ve su.

Ha evet birde güneş :)

Şişeyi temiz bir su ile dolduruyorsunuz. Bu arada şişenin kapağı metal olmasın. Güneş görecek bir yere koyup en az 1 saat olmak üzere (bir günü de geçmesin lütfen). Bir kaç saat bekletip alıyor ve niyetinizi yapıp suyu içiyorsunuz.

İçiyorsunuz dedim ama istediğiniz her şey için bu suyu kullanabilirsiniz. İster çiçeklerinize verin, ister duş alın, yemeklerde kullanın çayınızı kahvenizi yapın, bir başkasına ikram edin.

Tek yapmanız gereken her kullanımda suya niyetinizi yüklemek. Yani kodlamak. Ha unuttum olmadı mı, illaki şifa alırsınız ama suyun kaydetme özelliğinden faydalanmak etkiyi ikiye katlayacağı için bu detayı mümkün olduğunca atlamamaya çalışmanızı öneririm.

Mavi rengi neden kullandığımızı merak edenler için. Mavi rengin enerjisi bizi dengeliyor. Kan basıncını ve kalp hızını azaltıyor tüm organizma üzerinde sakinleştirici bir etkiye sahip. Rahatlama veriyor, stresi çözüyor. Dolayısıyla suya da bu sakinleştirici etkisini yansıtacak

Niyet cümlesi kurma konusunda bazılarınızın sıkıntı çektiğini biliyorum:) Bu yüzden size ufak niyet örnekleri de yazmak istiyorum.

(Başında Besmele çekerseniz bence şahane olur.)

Yada herhangi bir şifa ayeti veya esmalarla da suyunuza yükleme yapabilirsiniz.

Yazının devamı...

Kobra etkisini duymuş muydunuz?

Kobra etkisini duymuşsunuzdur değil mi? Duydunuz ama şu an neydi çıkaramadınız mı... Bazen bir sorunu çözmek için elinizden geleni yaparsınız ama siz çabaladıkça işler daha da içinden çıkılmaz bir hale gelir. Hah işte buna kobra etkisi deniliyor.

Peki neden buna kobra etkisi deniliyor acaba diye hiç düşündünüz mü... Gerçek bir hikayeden almış literatürdeki karşılığını... Bakın çok ilginç bir hikayesi var.

İngilizler Hindistan'da egemenliği ele geçiriyorlar. Ancak çok büyük bir sorunla karşılaşıyorlar. Çok fazla Kobra yılanı var ve İngiliz askerleri bu konuda nasıl korunacaklarını bilmedikleri için çok kayıp veriyorlar.

İngiliz hükümeti bu soruna nasıl bir çözüm bulabiliriz diye düşünürken akıllarına şöyle bir çözüm geliyor.

Her Kobra yılanı ölüsü getirene bir sterlin ödül verelim diyorlar.

Bu Hintliler tarafından inanılmaz ilgi görüyor. Hintliler yılanları yakalayıp götürüyor karşılığında bir sterlin alıyorlar. Yılanlar gittikçe azalmaya başlıyor. Ancak bu noktada İngilizlerden daha dahiyane bir fikir Hintlilerin aklına geliyor. Biz bundan madem para kazanıyoruz öyleyse çiftlikler kuralım ve Kobra yılanı üretimi yapalım :)

Zaman geçiyor İngiliz hükümeti bu durumu fark ediyor, çünkü öde öde bitmiyor..

Ve başlattıkları bu kampanyanın artık sona erdiğini duyuruyorlar.

Bu defa da Hintliler biz bu yılanlardan para kazanıyorduk şimdi çiftliklerde boşuna besliyoruz diyerek yılanları serbest bırakıyorlar...

Sonuç olarak çözüme ulaşmadığı gibi iki katına çıkıyor sorun.

Olmuyor mu kimi zaman, çözmek bi yana arap saçına dönmüyor mu..

Baktınız işler kontrolümüzden çıktı... Akışına bırakmak iyidir iyi..

Çokta şey etmemek lazım bazen :)

Yazının devamı...

29 Kasım Yay Burcunda Yeniay

Artık hepimiz bir şekilde biliyoruz ki YENİAY enerji potansiyelinin pozitif olarak yüksek olduğu günlerdir.

Yeni ayın gerçekleştiği günlerde yeni başlangıçları hayatımıza çekmek için manyetik bir çekim gücü vardır. Bu süreçte başlatılan işler iyi sonuçlanır verimli olur.

Yeni ay doğduğu anda içinde bulunduğu burç çok önemli. Her yeni ay bulunduğu burca göre bazı konuların ön plana çıkmasına destek veriyor her burç başka enerjileri yönetiyor...

Ve bunu göz önünde bulundurarak başlatmak istediğimiz konuları yeni ay hangi burçta gerçekleşiyorsa o burcun sahip olduğu özellikler üzerinden seçebiliriz.

YAY BURCUNDA YENİ AY GERÇEKLEŞTİYSE BU NE ANLAMA GELİR?

Hayatın anlamı, derslerimiz, imtihanlar, seyahatler, iş görüşmeleri ve aşk sevgi konuları ön plana çıkar

Ayrıca sağlık olarakta bu dönemde hastalıklar kolay şifa bulur. Damarda kan çoğalır. Canlıların vücudu güçlenir.

Ay YAY burcunda yeni ayda ise bel, karaciğer, safra kesesi, omurga üst baldırlar ve toplar damarlarda oluşan her türlü rahatsızlıklara çalışmak şifa veren esmalardan biriyle enerji çalışması yapmak doğru enerji akışını sağlayacaktır.

İçtiğiniz suya okuyabilir yada elinizi rahatsızlık hissettiğiniz bölgeye koyarak

Ya Hayy- Ya Kayyum

Ya Şafi- Ya Kuddüs esmaları okunabilir.

Şöyle bir çalışma yapabiliriz:

Yeni ayın gerçekleştiği saatlerde bir kağıt kalem alıyoruz ve kağıda dileğimizi açık ve anlaşılır şekilde yazıyoruz. Dileğimizin bir tane olması konsantre olmamız açısından her zaman daha iyidir.

Yeni Ayın gerçekleştiği saat ve sonraki 48 saat enerjinin yüksek olduğu bir zaman dilimi.

Dileğimizi yazdığımız kağıdı bir bardak suyun üzerine kapatıyor gece boyunca bekletiyor ertesi gün o suyu içiyoruz.

YENİ AY NİYETİ:

Şansımın çok artmasını ve evrenden bana şans enerjisinin bol bol gelmesini seçiyorum.

Şanslı bir insan olarak bu şansımı kendimin ve başkalarının iyiliği için kullanmayı kabul ediyorum.

Her gün daha şanslı olmaya şansımın katlanarak artmasına niyet ediyorum.

Niyetim hemen gerçekleşmeye başladı bunun için teşekkür ediyorum!

Yazının devamı...

Birisinin arkasından konuştuğunuzda sanıyorsunuz ki o kişi bunu duymuyor.Ahh ne kadar yanılıyorsunuz

Size o kişinin dünyevi boyutta duymasa da ruhen bunu hissettiğini söylesem….

Aynen öyle!

Min kalbi ila kalbike sebila

Benim kalbimden senin kalbine yol vardır.

Yani kalpten kalbe yol vardır.

Gün boyunca eşinizin arkasından atıp tutuyorsunuz, söyleniyorsunuz, bütün o söylediklerinizi duymuyor sansanız da ruhuna ulaşıyor o adamı- kadını daha eve gelmeden geriyor da geriyorsunuz. Sonra da "bana niye böyle davranıyor ben ne yaptım ki" diyorsunuz. Duygu ve düşünceler birbirimize gönderdiğimiz en güçlü enerjilerdendir. Dolayısıyla biri başkası için kötü sözler söylediğinde onları kendine karşı çevirmiş olur.

Bunun yerine sözlerinizi özenle seçin sevginizi paylaşın-sevgi enerjisi gönderin bakın bakalım ilişkiniz nasıl değişecek. Sözlerin ve düşünce gücünün dönüştürücülüğünü keşfettiğinizde her şeyinde değiştiğini fark edeceksiniz.

Şemsin sözünü hatırlayın: "…sen o insan hakkında kırk gün kırk gece sadece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin her şey değişmiş olacak!"

Hepimiz görünmeyen bağlarla birbirimize bağlıyız. Ruhlarımız arasında iletişim var. Hepimiz birer telepatız da diyebiliriz aslında.

Örneğin aklınızdan geçen bir şarkı radyoda birden çalmaya başladıysa, ya da canınız bir şey istediğinde birinin onu size getirdiği oluyorsa, bir arkadaşınızı düşündüğünüz an o kişi sizi arıyorsa siz de bu bağlar başkalarına nazaran daha güçlü demektir.

Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük telepatlarından kabul edilen Wolf Messing nasıl telepatik iletişim kurduğunu şöyle anlatıyor.

"Zihnimizi gevşetip başka şeyler düşünmekten vazgeçtiğimiz sırada pasif duruma geçiyor ve dışarıdaki düşünce dalgalarını yakalayabiliyoruz. "

Tabii telepati özelliğini geliştirmemiş insanlar bu düşünce dalgalarını net bir şekilde ayırt edemiyor ama kendimizi geliştirdiğimizde bunu da başarmak mümkün. Örneğin Aborjinler bu özelliklerini çok geliştirmişlerdir. Ve onlar çok fazla konuşmazlar çölde düşüncelerle iletişim kurarlar...

Ha bu arada bazen birini görüyor ve diyorsunuz ki sanki daha önceden tanıyor gibiyim. Evet aslında onu ruhen tanıyorsunuz. Ve o kişi hakkında ilk olarak ne düşündüyseniz doğru olan (genellikle) o biliyor musunuz.

Yapılan araştırmalar insanların karşılaştıkları bir kişi hakkında ilk bir kaç saniyede karar verdiklerini söylüyor. Çünkü burada bilinçaltımız devreye giriyor. Net bir şekilde hatırlayamasanız da size mesajları veriyor..

Hani bir insanı ilk görüşte sevdiniz sevdiniz sevmediyseniz çokta zorlamayın. Ruhunuzun vardır bi bildiği :)

Yazının devamı...

Yaşadığınız her olay karşımıza çıkan her kimse tekamülünüz için aydınlama fırsatlarıdır.

En sık duyduğum yakınma A F F E D E M İ Y O R U M !

Aslında bunu başarmanın en kolay yolu şudur

Kendi iyiliğiniz için yaptığınızı düşünmek.

Annem çocukken benden bir iş için yardım istediğinde bana derdi ki: yaptığın banaysa öğrendiğin kendine :)

Bende şimdi size diyorum ki affediyorsanız karşınızdakinden ziyade faydası size...

Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyilik.

OSHO-

Geçmişte her ne olmuşsa olmuş her ne yaşadıysanız yaşadınız, onu artık ait olduğu yerde adı üstünde geçmişte bırakın. Evet belki geçmişi değiştiremeyiz ama bırakmadığınız her olumsuz duygu bedeninizde sıkışıp kalır ve blokaj oluşturur, enerji akamadığı için tıkanıklık oluşturur. Dolayısıyla geçmişi değiştirmek elimizde değilse de bugünümüzü mahvetmesine izin vermemek bizim ellerimizde.

Kapatın sayfayı. Siz ne öğrendiniz bu yaşadıklarınızdan ona bakın?

Bir arkadaşla sohbet ederken bana dedi ki sürekli affetmekten bahsediyorsun, sen falanca ile neden görüşmüyorsun?

N e d e n g ö r ü ş m ü y o r u m ?

Şimdi bi dakika burada biraz duralım...

Affetmek affettiğiniz kişi ile görüşmek zorunda olmak değil ki. Onu sevmek zorunda olmakta değil. Ve ayrıca onun suçsuz olduğuna inanmakta değil.

Birçok insan affetmeyi karşıındaki insanın haklılığını kabul etmek anlamına geldiğini düşünür. Ve dolayısıyla affetmeyi asla kendine yediremez.

Hayır, bu çok sahte bir şey olur. Haksız olduğunu bile bile, size yaşattığı acıyı bile bile onun haklı olduğuna inanmak, yok böyle bir şey...

Affettiğiniz kişinin bunu hak edip-etmediği hiç önemli değil, buradaki tek önemli şey sizin tüm negatif duygulardan özgürleşmeniz.

Size yapılan her şeyi unutun tamamen kayıtları silin ve hiç bir şey olmamış gibi görüşmye devam edin demiyorum ki ben, bu mümkün değil.

Affetmek asla olanları unutmak değildir. Bunun için insanın hafızasını kaybetmsei lazım. Önerilen bunun kendiliğinden olması için bırakmak. Psikanalist Nicole Fabre "Bu sürecin aktif bir parçası olsanız da kendinize zaman tanıyın" diyor. Buradaki fark şu: artık o olay ne is hatırladığınızda acı, öfke duymamalısınız... Amaç sizin o duygulardan özgürleşmeniz.

Yaşandı ve bitti. Geçmişte yaşamayı bırakın. Size kattığı deneyim ve tecrübe için teşekkür edin. Özgür bırakın gitsin. Hep demiyor muyuz, herkesin bir görevi var. Onun bizim hayatımızda ki rolü de buymuş.

Yaşadığınız her olay karşımıza çıkan her kimse tekamülünüz için aydınlama fırsatlarıdır. Hastalıklar bile insana ceza değil karmayı temizlemek için sunulmuş bir fırsattır.

Şimdi affedilecek şey var, affedilmeyecek şey var dediğinizi duyar gibiyim. Çok haklısınız.

Bazen maddi manevi inanılmaz zarar gördüğümüz olaylar olabiliyor. Burada Filozof Paul Ricoeur der ki: İnsanları ne kadar canice olursa olsun sadece bu davranışlarıyla sınırlı düşünmeyin"

O insanı zayıflıklarıyla tanımak belki olanı bi parça daha kabul edilebilir kılacaktır. Kendinizi suçlamaktan vazgeçin. Karşı tarafa olan kızgınlığınız bilakis son derece sağlıklı bir insan olduğunuzun göstergesi.

Ancak bu duyguları serbest bırakmazsanız bu defa süreç size doğru işliyor.

Psychosomatic Medicine Dergisinin araştırma yazısına bakın:

Aşırı ÖFKE ve DÜŞMANLIK enfeksiyona yol açan proteinlerin üretimini artırmakta bu da atardamarın sertleşmesine dolyısıyla damar tıkanıklığına ve kalp krizine neden olan enzimler salgılamakta aynı zamanda kolesterol ve tansiyonu yükseltmektedir.

Bu zehri sizin içip karşınızdakinin ölmesini beklemek gibi bir şey diyordu okuduğum bir başka yerde..

Öfke duygusu karaciğerle bağlantılıdır. Karaciğer hasta olursa sizi öfkeli yapabilir veya siz öfkeli olursanız karaciğeriniz hastalanabilir. Çin tıbbına göre teşhis ve tedavi yapacaksanız daire şeklinde düşünmek gerekir.

Kim bile bile kendine bu kötülüğü yapmak ister ki?

Boşverin, herkes kendi yaptıklarından sorumludur. Bizim bir ceza vermemize gerek yok. Sistem zaten onu kaydediyor. Ve her insan ne ekmişse günü gelince onu biçecektir.

Canı yanan sabretsin, can yakan da canının yanacağı günü beklesin!

(Hz Muhammed)

Aslında bu noktada işte hepimizin şunun bilincinde olması gerekiyor.

Söylenen her söz bumerang gibi dönüp dolaşıp sahibini buluyor.sa iki düşünüp bir konuşmakta gerçekten fayda var!

UYGULAMA

Gözlerinizi kapatın ve affetmeye karar verdiğiniz kişinin görüntüsünü gözünüzü nönüne getirin. Ona bakarak yüksek sesle şu cümleleri tekrarlayın.

Yaptıkların beni çok kırdı ve incitti.

Ancak seni affetmeye ihtiyacım var çünkü seninle ilgili duygularımı iyileştirmediğim için yaşamıma nasıl yansıdığını görebiliyorum

Seninle yaşadığımız her şeyin benim hayrıma olduğunu kabul ediyorum.

Bu yüzden ben seni affetmeye niyet ettim

Ve artık seni affediyor sevgiyle serbest bırakıyorum

Kendimi de affediyorum

Tüm yaşadıklarımızdan ders almayı seçiyorum.

Bundan sonra Sen yolunda özgürsün ben yolumda özgürüm.

Nur Demir

https://www.facebook.com/NrlStyle

http://nrlstyle.blogspot.com.tr/

Yazının devamı...

Ne isterseniz onu değil, Neyseniz onu çekersiniz! Hayatın sırrı titreşimlerde gizli!

Evrende her şey enerji. Enerji titreşerek salınır ve var olan her varlığın bir frekansı var.
Aynı şekilde bedenimizdeki her organın her hücrenin de kendine göre bir frekansı var.

Fiziksel çevremizden gelen tüm olumsuz frekanslar hücresel parçalanmaya ve düşüşe neden olduğu için hücreyi kendi doğal frekansına yükseltecek şeyleri öğrenip uygularsak daha kaliteli ve sağlıklı bir yaşama sahip olabiliriz.

Yaşayan her varlığı sağlıklı tutan var olan yaşam gücümüz.
Sahip olduğunuz enerjiyi temizler dengeler ve arınırsanız yaşam enerjiniz de yükselir.

Buna Çinde ve Japonyada "ki"
Hindistan ve Tibet'te "prana"
Sufizm de "Baraka" denir.
Ki zayıflarsa hastalıklar ortaya çıkar, tamamen bittiğinde ise varlık ölür!

Peki Frekans nasıl yükseltilir?

En çok sorulan sorulardan biridir. Aşağıda maddeler halinde yazmaya çalışacağım.
Aura temizliği, Olumlamalar, Olumlu duygu ve düşünceler, Dualar, Meditasyon,
(Namaz da bence bi şekilde meditasyon ve ben namaz kılarım daha çok)

Bir kere en başta ruh halimizi pozitife çevirmeliyiz. Öfke endişe ve korku gibi duygular frekansın aşağıda olduğunun en büyük göstergesidir. Ve frekansı 12 mhz düşürür.

Bunun için kendinize sık sık kendimi nasıl hissediyorum diye sorabilirsiniz.. Huzurlu, sakin, öfkeli, kızgın? Kendinize dürüst olun.

Derin bir nefes alıp verin - bunu 3 defa tekrarlayın.

"Hayatının akışına güveniyorum, her ne oluyorsa benim hayrıma her şey yolunda ve her şey tam olması gerektiği gibi "

Bedeninizdeki tıkanmış enerjileri serbest bırakın.

Farkında olarak ya da olmayarak kendimde yarattığım tüm engellemeleri iptal ediyorum. Farkında olarak ya da olmayarak kendime koyduğum tüm blokeleri kaldırıyorum. Geçmişi, geçmişimdeki herkesi ve kendimi sevgiyle affediyorum ve serbest bırakıyorum.

Lütfen bunu kulağınızın duyacağı şekilde kendinize inanarak söyleyin.
İnsanları da yargılamayı bırakın lütfen. Herkes kendi hayatını ve kendi seçimlerini yaşıyor.
Sevgi dolu, hoş görülü ve şükür enerjisi içinde olmaya çalışın çünkü bunlar yüksek frekanslı düşünce halleridir.

Ayrıca Zihninizi kendinize dair kötü inanç ve düşüncelerle doldurarak gezdiğinizde etrafınıza sürekli ben değersizim mesajı yayacağınız için doğru insan ve kişileri de çekmeniz mümkün değildir. Sevilmek istiyorsanız önce kendinizden nefret etmekten vazgeçin.

Auranıza yapışmış negatif enerjileri temizlemek. Gün içerisinde dışarıdan sürekli negatif enerjiye maruz kalıyoruz.

Düzenli aralıklarla aura temizliği yapılması gereklidir.
Duşta bir kase içine biraz sirke koyup su ile karıştırıyorsunuz. Ve başınızdan aşağı döküyorsunuz. Hepsi bu! Aynı uygulamayı Kaya tuzu ile de yapabilirsiniz. Bu defa sirke yerine tuz ile suyu karıştırıyorsunuz.

Ayrıca Adaçayı enerjiyi temizlemenin en etkili yollarından bir diğeri.
Adaçayı titreşimi çok yüksek bir bitki, yakıldğı yani tütsü yapıldığı ortamda tüm negatif etkileri alandan uzaklaştırır enerji bedeninizi de temizler.

Olumsuz enerjileri bir kap içerisine koyacağınız tuz ile toplayabilir ve bunu mutlaka 15 günde- en fazla ayda lavaboya dökerek yenisini koyabilirsiniz.

Bu tuz kaplarını salonunuza, yatak başucunda komidinin üstüne, yatağın altına koyabilirsiniz.

Yatak demişken de ne yazık ki yatağımızda üzerimizdeki ve çevremizdeki olumlu olmayan enerjiyi emen noktalardan biri. Özellikle altını sık sık tozdan arındırmak ve eşyalarla doldurmamak gereklidir. Yatak altına doldurulmuş eşyalar, özellikle eski eşyalar bütün gece sahip olduğu titreşimi yayar, Vücudun enerji alanı sürekli bu enerjilerle boğuşur, ertesi gün bize gerekli olan enerji burada harcar.

Renklerin enerjisi de çok önemlidir, biliyorum bir çoğunuz koyu renkleri çok seviyor. Bende çok seviyorum, sarışın olduğum için siyah rengini kendime daha çok yakıştırıyorum mesela ve giyimimde çok fazla kullanıyorum. Ama ben işin tekniğini bildiğim için başka renklerin enerjisi ile de bilahare çalışıyorum ve telafi ediyorum Oysa bilmeyen biri sürekli siyah ve kahve gibi renklerle hayat enerjisini düşürebilir. Çünkü koyu renklerin frekansları çok düşüktür.

Canlı tonlar ve ve özellikle pembe rengi sevgi enerjisi çok yüksek bir renktir. Ev dekorasyonunda ve kıyafetlerinizde canlı ve pastel renklerin enerjisinden destek alın. Koyu renk giydiğinizde bile örneğin kahve ağırlıklı bir kıyafete turkuaz fular katarak enerjiyi dengeleyebilirsiniz. Yada kahverengi koltuklarınız varsa yine turkuaz objeler gibi..

Bunun dışında esanslar özellikle gül frekansı çok yüksek bir bitkidir. 320 mhz.
Ondan sonra önerebileceğim bir bitki lavantadır 118 mhz,
Nane 78 mhz ve fesleğen 52 mhz gelir..

Bu bitkilere dokunmak, koklamak varsa yağını sürmek frekansınızı artırır. Hatta lavantayı kaynatıp bulunduğunuz odaya koyun buharı odada yayılsın bu bile ortamın huzurunu artıracaktır. Bu arada lavanta gerek kokusu gerek rengi gerek faydaları benim ennn sevdiğim bitkidir ve o kadar çok bahsettim ki artık takipçiler lavanta görünce sizi hatırlıyoruz derler hep :)


Müzik! Havadaki titreşimi enerjiyi hareket ettirmek için yardımcı olan bir başka şey MÜZİK!
Dinlediğiniz şarkılar. Ahhh, hemde ne kadar etkiliyor frekansınızı biliyor musunuz

Çok tecrübe etmişsinizdir gayet normalken radyoda çalan acılı bir şarkıyla birden efkar bastığını.. İşte hooop düştü frekans:)

Sadece sözler değil müziğin temposu yaydığı frekans.
Ses frekanslarının etkisi şimdi değil çok uzun yıllar önce keşfedilmişti. Akıl hastanelerinde hastalar müzikle tedavi edildiğini duymuş muydunuz?
Mesela bunun bir örneği Amasya'da bimarhane de eskiden böyle bir uygulama varmış. Yapılan araştırmalara göre o dönemde hastalara burçlarına göre farklı makamlar dinletirlermiş mesela bu makamlardan Uşşak makamının gut hastalığı, uykusuzluk ve ayak ağrısı tedavisine, buselik makamı baş ağrısına, Hüseyni makamının kalp ve ciğerde oluşan iltihaplar ile mide rahatsızlıklarına, rast makamının felce, Irak makamının ateşli hastalıkların tedavisine iyi geldiğini okudum..

Ve en son olarak frekansı yükselten en önemli şeylerden birisi de DUA. MEDİTASYON. ve ESMA Çalışmalarıdır.

Bu da 15 mhz kadar yükseltiyor. Mesela Arapça çok zengin bir ses frekansına sahip olduğu için duaları Arapçasından okumak çok daha fazla etki gösterdiğiniz biliyor muydunuz. Bir yerde okumuştum Arapça dualar incelendiğinde kelimelerin yan yana gelişi insanın üzerinde çok olumlu etki bırakacak şekilde düzenlenmiş olduğu ortaya çıkmış..
Ya Rafi enerjiyi yükselten esmalardan birisidir.


Bu arada son olarak; çok önemli bir bulgu ise frekansı yüksek bir kişinin beraberinde pek çok kişiyi de dengelediği araştırmalarla ortaya çıkmış

Buna göre sevgiyi gerçek anlamda yaşayan bir kişi 750 bin insanın yaydığı düşük enerjiyi dengeliyor.

Yine yapılan araştırmalardan çıkan sonuca göre frekans seviyesi 200 'ün altında olan bir kişi de aynı şekilde çevresindeki insanların enerjisini de aşağıya çekiyor!

Dolayısıyla eğer bunu başarmakta zorlanıyorsanız enerjisi yüksek insanların yanında olmaya çalışın. Onların bu ışığı ve enerjisi size de yansıyacaktır.

Yaydığınız frekansa dikkat edin çünkü;

NE İSTERSENİZ ONU DEĞİL, NEYSENİZ ONU ÇEKERSİNİZ!

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.