SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Muhyiddîn Arabî’ye göre rüya

İslâm filozofları rüyayı bir takım suretlerin mütehayyile kuvvesinden (Beyinde hayal kurma merkezi) ortak duyuya (hiss-i müşterek) yansıması şeklinde izah eder.

İbnü’l-Arabî, döneminin bilginlerini rüyaya gereken ehemmiyeti vermediklerinden dolayı sert bir biçimde eleştirmektedir.

Konuyla ilgili olarak şu hadisi aktarır:

“Resulullah buyurdu ki: Risalet ve nübüvvet kesilmiştir. Dolayısıyla benden

sonra nebi ve resul gelmeyecektir.”

Bu hadis genellikle bilinmekte ve aktarılmaktadır.

Ancak İbnü’l-Arabî’ye göre Hz. Peygamber’in (s.a) nübüvvet ve risâlet kesilmiştir,

şeklindeki bu ifadesi sahabeye ağır gelmiş. Zira bu kesilme, vahyin kaynağı ile dolayısıyla, Hakk’ın ilmi ve kelamı ile irtibatın kesilmesi anlamına geliyordu. Bu sözün insanlara ağır gelmesi üzerine Hz. Peygamber (s.a) buyurdu ki;

“Ancak el-mübeşşirat müstesna. Dediler ki Ey Allah’ın Resulü: el-mübeşşirat nedir.

Buyurdu ki; Bir Müslümanın rüyasıdır. Bu rüya nübüvvetin bir parçasıdır.”

Hadiste geçen “el-mübeşşirat” kelimesi, bilinen genel anlamıyla müjde

(büşra) ile irtibatlı olarak insanı müjdeleyen muştu anlamındadır. Bu anlamıyla

salih rüyalar, insanı müjdeleyici bir işleve sahiptir.

İbn Sina’ya göre rüya, nefsin muhayyile gücünün etkiye açık olma özelliği sayesinde gerçekleşmektedir. Güçlü bir konuma yükselmiş olan nefis, uykuda rüya ile fizik ötesi âlemden bilgi alabilmektedir.

Gazalî levh-i mahfûz ile insan kalbini aralarında perde bulunan karşılıklı iki aynaya benzeterek rüyayı izah eder. Aynaların arasındaki perde kaldırıldığında birindeki görüntü diğerine yansır. Rüya olayı buna benzer. İnsan uyuduğunda kalbin duyu organlarıyla ilgisi azaldığından levh-i mahfûzdaki bazı bilgiler kalbe yansır. Hayâl gücü bu bilgileri sembollerle alarak korur, insan uyandığında hayâlindeki sembolleri hatırlar.

İbnü’l Arabî’ye göre Allah’ın rüya ile görevli bir meleği vardır. “er-Ruh” diye isimlendirilen bu melek, en yakın semanın altındadır. İnsan, uyuduğunda bu melekle irtibat kurar ve onun elindeki suretleri yine bu meleğin verdiği feyz ile kendi hayâlinde idrâk eder. Böylece levh-i mahfûz’dan yansıyan bilgiler, öncelikle semavata oradan insana yansır. İnsan uyanık iken zahiri hisleriyle zahiri algılama ile meşguldür. Bu yüzden uyanıkken bu mertebe ile irtibat kuramaz.

Yüce Allah insan ruhunu madde ötesi âleme çıkabilecek, levh-i mahfûzu okuyabilecek yetenekte yaratmıştır. Ancak ruhun bedenle ilgisi buna engel olmaktadır. Uyku halinde ruhun bedenle ilgisi azaldığından levh-i mahfûzu okuma gücü artar.

Ruhun orada gördükleri, insanın muhayyilesinde kendine özgü izler bırakır. Bu izler insanın hayâl yetisi ötesindeki bir gerçeği yani levh-i mahfûzdaki bilgiyi gösterir ki rüyanın asıl işaret ettiği şey budur.

İbnü’l-Arabî acayip bir sır ve sahih bir keşif olarak nitelediği rüya tabiri ile

ilgili bu bilgiyi aktardıktan sonra konunun, ‘var olma’ ile ilgisine dair şöyle bir

hükme varır: “Olmadan önce rüyada görülen şeyler ruhlara daha yakındır.”

Bu yüzden önce rüyası görülüp daha sonra rüyanın ayn’ından his âlemine çıkan şey,

İbnü’l-Arabî’ye göre bu özellikte olmayan akranlarına göre daha üstündür.

Hz. Peygamber der ki;

“Rüya, tâbir edilmedikçe bir kuşun ayağı üstündedir, tâbir edilince düşer.“

Yani rüyayı anlatmadan bırakırsanız gerçekleşme ihtimali yok olur. Bu yüzdende şeytani ve ya hoşunuza gitmeyen rüyaları anlatmak doğru değildir.

Tirmizi’deki rivayette “rüyayı akıllı dosta (lebib ve habib) anlatın!” ifadesi geçer.

Yani akıllı ve hakikaten sana dost kişiye anlat!

İbnü’l-Arabî’ye göre şeytandan olan veya hadis-i nefs şeklindeki rüyalara görüldüğü şekilde itibar edilmez. İbnü’l Arabî bu noktada ilginç bir değerlendirmede bulunur. Buna göre bu tür rüyalara kudsi bir mertebenin sembollerini taşımaması itibariyle itibar edilmese de bu tarz bir rüya, ehli tarafından tabir edildiğinde rüyadan değil de tabirin kuvvetinden dolayı rüyanın bir hükmü olur ve o hüküm meydana gelir.

İbnü’l-Arabî’ye göre bunun gerçekleşmesi şöyle olur: Rüyayı tabir eden kimse, gerçek anlamda rüyayı tabir edebilmek için rüyayı anlatandan alıp kendi hayâlinde tasvir etmelidir. Aksi takdirde rüyayı tahkiken tabir edemez. Tabir eden kişi anlatılan rüyayı kendi hayâlinde tasvir edince rüyayı gören kişinin iç konuşma veya şeytanın korkutması şeklinde gördüğü suret, rüyayı görenin hayâlinden tabir edenin hayâline intikal eder. İntikal edince o suret, tabir eden için artık bir iç konuşma olmaktan çıkar ve rüyayı tabir eden, gerçek bir suret hakkında hüküm vermiş olur. Böylece rüyayı tabir eden kimsede, rüyayı gören kimsenin suretine ilişkin bir hüküm zuhûr eder.

Rüyalar 3 türlüdür.

Birincisi, şeytanın sizi üzmek için sizinle uğraştığı rüyalar,

İkincisi zihnizi meşgul eden bilinçaltı korkuları.

Üçüncü olarak da size ilham ve mesaj veren rahmani rüyalar.

a. Sadık veya salih rüyalar: Allah’tan birer müjde konumundaki

bu tür rüyaların kaynağı ilahi olduğundan doğru ve gerçek rüyalardır. Bu tür rüyalar vasıtasıyla bazı olaylar tahakkuk etmeden önce keşfedilip haber verilir.

b. Nefsani rüyalar: İlgili hadiste hadis-i nefs diye tabir edilen beyin, duyu organları ve iç organlardan kaynaklanan düşler. Bu tür rüyalar, hatıraların, gündelik yaşamda tatmin olunamayan arzuların, hayâlde canlanmasından ibarettir.

c. Şeytani rüyalar: Şeytanın etkisiyle insanda meydana gelen çağrışım ve bu tesirin meydana getirdiği hayâl ve sanrılardır.

Birinci türden rüyalar ilahi bir kaynağa sahip olduğundan zaman üstü bir boyuttan yansırlar. Dolayısıyla dünyada henüz meydana gelmemiş olaylar için bir işaret ve öngörü ifade ederler.

Ancak iki ve üçüncü tür rüyaların böyle aşkın bir kaynağı olmadığından, gören kişinin bilinçaltını ve sanrılarını göstermenin ötesinde birinci türdeki gibi bir gerçekliği yoktur. Nefis veya şeytandan kaynaklanan bu tür karmaşık düşlere Kur’an “adgâs u ahlâm” demektedir. Yani Karışık, Tâbire değmeyen rüyâlar.

İnsanın süfli ciheti (aşağılık yanı) pekişince bu türden rüyalarda artış olur.

Bu rüyalar da kişinin bilinçaltını, nefsin hastalık ve bağımlılıklarını göstermesi bakımından mutasavvıflar tarafından önemsiz görülmez.

Ulvî cihet (yüce yanı) pekiştiği takdirde ise hayâl levhine ulvî cihetten yansımaların artmasıyla Rahmani diye de tabir edilen rüyalar görülür.

Bu tür rüyalar gören kişiyi yücelten ve onun idrâkini artıran işaretler olabileceği gibi henüz meydana gelmemiş olayların görülmesi şeklinde bir gerçekliğe sahip sadık rüyalar şeklinde de olabilir.

Buna binaen sûfî düşünce geleneğinde insan, nefsinin kazandığı letafet ölçüsünde bu tür sadık rüyaları idrâk edebilecektir. Bu yüzden Kuşeyrî, bu türden rüyayı bir keramet çeşidi olarak görür.

Şayet rüyanın içinde kişiyi üzen şeyler varsa şeytandandır. Bu tür rüyalar kişinin hoşuna gitmeyen rüyalardır. İbnü’l-Arabî bu türden bir rüya gören kişiye ilgili nebevî tavsiyeleri hatırlatır. Üç kez sol yanına tükürmeli, şeytanın şerrinden Allah’a sığınmalı, kalkıp nafile namaz kılmalı ve rüyasını kimseye anlatmamalıdır.

Sonuç olarak

İbnü’l-Arabî, rüya ve rüyada idrâkin mütehayyile (beyinde hayal kurmak merkezi) ile nasıl gerçekleştiğini, İbn Sina gibi İslâm filozoflarıyla aynı doğrultuda ele alır. Ayrıca sûfî tecrübe ile keşif ve müşâhededen elde ettiği görüşleriyle konuyu izah eder. Bu meyanda; uykuda idrâk edilenlerin büyük bölümünün, uyanık iken duyulardan elde edilenlerin, uyuyunca hayalde belirmesiyle gerçekleştiğini söyler. Ancak buna ilaveten rüyanın, erRuh diye nitelediği, rüya ile görevli bir melek sayesinde gerçekleştiğini belirtir.

Bu melekle kimi âriflerin, uyku dışında fenâ ve gaybet halleriyle de irtibat kurulabileceği üzerinde durur.

İslâmî gelenekteki nefsânî, şeytanî ve Rahmanî/sadık rüya şeklindeki tasnifi

benimser. Tabir edilecek rüyanın öncelikle türünün belirlenmesi gerektiğini belirtir. İlgili hadisten hareketle ve kendi sûfî tecrübesinden verdiği örneklerle, tabirin, rüyanın gerçekleşmesindeki tesiri üzerinde durur. Bu bağlamda Kur’an’da ve Tevrat’ın Tekvîn Bahsinde geçen Hz. Yusuf’un (a.s) hapisteki iki arkadaşının rüyasını tabir etmesi ile ilgili, bilinen izahların dışında, bir yorumda bulunur. İbnü’lArabî’ye göre Hz. Yusuf’a rüya gördüklerini söyleyen iki arkadaş, gerçek bir rüya görmemiş, Hz. Yusuf’u sınamak amacıyla birer yalan uydurmuştu. Hz. Yusuf (a.s), bu tabiriyle rüya tabirindeki en zor merhaleyi gerçekleştirmiş, onların gerçekliği olmayan yalanına, kendi hayal yetisinde gerçeklik kazandırmıştı. Tabir etmesiyle de olaylar dış dünyada gerçekleşmişti.

Kaynak: Muhyiddîn İbnü’l-Arabî’ye Göre

Rüya ve Tabiri

Osman Nuri Küçük

Doç. Dr., Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Tasavvuf Ana bilim dalı Öğretim Üyesi

Nur Demir

Sevgiler tüüm kalbimden:)

instagram.com/nrlblog/

https://www.facebook.com/NrlStyle/

Yazının devamı...

Terazi dolunayı iyileştiriyor

8 Nisan günü 04:34 de Terazi burcunda bir dolunay gerçekleşecek

Bana kalırsa yılın en güçlü dolunaylarından biri bu çünkü bize mesajı var: “Birlikte hareket etmek.”

Kendimizi son zamanlarda ne kadar yalnız ve güven duygumuz eksilmiş, hayata karşı belirsiz hissetsek de unutmayalım yalnız değiliz, hepimiz birlikteyiz ve aynı gemideyiz.

Bir an için kendi iç sıkıntılarınızı kenara koyun ve dünyaya, Evrene çevremize nasıl faydamız dokunabilir buna odaklanalım.

Bu dolunay artık hayatımızda 'tamamlanmaya başlayacak' şeyler üzerinde bir dönüm noktası olabilir.

Dolunaylar, var olana ışık tuttuğu için bu yolumuzu aydınlatmaya yardımcı olabilir. Her şeye tam ışık altında net bakma ve gerekiyorsa değişiklik yapma zamanlarıdır.

Bunun için yazının sonunda harika bir grup çalışması paylaşacağım. Ama mutlaka grupla beraber yapılması gerekiyor.

Çünkü Terazi ilişkilerin işareti, denge ve ortaklıkların burcudur. Ve birlikte hareket etmek muhteşem sonuçlar verdirir. Terazi enerjisi ve titreşimleri grupla yapılacak aktiviteleri sever! İşin içinde Venüs olduğunda ise güzellik, sevgi, estetik, barış, uyum ve denge katar.

İlişkileri yönetir dedim ya; Bu aynı zamanda ilişkiler üzerinde iyileştirmeler yapmak, sorunlar üzerinde çalışmak içinde mükemmel zamanlamadır. Ancak risk içeren şey şu; Dolunay zamanları ekstra gerginlik verebilir, bu yüzden çatışma oluşturabilir. Bence gidip direk yüz yüze çözmek yerine ruhsal çalışmalar daha uygundur.

Yani?

Yazmak, yakmak.

Bağ kesmek.

Hooponopono uygulamak vs.

Terazi dolunayında etkilenen organlar:

Böbrek, mesane, damarlar, cilt, pankreas,

Bu organlar üzerinde şifa çalışmaları iyi sonuçlar verecektir.

Bu Dolunayla Nasıl Çalışılır?

Hava elementi ve su ile çalışılabilir.

Bu ritüeli bir grup ortamında başkalarıyla, aynı ortak enerjide buluştuğunuz kişilerle yapmak gerekir.

Düşüncelerimiz biyolojimizi ve dünyanın frekansını değiştirebilir mi?

Evet, kesinlikle evet!

Niyet, sevgi rezonansı her şeyi etkileyebilir!

Öncelikle Adaçayı tütsüsü ile bulunduğunuz mekanın enerjisini ve kendi enerjinizi temizleyin

Yanınıza bir bardak su alın.

Bir kase içine deniz tuzu veya himalaya tuzu koyun.

Kalem ve kağıt hazırlayın. (Daha önce edindiğimiz dilek defterlerimiz de olur)

Aynı saat diliminde hep bir araya geleceğiz. Ben bu meditasyon için 6 Nisan Pazartesi gecesi 21:15 i uygun buldum

Hepimiz verdiğim saatte şu ortak niyeti yapacağız:

Ben ……….. (herkes ismini söyleyecek) ve benimle birlikte Nur Demir eşliğinde bu çalışmaya katılan herkesin ışığı temizlensin, parlasın. Fiziksel bedenleri sağlık yaysın. Hayatına tıkanıklık veren tüm ağırlıkları kalksın. Barış içerisinde olsun. Hayatı sonsuza değin huzur, canlılık, sağlık, mutluluk, neşe, sevgi ve bolluk bereket ile dolsun. Teşekkür ederim.

Şimdi kaleminizi ve kağıdınızı alın ve şunları yazın.

Ben ………. (kendi isminizi yazın)

Şu anda ve tüm zamanlarda sağlık, huzurlu ve mutlu hissediyorum…

Korkuyu bırakıyorum.

Bundan böyle sadece kendi deneyimlemek istediğim şeyleri seçiyorum.

Sevgi, sağlık, huzur, bolluk, aşk vs.. (kendi listenizi oluşturun.)

Bunu büyütmek ve çoğaltmak için bu yazının dolaşmasına evrende yankılanmasına izin vereceğiz. Yani ilaveten şöyle bi şey yapacağız. (şart değil ama olursa güzel olur) Sosyal medya hesabımda ben bir gönderi açacağım ve onun altında da yazacağız.

Herkes listesindeki şeyleri paylaştıktan sonra, şimdi bir bardak suyunuzu alın ve içine küçük bir tutam deniz tuzu serpin. Ve şu niyeti hep birlikte okuyalım.

“Şimdi, hep birlikte, ışığımızı parlatmak, birbirimizi, Dünya'yı ve tüm Evreni iyileştirmek ve tüm sorunu ortadan kaldırmak için Nur Demir eşliğinde bir araya geliyoruz. Seslerimizin gücü, dostluğumuzun gücü, kalbimizin gücü, birbirimizi, sevdiklerimizi ve gezegeni iyileştirmek için bir araya gelsin. Mucizevi şifalar yeni enerjide artık mümkün. Bundan böyle İyi haberler geliyor. Sağlık, Bolluk ve bereket herkese geliyor.. Birlikte, bir olarak hepimiz iyileşiriz. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim."

Sonra hep birlikte, suyumuzu içiyoruz.

Katılacak olan herkese sonsuz teşekkürlerimle.

Nur Demir

Sevgiler tüüm kalbimden:)

Meditasyon için ilham aldığım kaynak: https://foreverconscious.com/

instagram.com/nrlblog/

https://www.facebook.com/NrlStyle/

Yazının devamı...

Dilekleri deftere yazıyoruz

Yazmanın dileklerimizi hayatımıza çekmekte enerjisinin ne denli yüksek olduğunu her fırsatta söylüyorum.

Eğer yazarsak isteğimizi açığa çıkarmış oluruz. İsteğimiz o andan itibaren maddeleşmiş olur artık dileğimiz kesinleşmiştir.

Biz değişiriz düşüncelerimiz değişir. Ama yazdığımız şey sabit kalır.

Ve hatta isteğimiz yerine geldiğinde yazdıklarımızı tekrar okuduğumuzda çoğu zaman şaşırtıcı sürprizler ile karşılaşırız.

Hayretler içinde isteğimizin yazılı talimatınızın ne kadar da uygun tam istediğiniz gibi oluştuğunu görürsünüz.

Bu yüzden de doğru kelimeler seçerek ve tamamen olumlu ifadelerle dileği dilemek önemlidir.

Oluşturun, netleştirin ve isteklerinize yön verin

İsteğinizi yazdığınız şekli ile tutmaya devam ediyor. Ve siz bunu silmediğiniz sürece de tutmaya devam eder.

Bunun enerjisini kullanmak için size harika bir yöntem önermek istiyorum.

Kendinize bir dilek defteri edinin. Temiz ve kullanılmamış olsun.

Bu defterinize enerjinin güzel olduğu zamanlarda isteklerinizi net ve doğru şekilde yazın.

Her defasında bir dileğe odaklanıp yazmak daha iyidir.

Mesela bunun için size ilk olarak 25 Mart tarihini öneriyorum.

Bu tarih hayatınızda başlatmak istediğiniz konular için çok uygundur.

Yeni başlangıçlar, belki yeni bir ilişki, evlenme isteği, yeni bir iş başlatmak gibi.

25 Mart Saat 19:30 - 22:30 arası

(Sonraki tarihleri de sosyal medya hesaplarımda duyurmaya çalışacağım.)

Tam belirtilen zamanda defterimize isteklerimizi yazıyoruz

NİYET ÖRNEKLERİ:

İsteklerimizi nasıl doğru oluştururuz?

Mal-mülk isteyenler;

Ben şimdi tam istediğim gibi bir ev almaya (yazlık almaya, araba almaya vs.) niyet ettim, dileğim şimdi gerçekleşmeye başladı.

Ve öyle olduğu için. Teşekkür ederim.

İlişki isteyenler;

Benimle olmaktan hoşlanacak bir (kadını veya erkeği) kendime çekiyorum.

Onun şu özelliklere sahip olmasını talep ediyorum ve tekrar ediyorum.

Manevi değerlere sahip, sadık, inançlı, dürüst, uyumlu, huzurlu ve mutlu. Sadece sevgiye ait olanlar benim hayatıma girebilir. Şu anda ideal eşimi kabul ediyorum.

Ve öyle olsun. Teşekkür ederim.

Eğitim ve başarı için;

İş hayatımda başarılı olmayı hak ediyorum ve finansal olarak da başarıyı kendime çekiyorum

Ben (şu) okulun, lise-üniversite (bu) bölümünü kazanmaya niyet etim. Niyetim şimdi gerçekleşmeye başladı. Ve öyle olduğu için. Teşekkür ederim.

Mesela sağlık konusu için;

Eğer bir hastalıktan kurtulma niyeti ile yapılıyorsa

“Sağlığım her geçen gün daha iyiye gidiyor”,

Eğer sağlıklı bir insan bunun devamı için yapıyorsa

“Sağlıklı olduğum için teşekkür ederim” şeklinde yazıyor.

Doğru istemenin turbosu “teşekkür etmektir” İstediğimizi kâğıda döktükten sonra talebimizi teşekkür ile bitirmeliyiz. Bu çok önemlidir! Zira “teşekkür etmek” dileğimizi şimdiki zamana çeker.

Teşekkür etmek tüm şüpheleri ve kaygıları da yok eder. Dileğin gerçekleşeceğine inanılmaktadır. Çünkü hayatta sadece gerçekleşen şeylere teşekkür edilir.

Endişelenmek “istemek” konusunda negatif etki yapan inanç kalıplarının bir başka biçimidir, endişe isteğimizin yerine gelmeyeceğine dair bir inançtır

Her zaman bir şeylere inanmaktayız. Bu bir şeyin olamayacağına inanmak olsa bile.

Endişelerimizle henüz gönderdiğimiz isteğimizi geri çekeriz

O zaman beklentimiz "bu olmayacaktır"

Sonra ne olacaktır? Gönderilen bu Dilek de aynı biçimde yerine gelecektir.

Sonra da çoğu insan "ben bunu o kadar çok istedim ama yine de olmadı böyle olacağını zaten biliyordum" der.

Ama siz neyi zaten biliyordunuz "istemenin" sizde işe yaramayacağından emindiniz.

Bu inancınız da isteğiniz ile aynı anda gönderdiğiniz ve isteğinizin tüm enerjisini yok ettiniz.

Şüphe isteğin iptal edilmesi gibi bir şeydir.

Şüphe aksini istemek gibi bir şeydir.

Tüm siparişler tekrar iptal edilir.

Şüphe zaten bir şey olamayacağı bilgisini yayınlar.

O zaman istek bu olamayacak şekline dönüşür.

İsteklerin yerine gelmesini şeklini ve biçimini kendimiz düşünmemeliyiz.

Çünkü dileğimiz çoğu zaman bizim için olağan dışı sayılan yollardan gerçekleşebilir. Yani isteğin gerçekleşmesine her zaman hazır olunmalıdır. Zira sadece isteğimizin geleceğini tahmin ettiğimiz yöne doğru bakarsak sevkiyatı kaçırabiliriz çünkü siparişinizin sadece bizim küçük hayal dünyamızda yarattığımız biçimde gerçekleşeceğini zannederiz. Ancak evrenin çok daha zengin fikirleri vardır. Mesela para istiyorsak paranın bize hangi yoldan gelebileceği konusunu tamamen açık bırakmamalıyız. Erna teyzemizin bu parayı vereceğinden eminiz belki ama Erna Teyze bize para vermek istemiyordur. Bu durumda bizim düşünsel Dilek enerjimizi de yakalayamaz yani bunu rezone edemez.

Bizim dilimize neyin veya kimin cevap vereceğini bilemeyeceğimiz için paranın hangi yönden geleceği hakkında da hiçbir fikrimiz olamaz.

Nur Demir

Sevgiler tüüm kalbimden:)

Kaynak: Yazıda bazı bölümlerde Pierre Franckh/Doğru İstersen olur kitabından alıntılar yapılmıştır.

instagram.com/nrlblog/

https://www.facebook.com/NrlStyle/

Yazının devamı...

Doğru istersen olur

Bu yazıda yıllar evvel okuduğum ve "yazarak istek oluşturma" fikrini ilk ondan ilham alarak geliştirdiğim Pierre Franckh’ın “Doğru İstersen olur” kitabından aldığım notlarımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bu notlar kitaptan evet ama tamamen benim oluşturduğum notlarımdır. Kaynak göstermeksizin alır kullanırsanız benden aldığınızı anlarım ona göre:)

Doğru istemek nasıl olur? Bunun için önce sistemin nasıl işlediğine ufak bir göz atalım.

Hiçbir şey gördüğümüz gibi değildir.

Madde enerjidir enerjiden oluşur.

Enerji yoksa madde yoktur her düşünce saf enerjidir ve kendisi de enerjiye etki eder.

Enerji maddeyi oluşturuyorsa ve düşünceler saf enerji ise o zaman çevremizde sürekli düşündüğümüz şeyler olmaktadır çünkü biz sürekli düşünürüz.

İstediklerimizi hayatımıza çekmek için ilk olarak şunları yapmalıyız

-Düşüncelerimizin gücünü kullanmak.

-Ne istiyorsak kendimizi buna uygun çekim gücüne yükseltmek.

Ne düşünürsek o, maddeye dönüşür.

Zira her dilek bir enerjidir. Dilek gönderilir ve dilek kendini gerçekleştirmek ister yani maddeye dönüşmek ister. Yayılan düşünceler ne kadar yoğun ise enerji o kadar güçlü olur. Ne kadar güçlü Duygu yüklenirse o kadar itici güç alırlar.

(Maalesef negatiflikleri içinde bu böyledir. Negatif düşünceler de madde değişmek ister bizim ne düşündüğümüz enerjinin umurunda değildir)

“Benzer benzeri çeker” denir buna karşılık değişik olanlar birbirini iter.

Başarı başarıyı çeker, mutsuzluk daha çok mutsuzluğu. (Para da parayı çeker derler bilirsiniz)

Pozitif düşünceler pozitif bir dünya yaratır.

Kullandığımız cümleler “artık çok mutluyum”, “bütün dünya elimin altında”, “her şey yolunda” şeklinde olursa. O zaman her şeyi becerebiliriz.

Ve gerçekten dünya elimizin altındadır zira Evren tüm bu cümleleri yakalar ve işleme sokar.

Titreşim frekansını yükseltmek

Bu radyodaki bir kanalın değiştirilmesi gibi bir şeydir olayları algıladığımız frekansımızı düğmesini birazcık oynatırız.

Ama bunu nasıl yaparız?

Mesela titreşimimizi güzel şeyler düşünerek veya kutsal isimleri seslendirerek yükseltebiliriz veya pozitif afirmasyon cümlelerini tekrarlamak bile düşünsel titreşimlerinizi şimdiye kadar bilmediğiniz alanlara yükseltir.

Ve bu sayede dıştaki görünür dünyada ulaşılması mümkün olmayacak gibi görünen şeylerin hayatımıza girmesine olanak sağlamış oluruz.

Pozitif düşüncelerin, negatif olanlara göre her zaman daha yüksek titreşimi vardır.

Kendimize Arzu edilen frekansa açmadıkça onu anlayamayız da.

Eğer dileklerimiz olmuyorsa çoğu zaman birinci dilekten daha güçlü bir ikinci inancımız vardır.

Günde 10 dakika kadar dileğimizle ilgileniriz, dileğimize güç veririz ama geriye kalan tüm zamanlarda bunu zaten olamayacağına aslında zaten bu dileğimizi karşılayacak şeylerin bizim hakkımız olmadığına inanırız. Şimdi bu durumda hangi dilek daha güçlüdür.

İsteklerinizi yazın.

Böylece isteğiniz güçlenir. Eğer yazarsak isteğimizi açığa çıkarmış oluruz. İsteğimiz o andan itibaren maddeleşmiş olur artık dileğimiz kesinleşmiştir.

Biz değişiriz düşüncelerimiz değişir. Ama yazdığımız şey sabit kalır.

Ve hatta isteğimiz yerine geldiğinde yazdıklarımızı tekrar okuduğumuzda çoğu zaman şaşırtıcı sürprizler ile karşılaşırız.

Hayretler içinde isteğimizin yazılı talimatınızın ne kadar da uygun tam istediğiniz gibi oluştuğunu görürsünüz.

Bu yüzden de doğru kelimeler seçerek ve tamamen olumlu ifadelerle dileği dilemek önemlidir.

Bazı isteklerimizden vazgeçer bunları tekrar değiştirir sonra başka biçimde isteriz. Çoğu zaman tam öyle kastetmemişizdir.

Bir an için bir şey öylesine istemiş biraz sonra yine başka bir şey dilemişizdir.

Evren için bunların hepsi birdir. Ne istenirse o gönderilir belki bizim artık buna ihtiyacımız bile kalmadığı halde

Bu yüzden isteklerinizi yazarak oluşturun, netleştirin ve isteklerinize yön verin.

İsteğinizi yazmaya başlamadan önce bunu kendi çapınızda bir tören merasim haline getirin.

Bunun için özel bir zaman seçin. Huzurlu bir ortam oluşturun, önemli olan gevşeyebilmeniz. Gevşediğimizde hayat çok daha hoş görünür ve bu yüzden isteklerimiz çok daha olumlu bir ruh halinde tasarlanabilir. Ve olumlu düşüncelerde istek enerjimiz için bir “katalizör” görevi yapar.

Önce frekansınızı değiştirin. Hayatın size de bol bol hediyeler vermekte bunların ne kadar harika şeyler olduğunu hissedin.

Dikkatimizi nereye yöneltirsek oraya enerji veririz şükrederek daha fazla enerji verdiğimiz için hayatımızda zaten mevcut olan iyi şeyleri artırırız bilinçli olarak hayatımızdaki güzellikleri yoğunlaştığımızda yaşam gittikçe daha da güzel olur. Kalbimizi Şükran duygusu doldurur. Şükran duygusu insanı saf bir enerji kaynağına dönüştürür. Enerji ne kadar net ve temiz ise tüm dileklerimiz o kadar çabuk ve düzgün gerçekleşir.

Doğru istemenin turbosu “teşekkür etmek.”

İstediğimizi kâğıda döktükten sonra talebimizi teşekkür ile bitirmeliyiz. Bu çok önemlidir!

Teşekkür ettiğimiz an da dileğimiz duyulmuş ve şimdiden beyan edilmiş olur. Zira teşekkür etmek dileğimizi şimdiki zamana çeker.

Bu teşekkür duaların sonundaki "Âmin" ile mukayese edilebilir.

"Âmin" tercüme edildiğinde "Öyle olsun" demektir.

“Âmin” ve “teşekkür” diyerek mühürler ve kapatırız.

Teşekkür etmek tüm şüpheleri ve kaygıları da yok eder. Dileğin gerçekleşeceğine inanılmaktadır. İnsan emindir günlük hayatta da sadece gerçekleşen şeylere teşekkür edilir, ”bunu benim için yaptığına teşekkür ederim”

Bundan sonrasında;

Ne istiyorsak artık bizim sayılır.

Kaynak: Pierre Franckh’ın “Doğru İstersen olur”

Nur Demir

Sevgiler tüüm kalbimden:)

instagram.com/nrlblog/

https://www.facebook.comNrlStyle/

Yazının devamı...

Zehirli ok göndermekten vazgeç

Son zamanlarda hepimiz şaşkınlıkla dünyanın değişik yerlerinden gelen afet haberlerini takip ediyoruz.

Dünyanın dengesi bozuldu resmen.

Bu zamana kadar tüm Ruhsal öğretilerden artık biliyoruz ki dış dünyamız içimizdeki dünyanın bir yansıması.

Bir şey fiziksel düzeyde tezahür etmeden önce ruhsal düzeyde başlıyor. Ruhsal uygulamalar ile kişisel ve gezegensel değişimi başlatma çevreyi iyileştirmek ve dünyaya barış huzur getirmek için bir köprü oluşturmamızın artık zamanı diye düşünüyorum!

Gelin hep birlikte 2020 Enerjisini değiştirelim.

Birçoğumuz sebep olduğumuz hasarı fark etmeksizin, bilinçsizce çevremize “zehirli oklar” atıyoruz.

Dünyamızı değiştirmek istiyorsak buna önce kendimizi değiştirmekle başlamamız gerektiğini bilmeliyiz.

Siz sevgi ve ışık saçmaya başladığınız andan itibaren değişim başlayacaktır emin olun.

Sevgi ve ışık saçabilmek için de önce sorunlu düşüncelerin duyguların üzerinde çalışmak gerekir.

Bizim gözle göremediğimiz düzeyde neler olur hiç düşündünüz mü?

Sandra İngerman Simple Tools for Personal Transformation (Zehirli Düşüncelere Şifa Vermek: Kişisel Dönüşüm için Sade Araçlar) kitabında şöyle diyor;

Konuşmamız veya hareketlerimiz aracılığıyla acaba karşımızdaki kişide hangi hisleri tetikliyoruz?

Ruh dediğimiz görünmeyen bir boyuta; “bedenin ötesinde asıl kimliğimiz” dediğimiz bir unsura sahibiz. Bu yanımızı göremeyiz ama beden ve zihin ile birlikte bu yan bütün varlığımızı oluşturmaktadır. Fiziksel dünyada başkalarıyla ne zaman etkileşime geçsek, görünmeyen bir enerji alışverişi de gerçekleşir.

Şiddet enerjisi görünmeyen, psişik düzeyde eyleme geçer ama hem fiziksel hem de psikolojik sağlığımıza etki yapar.

Enerji, somuttur. Negatif enerjiyle dolu bir ortamda yaşadığımızda veya çalıştığımızda kendimizi ya fiziksel veya psikolojik düzeyde iyi hissetmeyiz.

Başkalarının davranışlarını tarif etmek için kullandığımız bazı yaygın ifadelerden bazıları:

Kişisel alanımı işgal ediyor.

Adeta dayak yedim.

Sırtımdan bıçakladı.

Vuruldum.

Bakışları hançer gibiydi.

Adeta esir aldı.

Patlamaya hazır

Ve yine aynı kitaptan bazı öneriler paylaşmak istiyorum.

Kalbinizden Nefes Alın

Nefes alıp vermek, enerjiyi dönüştürmenin en basit yollarından biridir. Bu alıştırmayı, gün boyunca yapabilirsiniz: Ellerinizi kalbinizin üstüne koyun ve nefes alıp verirken kalbinizin hareketini hissedin. Bu, sakinleştiricidir ve dünyaya sevgi, huzur ve uyum enerjisi yollar.

Aynaya Bakın:

Mücadele etmenizi gerektiren bir duruma tepki vermeden önce, kendinizi sanki bir aynada görüyormuşçasına hissetmeyi deneyin. Hiç kimse kendini zehirleyici bir tarzda davranırken görmek istemez.

Stres, daha sonra pişman olabileceğimiz tarzda davranmamıza sebep olabilir. Sorunlu duygulara sahip olmak bir sorun değildir ve hislerinizi tanıyıp kabullenmek önemlidir. Kendinize, başkalarına veya dünyaya “zehirleyici oklar” atmamaya dikkat ediniz.

Niyet Edin

Öfkeli/Üzgün/Kızgın hissettiğinizde kendinize şöyle telkin verin; Şu anda ne hissettiğimi ifade etmek gerekiyor. Duygularımın enerjisinin sevgiye ve ışığa dönüşmesini ve böylelkle dünyayı sevgiyle beslemeyi seçiyorum!

Sevdiğiniz bir görüntüyü düşünün

Sizin için sorunlu olan duyguları tetikleyen biriyle karşılaştıysanız, sevdiğiniz birini düşünün ve, size meydan okuyan kişinin siması yerine sevdiğiniz kişinin simasını yada bir çiçek, kedi köpek koymaya çalışın.

Sözcüklerin Gücünü Kullanın

Düşünceleriniz ve duygularınız gibi sözleriniz de içinde yaşadığımız dünyayı ve deneyimlerinizi değiştirme gücüne sahiptir. Bu, yüksek sesle başkalarına söylediğiniz sözler kadar sessizce kendinize söyledikleriniz için de geçerlidir. Kendinize iyi bir insan olmadığınızı söylemekteyseniz bu gerçekliği tezahür ettirmeye başlarsınız. Zihninizi olumlu sözcüklerle doldurun ki hayatınız da olumlu yönde açılıp genişlesin. Çocukken çoğumuz “abrakadabra” demişizdir. Bu aslında Aramice “Abrak ad habra”dır ve anlamı da “Konuşurken yaratacağım”. Gün boyunca sevginin enerjisini hatırlatacak sözcükleri kullanın.

Şükredin

Neler için şükran duyduğunuzu düşünün. Şükretmek içinde bulunduğunu bilinç durumunu dönüştürür.

Güç yansıtın

Istırap çektiğini algıladığınız kişilere acımayınız; bu, onları yalnızca daha da derin bir ıstıraba sevk eder. İnsanları kendi ilahi ışıkları ve kusursuzlukları içinde gördüğünüzde, zorluklarıyla başa çıkmak için ihtiyaçları olan kuvveti onlara vermeye yardımcı olursunuz.

Doğayla Bağlantı Kurun

Bizler doğanın birer parçasıyız. Stres durumunda olduğumuzda doğanın temel unsurlarından –toprak, hava, su ve ateş (güneşteki gibi)- beslenmemiz kesilir ve gerçekten hastalanabiliriz. Doğa, en büyük şifacıdır. Sık sık zaman yaratıp doğal dünya ile bağlantıya geçin.

Suyun yaşam gücü acılarınızı yıkayıp götürebilir ve en basit faaliyetlerin bile şifa verici bir etkisi vardır. Ellerinizi yıkarken, duş alırken veya yağmur altında ıslanırken negatif enerjinin sizden uzaklaştığını ve ışığa dönüştüğünü imgeleyin.

Su ıstırabınızı yıkar götürür. Yıkanırken negatif enerjinin sizden akarak ışığa dönüştüğünü imgeleyin. Rüzgarda dururken, onun bırakmanız gerekenleri taşıdığını ve ışığa dönüştürdüğünü hayal edin. Bir mum yakın ve ateşin yoğun duygularınızı dönüştürdüğünü hayal edin. Veya sorunlarınızı enerjilerinin sevgiye dönüşmesi niyetiyle toprağa gömebilirsiniz..

Kendinizi Işıkla Sarmalayın

Birinin size enerjetik açıdan saldırdığını veya veya düşmanca davrandığını hissederseniz, etrafınızı saran koruyucu bir ışık imgeleyin. Size uygun rengi bulmaya çalışın. Bu sizi, size doğru yollanan zararlı enerjilerden koruyacaktır.

Başkalarından gelen negatif ve zehirleyici enerjilerin alıcısı olmanız gerekmez. Sevgiyle almak istemediğiniz enerjiyi geri çevirebilirsiniz. Sevgiyle yanıt vermek ise bir saldırı pozisyonu almanızı ve daha çok negatif enerji yaratmanızı önleyecektir.

Şifa veren tek şey sevgidir.

Kaynak: Sandra İngerman/ Simple Tools for Personal Transformation

Nur Demir

Sevgiler tüüm kalbimden:)

instagram.com/nrlblog/

https://www.facebook.com/NrlStyle/

Yazının devamı...

Ahh o yanlış dualar!

Muhammed Bozdağ’ın bir kitabında okumuştum. Diyordu ki;

Bazen, insanlığa ibret olacak bir ders yaşanacaktır. O derse vesile olmayı hak etmiş kimse bulunmayabilir. Kimse de o derse vesile olmaya dua etmiyordur. Fakat şakadan da olsa, yaşanması gerekeni isteyen birisi çıkar ve ihale onun omuzlarında kalıverir.

"Ben bunu istemedim, ben bunu hak etmedim" gibi itirazlarda bulunabilirsiniz. Başınıza geleni hak etmemiş olabilirsiniz. Peki, istemediğinizden ya da meydan okumadığınızdan emin misiniz? Gönlünüzden geçirdiklerinizi iyi biliyor musunuz? Zira evren olağanüstü ciddî bir sistem hâlinde işletiliyor. Öyleyse yanlış bir söz söylemiş veya düşünmüşseniz unutmadan tövbe edin...

Her söylediğimizi yaşayacaksak yandık o halde..

Hayır, her söylediğimizi değil elbette, yani farkına varıp iptal ettiklerimiz için geçerli değil bu.

Yani şöyle söyleyebilirim; Evren size bir fırsat veriyor, iptal etme süresi. Diyor ki "şu an bir laf ettin bunun aynını yaşayarak deneyimlemek ve öğrenmek istiyor musun?"

Eğer siz o hatalı söylemin veya eylemin farkına vardığınızda hemen pişman olup iptal ettiğinizde (sonradan da olur) bu deneyim iptal olur! Ama siz hala aynı söylemi devam ettiriyorsanız süreç başlar!

Başımıza neler mi gelecek?

Hangi hastalıklar yaşayacağız, hangi aptallıklara düşeceğiz?

Hangi kusurları yüzünden hangi insanları haksız yere ayıpladığımıza bakmamız yeterli olacaktır. Ya da kimlerin gizli kusurlarını açığa çıkardığımıza bakarak, gelecekte yaşayacaklarımızı tahmin edebiliriz.

Gerçek şudur: "Bir kimse kardeşini bir kusurla ayıplarsa, o kimse ölmeden o kusuru işler."

Dualarınızı siz seçmezseniz boşluktaki isteklerin eline düşersiniz.

Bazen başkalarına laf olsun diye söylediğimiz dolaşarak bizi bulur. Haksız söylenen her söz evrende muhatabını bulamayınca döner sahibine iade edilir.

Olumsuz yönlendirme yapan ifadelerden de kaçınmalıyız...

Sırf inandırıcı olmak için "Allah belamı versin ki..." dediğinizde o belanın size verilme olasılığının yaratıldığını bilmemiz gerekiyor.

Bazen de bu abla gibi hiiç farkında olmadan bilmediğiniz bir şey talip olursunuz.

Ha, Allahtan o damat iyi biri çıkmış da kızının başı yanmamış:)

Nur Demir

Sevgiler tüüm kalbimden:)

instagram.com/nrlblog/

https://www.facebook.com/NrlStyle/

Yazının devamı...

Aşkı hayatına nasıl çekersin?

Akşam elma soyuyordum aklıma geldi. Biz çok eskiden şöyle bi şey yapardık. Elmanın kabuğunu hiç koparmadan soyup, yastığının altına koyup uyuduğunda gelecekteki eşini rüyanda görürsünmüş.:)

Ben bu yaşlarımda öğrendim ki; Keltlerde elmalar gaipten bilgi almaya yararlarmış. Ve aynen kabuğunu koparmadan soymak ruh eşine dair bilgileri almak için bir kehanet türü imiş.:)

Şimdi Keltlerden gelen bu Ezoterik bilgiyi taa o zamanlar bi kere biz nasıl biliyormuşuz ona dair hiç bir fikrim yok. Gerçi Artvin kültüründe böyle bir uygulama olduğunu daha sonra araştırmalarımda edindim.

Sadece şunu söyleyebilirim ki gizli ilimlere dair merakım o yıllardan varmış:)

Ben şimdi size ruh eşinizi hayatınıza çekmekle ilgili bir tüyo vereceğim. Ama elma kabuğu ile değil?

Enerji boyutunda, bilinçaltı ve olumlamalar ile..

İsterseniz isteklerinize göre üzerinde oynayabilirsiniz. Tabi çokta formatın dışına çıkmadan;

İstediği gibi bir ilişkiyi hayatına çekmek isteyenler için bir niyet bu:

Gece koltuğunuza oturun, gözlerinizi kapatın, vücudunuzu gevşetin.

Yazı yazdığınız elinizi kalbinizin üzerine koyarak tekrar edin:

Ve şöyle deyin;

Şu anda dürüst, samimi, bana sadık, inançlı, bana sevgi verecek bende sevgi bulacak, kendi içinde huzurlu ve bana huzur verecek, benimle huzur bulacak, bir (adamı veya kadını) kendime çekiyorum.

Karşı konulmaz bir çekim yasası olduğunu bilinçaltı inancıma bağlı olarak Enerji alanımda olmaktan hoşlanacak bir( kadını veya erkeği ) kendime çektiğimi biliyorum.

Onun şu özelliklere sahip olmasını talep ediyorum ve tekrar ediyorum.

Manevi değerlere sahip, sadık, inançlı, dürüst, uyumlu, huzurlu ve mutlu. Sadece sevgiye ait olanlar benim hayatıma girebilir. Şu anda ideal eşimi kabul ediyorum.

Ve öyle olsun.

Bir şaman için niyet her şeyin özünü oluşturur. Kadim şaman bilgeliğinde NİYET EDEN KİŞİYE EVRENDE GEÇECEĞİ BİR KAPI AÇILIR ve bu kapı onu bir yola kavuşturur.

Bilinçaltınızın derin dalgaları sizi ikinizi ilahi düzende bir araya getirecektir.

Nur Demir

Sevgiler tüüm kalbimden:)

instagram.com/nrlblog/

https://www.facebook.com/NrlStyle/

Yazının devamı...

Değişim getirecek bir Yeni Ay

25 Ocak'ta saat 00:41'de Kova burcunda bir yeni ay gerçekleşecek.

Yeni Ay yeni bir başlangıç zamanıdır; İleriye dönük yeşerecek yeni tohumlar ekmek için uygun enerjiler taşır.

Bir döngünün sonunu ve 28 gün sürecek yeni bir döngünün başladığını söyler bize.

Bu, yeni bir başlangıç yapmak için mükemmel bir zamandır.

Kendiniz için bir dilek tutun! Hatta sizinle birlikte herkes için iyi dilekler dileyin. Hepimiz aynı dileği tutmak zorunda değiliz. “Benimle beraber bu yazıyı okuyarak hareket eden herkesin kalbindeki dileği de olsun, çok sevinsin” deyin mesela. Bir enerji grubuna ait ve dâhil olmak için böyle bir niyete girin.

Yeni ay ve dolunay zamanları benim enerjisel olarak heyecanlandığım zamanlardır.

Her ikisinin de ayrı aktive ettiği alanlar var hayatımızda.

Ve her Ay da farklı burçların enerjisi ile konular da beliriyor.

Mesela bir burçta gerçekleşmiş bir yeni ay sadece o burca ait olanları ilgilendirmez. Tüm burçlar için geçerlidir. İşte Kova burcunda gerçekleşmişse mesela Kova burcu özelliklerini herkese yansıtır.

Bu yeniayın en önemli ana teması DEĞİŞİM!

Kova burcundaki bir yeni ay beklenmedik değişimler getirebilir. Bu beklenmedik değişim bi parça huzursuzluk ve gerginlik de getirebilir.

Bunu aşmanın yolu ise esnekliktir.

Şöyle bir söz var çok severim;

“Şu hayatta sert ve katı olanlar eninde sonunda kırılır. Yumuşak huylu ve esnek olanlarsa sonunda daima kazanır. Rüzgâr kocaman ağaçları devirir de, incecik fidanlara zarar veremez.”

Sinir gerginliğinin birikmesi, öfke nöbetlerine yol açabilir. Bu yüzden çok biriktirmek doğru değil. Doğru şekilde ve zamanında enerjinizi dönüştürmeye gayret ederseniz kazanırsınız.

Kendiliğinden gelecek değişimlerin dışında- Değişiklik isteği de oldukça zorlayacak çoğunu. Görünümde değişiklik hayatınızda değişiklik, kararlarınızda değişiklik isteği…

Kova burcundan etkilenen organlar

Sağlık olarak ayak bilekleri ve toplardamarları tiroid hormonları ilgilendirir. Hem dikkat ederken hem de bu bölgelerle ilgili rahatsızlıklarımız varsa şifalandırma çalışmaları yapabiliriz.

Okunabilecek esmalar

Ya Muğni, Ya Reşid, Ya Fettah

Özellikle Ya Reşid Doğum haritanızdaki negatif zorlayıcı tesirleri pozitife çevirici bir enerjisi var.

21 gün boyunca her gün 514 defa okuyun.

Hasta olanlar ise "Rahîm" veya "Şâfî ve Muâfî" isimleriyle çalışabilir.

Olumlama:

Evrendeki tüm iyilik ve güzellikleri kendime çekiyorum; tüm değişimler benim iyiliğim için çalışıyor

Nur Demir

Sevgiler tüüm kalbimden:)

instagram.com/nrlblog/

https://www.facebook.com/NrlStyle/

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.