SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Dövme yaptırma!! Kanser olursun!!??!

Dövme yaptırmak veya yaptırmamak... işte bütün mesele bu (mu?!?)

Bir kaç örnek vereyim..

Karşımdaki kişi: 'Ay ben de çok istiyorum ama ne yaptıracağıma bir türlü karar veremiyorum. Bana fikir versene.'

Ben: !!??!?!?!??

....

Karşımdaki kişi: Şunun anlamı ne?

Ben: hjerasti jetrfsaic nersaa grettuy ...

Karşımdaki kişi: Yaaaa çookk güzell. Ben de yaptırayım bundaaan.

Ben: ?!!?!!!???

Karşımdaki kişi: Sorun etmezsin değil mi?

Ben: ??!?!!?

....

Ben: Uzun zamandır fil figürü arıyorum, tam istediğime yakın bir şey buldum.

Karşımdaki kişi: Fil mi yaptıracaksın, ay fil yaptırma güneş yaptır veya kedi. Tavşan yaptır, tavşan.

Ben: !!???!?!??!

Vücut derisi üzerine iğne vb. sivri bir araçla çizilmek ve içine renk veren maddeler konulmak yoluyla yapılan kalıcı yazı veya resim.

'İnsanoğlunun en eski 'kendini ifade etme' sanatlarından biri " demiş Erdoğan Çavdar. Ağzına sağlık.

Hayatın boyunca her an, her yerde yanında olmasını istediğin ve dış görünüşünde ilk göze çarpacak olan "izi", "figürü", "sözü", "motifi" "rengi" seçiyorsun.

Neden Dövme Yaptırıyoruz?

Bedenimize süs katmak için belki.

Beğendiğimiz bir figürü hep görmek ve insanlara göstermek için belki.

Acı bir kaybımızın yasını üzerimizde taşımak için belki.

Vazgeçemeyeceklerimize ait izleri taşımak için belki.

Savunucusu olduğumuz fikir ve inançları vurgulamak için belki.

Bakış açımızı değiştireceğine inandığımız için belki.

Sebep hangisi olursa olsun, "bize özel". Dövme yaptırmak istiyorsanız mutlaka kendi özgür iradeniz ile, hiç kimsenin etkisi altında kalmadan.... karar verin.

PS: Evlenmekten daha ciddi evet.

Ne Zaman Dövme Yaptırıyoruz?

Mutlu bir hikayeye ait iz bırakmak istediğimizde belki.

Acının ardınan belki.

Arkadaşımızda gördüğümüz için belki.

İddiada kaybedip belki.

Aşık olup belki.

Alışkanlık olduğundan belki.

Sebep hangisi olursa olsun sizinle kalacağı gerçeğini değiştirmiyor. Dövme yaptırmaya sakın ani karar vermeyin, alkollü olmamanız gerektiğini aklınızda tutun, duygusal açıdan hassas bir dönemdeyseniz biraz beklemeyi seçin.

Sevdiğiniz, aşık olduğunuzu düşündüğünüz birinin ismini yazdırmak, fotoğrafını yaptırmak gibi kararları almadan önce çok çok çok düşünmek lazım. Hayatın o zamana kadar size getirdiklerini ve götürdüklerini düşünün ve hayatımdan asla çıkmaz dediğiniz insanların şimdi isimlerini bile hatırlamakta zorlandığınızı anımsayın.

Olmaz demeyin, oluyor.

Dövme Yaptırırken Nelere Dikkat Etmiyoruz?

Bacak boyu kısa ve/veya bacakları etli olan birinin bacağına dövme yaptırması, hele hele daire şekline bir figür tercih etmesi bence pek hoş olmuyor. En azından yukarı doğru uzayan bir şey olabilir belki.

Dövme ustasının çalışmaları iyi incelenmeli. Her ustanın kendine has çizgileri var. İyisi kötüsü demiyorum, o ayrı bir konu zaten ancak çizgisinin bize uyup uymadığını daha önceki işlerinen bakarak görmek önemli.

Önceden dövme stüdyosunu ziyaret edip, mümkünse dövme ustası ile sohbet etmek önemli. Adam vücuduna hayatın boyunca taşıyacağın bir şey kazıyacak ve sen onu sadece 4 dakikadır tanıyorsun. Olacak iş değil.

Renk seçiminde teninin rengi, yapılacağı bölge, figür gibi detaylara dikkat etmek lazım. Sadece rengini sevdiğin bir figürü tercih etmek ne kadar doğru? Bilemedim.

Temizlik!!! En önemli!
Steril olmayan bir yerde aman dövme yaptırmayalım. Kolunuzu bacağınızı kaybedersiniz valla yazık. (Anne öğüdü :)))))) )
İğneler sıfır olmalı, boya da bize özel akıtılmalı kabına. Elinde eldiven olması, ellerini yıkaması gibi detayları zaten atlamamız lazım.

Pinterest ve Instagram bu konuda süper. Bir figür yaptırırken onun aslında hiç savunmak istemeyeceğimiz bir şeyin simgesi olup olmadığına da lütfen dikkat ediyoruz ?? Bir anda kendimizi garip bir örgüt mensun simgesini kolumuzda taşır halde bulmak istemeyiz değil mi:)

Özetle;

"Dövmelerimiz; Birlikte doğmadığımız izlerimiz " der, selam ederim şekerler.

Siz neden dövme yaptırıyor veya yaptırmıyorsunuz?

Papatya Somer

instagram.com/papsmood/

Yazının devamı...

Kontrol manyaklığı nasıl geçer?

Elbette TDK "Kontrol Manyaklığı" ifadesine bir sonuç vermiyor ancak her iki kelimeye de tek tek baktığımızda; "" ile "" olarak açıklamak mümkün.

Esasen Kontrol Manyaklığı bir Denetleme Hastalığı.

Bir rahatsızlık. Bir sorun.

Denetleme, kontrol etme, kontrol altında tutmaya çalışma, haberdar olma isteği gibi dürtüler "kontrol" 'den çıkınca hastalanıyoruz, bu da bizi Kontrol Manyağı yapıyor.

Evet bu kadar basit.

Kontrol Manyaklığı sanıldığı gibi birlikte doğulan, onsuz olunamayan ve (şımarıkça) savunulacak bir şey değil.

Kontrol manyaklığı baya kendi kendimize yarattığımız, etrafımızdakilere zulm olduğumuz, egosantrik bir tavır sadece.

İnsanın kalkıp "" cümlesini övüne övüne söylemesi sizce de çok garip değil mi, bana mı öyle geliyor?

Hayır adama sorarlar, "" diye.

% bilmem kaçının kaderci olduğu bir memlekette, kontrol manyaklığının bu kadar moda olması çok komik değil mi? :)

Kaderci bir insanın kontrol manyağı olması kadar abes bir şey olur mu?

Etrafta "", "", "" gibi ifadeler kullanıp, sonra geçip insanların karşısına; "" yakıştırmasını yapmayalım kendimize. Komik oluyor şekerler :)

Üstelik sadece kendi hayatımızdaki detayları değil, etrafımızdakilerin hayatlarını da kontrol etmeye başlayınca komiklikten çıkıp felaket oluyor.

Lütfen.. biraz sakin:)

PS: "Kontrol Manyaklığı" dışında bildiğiniz başka "" varsa yazın bana ;)

Papatya Somer

papatya.somer@milliyet.com.tr

instagram.com/papsmood

Yazının devamı...

Ben affettim, sen de affetsen keşke

Düşmeden kalkmadan, kırmadan dökmeden, itmeyip çekmeden gelemiyorsun kıvama. İlla birilerini yakacak, illa bir yerlerinden yanacaksın. Madem pişeceksin, illaki yara alacaksın. Öyle tereyağından kıl çeker gibi olmuyor bu işler.

Kendinle yalnız kalacaksın, oturup hüngür hüngür ağlayacaksın. Kimsenin bilmediği, bildiği ama söylemediği, söylediği ama umursamadığın (kabul etmediğin) hatalarını, hallerini, kararlarını, tavırlarını alıp masaya, tam karşına oturtacaksın.

Tek tek açacaksın iç defterlerini, hesaplaşacaksın.

İşte o zaman anlayacaksın; kendini ve nedenlerini. Bedellerini o zaman ödemeye hazır olacaksın, daha güçlü olacaksın.

Gel gitlerin bittiğinde affedeceksin kendini, ... Haksız olduğun durumlara, "haklıyım" kibri yapmaktan vazgeçtiğinde hafifleceksin.

.....

Ben, kendimi 35 yaşımda affettim. Affetmeye o zaman başladım diyelim...

O zamana kadar benim de beylik cümlelerim vardı;

-"Hiç pişmanlığım yok" gibi...

-"Asla yapmam" gibi...

-"Kesin yaparım" gibi...

-"Böyle şey mi olur" gibi...

-"Olmazsa olmaz" gibi...

Sonra bir gün bir şey oldu. Bir şarkı çaldı, ben bi tütün sardım, bi soda açtım. Bilgisayarın güç düğmesine bastım, boş bi sayfaya baktım.

Sayfanın en tepesine, orta alana şöyle yazdım; ?

....

..

Nacizane Tavsiye;

"Dedikodu seven,

Çabuk karar veremeyen,

Kabuklu fıstık yiyen,

Çok fazla su içmeyen,

Hiç kimseyi silemeyen."... evet bu kadar detaylı yazın.

Aklınıza gelen her detayı yazın. Kendiniz ile ilgili hatıraları düşünerek, olaylara tepkilerinizi düşünerek yazın. İlk başta yazamazsanız yılmayın. Aklınıza geldikçe yazın ama yazın.

Hangilerinin sizi nasıl bir ruh haline dönüştürdüğüne bakın.

Olmaktan mutlu olduklarınızın yanına kalp koyun. Sevmedikleriniz konusunda kendinize dürüst olun ve üzerini çizin.

Öyle olduğunuza kendinizi sadece inandırdıklarınızdan hızlıca kurtulun.

..Kalanlar?

Değiştirmek isteyip, değiştiremeyeceklerimizi ne yapacağız?

Barışacağız!...

....nedenlerini bulun ve barışın. Affedin. Böyle olmasına sebep olan kararlarınızı, seçimlerinizi, vazgeçişlerinizi kabullenin. Sonunçların size yaptıklarını affedin. Kendinizi affedin.

"Eldekilerle neler yapılabilir" e odaklanmak... pişmanlıkları önlemenin en kolay yoludur.

Affetmek özgürlükmüş şekeler ??

Affettiklerinizi, affetmedikleriniz ve aklınızdakileri bana yazın ;)

Papatya Somer

instagram.com/papsmood

Yazının devamı...

"Kaderin Kırmızı İpi" mucizesi

Kadere inananlardan mısınız bilmiyorum. Ancak yaşadığımız hiç bir şeyin; öylesine, tesadüfen ve sebepsiz olmadığını fark ettiğinizi umuyorum.

"" daha önce duymamış olabilirsiniz. Kaderin kırmızı ipi..

Çin mitolojisi kaynaklı bir inanışa göre, aşk ve ay tanrısı Yuè Xià Lao, birbirinin kaderinde olan insanları sadece kendisinin gördüğü uzun kırmızı bir iple ayak bileklerinden birbirine bağlarmış.
Bu ip kördüğüm de olsa, araya ölüm, savaş, ayrılık, yıllar da girse, hayatlarına başka insanlar girip onlara aşık olsalar bile asla kopmazmış ve kader bu iki insanı mutlaka bir araya getirirmiş.

Japon kültüründe ise kaderi birbirine bağlı insanların serçe parmaklarından kırmızı ve görünmeyen bir iple bağlı olarak doğduklarına, eninde sonunda birbirlerini bulacaklarına inanılıyor.

Bedenlerden önce ruhlar birbirini aramaya devam ediyor, sonunda da mutlaka buluyor.

Bazı kültürler ise "" kavramını kullanıyor. Ruh eşinin seni tamamlayan, eksik yanlarını dolduran, sana ayna tutan, evrimini tamamlamana yardımcı olan, seninle evrilen, birlikte uyum içinde evrilebildiğin oluyor.

Eğer hayatınızda bir şeylerin eksik olduğunu, aradığınız bir şeyler olduğunu düşünüyorsanız ve bazı anlarda onu bulacağınıza olan inancınız çok fazla artıyorsa... belki de o sırada, kaderin kırmızı ipi ile bağlı olduğunuz o ruh, o kişi yakınınızdan bir yerlerden geçiyor olabilir. Olamaz mı?

Olabilir :)

Bu kadar kusursuz olarak dizayn edilmiş bir sisteme geliş sebebimiz; tek başımıza olmak, tesadüfen karşımıza çıkan biri ile hayatımızı paylaşmak, kendimiz olmamıza engel olacak kadar inanmadığımız bir hayatın baş rolünde oynamak olabilir mi? Olamaz..

Olmamalı :)

Ruh eşini, kaderindekini, kaderin kırmızı ipi ile bağlı olduğu kişiyi bulan birini gördünüz mü hiç?

Ben gördüm.

Yoksa siz de bizden biri misiniz şekerler ??

Bana yazın ;)

Papatya Somer

instagram.com/papsmood

Yazının devamı...

Erkekler için PMS rehberi


Kadınların %99.9’unun dönemsel olarak farklı etkilerine maruz kaldığı PMS’in açılımı Pre-Menstral Syndrome yani Adet Öncesi Sendromu.

Adet/Regl döneminin başlangıcından bir süre önce başlayan belirtiler kadından kadına farklılık gösterse de özetle şöyle;

Gerginlik

Kramp

Memelerde hassasiyet

Baş ağrısı

Sırt ağrısı

Şişkinlik hissi

Ruh halinde değişimler (burası çok önemli)

Hafif depresyon (burası da baya önemli)

Sivilcelenme

İştah artışı veya azalması

Tatlı krizleri

Erkek için bu dönemi anlamanın oldukça zor olabileceğini kabul ediyorum, ancak benzer bir durumu yaşamıyor olmak bu durumu görmezden gelmek anlamına gelmiyor. Biz de sünnet olmanın, ereksiyon sorunları yaşamanın ne demek olduğunu bilmiyoruz ancak anlayış gösterip empati yapmaya çalışıyoruz.

Birlikte olduğu kadının her ay yaklaşık 5-7 gün boyunca içinde olduğu bu karmaşık duruma “”, “”, “” gibi yakıştırmalar yapıp, hele hele bu dönemde ilişkiye girmek için ısrarcı bir tavır sergileyen adamın ağzına kürekle vurulmaz da ne yapılır, söyler misiniz bana?

Tıbbın koca koca harflerle PMS diye adlandırdığı, üzerine yüzlerce makale yazılan bir gerçeği nasıl görmezden gelebilir ve böyle bir dönemi nasıl fark edemeyip “Hayatım neyin var senin yahu, yine heyheylerin üzerinde!!!” diyebilirsiniz beyler?

Bu duyarsızlıkta neyin nesi?

Tuttuğu takımın yenilmesi sonucunda girdiği bunalımın bir tıbbi açıklaması olmamasına rağmen biz o sırada kendi kabuğumuza çekilip ortalıkta dolaşmamayı ve kendimizi oyalamayı başarabiliyorsak, bir erkekte PMS döneminde kadına bulaşmamayı, alınmamayı, sinirlenmemeyi, anlayış göstermeyi başarabilmeli.

Cep telefonuna regl takip uygulaması indirip, regl dönemlerinizi takip eden, gergin olacağınız günleri bilen, o günlerde sizi hiç ciddiye almayıp üzerinize gelmeyen, tatlı krizinde olabileceğinizi uygulamadan gelen bildirimler sayesinde fark edip eve gelirken sevdiğiniz çikolatayı çantasında bulunduran bir adam düşünün. İmkansız mı geldi?

Değil. Hiç değil!

Ben aynen böyle bir adamla paylaşıyorum bu hayatı. Ve biliyorum ki böyle adamların sayısı hiç az değil, olmamalı!

Bir insanı sevmenin doğru yolu, anlamaktan geçiyor. O ve ona ait her şeyi hayatın içinde harmanlamak ve sindirmekten geçiyor. Bize ve yaşadıklarımıza değer veren insanlarla paylaşalım hayatı, değersiz hissetmemize sebep olanlarla değil.

PMS her kadının bazen hafif, bazen şiddetli ancak mutlaka yaşadığı, gerçek bir dönemdir. Bazı kadınların acı eşiği düşük, duygusal değişimleri yoğun, stres ile başa çıkma yöntemleri güçsüz olabilir ancak bu onların PMS’inin ciddiye alınmaması veya abartı olduğu anlamına gelmiyor.

Şekerler;

Hayatımızdaki adama karşı açık ve net olalım. Gergin bir dönemden geçtiğimizi söylememiz Cem Yılmaz gösterisindeki “adet öncesi sendromu” espirilere maruz kalmamıza sebep olsa bile açık olalım.

Hayatındaki erkek tarafından umursanan, düşünülen, değer verilen ve hafife alınmayan bir kadının nasıl çiçek açacağını onlara gösterelim :)

Az semptomlu PMS’ler, Aksakallı'm gibi eşler dilerim şekerler :)

Papatya Somer

Instagram.com/papsmood

Yazının devamı...

Erkekler mi şapşal, kadınlar mı sahtekar?


Bu yazıyı okuyan kadınların %70’lik bölümü üzerime saldırabilir. Ancak inanın umrumda bile değil. Artık birinin doğruları söyleme zamanı geldi bence.

Bakımlı olmak, kendine özen göstermek, süslenmek, güzel görünmek için çeşitli ürünler ve tekniklerden faydalanmak harika.

Yalnızca çalışan kadınların değil ev kadınlarının da hem kendisini iyi hissetmesi hem çevresine güzel görünmek istemesi oldukça doğal.

Ancak bulduğu her ürünü yüzüne sürmek, botox, dolgu gibi işlemler ile suratını balona çevirmek, “kaşım belirgin olsun” diye suratının ortasında kocaman bir kara çizgi ile gezmek, orijinal hali ile gördüğümüzde tanıyamayacağımız kadar makyaj hilesi ile kendini başkalaştırmak kusura bakmayın da, baya çirkin oluyor.

Bana içinden “Sen öyle sanıyorsun” diyenler varsa, benim gibi düşünen bir çok insan olduğunu ve yan yana geldiğimizde sizin dedikodunuzu yaptığımızı itiraf etmek durumundayım şekerler:)

Güzel, bakımlı, alımlı, giydiğini yakıştıran bir kadına herkes bakar. Ancak insanlar sadece güzele bakmaz, değişiğe de bakar, iddialıya da bakar, abese de bakar. Bir mekandan içeri girdiğimizde yüzler çevriliyorsa bu sadece güzel olduğumuz için değil, abartı olduğumuz için de olabilir.

Belli kusurlar bizi rahatsız ediyorsa elbette tıbbın nimetlerinden yararlanmalı ve bu kusuru (!) düzeltmeliyiz. (Eğer şu anki halinde olmayan bir burnum olsaydı mutlaka estetik ile düzelttirirdim. )

Ancak estetiğin her türlüsünü aynı anda ve abartı şekilde yaptırıp “kedi kadın” suratına bürünmek, dudakları şişirtip şişirtip “akvaryum balığı” gibi gezmek niye?

Bu şekilde güzel olduğunuzu mu sanıyorsunuz???

Birkaç hafta önce abuk subuk bir yere dudaklarını şişirten kadının içler acısı halini gördük. Aklınca güzel olmak uğruna yapılmış hatalı bir seçimin bedelini neredeyse dudaklarını kaybederek ödüyordu. Estetik veya benzeri uygulamaları yaptırmadan önce mutlaka mutlaka mutlaka güvenilir bir yer olduğundan emin olmalı ve bunu dozunda yapmalıyız. İdeal olan yaptırdığımızın belli olmamasıdır.

Eğer etrafınızdakiler size “Aaaa sen yüzüne bir şey mi yaptırdın??!!?” diyorsa, o işte bir yanlışlık vardır.

Gelelim makyaja. Kim bu kadar çok makyajın güzel görünen bir şey olduğu algısının yerleşmesine sebep olduysa bravo ona gerçekten!

Bazı kadınlar hafif makyajdan hoşlanırken, bazıları daha ağır makyaj yapmayı sever ve bunu kıyafeti, tavırları ile de öyle güzel taşır ki, hayran kalır ardı sıra bakar dururuz. Her iki tip kadın için de söylenebilecek tek bir şey var; PEKİ.

Ancak orijinal halimiz ile alakası olmayan bir görüntüye bürünecek kadar makyaj yaptığımızda sizce etrafımızdakileri “salak” yerine koymuş olmuyor muyuz?

Aradaki farkları görmek için zaman zaman işe sabah erken saatlerde gelmenizi öneririm :) Etrafta tanımadığınız bir çok kadın olduğunu, tuvaletin kapısından girerken tanımadıklarınızın çıkarken tanıdıklarınıza dönüştüğünü fark edeceksiniz.

Haydi biz kadınlar “doğal” olmayan halleri fark ediyoruz da, bu erkeklerin günahı nedir arkadaş sürekli kandırılmaya çalışılıyorlar?

Neden erkekleri şapşal yerine koyup, sahte yüzlerimiz ile tavlamak konusunda ısrar ediyoruz?

Erkekler gerçekten bu sahte yüzlü kadınları beğeniyor mu?

Sahte yüzlü kadınlar oldukları halden gerçekten memnun mu?

Yazın bana… istediğinizi yazın :)

Papatya Somer

instagram.com/papsmood

Yazının devamı...

Hayatımı değiştiren uygulama (kalp) Ben


Aşağıdaki cümlelerden bir veya bir kaçı sizi anlatıyorsa… doğru bir yazıyı okuyorsunuz demektir.

*Sürekli irtibatta olmak zorunda olduğum ancak hiç sevmediğim insanlarla zaman geçirmek beni çıldırtıyor!

*Günümün 2 – 3 saatini yolda, daha doğrusu trafikte geçiriyorum!

*Çocuğuma sürekli bağırıyorum, sinirlerim perişan durumda!

*5 sene sonrasını hayal edemiyorum, ülkenin durumu, ekonomi, işteki sorunlar beni yedi bitirdi!

*Hiçbir şeye yetişemiyorum, evlilik, çocuklar, iş, diyet, ailem, para sıkıntısı… hangi birini düşüneyim şaşırdım artık!

*Günün çoğunu bilgisayar karşısında geçiriyorum boynum ve belim çok ağrıyor!

*Kilolarımla başım dertte, her pazartesi diyete başlamaktan ve devamını getirememekten bıktım artık!

*Sürekli bir şeyleri yanlış yapıyor gibi hissediyorum, hata yaptığım için yargılanmaktan çok yoruldum!

*Yeterince iyi değil miyim :(!

….. ……….. ….. var mı eklemek istediğiniz bir şey?

“Baştan söyleyeyim, eğer meditasyon konusuna tepkili, önyargılı ve uzaksanız bu yazıyı 2 defa okumanız gerekiyor. “

Hikaye şöyle başlıyor;

Nisan ayının başında telefonuma birkaç meditasyon uygulaması indirdim. Hepsini tek tek denedim ve bir kaçını direk sildim. Kalan 2-3 tane arasında bir hafta boyunca denemeler yaptım ve sonra kafamı yoran dertlerime, kaygılarıma, koşuşturmalarıma daldım gittim.

Elbette hiç birine devam etmedim.

Yüklediğim uygulamalardan biri... istikrarlı bir şekilde, her gün, adeta “Ben buradayım, senin için doğru olan zamanda geleceğini biliyorum” der gibi, bana kendini hatırlatan, olumlamalar içeren push mesajları gönderdi.

Sonunda bir sabah aklımdan geçen bir sıkıntımın üzerine telefonuma aynı uygulamadan gelen mesaj ile kendi kendime “Neden denemiyorum” dedim ve son zamanlardaki en büyük “İyiki” lerimden birini yapmış oldum.

Daha önce bir çok meditasyon uygulaması denedim, bir çok meditasyon videosu izledim, dinledim uyguladım. Açıkçası hiç biri beni bu kadar tatmin de etmedi, bu kadar iyi de hissettirmedi, bu kadar samimi de gelmedi.

Uygulama o kadar kişiselleştirilebilir bir uygulama ki, tam olarak ihtiyacın olanı sana nokta atışı veriyor.
Adım adım giden, kısadan uzuna doğru yol alan, meditasyonun ne olduğunu, neden yapıldığını, hangi tip meditasyonun neye iyi geldiğini, bakış açını nasıl değiştirdiğini bilimsel olarak anlatan, konuşan kişinin ses tonundaki samimiyet ve akış ancak dinlendiğinde anlaşılabilecek kadar doyurucu.

Evet , ".

Meditasyonun bu kadar doyurucu bir şey olduğunu fark etmemi sağlayan uygulamayı başlarda sadece sabah 1,5 saat, akşam 1,5 saat süren servis yolculuğumda kullanmaya başladım. Sabahları işe geldiğimde enerji ve huzur dolu, akşam eve gittiğimde dinlenmiş ve stresten tamamen arınmış olduğumu sadece ben değil etrafımdaki bir çok insan da kısa sürede fark etti.

PS: Hayatımda ilk defa PMS dönemini gerçek bir tatlışko olarak geçirdim. (Aksakallım durumdan pek memnun :))

Kendinden geçercesine sessiz bir coşkuya dalma.Günlük hayatın sıkıntılarından sıyrılmak amacıyla bağdaş kurarak sessiz ve hareketsiz bir biçimde düşüncelerden uzaklaşma, kendini dinleme.

Ancak ben bağdaş kısmına artık katılmıyorum ve meditasyon yapmanın dünya ile bağlantıyı kopartmak olmadığını kesinlikle biliyorum, öğrendim daha doğrusu :) Vücudun rahat olduğu her şekilde, her yerde meditasyon yapmak mümkün.

Uygulamayı kullandığım günden beri artan bir sakinlik hissediyorum, “” sözünü, gözümde büyüttüğüm şeylerin aslında birer “” olduğunu, içselleştirdiğim yargıların bana değil, başkalarına ait olduğunu, doğru nefes almanın ne kadar sihirli olduğunu ve daha bir çok şeyi “” uygulaması sayesinde öğrendim.

Etrafımdaki bir çok insana tavsiye ediyorum, siz şekerlere de anlatmadan duramadım :) …

Lütfen uygulamayı indirdikten sonra hemen vazgeçmeyin, 1 hafta kendinize şans verip, kısa olan “Meditasyonun Temelleri” adındaki seanslar ile başlayın.

Bu arada uygulama Türkçe. Ben Apple kullanıyorum, AppStore’dan indirdim, Android telefonlarda da vardır sanıyorum. Uygulamanın adı “”, ikonunda mavi bir lotus çiçeği var.

Aynı ekibin bir de uygulaması var, bu hafta onu da kullanmaya başladım. Deneyimlerimi paylaşacağım :)

Belki sizlerde deneyimledikten sonra sizdeki etkilerini benimle paylaşırsınız.

Bugünün gelen Meditasyon mesajı şöyleydi;

Meditasyonda amacımız zihninizle savaşmak değil, onu yargısızca gözlemlemek ve tanımak.

Sevgiler...

Papatya Somer

instagram.com/papsmood

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.