SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Aşılama Tedavisi Ağrıya Neden Olur mu?

Aşılama yöntemi, doğal yollarla çocuk sahibi olmakta güçlük çeken çiftler için alternatif olan bir yardımcı üreme yöntemidir. Gelişen teknoloji ve ilerleyen yardımcı üreme yöntemleri, oldukça konforlu tedavilerdir. Aşılama yöntemi de oldukça kolay bir şekilde tamamlanan, anne adayının herhangi bir şekilde ağrı ya da acı duymadığı yöntemlerdir. Aşılama tedavisi sırasında ya da aşılamanın tamamlanması ardından anne adayı ağrı duymaz. Anne adayı tedaviyi takip eden 10 ya da 20 dakika boyunca sabit biçimde yatar. Sonrasında ise günlük hayatına ya da işine dönmesinde herhangi bir sakınca yoktur.

Çalışan anne adaylarının genel olarak uzun saatler ya da günler boyu dinlenme şansı yoktur. Bu anne adayları da aşılama yöntemini tercih edebilir. Aşılama yönteminin başarı şansı, diğer tüp bebek yöntemlerine göre nispeten daha az da olsa, uygulanabilirliği ve tedavinin kendisi oldukça kolay ve pratik olduğu için çoğu zaman yardımcı üreme yöntemlerinde ilk tedavi seçeneğidir. Bu tedaviden sonuç alamayanlar, tüp bebek tedavisine yönlendirilir.

Aşılama tedavisine anne adayının arzusu da göz önüne alınarak progesteron takviyesi uygulanabilir. Bu sayede aşılama işlemi neticesinde meydana gelebilecek komplikasyonlar da engellenmiş olur. Aşılama tedavisini takip eden iki gün içinde anne adayı koşma, egzersiz yapma, yük kaldırma gibi vücudun yorulmasına sebep olacak eylemlerden kaçınmalıdır.

Gebeliğin ilk haftalarında yumurtaya hasar verebilecek, yoğun hareketlerden uzak durmak gerekir. Fakat bu kadının devamlı olarak yatması gerektiği anlamına gelmez. Kadın, günlük işlerini yapabilir ancak kendini aşırı yormamalıdır.

Aşılama işlemi esnasında ve ardından anne adayı belki oldukça hafif bir kasık ağrısı duyabilir. Bu ağrı normaldir. Ancak genellikle aşılama tedavisine başvuran kadınların büyük kısmında böyle bir ağrı meydana gelmez. Aşılama tedavisi genel olarak oldukça konforlu bir tedavi yöntemidir.

Meydana gelen ağrı, kadının ilaç kullanmasını dahi gerektirmez. Ancak aşılama ardından yaşanan ağrı çok şiddetli ise farklı bir sebepten ötürü yaşanıyor olabilir. Zaman kaybetmeden doktora başvurmak gerekir.

Yazının devamı...

Aşılama Öncesinde Yapılan Testler

Aşılama tedavisi birçok kısırlık sorunlarda uygulanan yardımcı bir tedavi yöntemidir. Aşılama oldukça kolay ve uygulaması pratik olan bir yöntem olduğu için tüp bebek öncesinde ilk denenen yöntemdir. Diğer yöntemlere göre daha ekonomik olduğu için de tercih sebebidir. Ancak uygulanması için gerekli koşulların olması gerekir.

Aşılamanın uygulandığı durumlar:

Yaygın olarak;

Aşılama tedavisinden önce çeşitli durumların araştırılması için bazı testler yapılır. Bu testler ile kadının tüplerinde tıkanıklık olup olmadığı, erkek adayda spermlerin hareketliliği ve yeterliliği gibi faktörlerin araştırılması için bu testler uygulanır.

Erkeklerde uygulanan testler:

Kadınlarda uygulanan testler:

Aşılama uygulamasında ideal şartlar sağlandığında yumurtlamanın olduğu gün spermlerin özel yöntemlerle hazırlanıp, bir kanül yardımı ile rahmin içine transferi yapılır.

Aşılama yöntemi doğumhane şartlarında tecrübeli bir ekip tarafından yapılması gereken bir tedavidir. Aşılama tedavisine başlayacak olan kadın, jinekolojik olarak hazırlanmaktadır. Steril olan spekulum rahim ağzı görülecek biçimde konumlanır. Rahim ağzı steril izotonik solisyon aracılığı ile hijyenik hale getirilir. Steril kanül rahim ağzından içeriye uygulanır. Bu uygulama sırasında dokulara herhangi bir hasara neden olmamak adına titiz davranmak gerekir.

Prof. Dr. Cem Fıçıcıoğlu

Yazının devamı...

Tüp Bebek Tedavisinde Stres Faktörü

Günümüz teknolojisiyle kısırlık tedavileri ve tüp bebek oldukça gelişmiştir. Sorunların büyük bir kısmı tedavi edilebilirken, tedavi aşamaları da çiftlerin günlük hayatlarını sekteye uğratmayacak şekilde geliştirilmiştir. Tüp bebek tedavisi için her geçe gün yeni bir yöntem söz konusu olup, mevcut yöntemler geliştirilmekte ve dolayısıyla gebelik şansı arttırılmaktadır.

Tüp bebek tedavisi ile bebek sahibi olabilme başarısı kişiden kişiye, genel sağlık durumlarına, kısırlık sebeplerine göre değişkenlik göstermektedir. Ancak tüp bebek başarısını oranla ifade edecek olursak, %70'lere kadar yükselmiştir diyebiliriz. Gerek, tedavi yöntemleri, gerekse labarotuvar koşulları ve bilgisayar teknolojileri sayesinde çiftlerin bebek sahibi olma şansı arttırılmıştır.

Yüksek motivasyon, yüksek başarı şansı!

Tüp bebek tedavisinde, ilk aşamadan son aşamaya kadar anne adayının morali ve motivasyonu yüksek olmalıdır. Stresin tedavi şansını olumsuz olarak etkilediği yapılan birçok bilimsel araştırmayla kanıtlanmıştır.

Elbette ki stressiz bir tüp bebek tedavisi düşünülemez, ancak bu tedavinin kontrol altında tutulması gerekir. Hayatınızı sekteye uğratacak, sizi çeşitli ruhsal problemlere sürükleyecek bir stres yoğunluğu şüphesiz başarı şansınızı azaltacaktır.

Bu sebeple tedavi süresince, yaşanabilecek her türlü olumsuzluğa karşı gardınızı almasınız. Bu süreçte, tedavinizi kötü etkileyecek ortamlarda bulunmamalı, sakin ve huzurlu olabileceğiniz yerlerde bulunmasınız.

Tüp bebek tedavisinde iki seçenek vardır. Başarılı olmak ve başarısız olmak. İkisine de tedavi boyunca aynı ihtimalleri vermek çiftler için en sağlıklısıdır. %50 başarılı olacağına, %50 de başarısızlığa hazırlanmak, ruhsal çöküşler ya da aşırılıktan sizi koruyacaktır.

Başarılı olacağınıza çok fazla inanmak, eğer ki gebelik sağlanmazsa sizi ruhsal açıdan oldukça yıkabilir. Bu sebeple gerçekçi olmanız gerekir.

Aynı şekilde başarısız olacağınıza inanmanız da sizi strese sokacak ve gerçekten de başarı şansınızın kötü etkilenmesine sebep olacaktır.

Gerçekçi bekletilerinizle motivasyonunuzu yüksek tutun.

Bu sefer gebelik sağlanamazsa, ikinci denemede gebelik şansına sahip olabileceğinizi bilmelisiniz. Şayet başarısız olunursa, ikinci deneme için daha ayrıntılı değerlendirmeler yapılır ve böylece başarı şansınız artabilir bile.

Yeniden denenen tedavilerde anne adayının şansı daha fazla olabilir. Çünkü, anne adayı psikolojik olarak deneyimlediği bir tedaviye yeniden girer. Artık aşamaları biliyordur. Yapmaması gereken şeyleri öğrenmiştir. Rahim hazırdır. Denemek için tüm materyalller de hazırdır.

Stres, yalnızca tüp bebek tedavisini değil, bütün hastalıkların tedavisini olumsuz etkilemektedir. İnsanlar hayatlarının her anında stres yaşabilir. BU oldukça doğaldır, ancak önemli olan stresin yoğunluğudur.

Kendinizi stresin kollarına bırakmamalısınız. Stresi siz kontrol etmelisiniz. Motivasyonunuzu elden bırakmamalısınız.

Unutulmaması gereken bir diğer konu da kısırlığın herhangi bir hastalıktan farkı olmadığıdır. Artı olarak ”kısırlık” özel bir durum değildir. Her hastalık gibi tedavi edilmesi getiren bir sorundur. Başarı şansı, başarısızlıktan daha fazladır.

Stresinizi düşünmeyip tedavinize odaklanmanız ve doğru hamleleri yapmanız, yeterli olacaktır.

Durum bozuklukları

Çocuk sahibi olamayan adayların ilk yaptığı davranış, bu durumu kabullenmemektir. Ardından ise öfke sorunu meydana gelir. Eşler birbirinde suç aramaya ve öfkelenmeye başlar. Daha sonra ise iletişim bozuklukları, güvensizlik, ilgisizlik baş gösterir.

Çiftler, olumsuzluklardan ziyade çözüm arayışına gitmelidir. Birbiri ile kavga eden, sürekli öfkeli olan bireyler, anne ve baba olmaya hazır olmayan adaylardır. Çocuk sahibi olmak isteniyorsa, anne ve baba olmanın sorumlulukları çocuk doğmadan alınmalı, çözüme odaklanılmalı ve anlayışlı olunmalıdır.

Stres, kısırlık tedavisi %5-15 arasında etkilemektedir.

Psikolojik etkenlerin bebeği olmayan ailelerde, uygulanan tedavilere olumsuz şekilde etki etmesi göz ardı edilemez.

Stres hormonal dengede bozulmaya sebep olur. Bu sebeple de kısırlığa dahi yol açabilir.

Prolaktin hormonunun yükselmesine sebep olarak kadında ve erkekte üreme sağlığı bile bozulabilir.

Stres, erkeklerde sperm sayısı hareketliliğinde azalmaya yol açar.

Bunun yanında boşalm ve ereksiyon sorunlarına da sebep olur.

Kadınlardaysa stres, yalnızca yumurtlama işlevlerini etkilemekle kalmaz, tüplerde spazma da sebep olur.

Bunun dışında progesteron hormonu üzerinde olumsuz etkilere yol açar ve mevcut gebeliğin sonlanmasına bile sebep olabilir.

Stresi azaltmak için

Anne ve baba adayları tüp bebekle ilgili doğru ve yeterli bilgiye sahip olmalı.

Bebek sahibi olmak için yapmaları gereken ufak hayat tarzı değişikleri bile öğrenilmeli.

Kulaktan dolma bilgilere ve şehir efsanelerine kula asılmamalı.

Çiftler arasında her şey konuşulabilmeli.

Şayet gerkeliyse psikolojik yardım almaktan çekinilmemeli.

Mümkünse anne adayının yoga, pilates gibi sporlar yapması faydalı olacaktır.

Çiftler birbirine karşı anlayışlı olmalıdır.

Mümkünse tüp bebek tedavi alındığı çok kişiye söylenmemeli. Bu stresi arttıracaktır.

Yazının devamı...

Türkiye’de Bipolar Bozukluk - Doç. Dr. Sibel Çakır Söyleşisi

Türkiye’de Bipolar Bozukluk

İ.Ü.İstanbul Tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim Dalı, ÇAPA Bipolar Yaşam Derneği Kurucusu, Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Sibel Çakır bipolar bozukluk hakkında bugünkü söyleşimizde bilgi veriyor.

Ülkemizde yaklaşık 1 milyon kişiyi etkileyen Bipolar Bozukluk ya da İki uçlu bozukluk, eski

adıyla manik depresif hastalık olarak ta bilinir. Bu kadar çok sayıda kişiyi etkilemesine rağmen

çoğu psikiyatrik hastalığı toplumumuz hala görmezden gelmekte ve hastaları da toplum dışına

itmektedir. Hastalığa karşı damgalama, ayrımcılık hastalık hakkında görmezden gelmeyi ve

bilgisizliği arttırmaktadır. Bu süreç hem toplumun, hem de hasta ve yakınlarının, daha çok

korkup hastalıkla aralarına mesafe koymaya çalışmalarına, ve hastaların da dışlanmasına

neden olmaktadır .

Oysa Bipolar bozukluk hastaları tedavi olabilir, çalışabilir, yaşamlarını

normale yakın sürdürebilir. Hastalık beklenmedik zamanlarda ani ortaya çıkan, yaşam boyu

tekrarlayabilen, mani ya da depresyon ataklarıyla seyreder. Hastalığı iyi tanımak, sabırlı ve

düzenli biçimde tedaviyi sürdürmek şarttır. Ülkemizde tedavi arayışı, tedaviye erişim ve devam

yani ideal tedaviyi alabilen kişi sayısı oldukça düşük orandadır. Hastalar bu durumun tedavi

edilebildiğini bilmiyor, damgalanmaktan korktukları için yardım almıyor ya da sürdürmüyor.

Tedaviye başlayan bazı hastalar ise, ya artık iyi olduklarını düşünerek ya da ilaç yan etkilerinden

bıktıkları için tedaviyi bırakmaktadır. Depresyon dönemleri uzun sürdüğü ve bazı hastalarda

zor tedavi edildiği için de ümitsizlik yaratıp tedaviyi bırakmaya neden olabilir. Halbuki tedavi

bırakıldığında durum daha da kötüleşmekte, hastalar hastalığın şiddetli dalgaları arasında

hayattan kopup gitmektedir.

Hastalığın ortaya çıkmasında en çok kalıtımın, sonra da stresli yaşam, uyku döngüsü

bozuklukları ve uyarıcı ilaçların, maddelerin kullanılmasının rolü vardır.

Bipolar Bozukluğu olan kişilerde intihar oranları oldukça yüksektir. Örneğin, Robin Williams,

Kurt Cobain gibi ünlüler yaşamlarını kaybeden bipolar bozukluk hastalarından bazıları. Bipolar

bozukluk hastalığı ve yaratıcılık arasında da önemli bir ilişki var. Çok sayıda ünlü Bipolar sanatçı,

politikacı, sporcu var. Batı’da topluma örnek olan kişiler hastalıklarını gizlemiyor, hatta deklare

edip daha çok hastanın tedavi olması için teşvik ediyor. Örneğin, Mel Gibson, Ted Turner,

Catherin Zeta Jones, Sinead O’Connor... Ülkemizde de çok sayıda yaratıcı, üstün özellikleri olan

kişinin bu tanıyı aldığını söylemek mümkün fakat suskun kalındıkça bu tabloyu görmemiz

zorlaşıyor.

Yazının devamı...

Erken Menopozda Anne Olabilirsiniz

Menopoz yumurtalık fonksiyonlarının kaybı sonucunda adetlerin daimi olarak kesilmesi durumudur,doğurganlık özelliğinin bitişi olarak kabul edilir.Dünyanın diğer ülkelerinde ortalama menopoz yaşı 50-51’dir.Ülkemizde birkaç yıl daha erken ortalama 45-50 yaşlarında görülmektedir.Menopoz yaşının temel belirleyicisi genetiktir.Adet kanamalarındaki kesilmenin değişken olması ve menopoz ile ilişkili belirtilerin çoğunun adet kanamalarının kesilmesinden önce ortaya çıkması nedeni ile bu durum hakkında genellikle kesin bir zaman belirlenemez.

Erken menopoz nedir?

Yumurtalıkların iki fonksiyonu vardır:yumurta ve östrojen üretmek.Erken menopoz(erken overyen yetmezlik) 40 yaş öncesinde daimi adet kesilmesi,östrojen hormonu azlığı,yüksek FSH ve LH hormon düzeyleri olan bir tablodur.Adet olmama nedeniyle değerlendirilen kadınların %5-10’unda görülmektedir.Menopoz östrojen hormonunun üretilememesiyle ortaya çıkmasına rağmen yumurta üretimi menopoza girilmeden bir kaç yıl önce azalır veya biter.

Erken menopozun nedenleri nelerdir?

Yumurtalıklar doğumdan menopoz başlangıcına kadar belirgin bir şekilde değişim gösterir.Genetik olarak programlanmış bir olay olan menopoz yaşı bir miktar değişime uğrayabilir.Değişen sosyoekonomik koşullar,sigara içimi menopoza girişi hızlandırır.Nedenler arasında en büyük grubu nedeni bilinmeyenler grubu oluşturmaktadır.Tüm nedenler araştırılmasına rağmen hiç bir sebep bulunamamaktadır.Diğer bir önemli sebep anne,teyze gibi yakın aile bireylerinde erken menopoza girme öyküsü olmasıdır.30 yaşından önce menopoz oluşmuşsa mutlaka kromozom analiziyle genetik inceleme yapılmalıdır.Kadınlarda iki tane X kromozomu vardır.Turner sendromlu bireylerde tek X kromozomu bulunur.Frajil X’te ise kalıtsal olarak X kromozomunun ucunda kırılgan bir bölge vardır.Otoimmun hastalıklarda vücutta bulunan antikorlar kişinin kendi dokusuna zarar verir. Yumurtalıkların,tiroid bezinin,böbreküstü bezinin tahribatı ile sonuçlanır.Ameliyatla yumurtalıkların alınması,kanser tedavisi nedeniyle kemoterapi veya radyoterapi sonucunda da erken menopoz gelişebilir. Ayrıca bknz: 9 maddede erken menopoz ve nedenleri

Erken menopoz belirtileri nelerdir?

Menopoz ilerleyici bir durumdur.Genellikle iki adet arasındaki sürenin kısalması nedeniyle kendini adet düzensizliği olarak belli eder.Bu yumurta azalmasının ilk belirtisidir.Ateş basması,terleme,kuruluk,kemik erimesi gibi sorunlar menopoz daha da ilerlediğinde görülür.

Erken menopoz nasıl teşhis edilir?

Yumurtalık hücresinin(folikül) tamamen tükenmesine bağlı östrojen,progesteron hormonları üretilemez.Düşük östrojen düzeylerine bağlı olarak FSH ve LH hormonları artar.

Erken menopoz tedavisi nasıl yapılır?

Bazı olgularda erken menopoz kendiliğinden düzelebilmektedir.%1’den az olarak görülebilen bu düzelmenin otoimmun hastalığın tedavi edilmesine bağlı olabileceği düşünülmektedir.Erken menopozda iki ana sorun vardır:östrojen yokluğu ve yumurtaların azalması veya bitmesi.Erken menopoza girilmesi durumunda kemik erimesi hızlanır,kemikleri koruyucu tedavi yapılmalıdır.Ateş basması,vajinada kuruluk,ruhsal durumda ve davranışta değişiklik görülebilir.Bu şikayetler hormon tedavisine yanıt verirler.Erken menopoza giren kadının doğal menopoz yaşına kadar hormonal tedavi alması gerekmektedir.Ayrıca psikolojik destek de önerilmelidir.Yıllık yapılacak smear ve jinekolojik muayenede ultrason ile yumurtalıkların durumu değerlendirilmelidir.Yaşla uyumsuz yumurta sayısı varsa ek kan tetkikleri istenerek kişi bu konuda uyarılmalıdır.

Tüp bebek tedavisi ne zaman gerekli olabilir?

Genç kadınlarda erken menopoz tanısını izleyen ilk birkaç yıl içerisinde kendiliğinden gebelikler oluşabilir.Ancak anne olmak isteyen erken menopoza giren kadınlar için zaman kaybedilmemesi önemlidir.Bunun için tüp bebek tedavisi önerilebilir.Yeni geliştirilen tüp bebek teknikleriyle uygulanan tedavilerle gebelik elde edilebilir.Yumurta dondurma ve donasyon(donör oosit kullanma) bunlar arasında sayılabilir.Ayrıca bazı antioksidanlar örneğin resveratrol(3,4,5-trihidroksi-trans-stilben) ve koenzimQ gibi,balık yağı tabletleri,dehidroepiandrosteron içeren tabletler,D3 vitamini kullanılabilir.

Erken menopoz önlenebilir mi?

Yumurtalık fonksiyonlarının kaybı ilerleyici ve öngörülemeyen bir durumdur.Ancak yıllık düzenli doktor muayenesi ile erken teşhisi mümkündür.Muayenede adetin ilk günlerinde hormon testleri(AMH,FSH,östradiol) yapılmalı ve yumurtalıklar vajinal ultrasonla değerlendirilerek yumurtalık rezervi belirlenmelidir.Bu sayede kadının döllenmeye elverişli olan yumurta hücresi sayısı hakkında fikir sahibi olunabilir ve önlemler alınabilir.Bunlar kariyer planları yaparken çocuk sahibi olma isteğini erteleyen veya geç yaşta evlenen her kadının yaptırması gereken tarama testleri gibi düşünülebilir.

Prof. Dr. Cem Fıçıcıoğlu

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

Yazının devamı...

Gebelikte Miyomların Ortaya Çıkardığı Riskler Nelerdir?

Kadınlarda yaygın şekilde etkili olan miyomlar, gebelik döneminde de ortaya çıkabilir. Miyomlar bu dönemde büyüme gösterdiklerinde, gebeliğin olumsuz etkilenmesine neden olabilir. Doğum kanalının tıkanmasına ve doğumun sezaryenle yapılmasına yol açabilir. Özellikle rahim kanalında ya da ağzında miyom tespiti yapıldığında, sezaryen kararı alınır. Bu pozisyonda olan miyomlar sezaryen sırasında da alınabilir. Anne adaylarının yaklaşık % 5 inde etkili olabilen miyomların büyük bir bölümü gebelikte fazla etkili olmaz. Fakat boyutları büyük olan miyomlar, bazı sorunlara neden olabilir. Bunların başında düşük olasılığı, erken dönemde gebelik kanaması olması, erken doğum tehdidi oluşturması, plasenta yerleşim anomalisi, suyun erken gelmesi, plasentanın erken ayrılması, doğumdan sonra plasentanın ayrılmaması ve kanamaların olması gibi sorunlar gelir. Anne adaylarında olan miyomların % 30 u gebelik döneminde büyür. Bu daha çok gebeliğin ilk 10 haftasında meydana gelir.

Miyomların gebeliğin oluşmasına engel olması nadir görülen bir durumdur. Rahmin dış duvarı ve kas duvarında yerleşmiş olan miyomlarda ise, bu olasılık bulunmamaktadır. Fakat rahim iç zarında yerleşen submüköz miyomlar, bazı durumlarda gebeliğin rahim içine yerleşmesine ve gelişmesine mani olabilir. Miyomların kısırlık nedeni olarak kabul edilmesi için, başka bir sebebin olmaması gerekir. Kadında submüköz yerleşimde miyomun olması ve kısırlık için başka bir sebebin olmaması halinde, miyomların çıkarılması gerekir. Bu ameliyatın yapılmasına başka bir sebep yoksa gebelikten önce miyomun alınması gereksiz olur. Miyom çıkarma ameliyatları iyi bir yöntemle bile yapılsa, karın içinde yapışıklıklara neden olabilir. Bu etken kadının gebe kalmasına engel olabilir.

Gebelik döneminde miyomların büyüme gösterdiği bilinmektedir. Fakat bazı çalışmalarda miyomların bir kısmının büyüdüğü, bir kısmının aynı şekilde ya da küçüldüğü belirlenmiştir. Gebelik sırasında boyutları büyük olmayan miyomlar, belirgin bir zarara neden olmaz. Fakat büyük olanlar bebeğin başının doğum kanalına engel olacak şekilde lokalizasyonda bulunabilir. Bazı yerleşimdeki miyomlar gebelikte düşük ve erken doğum riskini arttıracak etkiler yapabilir. Ayrıca doğumdan sonra kanama riskini arttıran etki gösterebilirler.

Gebeliğe miyomlarla başlamak

Gebe kalan kadınların yaklaşık % 8 inde miyom vardır. Bu miyomlar gebeliğin ilk üç aylık döneminde % 30 kadar büyüme gösterirler. Gebeliğin ikinci ve üçüncü trimesterinde ise, miyomlar bazen büyür, vasküler yetmezlikle hücre zedelenmesine sebep olabilir. Bu durum devamlı ağrıya ve hassasiyete neden olur. Bazı durumlarda bebeğin prematüre doğmasına neden olabilir. Miyom nedeniyle oluşan ağrıların azaltılması için, ağrı kesici ilaçlar ve dinlenme yeterli gelir. Ancak bazı hastalarda rahim gevşetici ilaçlarla sancıların azaltılması gerekli olabilir.

Miyomların gebelikte yarattığı riskler nelerdir?

Gebelik döneminde olan miyomların yaratabileceği riskler, miyomun rahimde hangi yerleşimde olduğuna, miyomların büyüklüğü ve sayısına bağlı olarak farklılık gösterebilir. Rahimde intramural ya da submüköz yerleşimli olan miyomların gebelikte düşüklere neden olması ve anne adayı için erken doğum riski oluşturma olasılığı bulunmaktadır. Bu miyomlar fetusun anne karnında olan normal yerleşimi baş aşağı konumunun dışında anormal bir yerleşime, bebeğin eşi plasentanın erken ayrılmasına ya da rahmin kasılmasını engelleyip doğumdan sonra kanama gibi etkilere sebep olabilir. Bu tür sorunlar genellikle anne adayı için sezaryenle doğumu gerekli hale getireceğinden, miyom olan anne adaylarının sezaryenle doğum yapma olasılığı daha fazla olur.

Miyomların oluşma sebebi tam olarak bilinmese de, kadınlık hormonu östrojene bağlı geliştikleri bilinir. Gebelikte artan östrojen hormonuyla, anne adayında var olan miyomlar büyüme eğilimi gösterebilir. Bu büyüme 6 cm ya da daha büyük olan miyomların tanısında daha yüksek olur. Bu büyüklükte olan miyomların büyümesine daha fazla rastlanır.

Gebelikte büyüme göstermiş olan miyomlarda bazen miyomun yeterince beslenememesi yüzünden, kan dolaşımında aksama ve buna bağlı miyom dejenerasyonu denen sorun yaşanır. Bununla anne adayında karın bölgesinde, miyomun yerleştiği alanda şiddetli ağrı oluşur. Anne adayı bu ağrıları apandisit, bebeğin eşi plasentanın erken ayrılması ya da erken doğum tehdidi gibi durumlarla karıştırabilir. Bu nedenle gebelikte olan her türlü karın ağrısının önemsenmesi gerekir. Bu miyom dejenerasyonu gebelikte daha çok 20-22 haftalar arasında meydana gelir. Bu bazen anne adayının erken doğumuna neden olabilir.

Gebelik döneminden önce miyom tanısı konursa, ne yapılır?

Hamilelikte en fazla sorunu yaşatan miyomlar yerleşim yerine göre, submüköz miyomlardır. Gebelik öncesinde bu tip miyomun ya da miyomların tespiti halinde, gebe kalınmadan önce mutlaka uygun bir tedaviyle, miyom ya da miyomların çıkarılması gerekir. Miyomların çıkarılması için açık cerrahi yöntemine başvurulacağı gibi, vajinal yoldan histeroskopi veya ameliyatsız miyom tedavisi yapılabilir. Subseröz veya intramural yerleşimli olan ve boyutları büyümüş, kanama, ağrı gibi miyom yakınmalarına sebep olanlar mutlaka çıkarılmalıdır.

Miyom tedavisi için kullanılan operasyonlarda ameliyattan sonra, yapışıklık ve buna bağlı tüplerde tıkanıklık gibi sorunların oluşmasına yol açma olasılığı bulunduğundan, gebelikten önceki miyom tedavisinde tercih edilecek yöntemde özenli davranılmalıdır.

Daha önceki yaşanan bir gebelikte, miyom kaynaklı olduğu varsayılan sorunlar yaşamış kadınların, yeni gebeliğinden önce miyomun çıkarılması daha önemlidir. Bu anne adayları gebeliğinde daha yakından takip edilmelidir. Gebelikten önce miyomların çıkarılması durumunda, gebelikte artan östrojen hormonuyla miyomların tekrar oluşma olasılığı bulunmaktadır. Bu riskli olduğundan, gebelik sırasında miyom takibi ihmal edilmemelidir.

Gebelik döneminde miyom tanı konulursa, ne yapılır?

Gebelikte miyom tanısı konulması durumunda, anne adayı daha yakından takip edilmelidir. Anne adaylarında olabilecek her karın ağrısının değerlendirilmesi gerekir. Miyomdan kaynaklanan istenmeyen durumların önlenmesi, bebeğin ve anne adayının zarar görmemesi açısından, anne adayı daha duyarlı davranmalıdır.

Gebelikte miyoma bağlı en fazla görülen sorunlar miyom dejenerasyonu olması ve bu nedenle ağrıların olmasıdır. Bu miyomu olan gebelerde yaklaşık % 10 oranında etkili olmaktadır. Bebeğin eşi plasentanın erken ayrılması, apandisit ve erken doğum tehdidi gibi ağrı nedenlerinin araştırılmasından sonra, miyom dejenerasyonuna bağlı olan ağrının giderilmesinde ağrı kesici ilaç tedavisi uygulanabilir. Ağrı olan alana ısı ya da soğuk uygulaması fayda sağlayabilir.

Kadında devam eden gebelikte, miyom çıkarma tedavisi nadiren uygulanır. Miyom doğum kanalını tıkadığında ya da rahmin kasılmasını engellediğinde ve doğum eyleminin yavaşlamasına neden olduğunda, gebe kadının sezaryenle doğum yapması gerekir. Sezaryen sırasında rahimde miyomun rahmin alt tarafını kapattığı tespit edildiğinde sezaryen her zamanki gibi yatay kesiyle değil, rahmin insizyonu yani dikey kesiyle gerçekleştirilerek bebek alınır.

Gebeliğinden önce miyom operasyonu geçiren her kadında özellikle şiddetli ağrı ve diğer belirtilerin olması durumunda, düşük bir olasılık olsa da, uterus rüptürü yani rahmin yırtıldığı düşünülmelidir.

Sezaryen sırasında miyom çıkarılır mı?

Gebelikte miyom tespiti yapılan anne adaylarında sezaryenle doğum yaptığında miyomlarının çıkarılması, aşırı kanamaya sebep olabileceğinden tercih edilmez. Ancak bebeğin çıkarıldığı kesiye yakın miyomlar, sezaryende çıkarılabilir.

Daha önce miyomektomi ameliyatı geçirmiş anne adaylarının doğum şekli nasıl olmalıdır?

Anne adayı daha önce geçirdiği miyomektomi ameliyatında, rahminin iç tabakasının zarar görmüşse, normal doğumdaki rahim kasılmalarında rahim yırtılması riski olacağı düşünülerek, sezaryenle doğum yapması gerekecektir. Diğer anne adaylarında normal doğum tercihi yapılabilir. Ancak her türlü aksilikte, rahmin yırtılma riski olabileceğinden doğum bir anda sezaryene dönebilir.

Prof. Dr. Cem Fıçıcıoğlu

Kadın Hastalıkları ve Tüp bebek Uzmanı

Yazının devamı...

Tüp Bebek ile Normal Gebelik Arasındaki Farklar

Tüp bebek tedavisinde anne adayına ve baba adayına ait olan üreme hücrelerinin vücut dışında laboratuvar koşullarında özel bir ortam sağlanarak döllenmesi gerçekleştirilir. Tüp bebek uygulaması, doğal yöntemlerle hamilelik sağlayamayan adaylar için uygulanan yardımcı bir üreme yöntemidir. Bu yöntem ilk baştaki uygulamalarında cerrahi müdahaleler sebebiyle ya da enfeksiyonlar yüzünden tüplerinde kalıcı hasarlar meydana gelmiş kadınlarda uygulanmış, daha sonradan kısırlığa yol açan diğer faktörlerin tedavi edilmesinde kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde sebebi açıklanamayan kısırlıklarda, baba adayına bağlı kısırlık sorunlarında yani endometriozis gibi durumlarda uygulanan tüp bebek tedavisinde başarılı sonuçlar elde edilir. Son zamanlarda mikroenjeksiyon tekniğiyle sperm sayısı düşük, hatta hiç spermi dahi saptanamayan erkeklerin tedavisinde bile başarılı sonuçlar elde etmek mümkündür.

Tüp bebek tedavisi esnasında yumurtanın gelişimi, yeterli olgunluğa ulaşmış yumurtaların toplanması ve yumurtanın spermle döllenmesi, döllenen yumurtalardan embriyo gelişimi ve en sonunda da embriyo transferi aşamaları uygulanır. Uygulanan tedavi esnasında anne adayının hastanede kalması gerekmez. Bu aşamalar esnasında anne adayında yumurtaların gelişiminde çoğunlukla gün aşırı kan tahlili ve ultrasonografi gibi tetkikler yapılmakta, bu uygulamalar kısa tutulduğundan, kişiler günlük hayatlarına rahatlıkla devam edebilmektedir. Yumurtaların toplanması ve embriyoların transferi aşamasında hastalar hastanede yatmadan tedabi tamamlanır. Bu tedaviyi yaptırmaya karar veren adaylar bir sene süreyle korunmaksızın ve düzenli olarak cinsel ilişkiye girmelerine karşın, bebek sahibi olmayı başaramayan kişilerdir. Yani doğal yollardan hamilelik sağlamayan kişilerdir. Ancak bu durum çaresiz değildir. Bir hastalık olarak düşünülmel, ve tedavi edilmelidir. Doğal yollardan hamile kalmış ve tüp bebek tekniğiyle hamile kalmış kişilerin değerlendirilmesinde yalnızca hamile kalma süreci farklı olmaktadır. Bundan başka aralarında herhangi bir fark yoktur.

Tüp bebek ve normal gebelikler arasında ne gibi farklar vardır?

Anne ve baba adaylarının doğal yöntemlerle bebek sahibi olabilmeleri ve anne adayının bu şekilde hamile kalabilmesi için, erkek ve kadının üreme yetilerinde herhangi bir problemin olmaması gerekir. Bu problemlerin içinde anne adayının tüplerinin açık olması, yumurta rezervinin yeterli olması, yumurtanın spermle döllenmesinin ardından yerleşebileceği bir rahmin mevcut olması, düzenli şekilde adet döngüsünün olması gibi faktörlerin bir arada bulunması gerekli koşullardır. Bunun dışında baba adayına ait bazı faktörlerin olması gerekir. Bunlar erkekte canlı sperm örneğinin saptanabilmesi, yeteri kadar sperm sayısının olması, sperm örneğinin vücudun dışına çıkmasının mümkün olması gibi faktörlerin bir arada bulunması gerekir.

Erkek ve kadın için tüm şartların tamamının bir arada bulunması halinde, anne ve baba adayının korunmasız cinsel ilişkide bulunması durumunda anne adayının hamile kalma ihtimali oldukça yüksek olmaktadır. Bu kadınlar düzenli bir cinsel ilişki kurarak, olası bir ihtimalle altı ay içinde hamile kalabilir. Şayet kadın bir sene içinde hamile kalamazsa, adayların sorunlarının bulunması için tıbbi bakımından incelenmesi gerekir. Tüm faktörlerin değerlendirilmesinden sonra, diğer tedavi teknikleriyle de hamilelik sağlanamadığı zaman, tüp bebek tedavi yöntemiyle hamileliğin oluşturulması mümkün olabilir. Bu durumda, adaylarda tüp bebek tedavisiyle hamilelik elde edilirse, bu aşamadan sonra normal gebelik ile arasında bir fark kalmayacaktır. Bir hamilelikte müdahale olmadan kendiliğinden döllenen yumurtayla sağlanmış olan embriyo oluşturulmakta, diğer hamilelikte ise tıbbi olarak yardımcı olunmakta ve bir embriyo oluşturulmaktadır. Bu şekilde kadında hamilelik elde edilmiş olur. Bu aşamadan itibaren hamileliğin devamında ve doğumun gerçekleşmesinde herhangi bir farklılık bulunmaz.

Tüp bebek tedavisi sonucunda doğmuş bir bebekle, normal doğmuş bebeklerin farkı var mıdır?

Tüp bebek tedavisi esnasında yumurtalıkların uyarılması adına uygulanan ilaçlar ve uygulanan işlemler yalnızca yumurtanın spermle döllenmesini gerçekleştirmek ve embriyonun oluşmasını sağlamak için uygulanmaktadır. Bundan sonraki evrede ise embriyonun rahme transfer edilmesi ve doğum gerçekleşene dek anne adayının rahminde kalması için çalışmalar yapılmaktadır. Tüp bebek tedavi yöntemiyle doğacak olan bebeklerde bundan sonraki aşamalarda, normal hamileliklerin sürecinden geçerek doğan bebekler gibi aynı süreçlerden geçip doğarlar. Bu sebeple de her iki yöntemle doğmuş olan bebekler arasında herhangi bir fark bulunmaz.

Tüp bebek tedavisinin sonucunda başarısızlık olduğunda neler düşünülür?

Tüp bebek tedavisinde uygulanan işlemlerin nihayetinde hamilelik sağlanamazsa, adaylar karamsarlığa kesinlikle düşmemelidir. Bu durumda adaylar tüp bebek tedavisine yardımcı olabilecek yöntemleri deneyip, tekrar tüp bebek tedavisini denemelidir. Uygulanacak teknikler adayların arzuladıkları bebeğe kavuşmasını sağlayabilir.

Tüp bebek ve normal bebek

Bugün, en büyük problemlerinden biri olan kısırlık, adaylar arasında git gide yaygınlaşmaktadır. Bunun nedenleri arasında hormonlu beslenme, çevrenin kişiler arasındaki psikolojik baskıları, evlilik yaşının giderek ilerlemesi gibi faktörler sayılabilir. Bu faktörlerin etkisinde kalan adaylar bir sene boyunca hamilelik sağlanamadığında, gecikilmeden tüp bebek tedavisi uygulanması oldukça faydalı olacaktır. Buna sebep olan etkenlerin erkenden çözülmesi, ileride sağlanacak gebeliğin sağlıklı olmasına yardımcı olur. Bu tedavi tekniklerinden çekinilmeye kesinlikle gerek yoktur. Tedavide sadece hamilelik sürecinde bebeğe döllenme ve anne rahminde tutunma gibi katkılar uygulanır. Tüp bebek yöntemiyle dünyaya gelen bebekler, normal doğal yöntemlerle dünyaya gelmiş olan bebeklerden farklı olmaz. İki yöntem arasında söylenebilecek tek fark hamileliğin gerçekleşmesi için en iyi spermin kullanılması, en iyi ve kaliteli yumurtanın kullanılması ile bebeğin diğer bebeklere göre daha sağlıklı ve güçlü bir yapıda olması sağlanmaktadır. Esasında normal hamilelikle doğan bebekler ve tüp bebek yöntemiyle doğmuş olan bebekler arasında fark bulunabilir. Ancak bu fark, olumlu şekildedir. Yani tüp bebek yöntemiyle doğan bebekler daha sağlıklı olabilir diyebiliriz.

Tüp bebekler gerektiği koşullarda genetik tanı tekniğiyle her türlü genetik hastalıktan ve diğer risklerden arındırılmış olarak oluşturulurlar. Bu sebeple de bebek sahibi olamayan adayların çekinmeden tüp bebek tekniğiyle bebek sahibi olması oldukça uygun, güvenli ve etkin bir yöntemdir. Geç kalmadan bebek sahibi olabilmek mümkündür.

Kısırlıkta tek tedavi tüp bebek tedavi yöntemi midir, güvenli bir yöntem midir ?

Adaylar, bu tedaviye başvurmak için bir merkeze gidildiğinde tahlilleri yapılır. İlk önce daha önce yaşanan sorunlar ve yapılan tedaviler sorgulanmaktadır. Ardından vaginal olarak uygulanan ultrasonografi ile yumurtalıkların yumurta rezervi, rahimde herhangi bir doğuştan gelen ya da sonradan meydana gelen bir sorun olup olmadığına bakılır. Hamilelik ihtimalini azaltan bir durum mevcut ise saptanarak, tedaviye başlanılır. İlk olarak bu durum tedavi edilerek düzeltirilir. Kimi zaman çok küçük yapılan bir cerrahi müdahale dahi bebek sahibi olmak için yeterli olabilir. Bu aşama ardından baba adayının sperm tahlili, rahim filmi ve adayların genel sağlığı ile ilgili tahliller istenmektedir. Bu tahliller sonucunda ne tedavi yapılacağına dair planlar yapılır. Her iki tüpün kapalı olduğu durumda ve hareketli sperm sayısı 5 milyonun altında olduğu durumlarda çoğunlukla tüpbebek yöntemini uygulanmaktadır. Bunların dışında daha önce iki ya da daha fazla aşılama denemiş ancak başarıya ulaşamamış adaylarda, genetik hastalık taşıyanlarda hastalığın bebeğe geçmesini engellemek adına tüp bebek kullanılması gereken bir yöntem olarak karşımıza çıkar. Yaşı 40'ı geçkin ya da genç yaşta yumurtalık rezervi azalamış olan adaylar da ise zaman kaybedilmeden tüp bebek uygulamasına başlanmalıdır. Fakat şayet adayların daha önce başka bir tedavisi yoksa, en az bir tüp açıksa, hareketli sperm sayısı 5 milyonun üzerinde ise aşılama alternatif bir tedavi yöntemi olarak denenebilir.

Tüp bebek oldukça güvenli bir yöntemdir. Yapılan her deneme deneyimli bir ekibin ve uzmanların denetiminde yapıldığı taktirde elbette. İlk tüp bebek ile doğan bebek, şu an 30 yaşını geçmiş ve sağlıklı bir vaziyettedir. Dünyaya gelen bebeklerde ”acaba sakatlık ihtimali artar mı?” diye defalarca çalışmalar yapıldı, ancak kesin olarak kanıtlanmış durumlar saptanmadı. Bu sebeple tüp bebeğin normal yolla doğan bebekten hiçbir farkı bulunmaz. Tek fark sperm ve yumurtanın buluşmasının vücut dışında, laboratuvar ortamında uygulanmasıdır. Hamilelik sürecinin takibi dahi aynıdır.

Tüp bebek tedavisinde yüzde yüz başarı mümkün müdür?

Tüp bebek uygulaması yapılan her aday, doğal olarak maddi manevi fedakarlık yaptığı ve çoğu zaman bu imkanları oldukça güç bir araya getirdiği için ilk denemede hamile kalmak istemesi normaldir. Ancak kesinlikle yüzde yüz tedavi garantisi verebilen bir merkeze şüpheyle yaklaşmak gerekir.Çünkü doğum halen gizemlerini koruyan mucizevi bir olaydır.

Ayrıca gerçekte tüp bebeğin başarı şansı anne adaylarının yaşına, rahmin durumuna, embriyo kalitesine, verilen embriyo sayısına göre değişkenlik göstermektedir.

Yazının devamı...

Tüp Bebek Tedavisinde Beslenme Ve Önemi

Tüp bebek yardımcı üreme yönteminde, beslenme düzeni oldukça önem teşkil eder. Bunun sebebi, tedavinin başarılı olması için, sağlıklı bir bünyeye sahip olmak gerekliliğidir. Bu durumda da insanın bünyesini sağlamlaştırması, direncini yüksek tutması gerekir. Tüp bebek tedavilerinde beslenme, doktorlar tarafından planlanan diyetler tarafından pratik bir şekle sokulmaya çalışılmıştır. Fakat yine de kişisel olarak dikkat edilmesi gereken oldukça önemli noktalar vardır. Tüp bebek tedavisinde anne adaylarının yapması gereken bazı şeyler vardır:

Tüp bebek tedavisine başlanmaya karar verdiliği ilk an, yapılması gereken, sigara alışkanlığı mevcutsa, bırakmaktır. Yalnızca bırakmakla kalmayıp sigara kullanılan ortamlarda bulunmamaya gayret etmek gerekir.

Sağlıklı bir hamilelik için ilk olarak uygun bir kiloda olmak gerekir. Aşırı kilolu ya da aşırı zayıflık durumu var ise, başarı şansı düşebilir.

Protein ,mineral ve omega3 açısından en zengin olan besin, balıktır. Haftalık olarak minimum üç defa belirli balık ları yemek, sağlıklı olmanız için yardımda bulunacak, dolayısıyla tedavinize fayda sağlayacaktır.

Tüp bebek tedavisinden önce ve sonra kesinlikle günlük olarak yaklaşık 2- 3 litre su tüketmek gerekir. Sadece su tüketimini yalnızca su içerek yapmalısınız. Çay ya da içinde su bulunan diğer içeceklerle değil, salt olarak tüketmek gerekir.

Nohut, fasulye, barbunya gibi kuru baklagilleri de haftada üç gün tüketmek gerekir.

Suni tatlandırıcılar normal diyet programında kullanılabilir. Ancak tüp bebek tedavisinde kullanmak yanlıştır.

Çay ve kahve tüketimini olabildiğince minimuma indirilmelidir. Hatta mümkünse kahveyi tamemen bırakmalı, çay da bırakılamıyor ise, açık içilerek zararları minimuma indirilmelidir.

Kola gibi asitli içeceklerde kesinlikle uzak durmak elzemdir.

Makarna ve sebzeleri az suda haşlamak gerekir.

Hamilelik öncesi tedavide, anne adayının folik asit alması, folik asitten zengin besinlerle beslenmesi birinci koşuldur. Folik asit yeşil yapraklı sebzelerde, fındık, badem ve baklagillerde oldukça fazla bir şekilde vardır. Bu yiyeceklerin tüketilme oranları da önemlidir. Haftada 3 defa kuru baklagil, haftada 50 gr. badem, haftada 50 gr. fındık tüketmek gerekir.

İyi kaliteli bir uyku ve düzenli olarak yapılan yürüyüşler de oldukça önemlidir. Haftada 3 kez düzenli bir şekilde yürüyüş yapmak gerekir.

Karbonhidrat

Türkiye’deki neredeyse bütün uzmanlar, hamilelik öncesi ve tüp bebek öncesi karbonhidrat azaltma ve protein artırma şeklindeki beslenme düzenini uygulamayı tavsiye ederler. Araştırma merkezlerinde yapılan araştırmalarda, çıkan neticelere göre; karbonhidrat ağırlıklı beslenen anne adaylarında tüp bebek tedavilerinde başarılı olmayan sonuçlar sağlanabilmektedir.

Karbonhidrat tüketiminin olumsuz etkileri

Karbonhidrat tüketimi neticesinde ortaya çıkan fazla glikoz oluşumu yumurta ve embriyolar bakımından sağlıklı koşullar sağlanmaz. Bu sebeple bebek sahibi olmak isteyen adaylar ya da tüp bebek tedavisi olmak isteyen hastaların birkaç ay öncesinde karbonhidrat tüketimini azaltmaları olumlu neticelere ulaşmaları bakımından faydalı olmaktadır.

Yağ

Pişirme yöntemi, en ideal ve yüksek şekilde vitamin, protein, mineral alınması için çok önem teşkil eder. Kızartmalar yerine ızgara ya da fırında az yağlı pişirilmiş yemekleri tercih etmek, bünyenin sağlığı açısından önemlidir. Günlük olarak tüketilen sebzeleri çiğ tüketmek yerine kesinlikle haşlayarak yemek gerekir. Bunun dışında, yağda kızartılmış besinler yerine yine haşlanmış gıdalar yemek tercih edilmelidir. Bezelye, brokoli ve bunun gibi sebzeleri de zeytinyağlı olarak yemeye dikkat etmek gerekir.

Vitamin/Mineral

Potasyum açısından zengin fındık, badem, balık ile C vitamini barındıran meyveler tedavide başarıyı dolaylı olarak arttırabilen besinlerdir. C vitamini açısından zengin besinlerle beslenmek, vücudun direncini sağlamlaştırır. Bunun yanında C vitamini açısından zengin besinler cinsellikle ilgili hormonlarının iyi çalışmasını sağlar. Bu sebeple C vitamini içeren meyve ve sebzeleri kesinlikle günlük olarak tüketmek gerekir. Kivi, portakal, limon, yeşil biber, greyfurt C vitamini açısından oldukça yüksek besinlerdir. B vitaminleri, demir ve çinkodan da oldukça zengin olan kümes hayvanları, balık, kırmızı et, kurubaklagil ve yumurta tüp bebek tedavisi süresince mümkün olduğu kadar sık tüketilmelidir. Bezelye, brokoli, havuç vitamin ve mineral bakımından zengin sebzelerdir.

Tüp Bebek Tedavisinde Beslenme Düzeni

Anne olmak isteyen bir adayın, hem fazla kilo problemi mevcut ise, hem de polikistik over (çok sayıda kist içeren yumurtalık) rahatsızlığından mustarip ise, tüp bebek uygulamasının başarılı olma olasılığı oldukça düşer. ‘‘Polikistik over metabolik sendrom” ismi verilen sorun, insülin direncine yol açabiliyor. Bu durum da, anne adayının karın bölgesini yağlanmasına sebep oluyor. Karında yağlanma ise tüp bebek uygulamasının başarısını azaltan bir etkendir. Hamilelik düşünen bütün anne adaylarının sağlıklı bir hamilelik geçirmelerinde, hem hamilelik öncesinde, hem de hamilelik sırasında iyi bir beslenme programı uygulamaları başarı için oldukça önem teşkil eder. Tüp bebek planlanan anne adayları için de durum aynıdır. Kilosu fazla olan anne adaylarında tüp bebek tedavi başarısı olumsuz etkilenebilir. Bu sebeple de tedaviye başlamadan önce uygun diyet ve egzersizle kilo vermeleri önerilir. Bu da tedavi başarısına katkıda bulunacaktır. Özellikle kilo sorunu, polikistik over hastalığı olan ve tüp bebek tedavisi planlanan hastalarda daha yaygın olarak karşılaşılan bir sorundur. Tüp bebek tedavisinde hiçbir kalori sınırlandırması bulunmaz. Fakat, tüp bebek tedavisine başlayacak olan adayların günlük yiyeceklerinde protein alımı kesinlikle % 25 in üzerinde olmalı. Bu bir kilo kaybetme programı değildir. Bunun sağlıklı beslenme programı olduğu unutulmamalıdır.

Tüp bebek tedavisine başlayacak olan anne ve baba adaylarının genetik hastalıkları olup olmadığı incelenmeli ve kalp hastalığı, şeker hastalığı ve bağışıklık sistemi ile ilgili hastalıklarda kan şekerini artırmayacak şekilde beslenme programları hazırlanabilir. Anne ve baba adaylarının bu gibi rahatsızlıklar ardında doğru beslenme alışkanlığı kazanmaları sağlanarak tedaviye başlanabilir. Bu gibi olumsuzlukların çözümlenmesi ile tüp bebek tedavisinde başarı sağlanması daha uygun olacaktır. Dengeli beslenme hem başarının yakalanmasına yardımcı olur, hem de hamileliğin sağlıklı bir şekilde geçmesine yardımcı olur. Bunun dışında doğru beslenme şekli ile doğacak bebeklerinde sağlığı önemli ölçüde muhafaza edilir.

Tüp Bebek Tedavisinde Proteinin Önemi

Tüp bebek tedavisi uygulanmadan önce, bütün dünya ülkelerinde de, uzmanlar anne adaylarına hararetle karbonhidrat içeren yiyecekleri yasaklar, daha çok protein ağırlıklı beslenmelerini tavsiye etmektelerdir. Uzun yıllardır yapılan araştırmalar neticesinde uzmanlar anne adayının transfer öncesinde ve sonrasında beslenme alışkanlıklarının transfer başarısı üzerinde oldukça etkili olduğunu bildirmişler ve buna göre anne adaylarının tedavi öncesinden başlayarak karbonhidratları bırakmalarını, protein ağırlıklı beslenmelerini söylemişlerdir. Protein ağırlıklı beslenen anne adaylarının hem hamilelik süreci, hem de doğumu oldukça kolay gerçekleşmektedir. Bunun yanında anne adayının doğum sonrası iyileşme süreci de daha kısaltmaktadır. Başka bir taraftan da protein ile beslenen anne adayında ise gebelik dönemi, doğum ve doğum sonrası daha rahat geçmektedir.

Tüp Bebek Tedavisinde Protein Ağırlıklı Beslenme Düzeni

Bu diyet bugün bilinen zayıflamaya yönelik protein diyetleri değildir. Doğrudan olarak beslenmeye yönelik bir protein diyetidir. Bu diyetleri de uzman diyetisyenlerden ya da tüp bebek uzmanından öğrenmek mümkün olmaktadır. Çünkü, hamilelik dönemi sağlıklı ve dengeli beslenmenin oldukça önem taşıdığı bir dönemdir. Bunun için de gerekli yardımı diyetisyenlerden almakta yarar bulunur.

Anne adayının günlük protein ihtiyacına ilave olarak 10 gr protein tavsiye edilir ki, bu da tüketmesi gereken et grubuna hamilelik döneminde 1-2 porsiyon ilave yapması manasına gelir. Bu miktar toplam olarak günlük 3-4 köfte boyutunda ete, tavuğa, yumurtaya ya da peynire eş gelir. Alınan günlük proteinin, %60-70'inin vücutta tam kullanılabilir (yani bio yararlılığı yüksek) protein kaynağından alınması tavsiye edilir. Bunlar da hayvansal kaynaklı besinlerden elde edilir. Vejetaryen olan ve protein ihtiyaçlarının büyük bir bölümünü bitkisel kaynaklı besinlerden alan anne adaylarına öğünlerinde kesinlikle kaliteli protein kaynakları bulundurmaları tavsiye edilir. Bunun için kuru baklagiller, soya fasulyesi, soya sütü, tofu gibi gıdalar tüketilebilir.

Karbonhidratlı besinler sebebi ile ortaya çıkan yüksek glukozlu ortam, yumurta ve embiryolar için iyi bir ortam oluşmasına yardım etmez , sebze ve protein ağırlıklı beslenme anne adaylarının yumurtaları için daha olmulu bir ortam olmasına yarar sağlar. Gebe kalmış olan anne adayları ise, zaten oldukça sağlıklı yemek zorunda olmanın yanında, bunu oldukça titizlikle gerçekleştirmek zorundadırlar. Polikistik over sendromu olan kişilerde dahi tüp bebek tedavisine başlamadan önce hayat ve yemek tarzlarında yapılan değişikliklerin ardından hamilelik oranları ivmeyle artmaktadır.

Tüp Bebek Tedavisine Psikolojik Hazırlık

İnfertilite tedavisinde psikolojik destek gözardı edilemeyecek kadar önemli bir konudur. Alanında uzman bir danışman, adayları dinleyecek, anlayacak ve yaşanılan fiziksel ve ruhsal değişiklikleri nasıl kontrol edebileceğiniz hakkında bilgi verecektir. Tedavi döneminin her aşamasında neler yaşanabileceğini, neler hissedilebileceğini, olası sorunları ve çözüm yollarıyla ilgili stratejileri adaylara anlatacaktır.

Danışman Yardımcı Olacağı Konular

Stresi kontrol etmek, endişeleri azaltma, depresyonu önleme, tıbbi tedaviler döneminde meydana gelebilecek hayal kırıklıklarının, suçluluk, değersizlik ve başarısızlık duygularının ortadan kaldırılması, anne ve baba adayı arasındaki diyaloglar, olumlu düşünme, rahat ve huzurlu olmak için neler yapılması gerektiği gibi hususlarda psikolojik destek seanslarında üzerinde durulan konulardan olmaktadır.

Bunun yanında, infertilite tedavisi zor ve meşakkatli bir yoldur. Bu yolda adayların karşılaşabileceği sorunlar ve engeller, yol ayrımları ve seçenekler konusunda da bir rehber olması bakımından, psikolojik danışman bu dönem için oldukça önemlidir.

Tedaviyi ve tedavi sonrasını rahat ve huzurlu yaşayan anne ve baba adaylarının, bu rüeci rahat geçiremeyen adaylara nazaran tedavide başarı olasılığının daha yüksek olduğu yapılan çalışmalarla bildirilmiştir.

Tüp bebek tedavisi psikolojik açıdan ele alındığında, anne ve baba adaylarını zorlayan bir dönem olarak değerlendirilebilir. İnsan vücudunda, beden ve zihin arasında inkar edilemeyecek bir iletişim bağı bulunur. Bu kadar güçlü olduğu göz önüne alındığında, bu tedavinin gerektirdiği tıbbi uygulamaların adaylarda çeşitli olumsuz psikolojik etkilere yol açması ve pozitif ya da negatif duygu durum içinde olmanın, tedaviye olumlu ya da olumsuz etkileri elbette ki olacaktır. Bu süreçte, uzmandan alınacak profesyonel desteğin önemi çok fazladır.

Bebek sahibi olmak isteyip de, bir sene boyunca korunmasız cinsel ilişkide bulunan anne ve baba adayları hala gebeliği gerçekleştiremiyor ise, bu adayların kısırlık sorunuyla karşı karşıya kalma ihtimalinin olduğu ilk olarak kabul edilmelidir. Bu problemin toplumda ortaya çıkma sıklığı ortalama olarak % 10-15'dir. anne ve baba adaylarından 6-7 tanesinden biri bu problemle karşı karşıya kalır. Problem hangi eşten kaynaklı olursa olsun, arzuladığı hamileliği gerçekleştiremeyen adaylar, stresli bir sürece girmektedir. Bu durumu, yaşamsal bir kriz olarak görürler. Doğal yollarla hamileliği sağlayamayan, yardımcı üreme tekniklerine başvuran adaylar, bundan fiziksel ve sosyal açıdan etkilenirler, ancak durumun bir de psikolojik tarafı vardır.

Anne ve Baba Adaylarının Tedavi Sürecinde içerisinde bulunduğu duygu durumları

Anne ve baba adayları, özellikle ilk denenen tüp bebek tedavisinde oldukça yoğun anksiyete duyguları hissederler. Bu dönem onlar için, büyük fekadarlık gerektiren, disiplin isteyen bir süreçtir. Endişe duyulduğu nokta ise, tüm bu çabalara rağmen, sonucunun belirli olmamasıdır. Tedavinin nasıl neticeleneceğini bilememek, adaylarda büyük bir mutluluğun ve büyük bir mutsuzluğun aynı anda yaşanmasına sebep olarak duygusal olarak dalgalanmaya yol açar.

Tüp Bebek Tedavisinde Sonucun Negatif Olması

Tüp bebek tedavisinin negatif olarak neticelenmesi, bu dönemin daha farklı ele alınması gereken bir bölümüdür. Bu sonuçla karşılaşan anne adayları kendisini, umutla başladıkları fakat adet kanamasının başlamasıyla hayal kırıklığına dönüşmüş bir duygu yelpazesi içinde bulur. Bu tedavide negatif neticelerin birkaç kez yenilemesi durumunda, adaylar yitirme duygusunu defalarca yaşanmakta, kayıpla beraber travma ve yas dönemi, kısır olduklarını tekrar hatırlama, bütünm bunlarla beraber yetersizlik duygusuyla karşılaşmak zorunda kalır. Bu durum, adaylarda kendilik imajı ve özgüveni hasara uğratan önemli faktörlerdir.

Tüp bebek tedavisinin çeşitli aşamalarında ya da neticenin negatif olmasında, kadında görülen genel ilgi kaybı, öfke nöbetleri, iştahın azalması ya da artması, ağlama ve öfke nöbetleri, fazla uyuma ya da uykusuzluk, cinsel ilginin azalması gibi depresyonu işaret eder bulgular ortaya çıkmaya başlayabilir. Bebeği olan ya da gebe adayları gören kadınlar, hemen başarısızlıklarını anımsar, kızgınlık ve kıskançlık duygularını bir arada hissederler. Baba adayları ise, çoğunlukla tedavi içerisinde kadının bulunması sebebiyle kendisini bu süreçten dışlanmış olarak kabul ederler. Buna müdahale edememe düşüncesiyle, kişide yoğun yetersizlik ve suçluluk duygusu gelişmeye başlar.

Tüp Bebek Tedavisinde Psikolojik Destek Alma Zamanı

Tüp bebek tedavisinde infertilite hususunda bir uzmandan destek almak, adaylarda ortaya çıkan bulgular ve stresle başa çıkma yetilerine ve kişisel kaynaklarını arttırmalarına, tedavinin başında ya da sonrasında başvuracakları bireysel psiko terapötik süreç, yardımcı olur. Ayrıca adayların tedaviyle ile alakalı sorular soracakları, bu süreçte alacakları kararlarda faydalanacakları psiko eğitimsel destek niteliğinde bir psikolojik destek de olabilir.

Çift olarak yapılan terapi, adayların kısır olmayla alakalı hislerini, tedavi ya da bebek sahibi olamamayla alakalı endişe ve korkularını açıkça ifade etmelerine yol açarak, kişilerde psikolojik rahatlama (katarsis) sağlar. Adaylar tedavi esnasında yitirmiş oldukları kontrol duygusunu yeniden kazanır, bu özgüven ve tedaviye karşı motivasyonu çoğaltır. Kısırlık sebebiyle ilişkileri zarar görmüş olan adaylara da, çift terapisinin oldukça büyük faydaları olabilir. Adaylar evliliklerini yeniden gözden geçirir, ilişkilerinin dinamiklerini yeniden anlama şansı elde etmektedir. Neticesi negatif olan tedavilerde, adayların bebek odak noktalarının farklı bir noktaya taşınması önemlidir. Eşler grup terapisinde bu problemi yalnızca onların yaşamadığını, kendileri gibi bu problemi yaşayan adayların olduğunu fark etmekte, bu dönemle alakalı tecrübelerini paylaşmakta, bunun dışında, başka adayların tecrübelerini de öğrenmektedir. Tüp bebek tedavisinde cinsel hayatları olumsuz olarak etkilenmiş olan adaylar, cinsel terapi desteği alabilirler.

Kısırlık Problemi Yaşayan Adaylar, Kendilerini Nasıl Hisseder?

Kısırlık problemi yaşayan kişilerin ilk olarak bilmesi gereken, bu sorunun da diğer hastalıklardan hiçbir farkı olmadığıdır. Bunu anlayamayan ve toplum baskısı yaşayan kişiler kendilerini yalnız hissederler. Yalnızlık duygularına öfke, umutsuzluk, çaresizlik, kabullenememe, problemlerini konuşmaktan kaçınma, kendilerini sosyal hayattanuzaklaştırma, sorunu görmezden gelme ya da yok sayma gibi güçlü tepkiler eşlik edebilir. Bu tepkiler sebebiyle adaylar, kendileri için gerekli olan fiziksel ve psikolojik tedavileri ihmal edebilir. Bu yüzden de bebek sahibi olabilme şanslarını daha azaltır. Kısırlık sebebiyle bebek sahibi olamayacağını öğrenen adaylar, adeta bir yas dönemine girmektedir. Tepkilerin altında bulunan ana sebep kişilerin arzuladıkları bebeği yitirmeleridir. Adayların bu olumsuzluklarla başa çıkamaması, bu sorunları bastırmayı tercih etmelerine yol açar. Bu şekilde düşüncelerin bastırılması, uzun dönemde toplumdan uzaklaşmaya, sosyalliğin yok olmasına, yalnızlığa, adayların arasında iletişimsizliğe yol açabilir. Bu sebeple adayların psikolojik destek almaları, sevdiklerinden destek görmeleri, yaşadıklarını konuşabilmeleri, dönemin daha rahat atlatılmasına yol açar. Adayların bilmesi gereken bu durumun aşılabileceği ve yalnız olmadıklarıdır.

Tüp Bebek ve Psikoloji

Kısırlık problemi adaylarını hayatlarını fiziksel, ruhsal, sosyal ve ekonomik olarak da etkiler. Bugün, teknolojinin ilerlemesiyle beraber, tıp alanında meydana gelen yenilikler kısırlığı kesinlikle tedavi edilemez, koşulundan çıkarmıştır. Tüp bebek tedavisiyle adaylar arzu ettikleri gibi bir bebek sahibi olabilmektedir. Günümüzde tüp bebek tedavisi tüm dünyada fiziksel tedavinin dışında, psikolojik tedaviyle beraber uygulanmaya başlanmıştır. Bu konuda yapılan araştırmalarda tedavinin başarısında, anne adayının stres seviyesikin olduğudur. Bu sebeple anne adayı ve ona tedavi süresince destek olacak olan baba adayının alacağı psikolojik desteğin tüp bebek tedavisinin ilerleyişi için çok önemlidir. Adayların tedavideki olumlu yaklaşımı, stresin kontrol altında tutulması, gelişmelere pozitif bakılması halinde, tedavinin başarılı olması için oldukça etkendir. Tüp bebek tedavisiyle uygulanacak psikolojik tedavi adaylara kısırlık problemlerinin zorluklarını yenmelerinde ve tüp bebek tedavisi esnasında yaşanan stres ve endişenin giderilmesinde faydalı olmaktadır.

Yapılan çalışmalar stres ve kısırlık arasındaki ilişkiyi belirlemiş, kısırlığın yaşanan stres seviyesini yükselttiği ve stresin artmasıyla beraber hamileliğin sağlanmasının riske girdiğini ortaya koymuştur. Bu kısır döngüden uzak kalmak adına stresi kontrol altına alabilecek bir psikolojik tedavi önemlidir. Bu sebeple tüp bebek tedavisiyle bebek sahibi olmak isteyen, anne ve baba olmayı arzulayan adaların, tedaviyi destekleyecek olan psikolojik desteği ihmal etmemeleri durumunda kaygı, stres ve endişe gibi olumsuz durumlarla başa çıkmalarında ve hayat kalitelerini arttırmakta büyük bir etkendir.

Adayların Gördüğü Psikolojik Desteğin Faydaları

Yapılan çalışmalarda tüp bebek tedavisi esnasında psikolojik destek almış olan adaylarla, tedavi süresince psikolojik destek almamış olan adayların kıyaslanması, çokca ilginç ve faydalı neticelere ulaşılmasını sağlamıştır. Bu çalışmalar tüp bebek tedavisi esnasında alınan psikolojik desteğin çok olumlu neticelere yol açtığını belirlemiştir. Bunun etkileri ise

Psikolojik destek yöntemleri nelerdir?

Kısırlık problemin meydana getirdiği diğer problemlerin çözülmesi ve tüp bebek tedavisinde ortaya çıkan stres ve kaygıyla baş edilmesi için, adaylar hem kişisel olarak, hem de grup olarak psikolojik destek alabilir. Bu şekilde danışmanlık alan adayların aralarındaki uyum artıp güçlenmekte ve alınan kararlarda beraber çözüm üretme şansı doğmaktadır. Bu danışmanlık adayların çift olarak hareket etmesini sağlar. Çift danışmanlığının dışında adayların kişisel destek alması kişinin kendi kararıdır. Bu şekilde alınan bireysel terapilerde de oldukça yarar sağlanır.

Stres Tüp Bebek Başarısını Etkiler mi?

Stresin ve psikolojik açıdan durumun kadının adet döngüsü ve fizyolojik/hormonal dengesini etkilediği bilinen bir durumdur. Örneğin, şiddetli duygusal travma yaşayan kadınlar, düzensiz yumurtlama, düzensiz adet ve hattta amenore (hiç adet görmeme) gibi problemler yaşayabilmektedir. Ancak gerçekleştirilen çalışmalarda devamlı ışıklı ortamda tutulan tavukların daha fazla yumurtladığı ve daha fazla yumurta ürettiği ortaya çıkmıştır. Bu gibi çalışmalar göz önüne alındığında doğal yollarla gebe kalmaya çalışan anne adaylarının önündeki en büyük engellerden birinin stres olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.

Fakat, konu tüp bebek tedavisi ve yumurtalıkların uyarılmasına geldiğinde durum değişmektedir. Tüp bebek tedavisinde uygulanan ilaçlar sebebiyle anne adaylarının merkezi düzenleme mekanizması artık bir çeşit ‘otomatik pilota’ konumunda oluyor. Bu sebeple de stresin tedavinin başarısı üzerinde etkisi belli belirsiz gibi gözükse de aslında dolaylı olarak oldukça etkilidir.

Tüp bebek tedavisi anne ve baba adayları için hem duygusal, hem de maddi olarak yıpratıcı bir dönemdir. Kısırlık için tedavi gören ve kendini bu sebeple özgüvensiz, kontrolsüz ve pek güçlü olmayan bir duygu durumunda bulan adaylar, ister istemez yoğun bir strese maruz kalıyor. Tedavinin her adımında adayların uzman ve tüp bebek ekibi tarafından doğru ve anlaşılır bir şekilde bilgilendirilmesi ve alınacak kararlara katılımının sağlanması bu sürecin kolay aşılması için oldukça önemli bir etkendir. Adaylara tüp bebek dönemi boyunca yardım edecek olan hemşirelerin dahi bilgili olması haricinde, empati yapma ve sağlıklı iletişim kurma yetilerine de sahip olması bu aşamada oldukça önem teşkil eder. Bütün bunlara karşın duygusal olarak bu dönemi aşmata güçlük yaşayan adaylar, tedavinin başarıya ulaşması adına psikolojik destek almaktan çekinmemelidir.

Tüp bebek tedavisine başlayan adayları en çok stres altında bırakan hususlarda biri de tedavi süresince ne yapmaları, ya da yapmamaları konusudr. Ailesi, çevresi ya da tüp bebek ekibi tarafından yapılan, kafein içmemek, geceleri en az 8 saat uyumak, ilaçları tam saatinde almak gibi tavsiyeler, sebebiyle kişiler yaptıkları en ufak bir hatanın dahi tedavinin neticesini etkileyebileceği inancı yaşamalarına yol açıyor. Bu şekilde de ortaya büyük bir korku ve suçluluk duygu çıkıyor. Halbuki bu endişler gereksiz bir strese sebep olmaktadır. Yapılan ufak hatalar, tek başına tüp bebek tedavisinin neticesini değiştirecek kadar büyük bir etkiye sahip değildir. Harfi harfiyen uyulmaya dikkat edilmeli, ancak yapılan ufak bir hatada büyük sıkıntılar hissedilmemelidir.

Tüp bebek tedavisi doğal yolla hamilelik sağlayamayan adaylar için bir umut ışığı olarak görülmektedir. Fakat bu tedavi olumlu olmak, oldukça sabır gerektiren bir durumdur.

Tüp bebek tedavisinin başarısını olumsuz etkileyen stres ve umutsuzluk kontrol altınla alınmalıdır. Bunun için gerekli ise, psikolojik destek alınmalıdır.

Stres Hamile Kalmayı ve Tüp Bebekte Başarıyı Etkileyen Bir Faktör müdür?

Tüplerin fonksiyonel bozukluklarını, yumurtlamayı ve hamile kalamamayı etkileyen etkenlerin esas sebebinin aşırı strese dayalı olduğu bilinmektedir. Başarılı bir hamileliğin sağlanması için adayların stresten ellerinden geldiğince uzak durmaları gerekir. Stresin esas kaynağına bakıldığında çoğunlukla adayların uyumsuzlukları ve aile baskıları olduğu görülür. ”Niçin tüp bebek yaptırıyosun?” şeklindeki soruların sürekli adaylara sorulması adayları yoğun bir strese doğru sürükler. Aslında ailenin bu konuda bilinçlendirmeleri ve bu olaya yaklaşımlarının değiştirilmesi gerekir.

Tüp bebek uygulamasına başlamak isteyen adayların tedaviye başlamadan önce bu dönem hakkında yeteri kadar bilgiye sahip olmaları ve bilgilendirilmeleri, bu süreçte yaşanacak stresin oluşmaması adına büyük önem taşır.

Stresi Azaltmak İçin Yapılması Gerekenler

Tüp bebek tekniği hem maddi olarak, hem de fiziksel olarak adayları yıpratan bir yöntem olmasına karşın günümüzde bebek sahibi olmak isteyen adaylar için umut kapısıdır. Neticeleri ve peşinden getirdiği çeşitli olumsuzlukları hangi seviyede olursa olsun bebek isteyen adayları bu konular vazgeçirmemiştir. Toplum arasında doğal yolla bebek sahibi olamayan adaylar için tek kurtuluş yolu tüp bebek tedavisi olarak görülmektedir. Bu sebep de stres faktörünü peşinden getirir. Stresi kontrol altına almak, tüp bebek başarısını etkileyeceği için, kontrol altına alınması için gerekli her şey yapılmalıdır.

Prof. Dr. Cem Fıçıcıoğlu

Kaynak:

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.