SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Gebeliğin 2. Ayında Neler Yaşanır?

5. Hafta

Bu hafta adet gününüz iyice geçti, sizde epey bir meraktasınız. Sizin merakınızı giderecek tek bir yöntem var oda hamilelik testi. Evet, 5 haftalık gebelikte anne adayının en çok ihtiyaç duyduğu şey kafasında günlerdir onu meşgul eden bir merak duygusu, acaba hamile miyim değil miyim sorusudur. Bunun için ona gerekli olan materyal, hamilelik testleridir. Bu testler sonucu şöyle belirler; Hamilelik gibi bir durumda HCG hormonları aşırı salgı verir. Bu salgılar normalden fazla olursa test sonucu pozitif görülür. Pozitif görülmesi de şöyledir; İdrar ile buluşan hassas test aleti şeridi içerisin de görünmeyen çizgiler mevcuttur. İdrar ile temasa geçince sonuç pozitifse 2 çizgi negatifse tek çizgi olur. Hiçbir çizgi oluşmaz ise test geçersiz demektir.

HCG hormonlarını 2 türlü ölçebiliriz. Şöyle ki;
1.İdrar testi
2.Kan testi

İdrar testi; idrarınızda ölçüm yaparak size pozitif veya negatif sonucu verir.

Kan testi; Anne adayının kolundan kan alınır. Laboratuvarda laborantlar tarafından alınan kan incelenir. Negatif mi pozitif mi hemen sonuç verir. Beklemeye gerek kalmaz.

İdrar testi yapmak için 10 gün kadar beklemek lazımdır. Kan testi ise hemen sonuç verir. Eğer anne adayı dayanamıyor ve merak ediyor ise, o halde kan testi yaptırmalı ve hamile mi değil mi öğrenmelidir. Bekleyecekse idrar testi yeterlidir.

5. hafta ile beraber bebekte ne tür gelişmeler vardır?

Gebelikte 5. haftada bebeğin ultrason görüntüsü böyledir. Bu hafta itibari ile henüz bebek diye adlandırılacak bir şey yoktur. Boş kesesi gördüğünüz gibi oldukça belirgindir. Çünkü henüz bebek bir embriyodur. Ama orada müthiş bir faaliyet mevcuttur. Adeta bir fabrika gibi muazzam ve hummalı bir çalışma vardır. Anne adayında artık bundan böyle çok hızlı bir değişim ve bebekte de oldukça hızlı bir büyüme hasıl olacaktır. Bu haftada gebeliğin en etkin ve en belirgin belirtisi sadece hamile anne adayında anlık baş ağrısı ve baş dönmesidir. Bazı hassas anne adaylarında mide bulantısı ve kusma nadiren de olsa görülebilir.

6. Hafta

Bu hafta müjde alma haftasıdır. Gebelikte 6. haftada bebek isteyen ve bekleyen anne adayları, şayet sağlıklı bir döllenme gerçekleşti ise gebe olup olmadığını 6. haftada öğrenir ve böylece bekledikleri sonucu almış olurlar. Evet, anne adayı artık karnında bir bebek taşıdığını biliyor. Anne adayı hamile olduğunu öğrenir öğrenmez çok heyecanlanır ve bebeğin bir an önce tüm gelişimini tamamlamasını, hemen bir çırpıda doğup büyümesini ister. Fakat durum hiç de görüldüğü gibi değildir. Hamilelik yolu uzun ve meşakatlidir.

Gebelikte 6. haftada anne adayında oluşan değişiklikler nelerdir?

6 haftalık gebelikte bu haftadan itibaren anne adayında hormonların değişmesinden ötürü, bir alınganlık, bir duygusallık ve içe kapanma görebilirsiniz. Bu durum oldukça doğaldır. Hormonlarda ciddi artış söz konusudur bu durumda haliyle anne adayına garip bir hal şeklinde yansımaktadır.

Gebelikte 6. haftada bebeğin ultrason görüntüsü nasıldır?

Bu hafta da karın üstü ultrasonda bebeği göremesenizde vajinadan bakılan ultrason cihazı ile bebeği ve kesesini görebileceksiniz. Bu hafta itibari ile bebeğin kalp dahil tüm organları taslak halinde kodlanmış gibi hazırdır ve belirgindir. Embriyo hilal şeklini almıştır. Sperm hücresi görüntüsünden yavaş yavaş kurtulmaktadır. Hala başı vücudunun en büyük organıdır. Kalp aktif bir şekilde çalışmaktadır. Bu minnacık bebeğin henüz kan dolaşımı oluşmamıştır çünkü henüz vücudunu saran bir damar sistemi mevcut değildir. İlerleyen dönemlerde kan dolaşımı olacak ve bebeğin kalbi tüm vücuda kan pompalamaya başlayacaktır.

Gebelikte 6. haftada bebeğin kilosu ve boyu ne kadardır?

Gebelikte 6. haftada bebek 4 veya 6 mm ye ulaşır. Kilosu ise henüz 3 gramdır.

6 haftalık gebelikte hamile anne adayına ve etrafında ki kişilere vereceğimiz önemli tavsiyeler vardır. Bebek henüz çok küçük ve organları henüz oluşmadığı için bu evre çok önemlidir. Bebeğin sağlıklı olması için ilk üç ay oldukça önemlidir. Bu nedenle organ oluşumlarını mahvedecek şeylerden bilhassa kaçınılmalıdır.

7. Hafta

Bu hafta itibari ile bebekte oluşan değişiklikler şöyledir;

Gebeliğin 7. haftası anne karnındaki bebeğin kafa yapısı vücut yapısına göre daha büyük olur. Artık bebek bir fasulye büyüklüğü kadardır. Yüz hatları belirginleşmeye başlar. Göz ve kulak yapısı da oluşmaya başlar. Ağız yapısı ve dil belirginleşmeye başlamıştır. 7. haftada kol ve bacak yapısı yavaş yavaş oluşmaya başlar. Deri incecik bir zar şeklinde oluşmaya başlar. Beyin 3 ana bölüm ile oluşumunu sürdürür. Tiroit bezi gelişmeye devam eder, lenfatik sistem 7. hafta itibari ile oluşmaya başlar. Kalbin bölümleri plazma ve kan hücreleri ile dolmaya başlar. Artık kan dolaşımı başlamıştır. Kalp bu safhada iki kısımdan oluşur ve dakikada 150 defa atar. Dopler ultrason yardımı ile doktor kontrolünde bebeğin kalp atışları artık duyulabilir. Bu arada akciğer gelişmeye devam eder. Pankreas, safra kesesi, mide oluşmuştur ve gelişmeye devam eder. Kan plasentadan gelerek karaciğere ulaşır. Bu safhada kollar artık iyice belirginleşir. Ancak bacak yapısı daha tam olarak belirgin değildir. Bebek artık tamamıyla amniyon kesesine yerleşir. Göbek kordonu da yavaş yavaş oluşmaya başlar.

Gebelikte 7. haftada anne adayında oluşan değişiklikler nelerdir?

Gebeliğin 7. haftaya ulaşması ile beraber göğüs uçları artık daha belirgin ve daha hassas olur. Göğüs uçlarının etrafında minik kabarcıklar oluşmaya başlar. Anne adayının tansiyonu hormonların etkisi ile düşük seyreder. Bu nedenle baş dönmesi oluşabilir. Annede gebeliği belli edecek henüz hiçbir değişiklik oluşmamıştır. 7. haftada sadece 1 – 2 kilo alınabilir ya da verilebilir. Bu dönemde annede bulantı, kusma olabilir. Bu sorunlar sabah uyanınca daha fazla görülür.

Ancak hamilelik dönemleri kişilere göre değişim göstermektedir. Her hamile kadında aynı belirtiler olmaz. Kilo alma oranı ve bebeğin gelişim oranları farklılıklar gösterebilir.

8. Hafta

Bu hafta itibari ile bebeğiniz azar azar kıpırdanmaya başlar. Bebeğin hareketlerini maalesef 8 haftalık gebelik döneminde hissetmek mümkün değildir. Bebeğiniz henüz çok küçük olduğu ve kasları henüz hiç gelişmediği için anne adayı çok istese de bebeğin hareketlerini hissedemez. Bebeğin o minnacık hareketlerini, rahmin içinde bulunduğu amniyon sıvısı emer ve anne bu minik hareketleri hissedemez.

8 haftalık gebelikte bebeğin ağız içi ve damakları oluşur. Bu dokular hem çok şeffaf hem de oldukça naziktir. Henüz kıkırdak yapısı bile oluşmamıştır. Hafif sertleşme vardır. Buna rağmen çok şaşırtıcı olsa da diş ve damakların kökleri oluşur. 8 haftalık gebelikte en önemli gelişme bebeğin kulaklarının taslak olarak oluşması ve hafif hafif karışık uğultu gibi sesler işitmesidir.

Bu hafta bebeğin akciğerleri oluşur ve bebeğin doğumuna kadar gelişmeye devam eder. 8 haftalık gebelikte bebeğin iskelet olarak tüm şekli oluşmuştur henüz kıkırdak bile olmasa taslak olarak belirgindir ve yavaş yavaş sertleşir. Bebeğin elleri ve parmakları gelişim olarak tam ama parmaklar hala perdeli bir şekildedir. Bebeğin organları henüz ince zar şeklinde oluşmaya başlamaktadır.

Gebelikte 8. haftada bebeğin ultrason görüntüsü nasıldır?

Bu hafta bebeğin ultrason görüntüsü böyledir.

Gebelikte 8. hafta da bebeğin kilosu ve boyu ne kadardır?

Gebelikte 8 haftada bebeğin kilosu sadece 2 gr, boyu ise tam olarak 15 milimetredir.

8.Haftalık gebelikte anne adayında oluşan değişiklikler nelerdir?

Gebelikte 8. hafta itibari ile anne adayında şikayetler hat safhadadır. Anne adayının midesi bulanıyor ve yaşamaktan adeta bıkıyor. Nefes almak bile anne adayı için büyük sıkıntıdır. Anne adaylarının genelinde dışarıda soluduğu hava bile kokar ve nefes dahi almak istemezler. Hamilelikte hassasiyetler kişiye göre değişir. Bazı anne adayları yağan yağmur kokusundan bile etkilenir. Bu hafta
anne adayları hamile olduklarına pişman bile olabilirler. Bu derece yoğun mide bulantısı hamile anne adayının psikolojisini ciddi bir şekilde bozar. Anne adayı bu dönemde oldukça nazlı olur. Baba adaylarının ise bir hayli sabırlı olması gerekir.

Prof. Dr. Cem Fıçıcıoğlu

Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı

Yazının devamı...

Gebeliğin İlk Ayı neler Yaşanır?

1. hafta

Gebeliğin 1. haftasında, henüz gebelik yoktur. Aslında bizler bu hafta anne adayının son adetinin ilk gününü baz alırız. Evet, eşler düşünür taşınırlar ve bir evlat sahibi olmak isterler, karar verirler ve beklemeye başlarlar. Anne adayının ilk adet günü gelir çatar. İşte bu hafta anne adayı için 1 haftalık gebelik dönemi başlamış bulunmaktadır. Bu hafta anne adayının rahim içi atıkları temizlenecek, tertemiz bir rahim sonrası(sağlıklı bir rahim için geçerli ) sağlıklı yumurtalar oluşması sonucu, yumurtalar büyük buluşmaya hazır hale gelir.

Önceleri jinekologlar hamilelik dönemini ay ay hesaplarlardı. Fakat anne adayları hangi tarihte hamile kaldıklarını bilmedikleri için bir türlü bebeğin ne zaman doğacağını bilemiyorlardı. Şimdilerde ise hamilelik dönemi hafta hafta hesaplanıyor ve bebeğin gelişimi haftasına göre takip ediliyor. Burada ölçü son adet tarihinin ilk gününden itibaren 1 haftalık gebelik oluşumu başlamış oluyor. Gebelik tam olarak 40 hafta sürüyor. Böylece uzmanlar anne adayının gebeliği sürecinde hata yapmamış ve hafta hafta bebeği doğru bir şekilde izlemiş oluyorlar. Bu gelişmelere anne ve baba adayları da büyük bir heyecanla şahit olup haftaları dikkatle takip ediyorlar.

Bayanlarda her ay düzenli olarak yumurta gelişimi oluşur, daha sonra yumurta tüplerde sperma hücresi ile karşılaşır ve çatlamakta olan yumurta, sperm hücresi ile birleşir. Böylece embriyo oluşur. Bizler bu yumurta hücresine yani bozuk para görünümünde ki embriyoya, zigot deriz.

Gebeliğin 1. haftasındayız, henüz gebelik gerçekleşmiş değildir. Uzmanlar gebeliğin ilk 1. ve 2. haftasında ortada henüz gebelik yok iken var sayarlar ve burada 1. hafta gebelikte annenin yumurta gelişiminden bahsederler, genel bilgiler verirler. 2. hafta da ise erkeklerde ki sperm hücresinden, nasıl oluştuğundan ve büyük buluşmadan bahsederler. 3. hafta da ise sperm hücresinin yumurta hücresi ile buluşmasından ve bunun sonucunda döllenmenin oluştuğundan bahsederler. 4. haftadan itibaren anne adayı artık hamiledir. Bu haftadan itibaren anne ve baba adayı bebeğinin gelişimini hafta hafta takip edebilir ve onun hafta hafta büyümesine anbean şahit olmuş olurlar.

2. hafta

Gebelikte 2. hafta da anne adayı ve baba adayı ikisi de hazırdır. Artık birleşme gerçekleşmeli. Bu birleşme sonucu anne adayı gebe kaldı mı? Bu sorunun cevabı 4. hafta gebeliktedir. 4 hafta gebelik sürecinde anne adayının adet gününün gecikmesi ve sonrasında gebeliğin ilk belirtileri ile yapılan gebelik testleri sonucunda belli olacaktır. Bu süreci bebek isteyen anne ve baba adayları heyecanla beklemektedir. Bu süre ortalama 10 gündür. Yani adet zamanı geciken anne adayı, 10 gün bekler ve gebelik testi yaptırır. Anne adayı gebe olduğunu öğrendiğinde takriben 5 ya da 6 haftalık hamiledir.

3. hafta

Bu hafta yumurtalıklar da değişim haftasıdır. 3 haftalık gebelik dönemi hamilelik döneminin en önemli haftasıdır. Çünkü döllenme bu hafta gerçekleşir. Geçtiğimiz haftalarda baba adayının sperm hücresinden ve anne adayının yumurta hücresinden detaylıca söz etmiştik. Olgunlaşmış yumurta hücresi ve sperm hücresinin mucizevi buluşması sonucu döllenme gerçekleşir. Bu buluşma sonrasında yumurta ve sperm hücresinde bulunan kromozomlar birbirleri ile tam uyuşur. Tam uyuşma olmaz ise şayet gebelik oluşmaz. Yumurta hücresindeki gen bilgileri ile sperm hücresindeki gen bilgileri birleşir.

3 haftalık gebelikte anne adayı artık hamiledir. Gebe kalma süreci döllenmenin ardından fallop tüplerinden rahme doğru bir yolculuk başlar. Yolculuk esnasında embriyo hem ilerler hem de hücrelere bölünür, bu bölünme işine morula denir. Morula sistemi her bölünen hücrenin kendi misli ile artması şeklindedir. Gebelikte 3. haftada embriyonun görünümü tam olarak böyledir.

Sperm hücrelerinde her zaman XY kromozomu vardır. Bu kromozomun olması demek baba adayının sperm hücresinde bebeğinin hem kız hem de erkek olmasına neden olacak kromozomun bulunduğuna işaret eder. Yumurta hücresinde ise sadece XX kromozomu vardır. Bu demek oluyor ki anne adayında sadece kız olabilecek potansiyel vardır. O halde bebeğin cinsiyetini yalnızca baba belirler.

Gebelikte 3. haftada hamile kalan anne adayı henüz hamile mi değil mi bilemez. Bu durum önümüzde ki haftanın sonlarında yapılan testler sonucu öğrenilecek. Beklenen gebelik olmuş mu olmamış mı anne adayı merak ile bekler. Bu bekleyiş anne adayı için hiç bitmeyecekmiş gibi gelir. Oysa bu günlerin gelip geçmesi de, 9 ay çekeceği hamileliği de göz açıp kapayacak kadar çabuk gelip geçecektir. Bu süre zarfında gelişen teknoloji ile anne ve baba adayları bebeğin gelişimini tüm detayları ile hafta hafta takip edebileceklerdir.

4. hafta

Bu hafta itibari ile anne adayımız artık gebedir. Genel itibari ile anne adayları bu haftayı gebeliğin 1. haftası olarak düşünürler. Oysa jinekoloji uzmanları anne adayının hamile kaldığı zamanı, adet gününün geciktiği haftayı gebelikte 4. hafta olarak değerlendirirler. Anne adayının yumurta hücresi ve baba adayının sperm hücresi birleşti. Annenin genlerinden ve babanın genlerinden, ortaya yepyeni bir gen çıkmış oldu. 4 haftalık gebelikte de henüz anne adayı hamile mi değil mi bilmemektedir. Aslında hamiledir fakat henüz kendisi bilememektedir. En sağlıklı öğrenme şekli anne adayının son adet tarihinde gününün gecikmesi ve son adet tarihinin ilk gününden 10 gün geçmesidir. 10 gün geçmesi garantidir. Bununla birlikte şayet anne adayı çok merak ediyor ve sabredemiyor ise o halde idrar testi veya kan testi yaptırabilir. Kan testini poliklinikler de yaptırır. İdrar tahlilini anne adayı kendisi evde de yapabilir. İdrar tahlilinde çıkmasa bile kan testi kesin sonuç vermektedir.

4. hafta gebelikte bölünen hücreler çoğalır, çoğalır ve birleşir. Ardından bebeğin ilk hücresi oluşur. Oluşan bu ilk hücreye zigotadı verilir. 4. hafta gebelikte morula fallop tüplerindeki yolculuğunu bitirir ve uterusa yapışır. Morula tabiri artık onun için geçerli bir isim değildir. Artık onun adı blastosisttir. Blastosist en güzel, en konforlu yeri bulur ve oraya yerleşir. Bebeğin en emniyette olduğu kısım rahim arka duvarıdır. Blastosist ise ilahi bir içgüdüyle orayı bulur ve yerleşir.

Yukarda belirttiğimiz gibi 4. hafta gebelik itibari ile anne adayının adeti gecikmiştir, fakat anne adayı hamile mi değil mi bunu henüz bilmemektedir. Dolayısı ile bir yandan sonuca odaklanmaktadır. Sonuç pozitif ise seviniyor, sonuç eğer negatif ise sessizleşiyor buruklaşıyor. Bu bekleme süreci ise önümüzde ki hafta son bulacaktır. Çünkü gebeliğin 5. haftasında hem gebelik testleri hem de kan testleri sonuç verir ve anne adayı gebe mi değil mi önümüzdeki hafta net bir şekilde öğrenir.

Gebelikte 4. haftada anne adayında oluşan belirtiler nelerdir?

4 hafta gebelikte anne adayında bulantı oluşabilir, anne adayının hassasiyetine bağlı yoğun mide bulantıları başlayabilir. Ayrıca hafif baş dönmesi belirtileri başlayabilir.

Prof. Dr. Cem Fıçıcıoğlu

Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı

Yazının devamı...

Çikolata Kistleri ve Kadın Kısırlığı

Endometriozis, (çikolata kisti) rahim dışında rahim duvarına benzeyen anormal dokuların bulunduğu bir hastalıktır. En sık olarak yumurtalıklarda bulunur ve buna çikolata kisti (endometriyoma) denir. Menopoz sonrası kadınlarda nadiren görülebilse de genellikle üreme çağındaki kadınlarda bulunur. Bu kadınlar karın ağrısı, ağrılı adet görme ve kısırlık şikayetinden yakınabilirler.

Karın duvarının iç yüzeyinde oluşan yapışıklıklar normal yapıyı bozmakta, yumurtalık ve tüpler arası ilişkiyi engellemekte, tüplerde tıkanıklığa sebep olmakta, yumurtalara ve tüpe zarar vermektedir.

Gebe kalabilme potansiyelini etkileyen, endometriozisin neden olduğu değişiklikler yumurta kalitesini azaltmakta, döllenme ve rahme tutunmayı da bozmaktadırlar.

Endometriyoma varlığında daha az yumurta toplanmakta ancak tüp bebek ile gebelik oranları çok fazla değişmemektedir.

Endometriozis, ağrıya ve kısırlığa yol açan uzun süreli bir hastalık olması nedeniyle, hayat boyu sürecek kişiselleştirilmiş bir tedavi planına ihtiyaç duymaktadır.

Endometrioziste tedavi seçenekleri hastanın üreme isteğine, yaşına, şikayet ve bulgularına göre değişkenlik gösterir.

Ağrı tedavisinde; izleme ve takip tedavisi, ağrı kesiciler, hormon ilaçları, doğum kontrol hapları, cerrahi tedavi ve bunların karma kullanımı tercih edilebilir.

Kısırlık tedavisinde; aşılama ve tüp bebek tedavisinde kullanılan yumurtlamayı uyaran ilaçlar, cerrahi tedavi ve tüp bebek uygulaması tercih edilebilecek tedavi yöntemleridir. Hastanın yaşı, beraberinde erkekte sorun olup olmadığı, kısırlık süresi, endometriyozisin yaygınlığı hastalığın gidişatı açısından çok önemlidir. Varsa yumurtlama sorunu, tüp veya rahim sorunlarının saptanması ve bunlara yönelik tedavinin yapılması önemlidir.

Hastalık hakkında hastaların bilgilendirilmesi önemlidir. Uzun dönem için tüm güncel yöntemlerin tedaviye değil rahatlatmaya yönelik olduğu anlatılmalıdır. Cerrahi tedavi sonrası hastalık tekrarlayabilir. Gebelik hastalığın tekrarlamasını geciktirir fakat önlemez. Endometriozisin her hangi bir bireydeki seyri halen öngörülememektedir.

Şikayeti olmayan hastalarda çikolata kisti tesbit edildiği zaman ne yapılacağı halen tartışmalıdır. Önemli olan yumurta rezervinde zaten azalma mevcutken cerrahi tedavi ile bunun biraz daha azaltılabileceği endişesidir. Kapalı ve açık ameliyat tekniklerinin her ikisinde de çikolata kisti çıkartılırken sağlam yumurtalık dokusu da beraberinde çıkarılmaktadır. Tekrarlayan endometriozisli hastalarda tüp bebek yapılması ameliyatla kistin çıkartılmasına tercih edilmektedir. Tekrarlayan girişimlerde yumurtalık rezervinin azalacağı unutulmamalıdır. Yumurtalık uyarılırken çikolata kistinin de büyüyebileceği göz ardı edilmemelidir.

The European Society of Human Reproduction and Embriyology (ESHRE)’nin önerilerine göre 4 cm’in üzerindeki çikolata kistlerine mikroskopla doğru tanı konulması, iltihap riskinin azaltılması, yumurta toplama işlemi sırasında yumurtalara kolay ulaşabilmesi ve yumurtalıkların ilaca daha iyi cevap vermesini sağlamak için kapalı ameliyat (laparoskopi) ile kistin çıkarılması tercih edilmelidir. Fakat ameliyat öncesi yumurtalık rezervinin azalma riski olduğu ve yumurtalıkların ilaçlara cevabının azalabileceği bilgisi hastalarla paylaşılarak amelityat tercihi, hastaya bırakılmalıdır.

Yazının devamı...

Riskli Gebelik ve Nedenleri

Riskli gebelik nedir?

Hamilelik doğal bir dönemdir. Kimi durumlarda hamilelik gerçekleşmeden önce anne adayının vücudunda hali hazırda mevcut olan hastalıklar ya da gebelikten do­layı daha sonra hamilelik dönemi kendini gösteren problemler farklı risklerin meydana çıkmasına yol açabilir. Bu durumdaki hamileliklere riskli gebelik ya da yüksek riskli gebelik ismi verilir. Riskli ve yüksek riskli gebelikler kimi şartlarda hamile anne adayının ve anne karnındaki bebeğin sağlığını tehdit etmenin yanında, hayatlarını dahi riske atabilir. Riskli ve yüksek riskli gebelikler, kesinlikşe bir riskli gebelik uzmanı yani perinatolog ismi verilen uzmanlar tarafından takip edilmelidir.

Riskli gebeliğe yol açan sebepler nedir?

• şayet anne adayı 18 yaşın altında ya da 35 yaş üstünde ise,
• Anne adayında tansiyon, guatr, şeker, kalp, karaciğer, kolajen doku hastalıkları, damar ve diğer yapıları tutan hastalıklar gibi hamilelikle ilgisi olmayan, hamile kalmadan önce zaten mevcut olan sistemik hastalıklar mevcut ise,
• Anne adayı çok zayıf ya da çok şişman ise,
• Anne adayı ve baba adayı arasında kan bağı mevcut ise,
• Anne adayı herhangi bir sebeple ilaç kullanıyor ise,
• Anne adayı sigara ya da alkol tüketiyor ise,
• Anne adayının tekrarlayan düşük geçmişi mevcut ise,
• Anne adayının hamilelik dönemi öncesinde hiçbir sağlık sorunu mevcut olmasa dahi, hamilelik gerçekleştikten sonra tamamen hamilelikten dolayı meydana gelen gebelik problemleri mevcut ise riskli gebelikten söz edilebilmektedir.
Hamile anne adayından dolayı gerçekleşen gebelik dönemi problemleri
• Gebelik diyabeti (gebelikte )
• Hamilelik ile ortaya çıkan hipertansiyon, preeklampsi, eklampsi, toksemi gibi gebelik zehirlenmeleri
• Gebelikte meydana gelen vajinal kanamalar
• Hamilelikte rahim ağzı yetmezliği
• Hamilelikte suların erken gelmesi
• Gebelikte erken doğumun söz konusu olması

Bebek kaynaklı gebelik dönemi problemleri
• Çoğul ve ikiz hamilelikler
• Bebekte gelişme geriliği
• Bebeğin suyunun beklenenden az olması
• Bebeğin suyunun beklenenden fazla olması
• Bebekte kan uyuşmazlığı
• Bebekte sakatlıklar


Riskli gebelik takibi gerekli midir?

Hamile anne adayların büyük bir çoğunluğu hamilelik dönemini herhangi bir problem yaşamadan geçirmesine rağmen, hamilelik süresince ne zaman herhangi bir hastalık veya problemle karşılaşılabileceğini önceden tahmin etmek, anne adayları için olası değildir. İlk başta çok normal devam eden bir gebelik döneminde dahi ileriki süreçlerde ciddi problemler ortaya çıkabileceği için, riskli hamilelik söz konusu olsun, olmasın tüm gebeliklerin kadın doğum uzmanı takibi altında olması oldukça büyük önem teşkil eder. Misalen:
• Gebelik gerçekleşmeden önce hiçbir hastalığı bulunmayan ve tamamen sağlıklı bir kadın, gebe kalıyor, hamilelik döneminin 24. haftasında gebelik şekeri yani, gestasyonel kendini gösteriyor.
•Gebelik gerçekleşmeden önce hiçbir hastalığı bulunmayan ve tamamen sağlıklı bir kadın, gebe kalıyor, hamilelik döneminin 28 ile 30. haftasından sonra hamilelik zehirlenmesi kendini gösteriyor.
• Gebelik gerçekleşmeden önce hiçbir hastalığı bulunmayan ve tamamen sağlıklı bir kadın, gebe kalıyor, hamilelik döneminin 28 ile 30. haftası içerisinde bebek gelişimi ile ilgili problemler yani, bebekte gelişim geriliği gibi, meydana geliyor.
• Gebelik gerçekleşmeden önce hiçbir hastalığı bulunmayan ve tamamen sağlıklı bir kadın, gebe kalıyor, hamilelik döneminin 11 ile 14. haftası arasında ultrasonda bebek ense kalınlığı ölçümünün yüksek olduğu fark ediliyor.
• Gebelik gerçekleşmeden önce hiçbir hastalığı bulunmayan ve tamamen sağlıklı bir kadın, gebe kalıyor, hamilelik döneminin 11 ile 14. haftası arasında yapılan ikili test neticesi anormal çıkıyor.
• Gebelik gerçekleşmeden önce hiçbir hastalığı bulunmayan ve tamamen sağlıklı bir kadın, gebe kalıyor, hamilelik döneminin 16 ile 20. haftası arasında yapılan üçlü test sonucu anormal çıkıyor.
• Gebelik gerçekleşmeden önce hiçbir hastalığı bulunmayan ve tamamen sağlıklı bir kadın, gebe kalıyor, hamilelik döneminin 16 ile 20. haftası arasında yapılan ultrason muayenesinde bebekte bir sorun -down sendromu gibi- teşhis ediiyor.

Yukarıda sıralanan örnekler neticesinde, sorunsuz bir şekilde devam eden gebelik süreci, gebelik takibi esnasında herhangi bir sorunu tespit etmek için oldukça önem teşkil eder.
Gebelik sürecinin başından itibaren riskli hamile grubuna giren anne adaylarında, hamilelik dönemi risklerinin önceden belirlenmesi ve alınacak önlemler ile bu riskleri minimuma indirmek, bebeğin ve annenin hayatı için oldukça önem teşkil eder. Bu riskli hamileliklerde riskli gebelik uzmanları tarafından yapılması gereken muayenelerin belirli aralıklarla (riskli gebelik takibi) ve detaylı bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir.

Riskli gebelik takibi neleri kapsar?

Anne adayının hamilelik öncesi hali hazırda var olan kimi hastalıkları gebelik sürecini ve bebeği oldukça ciddi bir biçimde etkileyebilir. Gebelik de anne adayının mevcut hastalığının ilerlemesini ve tedavisini çeşitli şekillerde etkiler. İlk olarak bebek için plan yapıldığında yani hamilelik gerçekleşmeden önce, genel sağlık problemlerinin mevcudiyeti ya da derecesi ilgili branş hekimince muhakkak saptanmalıdır.

Anne adayının daha önce tekrarlayan düşükler yaşamış olması, nedeni ne olursa olsun hali hazırdaki gebeliği riskli sınıfa sokmaktadır. Önceki düşüklerin kaçıncı haftada gerçekleştiği, nasıl olduğu gibi ayrıntılar ve kan testleri ile hali hazırdaki hamilelik takibi yönlendirilir.
Tümörler bakımından hamilelik öncesi ya da başlangıcında memede kitlenin mevcut olup olmadığı, yakın zamanda bir smear testinin uygulanıp uygulanmadığı da akıldan çıkarılmaması gereken faktörlerdendir.
Bebek gelişiminde anormallikler ve bebek hastalıklarının doğum öncesi tanısı,bugünün teknolojisiyle oldukça ileri seviyelere taşınmıştır. Bunun neticesi olarak da artık anne anne adayının rahmi içindeki bebeğin tedavisi dahi mümkün olabilecek seviyeye gelmiştir.

Yazının devamı...

Kısırlık Tedavisinde Hangi İlaçlar Kullanılır?

Klasik gebe kalma yöntemlerini denemiş fakat başarıyla sonuçlanmamış kadınların sıkça tercih ettiği, gebeliğe yardımcı tedavilerden biri de tüp bebek yöntemidir. Bu yöntem erkek ve dişi hücrelerinin laboratuvar ortamında birleşmesini sağlar. Oluşan embriyoların, anne rahmine transfer yöntemiyle uygulanmasıyla birlikte tüp bebek yöntemi başarıyla neticelenmiş olur.

Tüp bebek tedavilerindeki hedef yeterli sayıda ve sağlıkla embriyo oluşturulmasıdır. Tedavi esnasında kullanılması gereken ilaçlar üremeyi kolaylaştıracak olan hormon ilaçlarıdır. Tedavide kullanılacak ilaçların belirlenmesinde hastanın yaşı, hormon düzeyleri, ultrasonografide görülen yumurtalıklarının rezervi önemli yol oynamaktadır. İlaçların kullanım şekli ve dozu bu tetkiklerin kriterlerine göre belirlenir, her hastaya özel tedavi uygulanır. Tüp bebek tedavisi gören kadınlara ilaçlar, adet döneminin ikinci ya da üçüncü günü muayene sonrası başlatılır. Fakat bazı hastalarda da gerek görüldüğü takdirde adet döneminin 21. günü de başlanabilmektedir.

Tüp bebek tedavilerinde kullanılan ilaçları 4 ana gruba ayırabilmekteyiz. Bunlar; yumurtalıkları baskılayan ilaçlar, yumurtalıkların uyarılması için kullanılan ilaçlar, yumurtaların olgunlaşması için uygulanan ilaçlar ve embriyonun rahim içine tutunmasına yardımcı olan ilaçlardır. İlaçların dozu ayarlanamadığı ve yüksek dozda ilaç verildiği zamanlarda hastada yumurtalıkların aşırı uyarılma hastalığı (OHSS) dediğimiz bir hastalık oluşur. Bunun neticesinde yumurtalıklarda aşırı büyüme, karın içinde su toplama, karın şişmesi ve gerginlik hissi oluşur. İlerleyen saflarda ise hasta bazen yoğun bakım tedavisi uygulanabilecek kadar ağır şekilde rahatsızlanabilir.

Sağlıktaki büyük teknolojik gelişmeler sayesinde, bugün kısırlık alanında birçok yeni ve etkin içeriğe sahip ilaç çeşitleri bulunmaktadır. Bu ilaçların amacı overlerde yeterli büyüklüğün sağlanması ve yeterli sayıda follikül gelişimine neden olup, gebe kalma oranını arttırmayı sağlamaktır. Özellikle tüp bebek gibi yardımcı üreme tekniklerinde birden fazla follikül (tek bir yumurta hücresini saran ve besleyen yapı) elde edilmesi başarı için çok önemli faktörlerden biridir.

Tüp bebek yönteminde kullanılan ilaçlar şöyle şıralanabilir:

Klomifen: FSH (beyinde hipofizden salgılanan ve yumurtalıklardaki folikülleri uyarıp büyümesini sağlayan hormon) salınımını arttıran Klomifen, kısırlık tedavisinde kullanılmaya başlayan ilk ilaçlardan biridir. Tablet şeklinde bulunan ilaç, genelde adet döngüsünün 5 ya da 9. günleri arasında kullanılmaya başlanması gerekimektedir. Bu ilaç overlerde birden fazla follikül gelişimine yardımcı olabilir.

Human Menapozal Gonadotropinler (HMG): Menapoz dönemi sonrası kadınların idrarından saflaştırılarak elde edilen, FSH ve LH (yumurtlamaya yakın dönemde artış gösteren hormon) hormonlarını birlikte içeren ilaç türüdür. Günlük olarak uygulanan deri altı enjeksiyonudur. IVF (laboratuvar ortamında döllenme) ve ICSI için yumurtalıkların uyarılmasını sağlamakta ve birden fazla follikül elde edilmesi için uygulanmaktadır.

Uriner FSH: Menapoz dönemi sonrası kadınların idrarından saflaştırılarak elde edilen, sadece FSH hormonu içeren ilaçtır. Günlük olarak hastaya deri altı enjeksiyonu olarak uygulanmaktadır. Döllenmenin sağlanması için yumurtalıkların uyarılması ve birden fazla follikül elde edilmesi için kullanılmaktadır.

Gonadotropin Relasing Hormon Agonistleri (GnRHa): Beyindeki hipotalamus adlı merkezden salınan hormonun sentetik halde elde edilen biçimidir. İğne yöntemiyle ya da burundan sprey olarak alınabilir. Hipofiz bezinden FSH ve LH hormonu salgılanmasına yardımcı olur. LH hormonu seviyesinin erken yükselmesi, tedavi sürecindeki çok önemli sorunlardan biridir. Bu durum folliküllerin tahmin edilen süreden önce çatlamasına neden olabilir. Böylece sayı ve kalite olarak yeterli yumurta elde edilme şansını azaltabilmektedir.

GnRH Antagonistleri: İşlev bakımından GnRH analogları ile aynı etkiye sahiptir. Ancak etki gösterme ve kullanım süresi daha kısa olduğundan, hastaların tüp bebek merkezlerine gitmesi gereken gün sayısını indirerek, tedavinin maliyetini aza indirger. Diğer bir avantajı da hastaya yapılan enjeksiyon sayısının daha düşük olmasıdır.

Rekombinant FSH: Rekombinant FSH preparatları %100 olarak saf biçimdedir. Laboratuvar koşullarında, genetik mühendislik sayesinde üretilmektedir. Eskiden yalnızca subkütan (deri altına) yöntemle enjeksiyon yardımıyla uygulanan ilacın, şimdililerde otomatik doz ayarı yapan kalem şeklinde olanları da mevcuttur. İlacın hedefi, FSH yumurtalıkları uyararak birden fazla follikül gelişimini sağladıktan sonra, gebeliği kolaylaştırmak için birden fazla yumurta elde etmektir.

Human Koryonik Gonadotropini (Çatlatma iğnesi): Yumurta toplanmasından yaklaşık olarak 35 - 36 saat öncesinden hastaya enjekte edilir. Bu enjeksiyondan tahmini olarak 36 - 38 saat sonra follikül çatlaması sağlanarak yumurtalar salınır. HCG enjeksiyonunun zamanlaması oldukça önemli olduğundan mutlaka gereken zamanda uygulanmalıdır. Bu hormon, folliküller içindeki yumurtaları olgunlaştırarak döllenmeye hazırlar ve progesteron salgılanmasını başlatır. Doğal bir hormon olan LH’a benzeyen bu ilaç tipi, sorun yaşayan kadında yumurtanın çatlamasına neden olmaktadır.

Letrazol: Muayene sırasında yumurta gelişiminin zor olacağı anlaşılan hastalarda kullanılan bu ilaca adetin 2 veya 4. gününde başlanır. Günde 2 tablet olmak üzere toplamda 5 gün boyunca kullanılması gerekir. Doz yeterli gelmediği ve yumurta gelişimi gerçekleşmediği takdirde, doktorun uygun gördüğü şekilde arka arkaya 3 - 4 adet kullanılabilmektedir.

Progesteron: Rahim içini döşeyen ve döllenen yumurtanın yerleştiği tabakanın sağlıklı büyümesi ve gelişebilmesi için gerekli olan bu hormonun, vücut tarafında yeterli olarak sağlanamadığı takdirde embriyonun rahme sağlıklı olarak yerleşmesi olanaklı değildir. Bu yüzden gebeliğe yardımcı işlemlerde yerleşmeyi desteklemek için bu hormon dışarıdan sağlanmalıdır. Bu tedavi işlemi vajinal fitil ya da jel olarak uygulanmaktadır.

Prednol: Gebelik oluşumu döneminde meydana gelebilecek bağışıklık sistemince red reaksiyonunu engellemek amacıyla kullanılan ilaçtır. Günde tek doz kullanılması gereken bu ilaca, yumurta toplandığı gün başlanır ve 4 gün boyunca devam edilir.

Yazının devamı...

Hamilelik ve Toksoplazma

Toksaplazmozis özellikle toxoplazmagondi adı verilen kedi dışkısındaki parazitin dene olduğu bir hastalıktır. Hemen hepimiz kedilerden bulaşan bir hastalık nedeniyle düşük yapan ya da kısır kalan kadınların hikâyesini duymuşuzdur. İşte bunun sebebi olan parazit insanları özellikle hamile bayanları kedilerden ve diğer hayvanlardan uzaklaştırır.

Toksoplazma ne gibi zararlara yol açar?

Bu parazit aralarında insanların da yer aldığı birçok canlıda enfeksiyona yol açar. Kedilerin suçlu görülmesinin sebebi ise bu parazitin dişisi ve erkeği yalnızca kedilerin bağırsağında bir araya gelerek üreyebiliyor olmasıdır.

Toksoplazma parazitleri insanlara hangi yollarla bulaşır ve belirtileri nelerdir?

Kedinin dışkısı ile dışarı atılan bu parazitler dış dünyada 24 saat geçirdikten sonra bulaşıcı olmaktadırlar. Dışarı atılan bu parazitler diğer canlılara sindirim yoluyla bulaşır. Etini yediğimiz koyun, keçi, inek gibi hayvanlar otlaklardan bu paraziti vücutlarına aldıklarında parazit bu hayvanların sindirim sistemine geçer. İnsanlar da bu hayvanların etini tüketirken tam pişirmezlerse parazit insanlara da bulaşmış olur. Hangi hayvanın nerede otladığını ve hangi şartlarda soframıza geldiğini bilmek tabi ki mümkün değil. Otlaklarda ve meralarda bu paraziti vücuduna almış olan onlarca hayvan olabilir. Bu yüzden ne olursa olsun yediğimiz etin iyice pişmiş olduğundan emin olmak gerekir.

Bir başka bulaşma yolu ise toksoplazmanın bulunduğu toprakla temas eden bir besini örneğin meyveyi iyice yıkamadan yemektir. Bu nedenle meyve ve sebzeleri dikkatlice, bol suyla yıkamak gerekir. Yıkamadan yenilen meyve ve sebzeler bunun dışında birçok rahatsızlığa da yol açabilir.

Halsizlik, yorgunluk, hafif eklem ve kas ağrıları gibi belirtileri olan toksoplazma çoğu insanda ağır olmayan soğuk algınlığı gibi atlatılabilir.

Toksoplazma parazitinin varlığını nasıl anlarız? Tanı koymak için neler yapılmaktadır?

Vücudumuz içine giren tüm parazitlere karşı antikor üretecek şekilde planlanmıştır. Hasta üzerinde yukarıda saydığımız belirtilerin görülmesi üzerine oluşan şikâyetlerden yola çıkarak toksoplazma kendisine karşı oluşturulan kandaki bu antikorların varlığı sayesinde tanı konulan bir hastalıktır.

Hamilelikte toksoplazma görülmesi nelere yol açar ve bebeğe de bulaşması mümkün müdür?

Hamilelik esnasında toksoplazmaya yakalanan anne adaylarının %30 veya %40 kadarı hastalığı bebeklerine geçirirler.

Annedeki enfeksiyonun bebeğe geçmesi gebeliğin kaçıncı haftada olduğuyla ilgilidir. İlk üç aylık döneme nazaran son üç aylık dönemde bebeğe enfeksiyon geçme riski oldukça fazladır.

Hamilelik sırasında anne adayında toksoplazma görülürse bebekte de toksoplazma görüleceği anlamını taşımaz. Ultrason ile bebek takip edilir ve gebeliğin 4. Veya 5. Haftalarında bebeğin kordonundan alınacak kan ile kesin sonuca varılır. Gebelik yoksa enfeksiyon genelde antibiyotiklerle tedavi edilir. Fakat eğer gebelik söz konusu ise antibiyotik kullanılıp kullanılamayacağı tartışılır. Genel olarak gebelik süresince anne adayına antibiyotik önerilmez. Eğer bebekte ciddi sorunlar görülürse gebeliğin sonlandırılması önerilir. Günümüzde nadiren de olsa görülmektedir. Bu nedenle anne olmayı düşünen kadınlar ve gebe anne adaylarının oldukça dikkatli ve özenli olması gerekmektedir.

Toksoplazmaya yakalanmamak için neler yapılmalıdır?

Toksoplazma özellikle hamilelik sürecinde büyük risk taşımaktadır. Bunun önüne geçebilmek için bir takım önlemler alınabilir. Bunlardan bazıları;

Prof. Dr. Cem Fıçıcıoğlu

Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı.

Yazının devamı...

Açıklanamayan Kısırlık ve Tedavi Yöntemleri

Kısırlık, bir çiftin gebelik elde etme kapasitesinin toplumun genel ortalamasının altında olmasıdır. Kısırlık tanısı almış çiftlerin yaklaşık %15-30’unun açıklanamayan grupta yer aldığı görülür. Korunmasız düzenli ilişkiye rağmen bir yıl içinde gebelik elde edememiş (kadın yaşı >35 ise 6 ay) çiftlere yapılan tüm temel kısırlık testleri normal sınırlarda saptandığında açıklanamayan kısırlık tanısı konur.

Temel testler ile düzenli yumurtlama, sperm üretimi, rahim içinin normal olduğu ve tüplerin açık olduğu kanıtlanmalıdır.

Fiziksel bir engeli bulunmayan ve haftada 2-3 kez korunmasız düzenli cinsel ilişkide bulunan bir çift bir yıl içerisinde gebelik elde edemiyorsa temel kısırlık araştırmaları yapılmalıdır. Bunlar erkekte semen analizi; kadında ise yumurtlama tayini için bazal vücut ısısı izlemi, ultrason ile yumurta takibi, adetin 20-22. günleri arasında yapılmış serum progesteron düzeyi, beklenen adetten 2 gün öncesinde rahim içi günleme için örnek alınması, tüplerin açıklığının ve rahim duvarının değerlendirilmesi için histerosalpingografi (HSG), histerosonografidir.

Günümüzde artık rutin laparoskopi tanı için kesin gerekli değildir. Laparoskopinin tubal-
peritoneal faktör şüphesi olan veya HSG anormal olan vakalarda tercih edilmesi uygundur.

Açıklanamayan kısırlık tedavisi

Açıklanamayan kısırlıkta gebe kalmayı bozan faktörler standart testlerle açığa çıkartılamadığı için, düzeltilebilir bir bozukluk olmaması nedeniyle tedavide tecrübeye dayanan genel uygulamalar tercih edilmektedir. Tek bir tedavi protokolü bulunmamaktadır. Tedavinin değerlendirilmesi de zordur.

Kısa süreli kısırlığı olan genç kadınlara beklemeleri önerilebilir. Çift iki yıl ve üzeri bir sürede gebe kalamamışsa ve kadın yaşı 35’in üzerinde ise hemen tedaviye başlanmalıdır.

Açıklanamayan kısırlıkta yumurtlama tedavisi

Öncelikle yumurtlama tedavisi, daha sonra aşılama, en son olarak ta yardımcı üreme teknikleri (tüp bebek) tercih edilmektedir. Ucuz ve pratik olması nedeniyle tedavide ilk seçenek klomifen sitrat ile yumurtlamadır.

Aşılama takipleri için klink etkinliği en yüksek süperovulasyon yöntemi gonadotropinlerle uyarımdır.

Yardımcı üreme teknikleri (tüp bebek vs.) en yüksek gebelik başarısı sağlayan tedavi seçeneğidir. Ancak tedaviye önce basit yöntemlerle başlanarak en son tercih edilmelidir. Sonuç olarak açıklanamayan kısırlık olgularının tedavisi kişiselleştirilmelidir: kadın yaşı, kısırlık süresi, geçirilmiş tedaviler, maliyet ve riskler önemli belirleyicilerdir. Tek başına klomifen sitrat veya aşılamanın tedavide yeri yoktur. Klomifen sitrat ve aşılama sonrasında

İVF (tüp bebek) seçeneği gebelik oranları, maliyet-yarar oranları ve gebeliğe daha kısa sürede ulaşılması yönünden daha etkili olduğu gösterilmiştir. Genel olarak açıklanmayan kısırlık için gebelik beklentisi oldukça olumludur.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.