Her Ateşte İlaca Sarılmayın
Cumartesi günü Kuzey bir günlüğüne şehir dışındaydı. Can ile güzel bir gün geçiriyorduk. Oyun oynadık, annemlerle chat yaptık ve beraberce evi batırarak güllaç tatlısı hazırladık. Herşey çok güzeldi. Ta ki akşam sularında gözlerinin hafifçe baygın baktığını görene kadar. Zaten son bir saattir anlayamadığım bir biçimde çok sakinleşmişti. Kucaklayıp, yüzüne dudaklarımı değdirdim. Alev alev yanıyordu. Hemen dereceyi kapıp ölçtüm. 39'u gösteriyordu. Kuzey’i aradım ve durumdan haberdar ettim. Birkaç gündür bir burun akıntısı ve nadir hapşırma dışında sağlığı ve neşesi yerinde olan çocuk, tüm şiddetiyle hastalanmak için babanın uzakta olduğu günü bulmuştu. Bu Murphy Kanunu değilse neydi?
Can bugüne kadar öyle şiddetli bir şekilde hiç ateşlenmedi. Bu iyi birşey mi? kötü birşey mi? bilemiyordum. Ancak şunu anlıyorum ki ateşli çocuk konusunda tecrübesizdim. İşin garibi ateşi yükseldikçe bizimkine bir iyilik hali geldi. Uyku saati olmadığı halde yatağa yatmalar, bana tatlı tatlı gülümsemeler, yüzümü okşamalar… İnanın içim acıdı. Refleks olarak ilk yaptığım şey çocuk formülü olan bir ateş düşürücü ilaçtan vermek ve elbiselerini soymaktı. Bir de uyumaması için elimden geleni yapmaya çalıştım. Ona kitap okudum, kitabın resimlerine beraberce baktık. İlacın etkisini göstermesiyle ateşi 38 civarına düştü. Neredeyse 10 dakikada bir ölçtüm. Sonrasında 38 ile 39 arasında inip-çıkmaya devam etti. Bu arada “Keşke Kuzey yanımda olsaydı. Tekrar yükselirse ben ne yaparım?” diye düşünüyordum. En kötü ihtimalle arabası olan bir arkadaşımızı ya da ambülansı çağıracak ve hastaneye gidecektim.
Bir yandan da sürekli farklı bir derece verdiği için termometreye sövüyordum. Klasik termometreleri okumak bana çok zor geliyor. O nedenle alından ölçen dijital bir termometre aldık. Ancak popodan ya da koltuk altından ölçen versiyonlarına kıyasla, alından ölçen termometreler daha az hassas olduğunu biliyorum. Ateş daha yüksekken, daha düşük gösterebiliyor. “Ya aslında ateşi daha yüksekse diye düşünüp, kendime kızdım.”
Biraz sonra Can süt istedi. Süt istemesi uykuya hazır olduğunun işareti. Bir yanda ateş nedeniyle uyumak isteyen bir çocuk, diğer yanda ateşliyken uyumasının doğru olup olmayacağını düşünen bir anne. Emin olamadığım için internete koştum. Google’a yazdığım cümle: “Ateşli çocuğun uyumasına izin verilir mi?” Sonuç: Birden fazla bilimsel kaynakta ateşli çocuğun uyumasının normal olduğu ve uyumasına izin verilmesi gerektiğiydi… Biraz rahatlayarak Can’ın sütünü hazırladım. Daha çok sıcaklamasını engellemek için pijamalarını soyup, onu atlet ve bezle bıraktım. Sütünü içip, 10 dakika içinde derin bir uykuya daldı. Ateşi 38 dereceydi.
Ateş konusundaki bilgi eksikliğimi fark ettiğimden derhal araştırmaya başladım. Öğrendiğim (ve biraz sonra aşağıda sizinle de paylaşacağım) bilgiler ateş konusunda bugüne kadar bildiklerimi tamamen değiştirdi. Pek çok şeyi yanlış bildiğimi, yanlış uyguladığımı ya da yanlış uygulamak üzere olduğumu fark ettim.
Bir müddet sonra Kuzey eve geldi. Öğrendiklerimi ve yaptıklarımı onunla kısaca paylaştım. Ancak Kuzey yol yorgunu olduğundan, o dakikalarda Can uyuduğundan ve ateşi normal sınırlar içinde olduğundan, konu üzerinde fazla konuşamadan yattık. Can gece uyanıp yanımıza gelmek istedi. İzin verdik. Ancak yatağa yattığında yine çok sıcak olduğunu hissettim. Ölçümler 39'u gösteriyordu. Yaklaşık bir saat kadar sonra bir çığlıkla uyandı. Sanki vücudundan atmak istediği birşey varmış gibi bedenini dışa doğru küçük elleriyle sıvazlıyor ve bariz bir şekilde titriyordu. Sanırım sıcağın etkisiyle kötü bir rüya görmüştü. Zaten son zamanlarda geceleri “Bee-bee! (Can’ın dilinde böcek)” diye uyandığı oluyordu. Işıkları açıp odada böcek olmadığına ikna ettikten sonra uyuyordu. Ancak hastalığı nedeniyle üzülmüş ve etkilenmiş olduğumuz için bunu “ateş nedeniyle halüsinasyon gördüğü” şeklinde yorumladık ve apar topar acile gitmek üzere dışarıya çıktık.
Dışarının soğuk havası yüzüne çarptığında Can’ın çok hoşuna gitti. Gülümsemeye başladı. Gezmeye gittiğimizi düşünüyordu. Bugün öğrendiğim bilgiler ışığında durumunda muhtemelen acile gitmemizi gerektirecek bir durum olmadığını Kuzey’le paylaştım. Ancak bu durum ilk kez başımıza geldiğinden, ortak kararımız yine de bir doktor görüşü almak oldu. Açıkçası geçtiğimiz haftalardaki Meksika tatilimizden bilmediğimiz bir enfeksiyon kapmış olabileceğinden endişeleniyorduk. Zaten bundan 2 gün önce öğle saatlerinde yuvadan öğretmeninin aramasıyla eve getirmiştik. Öğretmen çiş yaparken ağladığını ve sık tuvalete çıktığını söylemişti. Ardından doktora götürdük ve idrar tahlili yapıldı. Amerika’da bir tahlil yapıldığında sadece sonuçları olumsuzsa arayıp size bilgi veriyorlar. Doktordan aramadıkları için sorun olmadığını düşünmüştük. Acaba idrar tahlilinde bir sorun ya da atladıkları başka bir enfeksiyon olabilir miydi?
Acile vardığımızda ilk olarak ateşi ölçüldü. Yine yüksek çıktı. Muayene edildi. Tatili ve hafta içinde yuvada yaşadığımız tabloyu anlattık. Acil doktoru da idrar tahlili istedi. Tahlil hemen yapıldı ve sonucu alındı. Temiz çıktı. Ateş düşürücü ilaç verildi. Muhtemelen ciddi birşey olmadığı, soğuk algınlığı olabileceği, 3-4 gün içinde iyileşeceği söylendi. Çocuk ateşten rahatsız olursa ateş düşürücü ilaç verebileceğimizi, ancak bu tabloda çok da gerekli olmayacağı söylendi. Can’ı hafif giydirmemiz ve bol sıvı vermemiz önerildi. Hangi durumlarda acile geri gelmemiz gerektiği açıklandı. O akşamdan sonra Can’a bir daha ateş düşürücü vermek zorunda kalmadık. Şu anda sağlığı yerinde.
Bizi korkutan bu vakadan sonra ateş konusunda yaptığım ve doktordan da teyidini aldığım araştırmaların sonucu şöyle:
Günlük hayatta vücudumuz pek çok hastalık yapan virüs ve bakteriyle karşılaşır. Çoğu durumda bağışıklık sistemimiz bunları yener. Ancak kimi zaman bağışıklık sisteminin ilk koruması yeterli olmayınca vücut bu virüs ve bakterileri yok etmek için sıcaklığını yükseltmeye başlar. Ateş bu şekilde ortaya çıkar. Çoğu bakteriler 38–39.5°C ve virusler 40–41ºC aralığında ölür. Bu sistem şöyle çalışır:
Beyin vücut sıcaklığını dış ortam sıcaklığından daha yüksek bir sıcaklığa ayarlar. Kan damarları deriden ısı kaybını engellemek için büzüşür. Ortam soğuk geldiğinden, kişi üşümeye başlar. Ardından beyin, kasların kasılması için emir verir. Kaslar hareket etmeye başladığında vücut ısı üretir. Vücut ısısı yükseldikçe (ateş çıktıkça) titreme azalır. Bu arada vücut -varsa- virüs ya da bakteriyle savaşır.
Pek çok hastalık ateş yapabilir. Bu hastalıklardan bazıları sıklıkla gözükür, bazıları orta sıklıkta gözükür, bazıları da nadiren gözükür.
Sıklıkla Soğuk algınlığı ve grip gibi üst solunum yolu enfeksiyonları ve yaz aylarında sıcak çarpması ateşe en çok yol açan rahatsızlıklardandır.
Orta sıklıkta Bazı aşılar çocuklarda ateş yapabilir. Bunları doktorunuz size bildirecektir. Anjin, orta kulak iltihabı, kızamık, ishal ve idrar yolu enfeksiyonu da ateş yapabilir.
Nadiren Zatürre, menenjit, tüberküloz gibi ciddi enfeksiyonlar ateşin nedeni olabilir. Uzun süren ve nedeni bulunamayan ateşlerde romatizmal hastalıklar, bağışıklık sistemi hastalıkları, lösemi, lenfoma da araştırılabilir.
Havale, beynin vücut ısısını düzenleyen merkezinin aşırı derecede ısınmasıyla, beynin kas hareketlerini kontrol eden kısmının vücutta normal dışı bir hareketlenme oluşturmasına denir. Bu sistem şöyle çalışır:
Mikrop veya toksik maddelerin beyni uyarmasıyla vücudumuzda bir ısı oluşur. Vücutta ısının yükselmesiyle birlikte dokuların oksijene duyduğu ihtiyaç artar. Bunu karşılayabilmek için kalbin ve solunumun hızlanması gerekir. Eğer ateş hızlı yükselir ve vücut bu yükselişe ayak uydurarak kalbi ve solunumu hızlandıramazsa beyin, gelen oksijeni yeterli bulmaz, tasarruflu çalışmak ve fazla oksijen tüketmemek için de vücut ile olan irtibatını keser ve havale ortaya çıkar.
Havale 38.9°C’nin üzerindeki ateşlerde ortaya çıkabilir. Ancak ateş her 38.9°C’nin üzerine yükseldiğinde havale oluşmaz. Ateşi yükselen çocukların sadece %4'ü havale geçirebilir.
Havale geçiren bir kişinin vücudu/elleri/ayakları ya da sadece başı istem dışı ve şiddetli bir şekilde sallanır. Gözleri arkaya doğru kayabilir ya da uzakta sabit bir noktaya takılıp kalabilir. Ağızdan köpük gelebilir, kusabilir. Havale genelde 1-5 dakika sürer. Ardından kısa bir süre baygınlık oluşabilir. Kişi uyanınca kafası karışmış, yorgun ya da uykulu olabilir.
Ülkemizde yüksek ateş denilince akla ilk olarak havale gelmekte, beyinde ve vücutta kalıcı bir rahatsızlık bırakabileceği, epilepsiye yol açabileceği endişesiyle havaleden korkulmaktadır.
Havale geçiren bir çocuğun gösterdiği belirtiler ebeveynlerini çok korkutabilir. Ancak havale genelde 5 dakika içinde sona erer ve kalıcı bir hasar bırakmaz. Bir kez havale geçiren çocukların büyük çoğunluğu ileriki dönemlerde beyin hasarı, gelişim geriliği, öğrenme bozukluğu ya da ateşsiz havale geçirmek konusunda daha büyük bir risk altına girmez. Havaleler çoğunlukla 5 yaşından sonra tekrarlanmaz.
Havale geçiren bir çocuğun çoğunlukla hastaneye yatılı olarak tedavi olmasına, röntgen ya da beyin dalgaları testi yaptırmasına gerek yoktur. Pek çok durumda havalenin nedeninin anlaşılması için çocuk doktorunu görmesi yeterlidir.
Aşağıdaki durumlarda ikinci bir havale geçirme riski artar.
Havale kimi zaman epilepsiyle karıştırılır. Epilepsi vücutta kriz oluşturarak, değişik düşünsel ve fiziksel fonksiyonları etkileyen bir medikal durumdur. Her havale geçiren çocuk epilepsi olacak diye bir koşul yoktur. Ancak daha önce havale geçirmiş bir çocuğun ileride epilepsi olma riski çok az olmakla beraber (%2-%4) artar.
Ateş ebeveynlerin en çok endişelendiği ve doktora başvurduğu durumlardandır. Ateş konusunda halk arasında doğru olduğu düşünülen pek çok mit (efsane) dolaşır. Ancak gerçek bilgiler çok farklıdır.
GERÇEK: Çocuklar birden fazla sebeple sıcaklayabilirler. Örneğin aktif bir şekilde oynamak, ağlamak, yataktan yeni kalkmış olmak, sıcak bir günde dışarıda olmak gibi sebeplerle tenleri ısınabilir. Tenin ısınmasına yol açan bu gibi durumlar sona erdiğinde 10-20 dakika içerisinde tenleri normal sıcaklığına döner. Bu gibi sebepler elendiğinde, tenleri sıcak olan ve hasta gibi gözüken çocukların %80'i ateşlidir. Sıcaklığı elle ya da dudakla hissetmeniz yeterli değildir, emin olmak için mutlaka termometreyle ateşini ölçün. Termometre tiplerine göre ateş olarak kabul edilecek dereceler şöyledir:
GERÇEK: Ateş vücutta olan enfeksiyonla savaşmak için vücudun doğal bir savunma mekanizmasıdır. Ateş vücudun savunma mekanizmasını harekete geçirerek enfeksiyonla savaşmasına yardımcı olur. 37.8° – 40° C arasındaki normal olarak kabul edilecek ateş hasta çocuklar için iyidir. Bu, vücudun savunma mekanizmasının çalıştığı anlamına gelir.
GERÇEK: Enfeksiyonlardan kaynaklanan ateş beyin hasarına sebep olmaz. Sadece 42° C’nin üzerindeki vücut ısısı beyin hasarı yaratabilir. Vücut ısısı bu sıcaklığa ancak nadiren ulaşır. Örnek: Çok sıcak bir havada pencereleri kapalı bir arabada çocuğun bırakılması
GERÇEK: Ateş çocukta rahatsızlık yaratıyorsa ilaçla tedavi edilebilir. Çoğunlukla 39° ya da 39.5° C üzerine çıkmadığı sürece rahatsızlık yaratmaz.
GERÇEK: Bu görüş yanlıştır. Beyinde doğal bir termostat vardır. Bu nedenle enfeksiyon nedeniyle oluşan ateşler 39.5°- 40° C aralığında seyreder ve nadiren 40.6° – 41.1° C aralığına yükselir. 40.6° – 41.1° C aralığı yüksek ateş olarak tanımlansa da, zararsızdır.
GERÇEK: İlaç verildiği zaman ateş genellikle 1° ya da 1.5° C düşer.
GERÇEK: Ateş düşürücü ilaç verilmesine rağmen ateş düşmüyorsa, bunun nedeni vücuttaki bir virüs ya da bakteriden kaynaklanıyor olmasıdır. Yoksa ciddi bir rahatsızlık olup olmadığını göstermez. Ateşle beraber çocuğun genel tablosu da takip edilmelidir. Eğer çocuk çok hasta görünüyor ve davranıyorsa sebebinin ciddi bir hastalık olma ihtimali daha yüksektir.
GERÇEK: Çoğu viral enfeksiyonda ateş normal olarak 2-3 gün sürer. Dolayısıyla ilk ateş düşürücü ilaçtan sonra ateş biraz düşse bile, ilacın etkisi geçince tekrar yükselebilir. Ateş ancak çocuğun vücudu virüsü yenince tamamen düşer. Bu da genellikle rahatsızlığın 4. gününe denk gelir.
GERÇEK: Dereceden daha çok çocuğun nasıl göründüğü ve davrandığı daha önemlidir.
Sevgiler,
Tanla
Diğer yazılarım için>> BebekveBen.com
Facebook>> Bebek ve Ben
Twitter>> @Bebek_ve_Ben
Pinterest>> bebekveben
| HealthyChildren.org |FamilyDoctor.org | Dr.Kadir Tuğcu
Önemli not: Bu blogdaki yazılar şahsi tecrübelerimden oluşmaktadır. Doktor veya tıbbi ehliyete sahip başka bir kişinin tavsiyesi niteliğinde değildir. Lütfen sağlık konularında karar vermeden önce sağduyunuzu dinleyin ve doktorunuza danışın.