SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Öfkeyi Kontrol Etmenin 5 Yolu

Öfke, üzülmek gülmek, ağlamak kadar insani bir duygudur. Yalnızca kontrolden çıktığı zaman yıkıcı bir etkiye sahip olan öfke, çevrede ve kişilerde kalıcı etkilere sebep olabiliyor.

Dr. Charles Spielberger, öfkenin genellikle dışa vurulamayan, gerçek duyguların birikimi sonucu kişide patlama etkisi yarattığını söylüyor. Yaşamımız gereği gerek iş gerek özel hayat ve çevresel bazı faktörlerden dolayı sık sık öfkelenebiliyoruz. Bizim amacımız öfkeyi tamamen yok etmek değil onu kontrol altında tutabilmek. Eğer öfkemizi neyin tetiklediğini bulursak onun bizi tekrar etkilememesini sağlayabiliriz.

Gelelim öfkeyi kontrol etmenin 5 yoluna;

1) Diyaframdan soluk alın. Göğsünüzden aldığınız soluk sizi rahatlatmaz. Kendinizi telkin edecek sözlükleri tekrarlayın.''rahatla, umursama'' gibi. Hayal gücünüzle kendinizi rahat ve huzurlu hissettiğiniz yerlere gidin ve eğer gidebiliyorsanız yogaya gidin. Yoga kaslarınızı gevşetir ve yatışmanızı sağlar.

2) Öfkelendiğimiz zaman her şeyi felaketleştiririz. Bütün düşünceleri abartır, genelleştirir ve daha dramatik hale getiririz. Bu düşüncelerimizin yerini daha rasyonel düşüncelerin almasını sağlarsak duygularımızın değişmesini de sağlayabiliriz. Örneğin; ''Her şey mahvoldu, bu durumu asla düzeltemeyeceğim'' yerine ''Bu durum beni alt üst etti ama dünyanın sonu değil, öfkelenmem sorunu gözümde daha da büyütmeme sebep oluyor, sakinliğimi koruyup olayın çözümüne yönelik düşünmeliyim.'' diyebiliriz.

3) Öfke esnasında kişiler sonuca odaklanır ve hemen eyleme geçmek ister. Eğer öfkeliyken çok şiddetli bir tartışma içerisindeyseniz hemen eyleme geçmek yerine öncelikle karşınızdaki insanı sabırla ve yargılamadan dinleyin daha sonra söylemek istediklerinizi karşınızdaki insanı suçlamadan söyleyin. Sağlıklı ve yapıcı bir iletişim için sakinliğimizi korumak zorundayız aksi halde çözüm odaklı bir konuşma yapamadığımız gibi öfkemizi daha da şiddetli hale getirmemize sebep olabiliriz.

4) Çevrenizi değiştirin. Bazı durumlarda içinde bulunduğumuz ortam öfkemizi körükleyebiliyor. Eğer böyle durumlarda ortamdan 15 dakika kadar uzaklaşıp sakin kalmaya çalışırsanız, geriye dönüp öfkenizi karşınızdaki insana daha doğru şekilde ifade edebilirsiniz.

5) Alternatif düşünün. Genellikle trafik hepimizi öfkelendiren bir sorundur hele ki büyük şehirlerde, hatta hepimiz billiyoruz ki çoğu kişi öfkesine hakim olamayıp bu öfkeyi kavgayla sonlandırabiliyor. Böyle durumlara maruz kalmamak için hergün aynı yolu tercih etmek yerine yolunuzu değiştirip trafiğin daha sakin olduğu yerlere yönelebilirsiniz.Alternatif çözümler üretmek her zaman size iyi gelecektir.

Öfke sizi değil, siz öfkeyi kontrol edin!

Sevgilerimle

Uzm. Klinik Psikolog Gülçin Keskin

Mental Psikolojik Danışmanlık Merkezi

www.gulcinkeskin.com.tr

Mail:

Instagram: psk.gulcinkeskin

Yazının devamı...

Psikolojik Olarak Kendini Güçlü Hissetmenin 10 Yolu

Hayat akıp giderken hepimiz çeşitli zorluklarla mücadele ediyoruz. Kimimiz bu zorluklarla savaşırken olası bütün çözüm yollarını denerken, bir diğerimiz bu zorluğun sebebi olarak kendini suçlu hissediyor ve bir çıkmazın içine düşüyor. Gerek iş hayatımız gerek özel hayatımız günün birinde mutlaka sendeliyor ve biz böyle durumlarda her zaman güçlü kalmayı başaramıyoruz.

Şimdi size, bu yazımda psikolojik olarak kendimizi güçlü hissetmenin 10 yolundan bahsedeceğim.

1. Kendinize Güvenin; Sorunsuz bir hayat elbette ki mümkün değil. Hayatın bize getirdiği sorunlar karşısında bazen çaresiz hissedip içimize çekilebiliyoruz. Bu noktada yapmanız gereken, daha önce başınıza gelmiş sorunları düşünüp onlarla nasıl mücadele ettiğinizi ve o sorunu nasıl çözdüğünüzü hatırlamaktır. Bunu hatırlamak sizi cesaretlendirecek ve güncel sorununuzu çözmeniz için size yardımcı olacaktır. Sorunları hiçbir zaman göz ardı etmeyin. Bir kere başardıysanız bir kez daha başarabilirsiniz öyle değil mi?

2. Hayır Demeyi Öğrenin; Türk toplumunun gelenek ve göreneklerine göre hayır demek nezaketsizlik olarak düşünülebilir. Hayır diyemeyen çoğu kişi karşısındaki insanı kırmaktan korktuğu için istemediği birşeye evet demekte. Durum böyle olunca kişi kendisini özgüvensiz ve mutsuz hissetmekte. Fikirlerinizi daima açık yüreklilikle ifade edin. İstemediğiniz birşeyi yapmanız sizi mutlu etmez, siz mutlu olmazsanız bir başkasınıda mutlu edemezsiniz zaten.

3.Değişime Açık Olun; Güçlü olmanın ilk koşullarından biride insanın kendine esnek olmasıdır. Farklı yönlerinizi keşfetmeyi deneyin. Değişimden korkmayın. Değişmeye başladığınızda ve kendinizde farkettiğiniz özelliklerinizi sevdiğinizde kendinizi daha güçlü ve daha özgüvenli hissedeceksiniz. Unutmayın, değişmeyen insan gelişmeyen insandır.

4. Pozitif Olun; Sizde bir olay karşısında sadece o olayın negatif yönlerini görenlerden misiniz? Peki, aslında bizi üzen şeylerin olaylar değil olaylara verdiğimiz değer olduğunu söylesem yine olayları sadece negatif mi değerlendirirdiniz? Olaylara bakış açınızı değiştirin. Bir olayın sadece negatif yönlerini değil, size kazandırdıklarını ve size öğrettiklerinide düşünün.

5.Uyku Düzeninize Özen Gösterin; Güzel bir gün geçirmenin, kaliteli zaman geçirmenin hatta hayattaki birçok şeyin güzel gitmesi için zihnimizin bunlara açık olması gerekir. O yüzden uyku düzeninize özen gösterin aksi halde iş hayatınızda dahil olmak üzere hayatınızdaki birçok şey bu durumdan olumsuz etkilenir.

6. Affedin ve Unutun; Bir insana sürekli olarak nefret duymak size iyi gelmeyecektir. Çünkü bu, o kişiyi zihninizden atamadığınız ve aslında zihninizde sürekli olarak onunla kavga ettiğiniz anlamına gelir. Hayatınıza negatif etkisi olan insanları affedin, onları geçmişte bırakın ve geleceğin önündeki o engeli hayatınızdan çıkarın.

7. Fiziksel Olarak Güçlü Olun; Güçlü bir beden, güçlü bir zihinde demektir aslında. Bu yüzden eğer kendinizi ruhsal olarakta iyi hissetmek istiyorsanız önce beden sağlığınıza özen göstermeli, sağlıklı gıdalar tüketmeli ve su tüketiminize özen göstermelisiniz. Her gün egzersiz yapmalı ve vücudunuzu diri tutmalısınız.

8. Geri Adım Atmayın; Fikirleriniz karşısında dimdik durun. Bazı insanlar fikirlerinizi desteklemeyecek, ve doğru bulmayacak. Siz bütün bunlara rağmen fikirlerinize karşı sadık olun. Güçlü olmak size güçsüz hissettirmeye çalışanlara rağmen güçlü kalabilmektir.

9. Kendinize Karşı Daima Dürüst Olun; Bazen gerçekler bize korkutucu gelebilir, bu yüzden onları kabul edip çözmek yerine onlardan kaçmayı deneyebiliriz ama bir türlü başarılı olamayız. Gerçeklerden kaçmak maalesef ki onların yok olmasını sağlamaz. O yüzden bir an önce gerçeklerle yüzleşin ve onlarla baş etmek için güzel bir strateji belirleyin.

10. Hedefler Belirleyin; Hedefler koymak, onlar için mücade etmek ve onları başarmak kendini güçlü hissetmenin en güzel yoludur. Burada bahsettiğim kocaman hedefler değil, başarabileceğiniz küçük hedefler. Onlara ulaştıkça motivasyonunuz artacak ve yeni hedefler belirlemeye başlayacaksınız. Başarızda olabilirsiniz, bu hiç denememekten çok daha iyidir. Asla vazgeçmeyin, başarmak için farklı yollar keşfedin ve kendinizi geliştirin.


Uzm. Klinik Psikolog Gülçin Keskin

Mental Psikolojik Danışmanlık Merkezi

www.gulcinkeskin.com.tr

Mail:

Instagram: psk.gulcinkeskin

Yazının devamı...

Kötü Giden İlişkiyi Kurtarmanın 9 Yolu

İlişkilerde ya da evlilikler de zaman uzadıkça bazı çatışmalar meydana gelir. Kişiler birbirini yanlış anlamaya başlar, bazı olumsuz tutum ve davranışlar sergilerler. Elbette ki her ilişkide belli dönemler bu sorunlar görülebilir ama asıl sorun bu değil tabii ki. Kişiler ilişkide bu noktaya geldiği zaman ne yapacaklarını çoğunlukla bilmezler. Çoğu zaman suçu kabul etmeme, daima karşıdakini suçlama, haklı çıkmaya çalışma ve öfkelenme görülür. Şimdi size 9 madde ile kötü giden bir ilişkiyi tekrardan nasıl güzel bir hale getirebiliriz onu anlatacağım.

1. Sorunlarınızı açıkça konuşun: Kişiler genellikle sorunu çözmeye yönelik pek konuşmaz. Hep sorun üzerine konuşur ve çatışmayı büyütür. Sorunu göz ardı etmeyin, üzerini kapatmayın. Aksine bütün sorunlarınızı tek tek masaya yatırın ve çözüm için ne yapabilirsiniz, ortak bir yol belirleyin.

2. Partnerinizi olduğu gibi kabul edin: Kişiyi kendi istemediği sürece kimse değiştiremez. Bundan dolayıdır ki onun üzerinde otorite kurmaya çalışmayın, baskıcı bir tutum sergilemeyin. Partnerinizi bunaltmadan onu olduğu gibi kabul ederek, ilgi gösterin.

3. Partnerinizden somut isteklerde bulunun: ‘’Benimle hiç ilgilenmiyorsun!’’değil. ‘’Bugün işten çıktıktan sonra benimle yarım saat ilgilenmeni, bana sarılmanı istiyorum’’deyin.

4. Geçmişi sürekli gündeme getirmeyin: Bu ilişkiniz için yapacağınız en büyük kötülük olur. Çünkü geçmişi sürekli gündeme getirmek o gün olanı değiştirmediği gibi kişiyi öfkelendirir ve daha büyük çatışmalara sebep olur. O yüzden geçmişteki hataları bağışlayın, kendi hatalarınızı kabul edin ve tamamen bugüne odaklanın.

5. Cinsel yaşamınızı renklendirin: Tensel temasınızı arttırın. Partnerinizle aşk oyunları oynayın. Durduk yere ona erotik mesajlar atın, televizyon izlerken birden onu öpün, cinsel yaşamınıza değişik fantezileri dahil edin.

6. Olumluya odaklanın: Partnerinizin sürekli olumsuz yönlerinizi dile getirmeyin, onun olumlu yönlerini takdir edin. Onunla iletişim kurarken olumlu kelimeler seçin ve gülümsemeyi ihmal etmeyin.

7. Birlikte daha çok zaman geçirin: Kaliteli zaman kaliteli bir ilişkinin olmazsa olmazıdır. Birlikte yapmaktan mutlu olduğunuz şeyleri daha sık yapın. Hatırladığınızda mutluluk duyacağınız daha çok anı biriktirin.

8. Sana değer veriyorum: Bunu partnerinize sık sık hatırlatın. Onun fikirlerine saygı duyun, onu onaylayın, takdir edin, yanında olduğunuzu hissettirin, onu dinleyin. Son olarak onu asla başkalarıyla kıyaslamayın.

9. Onun bireysel alanına müdahale etmeyin: Yalnız kalmak istediğinde onu bunaltmayın. Arkadaşlarıyla vakit geçirmesine ve bireysel olarak yapmak istediği şeylere müsaade edin. İkinizin de özel alanları olsun.

Uzm. Klinik Psikolog Gülçin Keskin

Mental Psikolojik Danışmanlık Merkezi

www.gulcinkeskin.com.tr

Mail:

Instagram: psk.gulcinkeskin

Yazının devamı...

Mastürbasyonun Yararları ve Zararları Nelerdir?

Mastürbasyon nedir?

Mastürbasyon kişilerin tek başlarına yaptığı, bunu yaparken partnerine ihtiyaç duymadığı ve istemli olarak kendi kendilerini uyardıkları eylemler bütünüdür. Mastürbasyon kişinin işlevselliğini olumsuz etkilemiyorsa ve seksüel ilişkisine bir zarar vermiyorsa zararsızdır.

Eğer kişinin partneri varsa ve bu mastürbasyon partnerine olan ilgisini ve arzusunu olumsuz etkiliyorsa bu noktada zararlıdır diyebiliriz.

Şimdi mastürbasyonun hem faydalarından hem de zararlarından bahsetmek istiyorum.

Mastürbasyonun Zararları Nelerdir?

1. Mastürbasyon erken boşalmaya neden olabiliyor.

2. Aşırı mastürbasyon hafızayı zayıflatır ve dikkat bozukluğuna, unutkanlığa neden olur.

3. Mastürbasyonda hayal edilen fanteziler kişinin gerçek hayatındaki ilişkisinde aynı olmadığında kişinin mutsuz olmasına ve ilişkinin bozulmasına sebep olabilir.

4. Sık yapılan mastürbasyonlar kişide aşağılık kompleksi, dalgınlık ve üzüntüye sebep olabilir.

5. Mastürbasyonla boşalmaya alışmış kişiler evliliklerinde de cinsel birliktelik yerine mastürbasyonu tercih edebilirler. Bu durumdan evlilikleri olumsuz etkilenir ve çatışmalar meydana gelir.

Mastürbasyonun Faydaları Nelerdir?

1. Mastürbasyon stres seviyenizi düşürür ve gevşemenizi sağlar.

2. Ağrılarınızı yatıştırır. Özellikle baş ağrılarında ve adet dönemi ağrılarında rahatlama sağladığı ve kramplara, kas gerginliklerine iyi geldiği belirtiliyor.

3. Mastürbasyon pelvik kaslarınızı güçlendiriyor. Bir nevi kegel egzersiziyle aynı görevi görüyor. Hapşırdığınızda ve öksürdüğünüzde idrar kaçırmanızı önlüyor.

4. Kadınlarda enfeksiyonların önlenmesine yardımcı oluyor.

5. Erkeklerde erektil disfonksiyona yardımcı oluyor. Yani kişi penetratif ilişkide daha uzun kalabiliyor.

6. Orgazm sayesinde salgılanan endorfin sayesinde uyku kaliteniz artıyor.

7. Bedeninizi tanımanıza ve nelerden hoşlandığınıza yardımcı oluyor. Bu sayede partnerinizle yaşayacağınız ilişkinin kalitesini arttırıyor.

Uzman Klinik Psikolog Gülçin Keskin

www.gulcinkeskin.com.tr

Mail:

Instagram: psk.gulcinkeskin

Yazının devamı...

Filofobik misiniz?

Hemen hemen dünyada herkesin hayali olan o büyük aşk bazen bazıları için oldukça korkutucu olabiliyor. Bu kişiler aşık olmaktan korkuyor ve endişeye kapılıyor. Kişinin yaşadığı bu duruma filofobi deniyor. Filofobik olan bu kişiler diğeriyle sevgi dolu bir bağ kurmaktan kaçınırlar hatta gerekirse bunun için kendilerini toplumdan izole ederler. Peki buna sebep olan şey nedir ve belirtileri nelerdir?


Filofobinin Belirtileri

Bu kişiler aşık olmaktan ve bir ilişkiye başlayacak olmaktan aşırı derecede korkarlar.

Hislerini mümkün olduğunca bastırmaya çalışırlar.

Çiftlerin olduğu ortamlardan kaçınırlar. Sinemalar ve parklarda bulunmazlar.

Evlilikten kaçınırlar ve başkalarının düğün törenlerine katılmazlar.

Herhangi birine aşık olurum korkusuyla kendilerini toplumdan izole ederler.

Aşk ve romantizme dair bir şeyle karşı karşıya kaldıklarında baygınlık geçirebilirler.


Filofobinin Nedenleri

Kişinin daha önceki ilişkilerinde yaşamış olduğu travmatik olaylar kişinin aşktan korkmasına neden olabilir ya da bir başka kişinin ilişkisinde yaşadığı başarısızlığa şahit olmuş olması kişinin aşkla ilgili endişelenmesine neden olabilir.

Kültür de bu nedenlerden bir tanesidir. Hepimizin de bildiği gibi bazı kültürler de evlilik öncesi ilişki yaşamak kesinlikle ayıp ve günahtır ve böyle bir ilişki içerisine girdiklerinde cezalandırılırlar. Bu baskı insanlarda öfke ve korku yaratabilir.

Kişinin depresyonda olması da kişinin aşktan korkmasının sebeplerinden biridir. Depresyondaki kişinin özgüveni zedelenmiştir ve bir başkasıyla ilişki yaşama özgüvenini kendilerinde bulamazlar. Kendilerine güvenmezler ve kendilerini insanlardan izole ederler.

Bu kişiler ne zaman bir psikologa başvurmalılar?

Eğer yukarıda bahsetmiş olduğum belirtiler 6 aydan fazla sürdüyse ve rutin hayatınızı bozuyorsa bir psikologdan destek almalısınız.

Uzman Klinik Psikolog Gülçin Keskin

Mental Psikolojik Danışmanlık Merkezi

www.gulcinkeskin.com.tr

Mail;

Instagram; psk.gulcinkeskin

Yazının devamı...

Cinsel Hayatınızı Etkileyen 6 Şaşırtıcı Faktör

Cinsellik sadece soyunup birleşmek değildir. Sizi cinselliğe hazırlayan birçok faktör vardır. Bu faktörler bazen cinsel hayatınızı çok olumlu etkilerken bazen de oldukça olumsuz etkilemektedir. Gelin hep birlikte bu faktörlerin neler olduğuna bir bakalım.

1. Yapılan araştırmalara göre romantik filmler kadınların cinsel dürtülerini arttırırken erkeklerin libidosunu düşürüyor. Erkekler bunun aksine tahrik olmak için erotik filmleri tercih ediyor.

2. Herkesin çekici bulduğu ve cinselliği arzuladığı bir tip vardır. Bu tip herkes için farklı olabilir. Bu kimisi için sarışın renkli gözlüdür, kimisi için esmer kahverengi gözlü. Fakat bilim adamlarının araştırmalarına göre erkeklerin bazı karakteristik özellikleri kadınların orgazm olmasını ve orgazmının daha uzun sürmesini oldukça olumlu etkiliyor. Erkeklerin gelir seviyesinin iyi olması, komik ve özgüvenli olması bu karakteristik özelliklerden bazıları.

3. Seks deneyimleriniz uyarılmanızı olumlu etkiliyor. Cinsellik libidoyla ilgili olduğu kadar insan zihniyle de alakalı olan bir durumdur. Bundan dolayı seks deneyimi olan kişiler uyaranlara daha çabuk tepki veriyor.

4. Seks sonrası sarılmak cinsellikte alınan hazzı arttırıyor! Siz cinsellikten sonra kalkıp hemen televizyon izlemeyi ya da başka şeyler yapmayı tercih edenlerden misiniz? Öyleyse şu araştırmaya hep birlikte bir göz atalım. 335 kişi üzerinde yapılan araştırmada seks sonrası sarılan ve temas kuran kişilerin daha mutlu bir ilişkileri olduğu ortaya çıktı. Üstelik bu kişilerin seks sonrası cinsel temasları ön sevişmelerinden daha uzun sürüyor.

5. Yoga yapmak cinsel tatmini arttırıyor! 40 kadın üzerinde yapılan araştırmada 12 haftalık bir yoga sürecinden sonra kadınların cinsel istediğin, lübrikasyonun, orgazmın ve cinsel tahrikin arttığı ortaya çıkmıştır.

6. Yapılan bir diğer araştırmada ise uzun soluklu ilişkilerde erkekler kadınların dış görünüşüne, diğer erkekler tarafından çekici bulunup bulunmadığına ve ne kadar çok erkek arkadaşının olduğuna göre değerlendiriyor. Bu araştırmaya göre erkekler diğer erkeklerin yarattığı tehlikeden korkuyor ve kadın için mücadele ediyor. Etrafında daha çok erkek çalışma arkadaşı olan kadınlar ise partnerleriyle daha çok seks yapıyor.

Uzm.Klinik Psikolog Gülçin Keskin
Mental Psikolojik Danışmanlık Merkezi
www.gulcinkeskin.com.tr
Mail: bilgi@gulcinkeskin.com.tr
Instagram; psk.gulcinkeskin
Kaynak; psikolojigazetesi

Yazının devamı...

Cinsel Hedonizm Nedir?

Hedonizm kelime anlamı olarak ‘’hazcılık, haz alma’’ anlamına gelir. Cinsel hedonizm ise yaşamın bütün anlamı cinsel hazdadır görüşünü savunur.

Cinsel hazza teslim olmuşluk bir davranış bozukluğudur. Hedonistler haz almayı her şeyden önce tutarlar ve sadece eğlenceye dayalı bir yaşam tarzları vardır. Cinsel hayatlarında da anlık zevkleri uzun vadeli mutluluklara tercih ederler.

Sınırsız cinselliği seçen hedonistler cinsel doyum eşiğini yükselttikleri için zamanla kokain almadan orgazm olamaz hale gelirler.

Cinsel beklentisi yükselen hedonistlerin aile bağları zayıftır, aile içinde çatışmalar ve parçalanmalar meydana gelir ve yüksek beklentilerine ulaşamadıklarında ümitsizlik, karamsarlık, öfke ve depresyon görülür. Bu kişilerin pornografiye uyuşturucuya ve aykırı cinsel eylemlere yönelimleri artar. Hazzın tatmin edilememesi durumunda da intiharlar sık görülür.

Hedonistler daima cinsel anlamda beğenilmek ve sevilmek isterler ve bunun için yaşarlar. Yasaklardan, toplumun dayatmalarınadan ve ahlaki kurallardan nefret ederler ayrıca bu kişiler ölüm gerçeğinden de korkarlar ve bunu düşünmemek için alkol ve keyif verici maddeler kullanırlar. Son derece bencildirler, sadece kendi menfaatlerini düşünürler. Kendi menfaatleri için her şeyi harcayabilirler. Narsisttirler. Övgü ile beslenir eleştiriye gelemezler. Çalışmayı sevmezler çünkü çalışmak zamandan ve cinsel hazdan alıp götüren şeylerdir. Bu kişiler evlenmekten kaçınırlar evlenseler de genellikle boşanırlar sorumluluk almayı sevmediklerinden çocuk sahibi olmazlar. Onlar için cinsel hayatı engelleyen her şey onların düşmanıdır.

Uzm.Klinik Psikolog Gülçin Keskin

Mental Psikolojik Danışmanlık Merkezi

Mail; bilgi@gulcinkeskin.com.tr

Instagram; psk.gulcinkeskin

www.gulcinkeskin.com.tr

Yazının devamı...

Erken Boşalma ve Türleri Nedir? Nedenleri Nelerdir?

Erken boşalma cinsel ilişki esnasında penisin vajina içerisinde 1 dakikadan az kalmasından sonra istemsiz olarak boşalması durumudur. Yani boşalmanın istenilen, arzu edilen zamandan önce olmasıdır. İstenmeyen bu durumun 6 aydan fazla sürmesi halinde bu duruma denetimsiz yani erken boşalma diyebiliriz. Hayatın bir döneminde her erkeğin başına gelebilecek bu durum normaldir. Eğer bu durum 6 aydan fazla olursa terapi şarttır ve cinsel terapi ile tedavisi mümkündür.

Erken Boşalmanın Türleri

Primer (Birincil) Erken Boşalma; Hayat boyu sorunun varlığı ile ilişkili bir durumdur.

Sekonder (İkincil) Erken Boşalma; Kişinin daha önceden erken boşalma sorunu yokken

sorunun daha sonradan ortaya çıkması durumudur.

Durumsal (Dönemsel) Erken Boşalma; Belli durumlara bağlı ya da partnere bağlı kişinin erken boşalması durumudur.

Erken Boşalmanın Nedenleri; Primer tip erken boşalma, kişilerin gençlik dönemlerinde ailelerinden gizli kaçamak yaptıkları mastürbasyonlar zamanla alışkanlık haline gelerek erken boşalmaya sebep olmaktadır. Bu durum özellikle cinselliğin konuşulmadığı, ayıp günah sayıldığı aile yapılarında ortaya çıkmaktadır. Buna ek olarak cinsel bilgi yetersizliği, tecrübenin olmaması, kişinin cinsel birliktelik esnasında heycanlanması ve heyecanını kontrol edememesi primer (ömür boyu) erken boşalma nedenidir. Kişilerin çocukluk çağında yaşadıkları tacizler, tecavüzler ya da ilk ilişkilerinin travmatik olması da erken boşalma nedenleri arasındadır.

Sekonder (ikincil) erken boşalma ise psikolojik sorunların haricinde, şeker hastalığına, ilaç kullanımına, kronik alkol, kalp rahatsızlıkları gibi fizyolojik nedenlere bağlı olabilir. Ancak sorun genellikle psikolojik kökenlidir. Eşle yaşanan iletişim sorunları, anlaşmazlıklar, eşlerden birinin daha baskın olması, eşler arası uyumsuzluk gibi birçok sorun erken boşalmaya neden olabilir.

Durumsal erken boşalma, kişinin iş hayatında yaşadığı olumsuz olaylar, aşırı stress, uykusuzluk, kötü beslenme düzeni, aldatma ve aldatılma da durumsal erken boşalma nedenleri arasındadır.

Erkeklerde en sık görülen cinsel işlev bozukluklarının başında gelen erken boşalmanın cinsel terapistler eşliğinde tedavisi mümkün ve oldukça kolaydır. Tedavi edilmeyen, bu sorunla baş etmeye çalışan kişiler ilişkilerinde birçok problemle karşı karşıya gelmektedir. Eğer sizde bu problemle bir savaş halindeyseniz mutlaka bir terapistten destek alınız.

Instagram; psk.gulcinkeskin

www.gulcinkeskin.com.tr

Mail; bilgi@gulcinkeskin.com.tr
Mental Psikolojik Danışmanlık Merkezi
Randevu;05457702267

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.