SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Beslenme ile Depresyondan Kurtulmanın Yolları

Depresyon kişinin kendini mutsuz, değersiz, huzursuz, çaresiz hissetmesi durumudur. Depresyondaki kişi daha önceden yaptığı şeylerden zevk almamaya başlar. Kendisine ve çevresine karşı ilgisizleşir.


Zaman zaman hepimiz kendimizi mutsuz, değersiz ve çaresiz hissederiz. Bu demek değildir ki depresyondayız. Kişinin kendisine depresyondayım diyebilmesi için bu duyguları en az 2 hafta boyunca her gün hissediyor olması gerekir ve bu duygular kişinin işlevselliğini bozuyor olmalı.

Gelelim depresyonun nasıl medyana geldiğine. Yaşanılan sorunlar çoğu zaman ruh halimizi bozuyor, bozulan ruh halimiz kimyamızı bozuyor dolayısıyla mutlu olmamızı sağlayan dopamin, nörepinefrin ve serotonin gibi çeşitli nörotransmitterlar de bozulmalar meydana geliyor ve depresyona giriyoruz.

Peki beslenme açısından depresyonun nedenleri nelerdir?

Omega-3 oranı düşük olan kişilerde depresyon sık görülmüştür ve omega-3 yağ asidi verilmiş kişilerde depresyon oranının %48 oranında düştüğü görülmüştür.


Depresyon-Kolesterol

Kolesterolu düşük olan kişilerin serotonin seviyeleri de düşüktür. Kolesterol eksikliği, serotonin metobolizmasını bozar ve kişinin depresyona girmesine yol açar.


Depresyon ve İnositol

Çeşitli araştırmalarda depresyonda olan kişilerin inositol seviyesi düşük bulunmuştur. Depresyonda olan kişilerin günde 12 g inositol alması durumunda depresyonda bariz düzelmeler görülmüştür. İnositolun bulunduğu yiyecekler; buğday tohumunda, muzda, karaciğerde, kahverengi pirinçte, yulafta, kuru yemişlerde, kuru üzümde ve sebzelerde bulunur.


B12 Vitamini ve Depresyon

B12 vitamini yetersizliği olanlarda en az iki kat fazla depresyon riski vardır. Peki hangi besinlerde B12 vitamini vardır? Balık yumurtası B12 açısından en zengin besindir. Kuzu ciğeri, kaz ciğeri, dana ciğeri de B12 vitamini açısından oldukça zengin besinlerdir. B12 bakımından zengin diğer ürünler; Yağsız yoğurt, yağsız süt, tam yağlı yoğurt ve süt, tavuk karides, geyik eti, deniz yosunu, maya ve sakatat.

Depresyon ve B6 Vitamini

Depresyonlu hastaların birçoğunda B6 vitamini düşüktür ve vitamin tedavisine olumlu cevap verirler. B6 vitaminin bulunduğu besinler; pirinç, buğday, kurutulmuş bitkiler ve baharatlar, antep fıstığı, sarımsak, ciğer, ay çekirdeği, susam, balık ve fındık.


Selenyum ve Depresyon

Selenyum seviyesi düşük olan kişilerde depresyon görülmüştür. Günlük 60-220 gr selenyum alımında depresyon semptomları düzelmiştir. Selenyumun bulunduğu besinler; Yumurta, mantar, esmer pirinç, yulaf, soğan, istiridye, sarımsak, tahıllar.


Çinko ve Depresyon

Depresyonu olan kişilerin önemli bir bölümünde çinko düzeyleri düşük bulunmuştur. Çinko düzeyleri düştükçe depresyonun derecesi de artmaktadır. Çinko az da olsa günlük alınması gereken mineraller arasındadır. Alınması gereken miktar yaş grubuna göre değişiklik gösterir. Çinko bakımından zengin olan besinler; Ispanak, kuzu ve sığır eti, mantar ve susam çinko bakımından zengin besinler arasında ilk sıralarda gelmektedir.


Demir ve Depresyon

Demir dopamin sentezi için gereklidir. Demir eksikliği olanlarda depresyon sıktır ve demir tedavisi ile düzelir. Demir açısından zengin besinler; Sebze (ıspanak, bezelye, brokoli) Tahıl (tam buğday ekmeği, mısır, yulaf) Meyve (çilek, karpuz, incir) diğer besinler (soya peyniri, domates, mercimek, fasulye) .


Magnezyum yetersizliği ve Depresyon

Magnezyum yetersizliği depresyondan psikoza çeşitli psikiyatrik semptomlara neden olabilmektedir. Ağır şiddetli magnezyum eksikliğinde depresyon görülmektedir. Magnezyum seviyesinin arttırıldığında depresyonda iyileşmeler görülmüştür. Magnezyum bakımından zengin besinler şunlardır; Ispanak, kabak çekirdeği, yeşil fasulye, soya fasulyesi, susam, ay çekirdeği, siyah fasulye, kaju .


Depresyon-Probiyatik

Depresif hastaların birçoğunda sindirim sorunları vardır. Probiyatikler sindirim sorunlarının giderilmesine yardımcı olurlar. Kefirin depresyonu azaltıcı etkisi vardır bunun yanı sıra probiyatik bakımından zengin olan birçok besin vardır; yoğurt, kefir, salatalık ve lahana turşusu, keçi sütü, ayran, kombu çayı, bitter çikolata şalgam, sirke, nar ekşisi ve boza gibi..

D vitamini ve Depresyon

Güneşe maruz kalma derecesi ile serotonin düzeyleri arasında pozitif bir korelasyon saptamıştır. D vitamini tedavisi alan hastalarda depresyon hızla düzelmektedir. Düşük D vitamini düzeyi kronik yorgunluğa ve depresyona yol açabilir. D vitamini eksikliğini güneşin yanı sıra şu besinlerden elde edebilir; Peynir, tereyağı, yağlı balıklar (somon, uskumru ve ton balığı) istiridye, balık yağı, yumurta ve patates.


Melatonin ve Depresyon

Düşük dozlarda melatoninin kış depresyonundaki semptomları hafiflettiği görülmüştür. Melatoninin major depresyonu olan hastaların uyku bozukluklarında da yararlı olduğu gösterilmiştir. Melatonin depresyonu artırma etkisi de olabileceğinden dikkatli (hekim kontrolü altında) kullanılması gerekir. Peki hangi besinler melatonin bakımından zengindir? Kızılcık, vişne, papatya, anason, ceviz, badem ve fındık.


Besin alerjisi ve Depresyon

Besin alerjileri çeşitli mental bozukluklara ve depresyona yol açmaktadır. Geleneksel depresyon tedavisine cevap vermeyenlerde besin alerjilerinin olup olmadığı araştırılmalıdır.

Instagram/psk.gulcinkeskin

Yazının devamı...

Sevişme Sanatı

Hepimiz biliyoruz ki cinsellik bizim hayatımız da oldukça önemli bir yer kaplıyor. Bu kadın ya da erkek fark etmiyor. Ama kadınlar bunu konuşmaya ve yaşamaya utandıkları için çoğu zaman bunun öneminden hiç bahsetmiyor. Cinsel hayatı olan herkes doğru ya da yanlış bir şekilde sevişiyor. Ama bunu yaparken sadece görev bilinciyle mi yapıyor yoksa hazza mı odaklanıyor orası meçhul. Zaten çoğu cinsel işlev bozukluğunun sebebi de bu. Sevişiyoruz ama ne kadar doğru?

Sevişirken yaptığımız hatalardan ve aslında yapmamız gerekenlerden bahsetmek istiyorum.

Sonuca değil an’a odaklan! Sevişirken o an yaşadığın haz dışında hiç bir şeye odaklanmanı istemiyorum. O an performansa ya da nasıl göründüğüne odaklanma. Bu sende cinsel sorunlara yol açabilir. Sevişmek bir sanattır, onu sadece bedeninde değil ruhunda da yaşamalısın. Sen sadece hazza odaklanırsan sonucunda iyi olacağından emin olabilirsin.

Ön sevişme önemli. Sevişmek sadece cinsel birleşme demek değildir. Bu bir hazır oluşluk ister. Hem kadının hem erkeğin cinsel birleşmeye hazır olması ve iyi bir orgazm yaşaması için ön sevişme şart. Birbirinizin haz bölgelerini keşfedin, birbirinize dokunmaktan kaçınmayın, masaj yapın ve erotik olmayan hiçbir konuşmayı sevişmenize dahil etmeyin. Zihniniz ve bedeniniz sadece hazza odaklansın.

Heyecanınızı kaybetmeyin ve cinselliğinizi monotonlaştırmayın. Sürekli olarak aynı şeyleri yapmak bir süre sonra size zevk vermemeye başlayacak. Cinselliğinize renk katın. Aşk oyunları oynayın, farklı pozisyonlar ve farklı mekanlar deneyin. Cinsellik ömür boyu sürecek bir ihtiyaç, dolayısıyla ona karşı hissettiğiniz heyecanı kaybetmek ilişkinizi de olumsuz etkileyecek.

İkinizde sevişmek istediğinde sevişin. Cinsellik tek başına yaşanan bir eylem değildir o yüzden her iki tarafında bunu istediğinden emin olun. Her ikinizin de bunu reddetme hakkı var. İstemediğiniz bir şeyi yaşamak size zevk vermez aksine ondan soğumanıza neden olabilir.

Dürüst olun. Orgazm olmadığınızda olmuş gibi yapmayın ya da istemediğiniz bir pozisyonu sevmiş gibi yapmayın. Partneriniz bunu bilmediği için sizden sürekli aynı şeyi talep ederse sizi seksten soğutabilir.

Partnerinizle iletişiminiz iyi olsun. İyi bir iletişim yoksa iyi bir cinsellik te olmayacak. Partnerinizle aranızdaki kötü iletişim sevişmenize de olumsuz şekilde yansıyacaktır.

Geribildirim alın. O senin partnerin eğer bir ömür boyu onunla sevişmeyi düşünüyorsan onunla yaşadığın şeyin ne kadar haz verdiğini ya da vermediğini ona söylemelisin. Bilmezse bunu değiştiremez ya da devam ettiremez öyle değil mi?

Çıplak ol. Bu sadece bedensel bir çıplaklık değil elbette. İş hayatında, sosyal hayatında ya da herhangi bir alanda yaşadığın bütün olumsuz duygular yatağa girerken kapının dışında kalsın. Yoksa o cinsellikten zevk alamazsın.

Yazının devamı...

İlişkimi Nasıl Kurtarabilirim

Şüphesiz ki ilişkisi kusursuz olan kimse yoktur. Her ilişkide inişlerin ve çıkışların olması oldukça normaldir. Peki bu inişler hiç çıkışa varmıyorsa? İlişki günden güne ayrılığa sürükleniyorsa? O çıkmazdan kurtulmak için ne yapacağız? Bunları size maddeler halinde anlatacağım.

1. İlişkinizde bir şeylerin yolunda gitmediğini anladığınız an buna müdahale edin. Sorunların kendi kendine çözülmesini beklemeyin, ÇÖZÜLMEZ! Sorun her neyse bunu partnerinizle konuşmayı deneyin. Konuşma esnasında dikkat edeceğiniz iletişim kurallarından bir başka yazımda bahsetmiştim.

2. 1 kerecikten bir şey olmaz bir daha yaparsa o zaman konuşurum. Sorunlarınız çığ gibi büyümeden ilk seferde müdahale edin. Aksi takdirde çözmeniz gereken bir değil bin sorununuz olacak.

3. Soruna odaklan. Sen haklısın ben haklıyım savaşına döndüğü an iki tarafta haksız konumuna düşecek. Haklı olduğunda mı daha iyi hissedeceksin yoksa ortada bir sorun kalmadığında mı?

4. Bu ilişki biterse mi daha mutlu olacaksın yoksa devam ederse mi? Bunun kararını sadece sen verebilirsin. Bu konuda dışarıdan gelecek müdahalelere açık olma. İlişkinde olup biteni sen ve partnerin dışında daha iyi anlayacak kimse yok.

5. Bir sorun varsa bu ikinizin sorunudur. Bir suçlu aramaya değil hataları bulmaya odaklanın. Karşılıklı olarak hatalarınızı kabullenirseniz çözüme ulaşmanız daha kolay olacak.

6. Partnerini cinsellikle cezalandırma. Unutma onu bu yolla cezalandırırsan reddedilme duygusuyla özgüveni zedelenecek ve özgüvenini tamir etmek için başka yollar arayacak.

7. İlk adımı o atsın niye hep ben çabalıyorum? Eğer değer veriyorsan onu önemsediğini göstermelisin. Önemsenmek ve onun için bir adım attığını görmek onu motive edecek. Sonuç güzelse ilk adımı kimin attığının ne önemi var?

8. Önemse dediysem onu dünyanın merkezi de yap demedim. Her şeyin azı karar çoğu zarar demişler. Sende bir bireysin o da. Partnerinin benliğine sürekli olarak müdahalede bulunma. Özel alanlarınız olsun. Ayrı ayrı planlar yapın. Benliğinizi koruyarak biz olabilirseniz ilişkinizin ne kadar güzel ilerlediğini görebilirsiniz.

9. Sırf aranız kötü diye iyice uzaklaşma. Bu onu daha da uzaklaştırmaktan başka ne işe yarayacak? Bir demet çiçek, küçük romantik bir not. Bunları partnerinden esirgeme. Olağanın dışında yaptığın en küçük bir jest bile ilişkinize iyi gelecek.

10. Bütün bunları yaptın mı? Hala hiçbir şey yolunda gitmiyor mu? Bu biten ilk ilişki değil son da olmayacak. Mutlu olman için her zaman başka seçenekler olacak.

Yazının devamı...

İlişkilerde Yapılan İletişim Hataları

Belki de ilişkimizi temelinden sarsan şey budur? Konuşamadığınız bir eş/partner ile nasıl anlaşırsınız? Kendinizi ona nasıl anlatırsınız? Rahatsızlık duyduğunuz şeylerden nasıl bahsedersiniz? Kısacası karşınızda sizi anlamayan bir eş/partner var ise o ilişkide nasıl yol alırsınız.

Hepimiz çok severek ilişkilere başlıyoruz. Çoğu zaman bu aşk birçok iletişim sorununu tolere ediyor. Ama ya tolere etmemeye başladığında? Ben söyleyeyim. İlişkiniz sen haklısın ben haklıyım savaşına dönüyor. Bir bakmışsınız birbirinizi anlamaya değil cevap vermeye yönelik bir iletişim kurmaya başlamışsınız. Şimdi size yaptığımız iletişim hatalarından bahsetmek istiyorum.

1) Bir konu ile ilgili konuşmaya başladığınızda genelde hep karşı tarafı suçlu buluyorsunuz değil mi? Sanki size karşı yaptığı tek bir iyi davranış yokmuşçasına eşinizle ilgili ne kadar olumsuz davranışı varsa peş peşe söylüyorsunuz. Gelin bunu hepimizin başına gelmiş olan bir örnekle somutlaştıralım. " Halbuki bunu böyle ifade etmek yerine ‘’’’ desek daha yapıcı bir eleştiri yapmış olmaz mıyız? Suçlayıcı ve yıkıcı eleştiriler, yaptığımız en büyük iletişim hatalarından biridir. İlişkilerinizde daha yapıcı eleştiriler de bulunmaya özen gösterin.

2) Eşiniz kötü bir şey yaptı mı vay haline! Hemen başlıyorsunuz dimi? Vay efendim sen 10 yıl öncede böyleydin insan 7 sinde neyse 70 inde de odur. Sen değişmezsin. Senin babanda böyleydi zaten. Sanki o an onu kırmaya kızdırmaya programlanmış gibiyiz. Peki bu sorununuza çözüm oluyor mu gerçekten? Yapmakta olduğu şeyi bir daha yapmıyor mu? Pek sanmıyorum.. İlişkilerinizde genellemeler yapmayın. Rahatsız olduğunuz şey her neyse bunu geçmişi ya da başkalarını karıştırmadan söyleyebilirsiniz. Buna da somut bir örnek verecek olursak. ‘’Beni arkadaşlarının yanındayken hep yalnız bırakıyorsun! Ben orda yokmuşum gibi davranıyorsun! yerine ‘’Arkadaşlarının yanına gittiğimiz zaman kendimi yalnız hissediyorum, onların yanındayken benimle biraz daha ilgilenebilir misin? Bakınız ne kadar yapıcı ve çözüm odaklı bir iletişim türü öyle değil mi?

3) Hepimiz kahiniz! Partnerimizin bir şeyi söylerken aslında ne düşünerek söylediğini ondan daha iyi biliyoruz. ‘’’’ Dinlemek yok, anlamaya çalışmak yok. Partnerinizin neyi ne düşünerek söylediğini ondan daha iyi bilmeniz mümkün değil. O yüzden akıl okumaktan vazgeçin.

4) Herhangi bir kavgada yaptığımız ilk şey ne? Geçmiş hataları su yüzüne çıkarmak. İçinde bulunduğunuz kavganın o hatalarla hiç alakası yoktur ama siz geçmişte yapılan sayısız hatayı haklı çıkmak uğruna gündeme taşırsınız. Bu kavganızı ne yazık ki daha iyi bir yere taşımaz. Bırakın geçmiş geçmişte kalsın.

5) Diyelim ki partnerinizin değiştirmesini istediğiniz bir davranışı var. Aylardır, yıllardır bu davranışın değişmesini bekliyorsunuz. Sonunda eşiniz bunun için bir adım attı. Peki siz ne yapıyorsunuz? ‘’’’ Bu partnerinizin motivasyonunu mahveder. Onun değişime olan arzusunu kırar. Oysaki bunun yerine ‘’desek daha motivasyonel yaklaşmış olmaz mıyız?

6) Bir sorun varsa mutlak suretle onun sebebi SENSİN! Ben sütten çıkmış ak kaşığım bütün suç sende! Sürekli olarak partnerinizi suçlamak onu kızdırmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Bir kavga varsa orada 2 kişi vardır. Bütün sorumluluğu partnerinizin omuzlarına yüklemeyin.

7) İstiyoruz ki partnerimizin söylediği her şeyin bizim nezdimizde mantıklı bir açıklaması olsun. ‘’’’. Belki söylediği şey ona göre çok mantıklı? ‘’’ diyebilmek sizce de partnerinize kendini daha iyi hissettirmez mi?

8) Niyetin partnerini anlamak, onunla bir şeyler paylaşmak onu dinlemek olsun. Daha partnerinin konuşması bitmeden çözüme yönelik önerilerde bulunmaktan vazgeç. Belki de partnerin o an sadece seninle bir şeyler paylaşmak istiyordur. Ne dersin ?

9) ‘’’’. ya da ‘’‘’ gibi sürekli sorunu karşı tarafa yüklemek yaptığımız en büyük hatalardan biri. Hatalardaki sorumluluğunuzu üstlendiğiniz zaman çözüme daha kolay ulaşacağınız kesin.

İlişkilerinizde, bahsettiğim bu iletişim hatalarından mutlaka vardır. Bunları düzeltmeye yönelik bir adım attığınızda ilişkinizde gözle görülür değişiklikler olduğunu fark edeceksiniz.

Yazının devamı...

Sorunlu İlişkiler ve Cinsellik

Günümüzde çiftler ilişkinin her evresinde, gerek flört gerek nişanlılık gerek evlilik olsun problemler yaşıyor. Çiftler bu sorunları ilişkinin bazı evrelerinde görmezden geliyor ve üzerine konuşulmayan sorunlar ilerde çığ gibi üstlerine yıkılıyor.

Bu sorunlar partnerlere sorulduğunda genelde beni anlamıyor, benimle ilgilenmiyor, hep ailesinden taraf oluyor şeklinde çoğalabiliyor. Kimse cinsellik üzerine konuşmaya yanaşmıyor. Maalesef ki cinsellik bize küçük yaşlardan itibaren ayıp günah konuşulmaz olarak öğretildi. Dolayısıyla bu kemikleşmiş yapıyı kolay kolay hiçbirimiz kıramıyoruz ve temeli aslında cinsellik olan sorunlarımızı başka sorunlar yaratarak çözmeye çalışıyoruz ve çoğu zaman da çözemiyoruz.

Cinsellik nedir? Doğru cinsellik nasıl olmalıdır? Cinsel sorunlar nelerdir? Çoğumuz bu konuda çok doğru bilgilere sahip değil ne yazık ki.

Peki cinselliğin ilişkimize etkisini hepimiz biliyor muyuz? İyi bir cinsellik ilişkimizi 10 üzerinden 1 etkilerken kötü bir cinsellik ilişkimizi yıkacak kadar büyük bir etkiye sahip, yani 10 üzerinden 9. Evet yanlış duymadınız! Bu sorun ilişkinizin sonu bile olabilir. Kastettiğim şey kısa süreli bir cinsel sorun değil elbette. Bazen stres, ölüm, ekonomik sorunlar gibi nice sebepten ötürü cinselliğimiz kötü etkileniyor olabilir bu çok normal. Ama sorununuz senelerce sürüyorsa ve bunu bir sorun olarak görüp tedavi adına bir şeyler yapmıyorsanız EYVAH, ALDATILDINIZ!

Kadınlar da erkekler de hayatları boyunca hazzı ararlar, bu haz arayışının bir sonu yoktur hep daha fazla haz isterler ve eninde sonunda partnerinde bulamadıkları hazzı başkalarında aramaya başlarlar. Çözülemeyen cinsel sorunların tek belirtisi aldatılma değil elbette. Hazza ulaşamayan partner eşine karşı bir öfke beslemeye başlar, bu öfke ilişkiyi günden güne içinde yaşanılamayacak bir hale getirir ve kötü giden bir ilişkide cinsellikte daha da kötüye gider ve gördüğünüz gibi kısır bir döngü oluşur.

Cinsellik te su içmek, yemek yemek ve uyumak kadar önemli bir ihtiyaç. Düşünün ki 20 saattir su içmediniz o kadar susadınız ki karşınızda bir bardak buz gibi bir su duruyor ama karşınızda ki kişi suyu içmenize izin vermiyor. Karşınızda ki kişiye karşı ne hissedersiniz? Öfke! Kötü bir cinsellikte sizi su içmenize izin vermeyen kişi gibi kızdırır o orda duruyordur ve içemiyorsunuzdur. O yüzden problemlerinizi görmezden gelmeyin, kendi ilişkinizin katili olmayın.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.