SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

B vitamini neden önemli?

B- vitaminleri suda çözülen vitaminlerdir. Birbirleriyle sinerji içerisinde olup vücudumuzda gerekli farklı fonksiyonları yerine getirilmesini sağlarlar.

Her ne kadar besinlerin kendisini tüketmenizi önersek de, bazı durumlarda besinler yetersiz kalabilir. Örneğin yetersiz ve düzensiz beslenmede, stresli durumlarda, yoğun spor faaliyetlerinde besin takviyeleri kullanmanız uygun olacaktır. Bu tip durumlarda bazen B vitamini önerilir. Bazı ilaç kullanımlarında ve alkol tüketiminde ise B vitamini hızlıca tükenebilir.

B vitaminleri birçok durumlarda ‘cofaktör’ rolü üstlenirler ve farklı enzimlerin fonksiyonları için gereklidir. Böylece B vitaminleri farklı şekillerde enerji üreten metabolizma için katkıda bulunur ve yorgunlukta, halsizlikte ve zayıf performans durumlarında tedaviye dahil edilir. Özellikle B1, B2, B3 vitaminleri karbonhidrat, yağ ve proteinden enerji üretimi ve mitokondrilerde ATP üretimi için ve B5 vitamini yağ yakımı için çok önemli bir vitamindir. Biotin ise B vitamini kompleksinin bir parçası olup enerjinin karbonhidrat, yağ ve proteinden açığa çıkmasını sağlamaktadır.

B vitaminleri sinir sisteminin ve ruhsal fonksiyonların normal işleyişi için elzem vitamindir. Bu yüzden genellikle B vitamini düşük stres direnci, sinirlilik, depresyon, korku, uyku sorunları, hafıza kaybı, konsantrasyon ve öğrenme kapasitesi ve nörolojik, psikolojik ve nörodejeneratif sendromlarda doktor tarafından önerilir. Böylelikle neredeyse tüm B vitaminleri, özellikle piridoksin (B6) vitamini, beynimizde direkt veya indirekt nörotransmitterlerin yapımında pozitif bir ruh sağlığı için katkıda bulunurlar.

DNA ve RNA yapımı, hücre büyümesi ve hücre bölünmeleri için folik asit ve kobalamin çok önemlidir. Sinir sistemi sorunları ve doğuştan kalp sorunları önlemesinde çok önemli olan bu iki vitamin, eksikliğinde ise hızlı bölünen hücreler olarak kendilerini göstermektedir. Kısacası folik asit ve kobalamin kırmızı kan hücrelerin hızlı yapımı için gereklidir. Kansızlık durumlarında demir deposu tamamlanır ve yeterli hücre bölünmesini sağlamak için folik asit ile kobalamin yine takviye olarak verilmektedir.

B vitaminleri yağ metabolizmasında merkezi bir rol üstlenmektedir. Burada ‘emülgatör’ gibi davranıp karaciğer yağlanmasını önlerler.

İyi bir B vitamini kompleksinin katkı sağladığı diğer fonksiyonlar:

•B vitamini kompleksi sağlıklı bir cilt, bozulmamış mukoza zarları, güçlü saç ve tırnaklar (özellikle B2, B3 ve biotin) için katkı sağlamaktadır.

•Bağışıklık sisteminin normal işleyişi için gereklidir. Örneğin beyaz kan hücrelerin yapımı (özellikle B6, B9 ve B12).

•Sadece nörodejeneratif hastalıkları önlemede değil aynı zamanda kalp ve damar hastalıkları ve osteoporozu önlemede de çok önemlidir.

•Kan şekerini sağlıklı seviyede korunması için de çok faydalıdır. Biotin aracılığı ile insülin hassasiyeti düzelir.

B vitamini kullandığınızda dikkat etmeniz gereken hususlar;

• B6 vitamini için doğal piridoksal-5’-fosfat olmasına özen gösterin.

• B12 vitaminin aktif metilkobalamin veya adenosilkobalamin tarafından sağlandığına dikkat edin.

• B3 vitamini niasinamid tarafından sağlanmalıdır.

• Folik asitin direkt aktif formunu tercih edin: 5-metiltetrahidrofolat

• İyi bir B vitamini kompleksi D-biotin (vit B7) içermelidir.

• Kolin ile inositol içermesi de çok önemlidir.

Sağlıklı günler dileği ile…

Uzm. Dyt. Emel Yılmaz

Mail: emeldiy@yahoo.com

www.emelyilmaz.com.tr

 

Yazının devamı...

Bipolar Bozuklukta Beslenme

Bipolar bozukluk nedir ve beslenme ile bağlantısı var mıdır? Varsa, nasıl dikkat etmeliyiz?

Günümüzde depresyon oldukça yaygındır. Bu konuda beslenmenin psikolojik durumumuzu nasıl olumsuz etkilediğini ve nelere dikkat etmemiz gerektiğini sık sık duyuyoruz. Özellikle yaşam koşullarından kaynaklı olarak, yoğun çalışma temposunun hazır gıda tüketimine bizi nasıl sürüklediğini çok iyi bir şekilde gözlemleyebiliriz. Doğal ve temiz beslenmenin azaldığı bir toplumda, vücudumuzun günlük vitamin ve mineral ihtiyaçlarını karşılamak bir hayli zorlaşmaya başladı. Bu yazıdaki amaç bipolar bozukluk semptomlarını minimuma indirgemek ve doğru beslenme ile bir nebze olsun şikayetlerimizi azaltmak.

Peki, bipolar bozukluk veya manik depresyon nedir?

Bipolar bozukluğu olan kişi, sıklıkla duygu durumunda aşırı yükselmelerden çöküşlere (depresyon) ve yine yükselmelere dönüşen ve çoğu zaman aralarda normal duygu durum dönemleri bulunan dalgalanmalar yaşar. Burada bahsettiğimiz tipik bir tablo olmakla birlikte, farklı kişilerde belirtiler farklılıklar gösterebilmektedir.

Bipolar bozukluğu olan kişilerin en az bir yakın akrabasında bu hastalık vardır. Genetik faktörler önemli olduğu gibi bu hastalığa sahip kişilerin çocuklarında hangi oranda görüleceği bilinmemektedir.

Bipolar bozukluğu olan kişilerde, özellikle manik dönemde saç örneklerinde vanadyum miktarının arttığı fakat lityum tedavisi sonrasında bu düzeyin normale döndüğü bilimsel araştırmalarda kanıtlanmıştır. Bu nedenle bipolar bozukluğu olan kişilere ‘düşük vanadyum içeren beslenme planı’ önerilmektedir.

Düşük vanadyum içeren besinler nedir? Taze sebze, taze meyve ve yağlardır.

Orta düzeyde vanadyum içeren besinler; tam tahıllar, deniz ürünleri, et çeşitleri ve süt ürünleridir.

Yüksek oranda vanadyum içeren besinler; işlenmiş, rafine ve paketli gıdalardır.

Özetle bipolar bozukluğu olan kişilerin;

İşlenmiş ve rafine gıda tüketimini azaltması gerekir. Yani beyaz ekmek yerine tam tahıl ekmekler, beyaz pirinç yerine esmer pirinç, makarna yerine kepekli/ tam buğday unundan makarna tercih edilmelidir.

Beyaz şeker içeren hazır gıdalardan mümkün olduğunca kaçınılmalıdır.

Gün içinde sebze ve meyve tüketimine ağırlık verilmelidir. Pişmiş sebze yemekleri, salatalar, taze ve kuru meyveler daha sıklıkla tercih edilmelidir.

Hayvansal kaynaklı besinler orta düzeyde tüketilmeli fakat beslenme programından tamamen çıkarılmamalıdır.

Bipolar bozukluk tedavisinde sıklıkla kullanılan ilaç lityum tuzu içeren ilaçlardır. Lityum tuzu kullanan kişilerde hafif kilo artışı olabileceği bilinmektedir. Ayrıca lityum tedavisi alan kişi böbrek fonksiyonlarının bozulmaması için tükettiği su ve tuz miktarına dikkat etmelidir.

Lityum tedavisi alan kişiler için dikkat edilmesi gereken hususlar:

Lityum tedavisi alan kişilerin bol su ve sıvı tüketmesi önerilir. Günde en az 2 litre su tüketilmelidir.

Lityum tuzu tedavisi alan kişilerin, sofra tuzunu normal düzeyde kullanması ve tamamen tuzsuz bir beslenme planı uygulamaması önerilmektedir.

İlacın yan etkisine bağlı olarak akne artışı gözlenebilir. Bu yüzden bu dönemde kızartma-kavurma ve yüksek yağlı atıştırmalıklardan uzak durulması önerilir.

Bu dönemde yaşanan kilo artışı, özellikle kadınlarda tiroid problemlerine bağlı olarak gelişebilir. Tedavinizi yapan doktor, tiroid testlerinizi düzenli olarak takip edecektir. Kan tahlillerinizi düzenli yaptırmanız önemlidir.

Kilo artışını minimalize etmek için azar azar sık sık beslenmeye özen gösterilmelidir. Gün içerisinde 3 saatten uzun aç kalmamak ve sağlıklı ara öğünler almak metabolik hızı arttırmaya yardımcı olacaktır.

Doktorunuz izin verdiği sürece, fiziksel aktivite mutlaka günlük yaşamınızda yer almalıdır. Gün içerisinde en az 30 dakikalık orta tempolu yürüyüşler yapmaya dikkat edilmelidir.

İlacın yan etkisine bağlı olarak kas güçsüzlüğü gözlenebilir. Magnezyum mineralinin yeterli düzeyde alınması önemlidir. Magnezyumun en iyi kaynakları; kuruyemişler ve muzdur.

İlacın tipine bağlı olarak, kişilerde dönemsel saç dökülmeleri yaşanabilir. Saç sağlığı için en önemli mineral çinkodur. Çinko mineralinin en zengin kaynakları; et, tavuk, balık, deniz ürünleri ve kuruyemişlerdir.

Genel olarak dikkat edilmesi gereken noktalar doğal, taze ve kaliteli yiyecekler tüketmeye özen göstermemiz. Unutmayın ki yiyeceklerimiz ilacımızdır. Bu yüzden beslenmemizin geneli besinlerden oluşmalı ve besin takviyeleri destek amaçlı alınmalıdır. Yani yiyecekler ile yeterli alınmayanları destekleyebiliriz. Aynı zamanda bağırsak florasını düzenlemek için de yararlı bakterilere yani ihtiyacımız vardır.

de önemli bir husustur. Malum yetersiz D vitamini bebeklerde; şizofreni, bipolar bozukluk, otizm, alerji, astım, tip 1 diyabet, diş çürükleri, osteoporoz, düşük doğum tartısı gibi hastalıklara yol açabilmektedir. Anne karnında iken, fetüs annenin D vitamini eksikliğine bağlı olarak büyüme aşamasında olumsuz anlamda etkilenmektedir.

yiyeceklerle yeterince alamadığımız, elzem çoğu besin maddesini destek olarak almak zorundayız. Omega -3 ve omega-6 yağ asitleri arasında: 1/1 veya ¼ arasında bir oran olması gerekir. Omega-3 yağ asitleri, amino asitler ve bazı gerekli vitamin ve mineral takviyeleri de önerilmektedir.

EPA ve DHA gibi beynin kullandığı esansiyel yağ asitlerini yiyeceklerimizle yeterli miktarda almamız mümkün değildir. Sağlıklı bir beyin EPA’ yı, DHA’dan üretebilir. DHA yapısal bir balık yağıdır ve beynin yapısı için şarttır. EPA ise daha fonksiyonel bir yağ olduğu için beynin fonksiyonlarını yerine getirmesi için mutlaka günlük olarak alınması gerekir.

Sağlıklı günler dileği ile…

Yazının devamı...

Yürüyüşün Faydaları

Her gün 30 dakika düzenli yürüyüş yapmanın sağlığımıza faydaları

Hepimizin bildiği üzere tıp dünyasının babası Hipokrat’a göre ‘yürüyüş en güzel ilaç’tır. Gerçekten düzenli yürüyüş yapmak, sağlıklı beslenme alışkanlıkları edinmek ve bununla birlikte yeterli uyku uyumak acil durumlar dışında doktora gitme ihtiyacımızı azaltır.

Peki, her gün 30 dakika düzenli yürüyüş yapmanın sağlığımıza ne gibi faydaları mevcut?

Öncelikle ruhsal sağlığımızı düzeltir, psikolojik sorunlar ile daha kontrollü baş edebiliriz. Alzheimer’e karşı faydaları ise yapılan çalışmalarda görülmüştür.

Yürüyüş ile ne gibi bir bağlantısı olabilir diye düşündüğünüz gözler, daha sağlıklı bir görüş sağladığı gibi göz tansiyonunu önler ve gözlerdeki basıncı azaltır.

Düzenli yürüyüş yaptığınızda kalp rahatsızlıklarını azalttığınız gibi kan basıncını düşürür ve kan dolaşımını düzeltirsiniz. İspanya’da yapılan bir çalışmada, 30.000 gönüllünün katıldığı, haftada en az 3 defa yürüyüş yapan kadınların kalp riskleri % 43 oranında azaldığı görülmüştür.

Yürüyüş akciğerdeki oksijen sirkülasyonunu arttırır ve akciğerlerin daha iyi çalışmasını sağlar.

Şekeri düzenlemede yürüyüşün koşudan daha çok faydalı olduğu görülmüştür. Yapılan 6 aylık bir çalışmada, bir grup yürüyüşçüler glukoz direncinde diğer grup koşuculardan altı kat daha iyi iyileşme göstermiştir.

Düzenli yürüyüş bağırsak kanseri riskini düşürür, sindirim sistemini düzeltir ve kabızlığa iyi gelir.

Yürüyüş büyük kasları çalıştırır ve böylece hızlı bir şekilde yağ yakımını sağlar. Orta tempolu bir yürüyüşte saatte ortalama 300 kalori yakabilirsiniz. Her gün 10.000 adım ise bir fitness aboneliğinden bile daha faydalı olabilir. Özellikle arada yokuş da çıkarsanız.

Yürüyüş mobiliteyi düzeltir, kemikleri güçlendirir ve kırık olasılıklarını düşürür. Her gün 30 dakika yürüyüş yapmak eklem ağrılarını, kas sertliği ve iltihapları azaltır.

Yürüyüş sırt ağrılarında mucizeler yaratabilir. Uzun mesafeli yürüyüşler daha iyi bir kan dolaşımı sağlar. Postür ve mobiliteyi düzeltir ve omurganızı güçlendirir.

Yürüyüş depresyon belirtilerini azaltır ve zindelik sağlar.

Kısacası yürüyüş mutluluk ve sağlıklı bir yaşam anlamına gelir. Birde ormanlık alanda yürüyüş yaparsanız şayet depresyona, şekere ve kalp rahatsızlıklarına iyi geldiği İllinois üniversitesinde yapılan bir çalışmada görülmüştür.

Sağlıklı günler dileği ile…

Uzm. Dyt. Emel Yılmaz

Mail:

Facebook

Yazının devamı...

Şifalı Bitki Alıç

‘Alıç’ veya ‘Yemişen’ veya Latince adı ile ‘’ olarak bilinen bu değerli bitki, yüzyıllardır var olan fakat çok az bilinen ve az kullanılan bir bitkidir.

Crataegus, Yunanca ‘kratos’ kelimesinden gelir ve anlamı sert odun demektir. Crataegus, ağaç ve çalılar grubunu oluşturur. Sonbaharda sarı, turuncu ve kırmızı renkte meyveleri olan fakat baharda ise çiçekleri göze çarpan bir bitkidir.

Bitki kuzey ılıman bölgelerde bulunmaktadır. Avrupa, Asya ve Afrika’da yetişmektedir. Birçok bitkide olduğu gibi alıç içinde farklı türler mevcuttur. Yeryüzünde 115 kadar cins, 3200 kadar tür, Anadolu’da 35 cins, 250-300 civarı tür yetişmektedir. Türkiye’de 21 tür bulunmaktadır ve bunların 10 tanesi endemik türlerdir.

Bitkinin kullanılan kısımları yaprakları, çiçekleri ve meyveleridir. Yaprak, çiçek ve meyve droğunun etkin maddeleri başlıca oligomerik prosiyanidinler ve flavonoidlerdir.

Bitki farklı şekillerde kullanılabilir. Örneğin; reçel, marmelat, sirke, şarap, jöle ve çay.

Alıç geleneksel bir tıbbi bitkidir. İlaç olarak kalp atışı, yüksek kan basıncı, göğüs ağrısı ve damar sertleşmesinde kullanılmıştır. Düzenli alıç tüketiminin sağlığımıza çok yararlı olduğu yapılan çalışmalarda birçok kez görülmüştür. Bitki geniş yelpazeli bir özelliğe sahiptir.

Özellikle kalp rahatsızlıkları tedavisinde çok sayıda çalışmalar bulunmakta ve bu alanda çok etkili olduğu görülmüştür. Vücudumuzdaki yağ oranını düşürmeye yardımcı olmakla birlikte karaciğer koruyucu özelliği de dikkat çekmektedir.

Alıç aynı zamanda güçlü bir antioksidandır. Düzenli tüketimi bağışıklık sistemimizi güçlendirmektedir.

Antibakteriyel ve antimikrobiyal özellikleri ise bu bitkiyi bize yine değerli kılmaktadır.

Tip 2 diyabet tedavisinde de yine olumlu etkileri görülmüştür.

Alıç güvenli bir bitki olmasına rağmen yine her bitkide olduğu gibi ilaç kullanımı var ise lütfen hekiminize danışmadan kullanmayınız.

Sağlıklı günler dileği ile…

Uzm. Dyt. Emel Yılmaz

Mail:

Facebook

Yazının devamı...

Cranberry veya Ayı Üzümü

Ayı üzümü veya Cranberry veya Arctostaphylos uva-ursi

Arctostaphylos ismini ‘arctos’ yani ayı anlamına gelen ve ‘staphyle’ üzüm anlamına gelen Yunanca isimlerin birleşiminden almıştır. Latince’de ‘uva’ üzüm ve ‘ursus’ ayı kelimelerinin birleşiminden türemiştir. Yabani ortamda ayılar bu acımsı ve ekşimsi meyveleri severek yerlermiş.

Drog bilhassa İspanya ve İtalya’dan yabani olarak elde edilmektedir.

Fundagiller familyasından gelen ayıüzümü çalı şeklinde bir bitkidir. Özellikle yaprakları kullanılır.

Kullanım alanları:

İdrar yolları, böbrek ve mesane enfeksiyonları tedavisinde çok değerli bir tedavi olanağı sağlamaktadır. Sebebi ise antibiyotiklerin etkinliği arttırıcı bir rolü vardır. Droğun sorumlu bileşeni arbutin ancak alkali idrar ortamında antibakteriyel etki göstermektedir. Yapılan bir çalışmada bakterilere karşı ve bir mantar olan Candida albicans’a karşı antibakteriyel etkisi ile birlikte antifungal özelliği de görülmüştür. Yüksek etki, droğun alımından 3-4 saat sonra ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, şayet enfeksiyon ciddi oranda yüksek ise ilk etapta kapsül olarak tedaviye başlayıp sonrasında çay olarak devam edilebilir.

Burada önemli husus ise hekiminize danışmadan lütfen kullanmayınız. Bitkilerin faydaları olduğu gibi bilinçsiz ve kontrolsüz kullanımlar ciddi anlamda sağlığa zarar verebilir.

Sağlıklı günler dileği ile…

Uzm. Dyt. Emel Yılmaz

Mail:

Facebook

Instagram

Yazının devamı...

Sıcak Hava ve Spor

Sıcak havalarda spor yaparken beslenmemizde nelere dikkat etmeliyiz?

Hepimizin bildiği üzere sıcak havalarda spor yapmak dönem dönem zor olabiliyor. Tabi yaptığınız spora göre beslenmeniz detaylı bir şekilde değişkenlik gösterebilir. Bu yazımda sizinle genel anlamda nelere dikkat etmeniz gerektiğini paylaşacağım.

Öncelikle spor öncesi ve spor sonrası yeterli miktarda su içmeye özen gösterin. Yetersiz su tüketimi spor esnasında sizi halsiz ve yorgun kılar. Performansınızı olumsuz etkiler. Spor öncesi çay veya kahve içecek iseniz, yaptığınız spor süresini göz önünde bulundurmaya çalışın. Diüretik etkisi olan çay ve kahve sizi spor esnasında tuvalete gitmek için zorlayabilir. Spor sonrası terleme sonucu elektrolit kaybı oluştuğundan izotonik içecek veya sade maden suyu içmeye çalışın. Böylelikle tansiyon düşüklüğünü engellemiş olursunuz.

Spor öncesi en az iki saat önce son öğününüzü tüketmiş olun. Dolu mide ile antrenman yapmak performans sporlarında sizi olumsuz etkiler.

Şayet uzun mesafe veya yarış koşacaksanız bağırsak sisteminizi olumsuz etkileyecek besinlerden uzak durun. Yani kuru baklagiller, ishale neden olabilecek fazla miktarda kuru meyveler, karpuz, incir, kayısı ve erik gibi bağırsak çalıştırıcı meyveler sizi zorlayabilir.

Spor sonrası yapmış olduğunuz spora ve yoğunluğuna göre dengeli beslenmeye özen gösterin.

Hipoglisemi veya hipotansiyon gibi rahatsızlığınız var ise, uzun süreli antrenmanlarda veya yarışlarda yanınıza şeker veya tuz almayı unutmayın.

Çok terlemek çok yağ yakar anlamına gelmez. Sadece fazla oranda sıvı kaybeder spor sonrası tekrar sıvı takviyesi yapmak zorunda kalırsınız. Aksi halde halsizlik ve/ veya yorgunluk oluşur. Yağ yakımı için kardiovasküler egzersizler yapmaya çalışın.

Gazlı içecekler performansınızı olumsuz etkileyeceğinden tüketmemeye çalışın.

Müsabaka öncesi asitli içecekler, asitli besinler tüketmemeye çalışın. Örneğin turunçgiller, domates, üzüm gibi besinler midenizi rahatsız edebilir.

Son olarak beslenme konusunda bu konuda uzmanlaşmış bir diyetisyenden ve spor konusunda ise bir kişisel antrenörden daha bilinçli olmak adına bilgi almayı unutmayın.

Sporlu ve sağlıklı günler dileği ile…

Uzm. Dyt. Emel Yılmaz

Mail:

Facebook

Yazının devamı...

Adet Döneminde Ağrı ve Çözüm

Adet döneminde hangi bitkiler ağrıyı hafifletir?

Bitkilerin birçok etkileri olduğu gibi bazen birçok kullanımdan ziyade en çok hangi alanda etkisini gösterirse, o rahatsızlıkta kullanımı ile bilinir. Aşağıda mens dönemlerinde hangi bitkiler/ droglar şikayetlerimizi azaltabilir ve bize fayda sağlayabilir, onları sizlerle paylaşacağım. Malum ağrılı ve sancılı geçen menstrüasyon dönemleri gün geçtikçe sıklıkla duyulur hale geldi. Peki, bu dönemlerde hangi bitkiler bizi rahatlatır ve ağrılarımıza iyi gelir?

- Beşparmakotu ()

Beşparmakotu Orta ve Kuzey Avrupa’da, Türkiye’de Doğu Karadeniz’in yüksek ve sulak yaylaların nemli ve gölgeli yerlerinde yayılış gösterir. Beşparmakotu aynı zamanda yediyaprakotu olarak da bilinir. Avrupa’da halk arasında gümüşotu olarak da tanınmaktadır. Kokusuz ve tadı buruktur. Kullanılan kısımları ise topraküstü kısımlarıdır.

Asırlardan beri zorlu ve ağrılı geçen menstrüasyonlarda (dismenore) kullanımı vardır.

Kullanım şekli: 2 g ince kıyılmış drog üzerine bir fincan (150 ml) kaynamış su ilave edilir. 10 dakika demlendirilir ve sonrasında süzülür. Günde birkaç kez içilebilir.

Uygun kullanım koşullarında herhangi bir yan etkisi yoktur.

Mide ve bağırsak sisteminde şikayeti olan kişilerin kullanması önerilmemektedir.

- Civanperçemi ()

Civanperçemi Avrupa’da yetişen bir bitkidir ve Avrupa’nın her yerinde Kuzey Amerika ve Kuzey Asya’da yayılış gösterir. Türkiye’de özellikle Kuzey ve Doğu Anadolu’da kuru otlaklarda ve tarla kenarlarında bulunur. Topraküstü kısımları kullanılır. Diğer isimleri ise Binbiryaprakotu, Binyaprakotu, Kandilçiçeği, Marsamaotu, Barsamaotu ve Akbaşlı’dır. Aromatik fakat yoğun olmayan bir kokusu ve acı bir tadı vardır.

Adet söktürücü (emmanagog) olarak ve jinekolojik ağrılarda kullanılmaktadır. Aynı zamanda etkili kan dindirici bitkilerden biridir.

Kullanım şekli: 1,5 g ince kıyılmış drog üzerine bir fincan (150 ml) kaynamış su ilave edilir. 10 dakika demlendirilir ve sonrasında süzülür. Günde birkaç kez içilebilir.

- Hayıt (Vitex agnus-castus) meyvesi ()

Hayıt bir Akdeniz bitkisidir ve Hindistan’a kadar yayılış gösterir. Bilhassa kıyı bölgelerinde nehirler ve küçük körfezler boyunca, yaprak döken ormanların kıyılarında ve özellikle dere yataklarında yayılış göstermektedir. Keskin aromatik ve baharatımsı, bibersi bir tadı vardır. Kullanılan kısımları meyveleridir. Hayıt aynı zamanda Ayıt veya Ayıd olarak da adlandırılır.

Hayıt meyveleri adet siklusu bozukluğunda, sindirim sisteminde (gaz) kaynaklı olan şişkinlikte etkilidir. Adet görememe durumlarında (amenore) menstrüasyonu teşvik etmek amacıyla da kullanılmaktadır.

Gaz sökücü özelliği ile de bilinmektedir.

Kullanım şekli: İnfüzyon şeklinde çay olarak kullanılır.

- Soya tohumu (Glycine semen)

Soyanın ana yurdu Çin, Kore ve Japonya başta olmak üzere Asya’nın doğu kesimleridir. Uzun süredir Çin’de hem besin hem ilaç olarak kullanılmaktadır. Çin ve ABD başta olmak üzere, Türkiye’de Adana yöresinde ve Orta Karadeniz Bölgesinde kültürü yapılmaktadır. Kullanılan kısımları ise tohumlarıdır.

Her ne kadar soya ile ilgili yapılan araştırmalar tezatlık oluştursa da özellikle menopoz sonrası veya regl döneminde sıcak basması, çarpıntı, terleme, sinirsel gerginlik gibi şikayetlerde kullanılır ve dolaylı olarak osteoporoz etkisini de azaltırlar.

Kullanım şekli: 1,5-2,5 g/ gün tohum olarak kullanılır.

- Tıbbi papatya ()

Tıbbi papatya Avrupa genelinde bulunan bir bitkidir. Kuzeybatı Asya’da, Kuzey Afrika’da ve Kuzey Amerika’da bulunur. Başta Almanya, Belçika ve İngiltere olmak üzere Avrupa’nın farklı ülkelerinde kültürü yapılmaktadır. En iyi Tıbbi Papatya droğunun Macaristan ve Eski Yugoslavya kaynaklı drog olduğu kabul edilir. Yetiştirilmesi için en uygun ortamlar ise kumlu ve hafif kireçli topraklardır. Kullanılan diğer isimler ise Mayıs Papatyası ve Adi Papatya’dır. Kokusu özel ve kuvvetli, tadı acımsıdır. Çiçekleri ise kullanılan kısımlarıdır.

Jinekolojik hastalıklarda ve adet görememe durumlarında (amenore) hızlı bir şekilde iyileşme sürecine katkıda bulunur. Aynı zamanda sedatif etkisi de mevcuttur.

Kullanım şekli: Burada çay formunda ve 1 tutam papatya üzerine bir fincan (150 ml) kaynamış su ilave edilir. 10 dakika demlendirilir ve sonrasında süzülür. Günde bir iki kez içilebilir.

Sağlıklı günler dileği ile…

Uzm. Dyt. Emel Yılmaz

Mail:

Facebook

Yazının devamı...

Boswellia Serrata

nedir? Hangi alanlarda uygulanır?

Boswellia serrata Akgünlük ağacından elde edilen bir reçinedir. Uzun yıllardır Ayurveda hekimliğinde kullanılmaktadır. Genelde ağaç veya çalı şeklindedir. Boswellia bitkisi içerisindeki asitler, reçinenin etken maddesi olduğu gibi farklı kullanım alanlarında fayda sağlayan sorumlu asitlerdir.

Türkiye’de Akgünlük bitkisi genelde toz halinde veya su ile karıştırılıp içilir. Eczanelerde kapsül olarak da satılmaktadır.

Halk arasında geniş çaplı kullanımları mevcuttur. Parfüm ve banyo malzemelerinde bile kullanılmaktadır.

Özellikle anti-enflamatuvar kullanımı yani iltihap önleyici olarak yaygın kullanılmaktadır. Bunun dışında kanser tedavilerinde oldukça başarılı sonuçlar vermektedir. Bilhassa prostat kanseri, rahim, mesane, kolon ve kemik iliği kanserlerinde, hastalığın ilerleyişini yavaşlattığı gibi kanserojen hücrelerin azalmasında etkili olduğu gözlemlenmiştir. Romatizmal ağrılarda özellikle eklem ağrılarına iyi geldiği gibi kıkırdakları besleyerek eklem deformasyonunu önlemektedir. Yara tedavisinde, mikrobiyal enfeksiyonlarda, hatta antidepresan olarak bile etkisi olduğu görülmüştür.

Not: Zaman zaman farklı bitkiler hakkında kısa ve önemli bilgiler paylaşmaya çalışıyorum. Burada sizden ricam lütfen bir uzmandan ve/ veya hekimden destek almadan kafanıza göre herhangi birşey kullanmamanız.

Sağlıklı günler dileği ile…

Uzm. Dyt. Emel Yılmaz

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.