SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Feminen enerjiyi uyandırmanın 5 yolu

Feminen enerjin, yani "Shakti", seni çağırıyor!

Kadınlar Gününe yakışır şekilde feminen enerjimizi arttırmaya hazır mıyız?

Öncelikle hepimizin içinde var olan feminen enerjiyi nasıl uyandırabileceğimize geçmeden önce kısaca feminen ve maskülen enerji kavramlarına biraz daha yakından bakalım istiyorum:

Bir hedefin peşinden koşarken, işleri tamamlarken, planlarken kullandığımız tarafımız maskülen enerjiyken; yaratıcı tarafımızı yansıttığımızda, akışta hareket ettiğimizde, eğlendiğimizde, daha spontane hareket ettiğimizde ya da meditasyon sırasında iç sesimizi dinlediğimizde benimsediğimiz tarafımız ise feminen enerjimiz. Maskülen enerji ise, Feminen enerji "tır. Keyif almak, eğlenmek, yaratıcı olmak, hissetmek, almak, anda olmak, sevmek ve güzelliği hayatın her yerinde görmek, yine feminen enerjinin baskın özellikleridir.

Şu anda bu tarafının dengede olmadığını mı düşünüyorsun? Ataerkil bir toplumda, hedef gerçekleştirmenin, verimliliğin, listelere "check" atmanın, ne kadar çok şey yaptığının ve daha çok kaç saat çalıştığının “önem” gördüğü ve “değerli” kabul edildiği çalışma hayatında, bu tarafını unutmuş olmak, o kadar normal ki.

Önemli olan şu anda burada olman, bu yazıyı okuman. O zaman şimdi unuttuğumuz, bastırdığımız ya da farkında olmadan reddettiğimiz feminen tarafımızı hatırlamaya, onurlandırmaya ve uyandırmaya hazır mıyız?

1- İçe dön

Tekrar hatırlayalım:

Sürekli olarak günlük yapılacaklar listemize bakarken, başkalarının taleplerini gerçekleştirmeye odaklanırken süper gücümüzü -yaratıcı feminen enerjimizi- unutuyoruz. Feminen enerjinin yaratıcı gücü ile aslında o listeler çok daha hızlı ve çok daha etkili şekilde tamamlanabilir. Nasıl mı? Herkesi, her şeyi dinlemeden önce yapacağın ilk iş, güne kendini dinleyerek başlamak. 10 dakika her türlü elektronik aleti kapatıp kendinle baş başa kal. “Olma” halini yaşat. 10 dakikanın sonunda da 5 dk. boyunca serbest yazım yap. İçinden ne gelirse. Unutma, bir hedef için koşmuyoruz. Sadece içeride olanın çıkmasına izin veriyoruz. Bırak o özgür "Shakti" enerjin, senin aracılığınla konuşsun!

2- Komüniteye katıl ya da kendin yarat

Rekabet ettiğimiz, yarıştığımız, kıyaslamalara girdiğimiz, kendimizi yalnızlaştırdığımız anlarda feminen enerjimizden kopuyoruz. Oysa feminen enerji bir grubun içinde olmak ister. Bilir ki, o ışıldadığında diğerleri de ışıldar; diğerleri ışıldadığında o da ışıldar. Destek almanın da destek vermek kadar önemli olduğunu bilir. Kadın doğası gereği etrafını beslemeye, destek olmaya odaklıdır. Kendini de doldurmak için, destekleyen kadınlarla bir arada olmak, bir kadın için hayati önem taşır. Öyle bir grubun var ise, tadını çıkar kıymetini bil bu yazıyı okur okumaz onlara teşekkür mesajları at ;)

Yok ise aç kendini böyle bir grup ile buluşmaya. Online-Offline, her yerde o grupla buluşabilirsin.

Hiç bir grup seni çekmiyor mu? Sen başlat! Sen o destek enerjisini taşıyan grubun kurucusu ol.

3- Yaratıcılığına izin ver

Feminen enerji yaratıcıdır.

Feminen enerji yaratıcıdır.

Feminen enerji yaratıcıdır.

Neden feminen enerjiye ihtiyacımız var ve neden bu kadar kutsal bir enerjiyi uyandırmak istiyoruz? Yukarıdaki cümle cevabı özetliyor bizim için. Feminen enerjin uyandıkça yaratıcılığın artar, feminen enerjiyi uyandırmanın yollarından biri de yaratıcılığını yaşatmaktır. Yaratıcılığını aktarma yolun resim yapmak da olabilir, bir blog yazmak da, odanı farklı şekilde düzenlemek de olabilir, dans kareografisi hazırlamak da… Kendini koyduğun, kendini aktardığın her şeyde yaratıcılığını yaşatmaya başlamışsın demektir.

4- Alma enerjini aç

Feminen enerji “receptive” yani “alıcı/kabul edici”dir.

İster gelen bir hediyeyi rahatlıkla kabul et, ister arkadaşının sana yemek ısmarlamasına izin ver, ister kendin uğraşmak yerine kendini şımartıp manikür yaptır, ister içinden çıkamadığın o konuda destek al. Şimdi kendine sor; “Hayatımda nerelerde almaya izin vermiyorum? Bu konuda ne yapabilirim?”

5- Eğlenmek senin doğanda var: Oyna

Anda kaldığımız, akışta olduğumuz, oynadığımız, eğlendiğimiz her an feminen enerjimizi biraz daha yaşatıyoruz demektir.

Çocukken en çok hangi anlarda zamanın nasıl geçip gittiğini unuturdun? En çok hangi anlarda kendini kaybederdin? Uzun zamandır bu yönünü kaybettiysen ve en son ne zaman kahkahalarla güldüğünü hatırlamıyorsan; çocukluğundan ilham al. En çok hangi anlarda eğleniyordun? Bunu bugün nasıl yaşatabilirsin? Örnek verecek olursam, ben çocukluğumda en eğlendiğim anlarımı düşündüğümde arkadaşlarımla oyun oynadığımız anları hatırlıyorum. Bugün de bir arkadaşımla eğlenerek sohbet ettiğimde, keyifle vakit geçirdiğimde yine zamanın nasıl geçtiğini fark etmem.

Feminen enerjiyi uyandırmanın en zevkli yollarından biri; keyifli vakit geçirmek. İster oyun oyna, ister dans et. O akışa, Shakti enerjisinin senin aracılığınla akmasına izin ver.

Veee BONUS: Senin için hazırladığım, Kutsal Feminen enerjiyi uyandırmak için en hızlı yöntemlerden biri, Adi Shakti Meditasyonunu https://www.sevilileyaratim.com/adi-shakti adresinden indirebilirsin. Bu meditasyon çok spesifik, çok etkili ve çok dönüştürücüdür. Tadını çıkar!

Kutsal, yaratıcı ve dönüştürücü Feminen Enerjimizi daha da sahiplendiğimiz, onu onurlandırdığımız, bizler aracılığı ile yaşattığımız ve KADIN olmayı kutladığımız daha nice anlara! Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun!

Sevil Eskicioğlu Özkal

Yaşam Koçu, Kundalini Yoga Eğitmeni ve Reiki Master

Yazının devamı...

Aradığın işaret burada

Yıllar önce üç günde bir kitap okuyordum, bulduğum her kart destesinden kart çekiyordum, sorabileceğim her kişiye sorumu soruyordum. Aklımdaki konu için "Bunu yapmalı mıyım?" sorusunun cevabını arıyordum. Yani;

Onay arıyordum.

Birisinin bana "Evet Sevil sen bunu yapmalısın!" demesini bekliyordum.

Yani gücümü dışarıya veriyordum.

Sonra bir an geldi, "Ben bunu niye okuyorum" dedim.

Yanlış anlama, hala tam bir kitap kurduyum; ama problem olan nokta "okumaktaki amacım"dı.

Bunu çok sık yapıyoruz; ertelemek, değişimden ve gücümüzden korktuğumuz için kaçmak ya da içimizdeki arzuya dışarıdan bir onay beklemek.

"ONAY VERİLMİŞTİR!"

Evet, bugün bu makaleyi okuyorsan; ne soru soruyorsan, neyi yapmak için birinin daha sana "Evet evet bu doğru karar" demesini bekliyorsan, onay verilmiştir.

İç sesine güven!

Çünkü eğer ona güvenmezsen, dışarıdan birilerine o görevi bırakacaksın. Söyler misin; niye dışarıdan birisi senden daha iyisini senin için bilsin ki?

Sen biliyorsun!

İçsel rehberin biliyor!

Kalbini takip et.

"Bunu nasıl yapabilirim Sevil?" diye soruyorsan eğer, bir örnek:

ŞU ANDA NEYİ ONAYLAMAK İÇİN ÇABALIYORSAN, NE İÇİN BİRİLERİNİN DE SANA "EVET BU DOĞRU KARAR" DEMESİNİ BEKLİYORSAN; iç sesin o demektir.

Ego-iç ses karmaşası içinde kalmak çok normal.

2 zıt güç sürekli kapışıyor:

Birinin amacı gelişimin ve mutlu olman, diğerinin amacı aynı yerde kalman ve korkman.

Birinin amacı gücünü keşfetmen ve Evren ile birliğinin farkına varman, diğerinin amacı kendini yalnız ve güçsüz hissetmen.

İç ses ile egoyu birbirinden ayırmakta kullanabileceğin 3 tüyo:

1- Ego gelişimi değişimi istemez, İç ses gelişmeye geldiğini bilir gelişimi çok sever

Kararsız kaldığın konuyu düşündüğünde, seni ileriye götüreceğini değişeceğini hissettiysen; seni heyecanlandırdıysa iç sesin "Evet" diyor demektir.

2- Ego korku aracılığı ile konuşur

İçinden bir şey “Evet bunu yapmalıyım” derken, diğer bir ses-Ego- her türlü korku ile cümleler sana sıralıyorsa, yine ego kendini belli etmiş demektir.

3- Ego zihinde, İç ses kalpte konuşur

Sevgi ile konuşan, sadece isteyen, sadece söyleyen, sebebe sonuca ihtiyaç duymayan iç sestir; çünkü iç ses bilir.

Hikaye yazan, geçmiş gelecekte yaşayan ise Ego'dur.

İç ses ile yolda yürüdükçe daha da çok kendine, Evren'e ve yaşamına güveneceksin.

O hep seninle ve o en doğru cevapları biliyor.

Her şey o ilk adımı atmakla başlar: Bugün iç sesini dinleyerek hangi adımı atacaksın?

Burada olduğun ve okuduğun için teşekkür ederim. Arkadaşlarınla, sevdiklerinle de paylaşmayı unutma lütfen.

Sevil Eskicioğlu Özkal

Yaşam Koçu, Kundalini Yoga Eğitmeni ve Reiki Master

Instagram / Facebook / Twitter: @sevileskicioglu

Ücretsiz Meditasyonları indirmek için: www.sevileskicioglu.com

Yazının devamı...

Günün en önemli 15 dakikası

Sabah uyandığınızda güne nasıl başladığınızın günün devamı için ne kadar önemli olduğunu duymuşsunuzdur. Peki hiç gece uyumadan önceki dakikaların önemini duymuş muydunuz?

Dr. Wayne Dyer’ı dinlemeden önce, sabah güne nasıl başladığım konusunda bilinçliydim. O dakikaların günün en önemli anları olduğunun farkındaydım. Fakat Wayne Dyer’ın uyumadan önceki son 5 dakika ile ilgili söylediklerini dinledikten sonra, atladığım noktayı gördüm. Artık günü nasıl kapattığım da benim için en az sabahın ilk anları kadar önemli.

Sabah uyandığımızdaki ilk dakikalarımız günün nasıl geçeceği ile ilgili tonu belirken, gece uyumadan önceki dakikalarımız ise bilinçaltımızın nasıl kodlanacağını belirliyor.

Evet o meşhur bilinçaltı.

Hani sildirmek, temizletmek, değiştirmek için bir sürü paralar harcanan bilinçaltı!

Şimdi dikkatinizi çekebildim mi?

Güzel :)

İstediğiniz sonuçları beklediğiniz kadar hızlı almıyorsanız, havuzu doldururken bir yandan boşalttığınız için olabilir.

Hatırlarsınız havuz problemlerinden; bir havuzu bir musluk 4 saatte doldurabiliyorken bir başka musluk 6 saatte boşaltıyor diye başlardı. Hepimizin aklından geçmiştir; “Boşaltan musluğu kapat!” demek.

Mutluluk ve Yaratım probleminde ise, şanslıyız çünkü kontrol bizde: Sabah uyandıktan sonraki 10 dakikamız ve gece yatmadan önceki 5 dakikamız bizim için havuzu dolduran musluk da olabilir, havuzu boşaltan musluk da.

Peki o zaman; "Ne yapmalı? Ne yapmamalı?"

NE YAPMAMALI:

Sabah uyanır uyanmaz, ya da gece uyumadan önce cep telefonundan uzak dur. Farkında mısın sen cep telefonunu kullanmıyorsun, o seni kullanıyor. Seni nasıl yönlendirmek istiyorlarsa, odağını nereye çekmek istiyorlarsa, senin ne ile ilgilenmeni istiyorlarsa; cep telefonun aracılığı ile hayatının içindeler. Hayatının kontrolünü eline almak için bu kadar çaba sarf ederken, zihninin kontrolünü dışarıya bırakma. Sabah ilk 10 dakika, gece son 5 dakika CEP TELEFONU YOK.

Not: Ben cep telefonu dedim ama biliyorsun TV, bilgisayar, IPAD… uzak duruyoruz.

NE YAPMALI:

Zihin boşluğu sevmez, boş da kalmaz. O yüzden sabah uyanır uyanmaz hemen havada asılı olan (bir önceki günden kalan) düşüncelerle kendini doldurarak başlar. O yüzden sabah uyanır uyanmaz zihnine eklemek istediğin mantranı belirlemiş ol ve kendine tekrarlayarak gözlerini aç. Tıpkı aklımızda takılı kalan bir şarkı gibi mantra daha sonra otomatik olarak aklına gelmeye başlayacak ve sen efor sarf etmeden senin için çalışabilecek.

Bu mantra için önerilerim;

-Her şey yolunda.

-Bugün çok güzel şeyler olacak.

-Ben mutluyum, Ben sağlıklıyım, Ben bereketliyim, Ben …… -gerçekleşmesini istediğin ile tamamla-

-Çok şanslıyım.

-Beklediğim ve beklemediğim fırsatlar hayatıma akıyor.

Yukarıdaki mantralardan ya da kendi seçtiğin mantralardan birini her gün tekrarlayarak başla. Unutma zihnine ne düşünmesini istiyorsan o komutu sen vermezsen, kendisi geçmişteki sık düşündüklerinden gidip seçecek. O düşünceler de %98 ihtimalle gerçekleşmesini istemediğin korkuların olacak. Havuzu doldurmak için bu kadar çaba sarf ederken, boşaltan musluğu kapatsak -kıssak- fena olmaz mı?

NE YAPMALI:

Gün boyunca günü sürekli değerlendirip kendine not verdiğini fark et. Özellikle de akşam. Yapılanlar, yapılmayanlar. “Henüz gerçekleşmemiş olanlar”. Bu düşüncelerle gece yatağa girdiğimizde ne oluyor peki? Sonraki 7-8 saat süresince o negatif yayın devam ediyor. Gece yatmadan önceki 5 dakikanı nasıl değerlendirebilirsin?

-En az 10 adet şükrettiğin şeyi yaz. Yazılı yaptığında tekrar o anlara gidecek, daha çok hissedeceksin.

-Kendini takdir ettiğin şeyleri düşün. Yine yazılı olarak yapabileceğin bu egzersiz sırasında, yapmadıklarına odaklanmak yerine yaptıklarına odaklanarak takdir enerjini yükselt.

-Sabah uyandıktan sonra yaptığın gibi yatmadan önce de mantranı tekrarla. Gece boyunca senin için o mantra yayın yapmaya devam etsin.

Gün içerisinde bir çok şey kontrolün dışında gerçekleşiyor gibi gelebilir. Hep koştur koştur bir şeylere yetişmeye çalışıyor olabilirsin. Ama eğer bu 15 dakikanın kontrolünü eline alırsan, akışa karşı kürek çekmek yerine, akışta, Evrenin desteğiyle ve çok daha eforsuz isteklerine doğru yol alabilirsin.

Burada olduğun ve okuduğun için teşekkür ederim. Arkadaşlarınla, sevdiklerinle de paylaşmayı unutma lütfen.

Sevil Eskicioğlu Özkal

Yaşam Koçu, Kundalini Yoga Eğitmeni ve Reiki Master

Instagram / Facebook / Twitter: @sevileskicioglu

Ücretsiz Meditasyonları indirmek için: www.sevileskicioglu.com

Yazının devamı...

3 adımda eleştiriyle baş etme yolları

Eleştiriden kurtulmanın yolu var mı?

Var.

Standart, etrafındakilerin onayını alan, risk taşımayan, alışılagelmiş, kimsenin damarına basmayacak şekilde yaşa; eleştirilmezsin.

Yok olmadı.

Farkındasın değil mi; öyle yaşarsan da eleştirileceksin.

Bu sefer de; almadığın riskler için eleştirileceksin.

Yani, eleştiriden kurtulmanın yolu yok:)

O yüzden, sana nasıl eleştirilmezsin diye bir yazı hazırlamadım; eleştirilere karşı duygusal ve düşüncesel zırhını nasıl geliştirirsin, onu adım adım paylaşıyorum.

Ve sonda söyleyeceğimi şimdi söyleyeceğim:

"Dilerim eleştirilirsin! Dilerim yaptıkların birilerini rahatsız eder!"

Çünkü o zaman şundan eminim:

-SEN kendi ruhunu takip ediyorsun!

-SEN yaratıyorsun!

-SEN, kendini seçiyorsun!

Eleştiri zırhını nasıl oluşturursun?

1. Adım: Kabul ederek

İnsanlar eleştirecek. Neden biliyor musun? Çünkü senin risk alman, senin cesaretin onlara kendi alamadıkları kararları hatırlatacak. Senin ilerlemen onlara kendilerini geride kalmış hissettirecek, bu da onları rahatsız ettiği için seni eleştirerek küçük oynamanı sağlamaya çalışacaklar.

Mutlu ol, eleştiriliyorsan demek ki bir şeyleri doğru yapıyorsun, demek ki kalıpların dışına çıkıyorsun!
Yaratıcılığını kullanıyorsun!

Sen buraya SEN olmaya geldin, senin hayallerini gerçekleştirmeye!

Korkma.

Bu adımı aslında onlar için de attığını bil. Çünkü senin ışığın onların da içindeki ışığı tetikleyecek, ve kim bilir belki onlar da hazır olduklarında senin gibi bu yola çıkacaklar.

2. Adım: Senin gibi cesur insanları bularak

Sınırların dışına çıkıyorsan, risk alıyorsan, büyük oynuyorsan çok yüksek ihtimalle 1. adımda bahsettiğim sebeplerin etkisiyle kendini yalnız hissediyor olabilirsin.

Lider olmak, yapılmayanı yapmak, yaratıcı olmak yalnız olan bir yolculuk olmak zorunda değil.
Evet belki eski çevrene kendini ait hissetmeyebilirsin ama şimdiki sen için uygun olan çevreyi bulmaya odaklan.

Onların olduğu gruplara, aktivitelere katıl.

Takip et, onların hikayelerini dinle; onların da yaşadığı benzer zorlukları duyduğunda, hem yalnız olmadığını hem de bunların üstesinden gelinebileceğini bir kez daha hissetmiş olacaksın.

3. Adım: Kendini seçerek

Tamam belki eleştiriliyorsun, tamam belki desteklenmiyorsun.

Peki ne yapacaksın?

Onların onayı uğruna kendini olmadığın bir kalıba mı oturtmaya çalışacaksın?

O zaman, aslında onlardan beklediğin desteği, sen de kendine vermemiş olmayacak mısın?

Kendini kendini seçecek kadar sev. Kendine kendini sevdiğini ve değerli olduğunu göstermenin en güzel yolu: Kendini Desteklemek!

Burada olduğun ve okuduğun için teşekkür ederim. Arkadaşlarınla, sevdiklerinle de paylaşmayı unutma lütfen.

Sevil Eskicioğlu Özkal

Yaşam Koçu, Kundalini Yoga Eğitmeni ve Reiki Master

Instagram / Facebook / Twitter: @sevileskicioglu

Ücretsiz Meditasyonları indirmek için: www.sevileskicioglu.com

Yazının devamı...

Rumi’den 5 hayat dersi

Bazen tek bir cümle sanki bir kitabın bilgeliğini içinde barındırır.

İşte Rumi’nin şiirlerinin de aynen öyle etkisi var: Sanki tek bir şiir Evren’in bütün bilgilerini kalbine dolduruyormuş gibi.
Bugün seninle; doğruları hatırlatan, sınırsızlığımızı vurgulayan 5 özlü sözünü paylaşmak istiyorum. Okurken sadece zihninle değil, kalbinle de oku.

1- “Dün zekiydim, Dünyayı değiştirmek istedim. Bugün bilgeyim, o yüzden kendimi değiştiriyorum.”

“Dışarının problemleri, içsel değişim sağlanmadan değiştirilemez”i en güzel açıklayan söz. Daha önce de bunu deneyimledin öyle değil mi? İş değişikliği, yeni sevgili, farklı ev… Sen aynı kaldıkça senin zihnin ve duyguların aynı yayını yaptıkça benzer deneyimler hayatına gelmeye devam ediyor. Ama eğer sen içeriyi değiştirirsen, işte o zaman dışarının değişeceği kesin!
O yüzden Rumi’nin dediği gibi, bugün bilgeyiz ve kendimizi değiştiriyoruz.

2- “Bu senin yolun. Başkaları seninle birlikte yürüyebilir ama kimse senin yerine o yolu yürüyemez.”

Hepimiz istiyoruz yolda yanımızda sevdiklerimiz de olsun. Bizi desteklesinler, hayatımıza şahitlik etsinler.
Ama şunu unutmayalım; bu senin yolun. Kalbinde duyduğun tutkular senin arzuların. O ateşi duyan sensin, onu gerçek yapacak güç de yalnız sende var. Yanındakiler seni anlamayabilir, hatta belki seni durdurmaya bile çalışabilir. Gücünü verme. Unutma bu senin hayatın! Yanında olmak isteyenlere “Hoşgeldiniz” de ve bugün yolunda adım at. Kim bilir belki de diğerleri seni yolun diğer etaplarında bekliyor olabilir.

3- “Yara, ışığın sana ulaştığı yerdir.”

Yaralarımıza, hatalarımıza, kalp kırıklıklarımıza kızgın olma halimiz, Rumi’nin bu sözünü hatırladığımız anda, “Puff” diye siliniyor sanki.
Kendimi düşünüyorum; aşk acıları olmasaydı bugün burada olamazdım.
Yaptığım hatalar olmasaydı; kendimi koşulsuz sevmeyi öğrenemezdim.
Çoğunluğumuzun kendini bulma, sınırsızlığını keşfetme, yaratım gücünü fark etme, yani kişisel gelişim yolculuğunun da o dibe vurma anıyla, yani yaralarla başladığını biliyorum.
Yaranı sev. O seni eksik yapmıyor, tam tersi o seni mükemmel yapan, o seni sınırsızlığınla buluşturan, o seni sevgiyle ve ışıkla birleştiren yol.
Yaranı sev ve ışığın rehberliğine izin ver.

4- “Sen yolda yürümeye başla, yol kendini sana gösterecek.”

Kundalini Masterı Yogi Bhajan’ın 5 Sutrasından birini hatırlatır bu cümle: “Zamanı gelince başla, baskı ortadan kalkacaktır.”
Günümüzdeki çok yoğun bilgi kirliliği ve zihin karmaşıklığı etkisinde insanların en çok zorlandığı noktaların başında; hareket etmek, adım atmak geliyor.
Arkanda seni destekleyen kocaman bir Evren’in olduğunu hatırladığında, sana tek düşen “Nereye gideceğine karar vermek” ve o yolda ilerlemeye devam etmek. Aradığın destek, bilgi, ve ihtiyacın olan cevaplar yol boyunca sana ulaştırılacak.
Yeter ki sen o yolda yürümeye başla.

5- “Kim olduğunu bıraktığında, “olabileceğin” kişi olursun.”

Eski kıyafetlerinin üzerine yeni aldıklarını giyersen ne olur?
Ne eskisi gibi görünürsün, ne yenisi gibi.
Ama eskisini bırakmayı göze aldığında, yenisi ile bir başlangıç yapabilirsin.
Kimliklerimiz için de aynı şey geçerli. Her gün güneş gibi biz de “yeniden doğuyoruz”, ama kendimize yeniden doğmuş gibi davranmak yerine “dünün devamı” enerjisi ile yaklaşıyoruz.
Bu da bizi dünün aynısı bir güne hazırlıyor. Çünkü onu yaratıyoruz.
Peki ya yeni bir SEN olmak istiyorsan? Yeni bir hayat, yeni bir gerçeklik?
İşte o zaman kendine şu soruyu sor; “Ben bugün nasıl bir BEN olmak istiyorum?”
Ve bu soruyu kendine yarın da sor. Ertesi gün de.
Ya her gün yeniden “olmak istediğin kişi” olmayı seçersin, ya da geçmişi tekrarlamaya devam edersin.
Sen bugün kim olmayı seçiyorsun?

Birbirinden güzel sözlerin içinden senin favorin hangisi ya da hangileri?
Burada olduğun ve okuduğun için teşekkür ederim. Arkadaşlarınla, sevdiklerinle de paylaşmayı unutma lütfen.

Sevil Eskicioğlu Özkal

Yaşam Koçu, Kundalini Yoga Eğitmeni ve Reiki Master

Instagram / Facebook / Twitter: @sevileskicioglu

Ücretsiz Meditasyonları indirmek için: www.sevileskicioglu.com

Yazının devamı...

Evren nasıl bir öğretmen?

"Evren ile birlikte yaratım" ile ilgili aldığım soruların başında;

-Dersimi aldığımı nasıl anlarım?

-Öğrenmem gerekeni öğrenemiyorum galiba…

-Hangi dersi almam gerekiyor bu konudan?

soruları geliyor.

Kelimelerin hepimizde tetiklediği anlamlar farklı oldukça, işte bu “dersi almak, öğrenmek” konusu da, sanki sınıf geçmemiz için orada bizi değerlendiren bir Evren varmış izlenimi oluşturuyor.

Önce gel seninle bu “öğrenmek”, “dersi almak” ifadeleri nereden geliyor onu konuşalım:

Bir çok spiritüel öğretide, yaşamdan bahsedilirken yaşam okulu ifadesi geçer, dolayısıyla hayatımızdaki her deneyimin de bize verilmiş “assignment” yani Türkçe karşılığı, ödev, çalışma olduğu yazılır.

Sebebini anlamak çok da zor değil; okul hayatının bizlere öğretmesi, bizleri geliştirmesi hedeflendiğine göre; yaşam deneyimimizin de bizim büyümemiz, gelişmemiz üzerine kurulu olduğunu açıklamaya çalışıyorlar.

Fakat okulun tıpkı gelişmemiz, büyümemiz, öğrenmemiz gibi güzel misyonlarının yanında; okul dediğimizde tetiklenen güçsüz hissetme, başkalarının verdiği kararlara göre hareket etme zorunluluğu, senden istenenleri yapmazsan sınıfta kalma ya da ceza alma korkusu gibi düşüncelerin olduğunu da görmezden gelemeyiz.

Kafa karışıklığına da bunlar sebep oluyor.

Gel o zaman yaşam okulunun kurallarında netleşelim:

1- Sen bu dünyaya, bu yaşama deneyimlemeye, keşfetmeye, yaratmaya, büyümeye, SEN olmaya geldin.

2- Evren, elinde cetvelle seni cezalandırmayı bekleyen bir öğretmen değil.

3- Sen dersini almadığın için aynı şeyleri yaşamaya devam etmiyorsun; aynı şeyin enerjisini yaymaya devam ettiğin için aynı şeyi yaşamaya devam ediyorsun.

4- 3. maddeyi tekrarla lütfen: Sen dersini almadığın için aynı şeyleri yaşamaya devam etmiyorsun; aynı şeyin enerjisini yaymaya devam ettiğin için aynı şeyi yaşamaya devam ediyorsun.

5- Hayatta karşına çıkan zorluklar, seni tetikleyen kişiler; test değil, sadece senin daha üst versiyonuna çıkman için şu anda yaydığın enerji, düşünce sisteminle ilgili kendini fark etmen, anlaman için enerjinin fiziksel boyuta bürünmüş halleri.

6- Yaşam okulunda hedefleri belirleyen sensin. Senden beklenen ya da toplumun dedikleri değil; iç sesinin sana söyledikleri seni mutlu edecek, olmak için geldiğin kişi olmanı sağlayacak.

7- Evren senin performansını gözlemleyip ona göre neyi hak ettiğine hak etmediğine karar veren bir dış güç değil. Evren ve Sen, BİRSİNİZ. Kendine kızdıkça ona, ona kızdıkça kendine kızıyor; kendinden o isteklerini uzak tutuyorsun. Hayallerinin ötesinde güçlüsün. Yani bu okulun, müdürü/müdüresi de sensin, öğretmeni de, öğrencisi de… Evrenden geldin, içinde Evreni barındırıyorsun. Sınırsızsın.

8- Bu okuldaki mezuniyet bu yaşam döngüsünü bitirdiğimizde gerçekleşiyor; o yüzden mutlu olmak için …..’yı başarmış olmayı ya da hayatında ……’nın olmasını bekleme. Çünkü onlar olduğunda da başka hedefler koymaya başlayacaksın. Unutma, hep büyümeye ve gelişmeye geldin. Her anından keyif almayı ve bunun bir yolculuk olduğunu kendine hatırlar.

Yaşam okulu ile ilgili bilgilerimizi netleştirdik, büyümeye ve gelişime devam ettik. O zaman kendimize kocaman bir Aferin verip, takdirlerimizi sunmayı unutmuyoruz değil mi? :)

Sevgilerimle,

Sevil

Yaşam Koçu, Kundalini Yoga ve Meditasyon Eğitmeni, Reiki Master

Instagram / Facebook / Twitter: @sevileskicioglu

Ücretsiz Meditasyonları indirmek için: www.sevileskicioglu.com

Yazının devamı...

LGS için motivasyon reçetesi

Sürekli değişen gündem ve belirsizlik, stresle yaşamayı bizler için normalleştirmeye çalışıyor olsa da, “stresle yaşamamayı” seçebiliriz. Bu yazımda sizlerle özellikle LGS öncesi ve sonrası stresi azaltmakta hem öğrencilere hem velilere yardımcı olacak bir motivasyon reçetesi hazırladım. Birini ya da üçünü, sınav öncesi-sonrası rahatlıkla kullanabilirsiniz. Çalıştınız, hazırsınız, şimdi bu süreci anda kalarak kapasitenizi en iyi şekilde kullanma zamanı.

1- Olumlamalar ile doğru komut ver

Kendi kendimize yaptığımız konuşmalar en önemli ve en etkilileri, çünkü en filtresiz konuşmalarımız. Kendimize sürekli tekrarlayacağımız cümleler -mantralar- bir yandan zihnimizi söylediğimiz cümleye programlarken bir yandan da enerji alanımızı bu cümlenin enerjisi ile beslemeye devam ediyor. Nasıl mı? Aşağıdaki cümlelerden sana en iyi hissettirenleri seç ve 11 kez tekrarla. Enerjinin nasıl değiştiğini deneyimleyerek öğren.

-Ben başarılıyım

-Ben bir çok zafer kazandım

-Ben akıllıyım

-Ben becerikliyim

-Ben zekiyim

-Ben güçlüyüm

-Ben cesaretliyim

-Ben hak ediyorum

-Kendime güveniyorum

-İstediğim her şeyi yapabilirim

2- Nefes ile özgürleş

Bizi büyüten, geliştiren, genişleten nefes; karın kaslarımızı kullanarak yaptığımız nefestir. Nefes alırken karnımızın dışarıya doğru genişlediği, nefes verirken ise içeriye doğru daraldığı. Bir çok kişi bunun tam tersini yapıyor. Sırf bunu değiştirerek bile kendimizi rahatlatmamız, çok daha özgüvenli ve enerjik hissetmemiz mümkün.

Ellerini karnının üstüne koy. Şimdi burundan nefes alırken ellerini dışarıya doğru nefesle itmeye çalış. Güzel, şimdi de nefesi verirken ellerinin omurgana doğru hareketini gör. Şimdi tekrarlayalım. Dışarı- İçeri. Bir kez daha. Şimdi bir dakika boyunca gözlerin kapalı bu yavaş derin nefese devam et. Çok daha rahat, çok daha güvende, çok daha güçlü hissedeceksin.

3- Vizyonlama ile geleceğini yaz

İkinci maddeyi uygulayıp rahatladıktan sonra şimdi de geleceğimizi yazalım. Başarılı insanların ortak özelliklerinden biri; farkında olarak ya da olmayarak vizyonlamayı hayatlarının parçası haline getirmiş olmalarıdır. Aşağıda senin için yazdığım vizyonlama akışını oku ve sonra da gözlerini kapatıp kendine yaşat.

Şimdi yavaş yavaş bedenine geri dön ve kendini hazır hissettiğinde gözlerini aç.

Sınav öncesi ve sonrası stresi için bu üçlüden ister birini ister üçünü yap. Ve şunu unutma; Sen yeterlisin! Sen özelsin! Her şey yolunda!

Sevgilerimle,

Sevil Eskicioğlu Özkal

Yaşam Koçu, Kundalini Yoga ve Meditasyon Eğitmeni, Reiki Master

Instagram: @sevileskiciogluofficial

Facebook: Sevil Eskicioğlu Yaşam Koçu

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.