15.05.2025 - 21:49 | Son Güncellenme:
OLCAY ORUN
OLCAY ORUN- Roma İmparatorluğu’nun başkenti Roma, yedi tepe üzerine kurulmuş ve bu konum, şehri sadece coğrafi anlamda değil, aynı zamanda dini ve kültürel açıdan da sembolik bir hale getirmiştir. Roma'nın çöküşüyle birlikte, bu imparatorluk mirası, Doğu Roma yani Bizans İmparatorluğu'na devredilmiş ve Bizans’ın başkenti Konstantinopolis de yedi tepe üzerine inşa edilmiştir.
Konstantinopolis, M.Ö. 667 yılında Megaralı kolonistler tarafından Byzantion adıyla kurulmuş, 330 yılında ise Roma İmparatoru I. Konstantin tarafından yeniden inşa edilerek Nova Roma adını almış, halk arasında Konstantinopolis olarak anılmaya başlanmıştır.
Yedi tepenin önemi
Roma’da ve Konstantinopolis’te, şehirlerin yedi tepe üzerine kurulmasının yalnızca coğrafi bir tercih olmadığı, aynı zamanda stratejik, dini ve kültürel anlamlar taşıdığı anlaşılmaktadır. Antik Roma’da olduğu gibi, Konstantinopolis’in yedi tepe üzerine inşa edilmesi, şehrin kutsal kozmik düzene uygunluğunu ve tanrılar tarafından korunmuş bir yer olarak kabul edilmesini simgelemekteydi. Roma ve Bizans geleneğinde, yedi sayısı, hem mitolojik hem de dini anlamlar taşıyan bir semboldü. Bu nedenle, her iki imparatorluk da başkentlerini güçlerinin ve uygarlıklarının sembolü olarak tasvir etmiştir.
Konstantinopolis, Roma'nın mirasını sadece coğrafi anlamda değil, aynı zamanda dini ve kültürel düzeyde de devam ettirmiştir. Konstantinopolis, Roma'nın şehir yapısı ve yerleşim düzenini anımsatacak biçimde, her tepede sembolik anlam taşıyan yapılarla planlanmıştır.
Roma ve Bizans imparatorluklarının mirası, Osmanlı İmparatorluğu’na da taşınmıştır. İstanbul, Bizans’tan Osmanlı'ya geçerken, şehrin konumlandığı yedi tepeli yapı siyasi, kültürel ve dini sürekliliğin simgesi olmuştur. Osmanlı Dönemi, İstanbul’u kültürel ve dini açıdan önemli bir merkez olarak konumlandırırken, Roma ve Bizans’ın şehir yapılarından ve sembolik anlamlarından büyük ölçüde etkilenmiştir.
İstanbul’u coğrafi, siyasi ve kültürel olarak biçimlendiren yedi tepeyi, Bizans ve Osmanlı dönemlerini karşılaştırarak ele almak daha açıklayıcı olacaktır.
Sarayburnu Tepesi
Bizans Dönemi’nde siyasi ve dini gücün simgesi olan bu tepe Büyük Saray, Ayasofya, Hipodrom, Roma İmparatorluğu’nun dört bir yanını birbirine bağlayan yolların başlangıç noktası kabul edilen Milyon Taşı’na ev sahipliği yaparken, Osmanlı Dönemi’nde de Topkapı Sarayı, Sultanahmet Camii, İbrahim Paşa Sarayı ile benzer geleneği sürdürmüştür. Haliç ve Boğaz, Üsküdar ve Kadıköy’ü (Khalkedon) de içine alan eşsiz manzarası ile bu tepe İstanbul’un belki de en önemli simgesidir.
Hipodrom ile Ayasofya arasında konumlanan Büyük Saray 13. yüzyıla kadar şehrin ana yönetim ve tören merkezi olarak hizmet etti. Osmanlı İmparatorluğu'nun erken yıllarında, Konstantinopolis'in yeniden inşası sırasında sarayın çoğu ortadan kalkmış olmasına rağmen, 20. yüzyılın başlarında Büyük Saray'ın bir kısmı gün yüzüne çıkmıştır. Günümüzde Büyük Saray kazıları devam etmekte olsa da henüz sadece dörtte birlik kısmı kazılan sarayın tümüyle gün yüzüne çıkarılması, büyük kısmının Sultanahmet Camii ve onun etrafındaki binaların altında kalması nedeniyle mümkün değildir. Bulunan mozaiklerin çoğu Büyük Saray Mozaikleri Müzesi'nde sergilenmektedir. Topkapı Sarayı ise yaklaşık 380 sene boyunca devletin idare merkezi ve Osmanlı padişahlarının resmi ikametgâhı olmuştur ve bugün bölgenin en ilgi çekici turistik merkezlerinden biridir.
Bu tepede bulunan diğer iki önemli eser ise elbette Ayasofya ve Sultanahmet Camii’dir.
Çemberlitaş Tepesi
Adını M.S. 4 yüzyılda Konstantin adına dikilen sütundan alan ve Bizans Dönemi’nde ticaret ve kamusal yaşamın merkezi olan Forum Konstantin önemini, Osmanlı Dönemi’nde Çorlulu Ali Paşa Medresesi, Nuruosmaniye Camii’nin inşası ile devam ettirirken, canlılığını da Kapalıçarşı ve hanlarla sürdürmüştür. Günümüzde Çemberlitaş olarak bilinen Konstantin Sütunu ilk yapıldığında I. Konstantin’in bronz heykelini taşıyordu. 1105 yılında Konstantin heykeli ve üç tamburu düşen sütun 12. yüzyılda onarımdan geçmiş ve heykelin yerine haç konmuş, bu haç da Osmanlı fethinden sonra kaldırılmıştır. Yapılaşmaya açılması sonrası forum meydan özelliğini kaybetmeye başlar. Sarayburnu ve Çemberlitaş tepeleri günümüzde de birbirine tarihi Mese Caddesi ile bağlanmaktadır.
Fatih Tepesi
Zirvesine 550 yılında inşa edilmiş Hristiyan bazilikası Havariyyun Kilisesi, İstanbul'un Osmanlılar tarafından alınmasından sonra kısa süre için Rum Ortodoks Patrikhanesi olarak kullanılmıştır. 13. yüzyıl başlarında kullanım dışı kalan kilise, 1462 yılında yıkılmıştır. İmparatorlara ve kutsal kişilere ait lahitler günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde korunmaktadır. Bugün bu tepede bulunan Fatih Camii ve Külliyesi Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmış ve inşası yedi yılda tamamlanmıştır.
Yavuz Selim Tepesi
Osmanlı’dan önce Bizans aristokrasisinin yaşadığı bir yerleşim bölgesi olan bu tepede bulunan ve İstanbul’daki yedi selatin camiden biri olan Yavuz Selim Camii, oğlu tarafından Yavuz Selim adına yaptırılmıştır. Yavuz Selim Türbesi de burada bulunmaktadır.
Edirnekapı Tepesi
İstanbul'un kuzeybatısındaki surlara en yakın ve en yüksek rakımlı (80 m) tepede 500 yılı civarında inşa edilen Blakhernai Sarayı 11. yüzyıl sonlarında imparatorluk ikametgâhı olarak kullanılmaya başlandı. Geçmişte sarayın bulunduğu alan günümüzde binalarla kaplıdır, sadece bu saray kompleksinin bir parçası olarak kabul edilen Tekfur Sarayı’nın kalıntıları görülebilmektedir. Yine Bizans kilise mimarisinin ve mozaik sanatının en başarılı örneklerini barındıran Kariye Camii bu tepede ziyaret edilebilir. Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı adına Mimar Sinan tarafından inşa edilen Mihrimah Sultan Camii de bu tepede bulunmaktadır.
Kocamustafapaşa Tepesi
Adını Bizans halkına Hristiyanlığı kabul ettirdiğine inanılan Hagios Andreas en te Krisei isimli havariden alan Aziz Andrea Manastırı halk arasında Sümbül Efendi Camii olarak bilinir. Kocamustafapaşa semtindeki bu manastırın ne zaman yapıldığı bilinmemekle birlikte içinde bulunan 6. yüzyıla ait parçalar ve sütun başlıkları eserin bu döneme ait olduğunu göstermektedir. Yapı 1486'da camiye dönüştürülerek Kocamustafapaşa Camii adını almıştır.
Bizans döneminde sakin ve mistik ortamıyla, manastırın yanı sıra aristokratların ikamet ettiği bu bölgede günümüzde Hürrem Sultan adına Mimar Sinan tarafından inşa edilen Haseki Sultan Camii ve Cerrahpaşa Camii ile birlikte yine yoğun bir kentsel yerleşim bulunmaktadır.
Bu yedi tepeyi içine alan ve sur içi olarak adlandırdığımız bölgede, birbirine yürüme mesafesindeki bu eserler İstanbul’un kadim tarihini hissetmek isteyenler için değerli bir imkân sağlamaktadır.
Süleymaniye Tepesi
Bizans’ta büyük kamu yapılarının yoğunlukta olduğu bu bölgede Süleymaniye Camii bütün görkemi ile tepeye hâkim olurken, bugün İstanbul Üniversitesi kampüsü olarak hizmet veren Eski Harbiye Nezareti Binası ve Beyazıt Camii de bu tepede yer alır. Süleymaniye Camii, Kanuni Sultan Süleyman adına 1551-1557 yılları arasında Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Mimar Sinan'ın kalfalık devri eseri olarak nitelendirilen cami; medreseler, kütüphane, hastane, sıbyan mektebi, hamam, imaret, hazire ve dükkânlardan oluşan Süleymaniye Külliyesi'nin bir parçası olarak inşa edilmiştir.