Ben ölürsem terörist, sen ölürsen şehitsin

Mahsun Kırmızıgül’ün ikinci filmi “Güneşi Gördüm” ses getirmeye devam ediyor. Filmi izleyenler için ortak görüş olarak en etkileyici sahnelerden birisi asker kardeş ile terörist ağabey arasında geçen konuşmaydı. Abi isyan edip, ailesini de karşısına alarak dağa çıkar. Kardeş ise vatani görevini yapan bir askerdir. Gece yarısı ağabey eve gelir. Ailenin yakarmalarına rağmen terörist yani Alper Kul evden çıkmak üzere iken asker olan kardeşi ile burun buruna gelir ve aralarında şu diyalog geçer. Kardeşin, “Ağabey çatışmada karşı karşıya gelirsek ne olacak?” sorusuna terörist ağabey soğuk kanlılıkla, “Ben ölürsem terörist, sen ölürsen şehit olacaksın” diye cevap verir. Filmde Türkiye gerçeğini perdeye taşıyan iki oyuncu Cafe Milliyet için buluştu. 


Alper Kul: 

Film teklifi nasıl geldi? Neyi düşünerek karar verdiniz?
Mahsun Kırmızgül ofise görüşmeye çağırdı. ‘Alper’ciğim, travesti rolünü mü, terörist rolünü mü oynamak istersin?’ dedi. Ben de ‘Teröristi tercih ederim’ dedim. Senaryoyu okuduktan sonra çok beğendim. Buna herkesin üzerinde konuştuğu bir cümle üzerine karar verdim. Çok gurur duyduğum, içinde bulunmaktan çok keyif aldığım ve sonuna kadar arkasında duracağım bir iş oldu. 

Terörist rolünü beğenmeseniz, travestiyi oynar mıydınız?
Alakası yok. Burada önemli olan şey bir cümle idi. Altan Erkekli’nin bir röportajında da dinlemiştim. Kardeşimin bana söylediği cümle çok etkileyici. Kardeşimin, “Abi çatışmada karşı karşıya gelirsek ne olacak?’ sorusuna, ‘Ben ölürsem terörist, sen ölürsen şehit olacaksın’ diye yanıt verdiğim o cümle Altan Ağabeyi de etkilemiş. Ben de bu cümlenin peşinden geldim. Çok etkili bir cümle bu. Aşağı yukarı nasıl birşey tasarladığını anlayabiliyorsunuz Mahsun’un. Çok saygı duyuyorum. Zaten filmi anlatırken sahnesinden ışığına kadar her şeyi anlatıyordu. Daha çekilmeden bitmiş bir film olduğu belliydi. 

Güneydoğu sorunu ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Ama bu sorun ve sadece o bölgenin değil bütün dünyanın sorunu. Dünyada bu problemin silahla çözülemediğini görüyoruz. Hatta karşına daha bir güç olarak çıktığını da görüyoruz. Ekonomik açıdan kuvvetli bir alan. Bir sürü insanın nemalandığı bir alan. O yüzden kolay kolay bitmez çünkü bir sürü insanın çok para kazandığı bir alan. Bu ülkenin insanları, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları hayatını kaybediyor. 50 bine yakın insan hayatını kaybetti ve hâlâ da kaybediyor ve çok saçma bir sebep yüzünden. Ekonomik sebepler yüzünden.

Sizce somut olarak neler yapılabilir?
Bu konuyla ilgili ahkam kesmek bana düşmez, ben sadece bir gözlemciyim. Çözüm üretmek gerçekten siyasilerin işi.  Umarım buradaki rant sahiplerini ekarte ederler ve çok mutlu huzurlu yarınlarımız olur. Birlikten  kuvvet doğuyor  gerçekten. Durduk yerde kavga etmenin anlamı yok, konuşarak her şey çözülür. 

Nasıl bir yönetmen Mahsun Kırmızıgül?
Önyargıyla gidemezdim ben. Biri geçmişinde şarkıcıydı, diğeri matbaacıydı. Ne olacak? Geçmişinden bana ne. Seni bir yönetmen olarak ofisine çağırıyor ve sana bir rol teklifinde bulunuyor. Bu teklifi de değerlendirmeni bekliyor. Sunarken de çok güzel cümleler kuruyor ve filmi zaten çekmeden bitirdiğine seni ikna ediyor. Niçin çalışmayasın ki? Öncesi sonrası beni ilgilendirmiyor. Hatta tam aksine saygı duymak için daha da bir keyif veriyor. O zeka benim için kıymetli. İyi bir insan, arkadaşım. 


Buğra Gülsoy
Oyunculuk maceranız nasıl başladı?
1982 Ankara doğumluyum. Daha sonra üniversite için Kıbrıs’a gittim. Ben aslında mimarım. Küçük yaşlardan itibaren tiyatro ile uğraşıyordum bu üniversitede devam etti. Mehmet Ulubatlı o zamanki tiyatromuzun Genel Sanat Yönetmeni idi. 2004’te Ankara’ya dönüp mimarlık yapmak üzereyken Ulubatlı, devlet tiyatrolarında müdür oldu ve dedi ki, “Buğra  burada kal ve devlet tiyatrolarında oyuncu ol.” Yaklaşık 5 sene kadar Devlet Tiyatrosu’nda kaldım. Daha sonra geçen yaz “Hepimiz Birimiz İçin” adlı dizide Nazım karakteri vardı başrol onun için geldim İstanbul’a. Ondan sonra geliş o geliş burada kaldım. 

“Güneşi Gördüm” filminin teklifi size nasıl geldi?
Çok komik oldu. Menajerimle birlikte bir dizi filmden çağırdılar beni. Oraya görüşmeye gidiyorduk. Arabada giderken Mahsun Kırmızıgül menajerimi aradı. Menajerim de “Mahsun’un yanına geçeceğim istersen sen de gel” dedi. Israr edince ben de gittim. Boyut Film’e gittik, bahçede senaryo toplantısı filan yapılıyor işte. Ben de bir kenarda çayımı içiyorum. Mahsun Ağabey döndü ve “Aha da Berat’tır” dedi. Ondan sonra enteresan bir şekilde gelişti. Hislerimle yaşamayı çok seviyorum. İnsanların bazen doğru zamanda doğru yerde olmaları da bir şans. Bir şeytan tüyüm olduğuna da inanıyorum. 

Rol için bir hazırlığınız oldu mu?
Benim zaten Doğu’da yaşamış bir sürü arkadaşım var. Onların gözlerine baktığım zaman ya da atıyorum bir yerde oturduğum zaman o gözlerindeki sıcaklığı görüyorum zaten. Nasıl duygular içinde olduğunu bildiğim için onu dışarı çıkartmakta çok fazla zorlanmadım.

Filmle ilgili söylemek istediğiniz başka birşey var mı?
Dediğim gibi yani Mahsun Kırmızıgül kendi sinema kimliğini yavaş yavaş kazanmaya başlayacaktır, diye düşünüyorum. “Beyaz Melek” ve ardından gelen “Güneşi Gördüm” ve bir sonraki projelerinde Mahsun Kırmızıgül sinemalarını görmeye başlayacağız. Tıpkı Nuri Bilge Ceylan sineması gibi. Siz bir filmin hiç Fransız filmi olmadığını bilmeseniz de izlediğinizde dersiniz ki bu Fransız filmi veya Rus sineması... İşte bunu kazandığımız zaman Türk kimlikli sinemayı oluşturacağız. 

Özel hayatınız nasıl gidiyor?
Şöyle söyleyeyim ilk kez aşkı yaşıyorum yaklaşık iki aydır. Selen Soyder Miss Turkey 2007’den. Çok özel bir insan. Hayatımın kadını gibi birşey diyorum yani. 2007’de televizyonda görmüştüm o da beni dizide görmüş. Ortak arkadaşlar aracığıyla tanıştık ve gelişti her şey.