‘MY PAVYON’ DEFTERDEN NASIL SiLiNDi

İlk gece eğlencesi idmanlarını Samsun pavyonlarında yapmış olan biri için Cenk Eren’in mekanı My Pavyon tecrübesi biraz garipti. Doğruya doğru. Hakiki gazinoyu, pavyonu bilene bu eğlence türü sahici gelmiyor

İlk gece eğlencesi idmanlarını Samsun pavyonlarında yapmış olan biri için Cenk Eren’in mekanı My Pavyon tecrübesi biraz garipti. Doğruya doğru. Hakiki gazinoyu, pavyonu bilene bu eğlence türü sahici gelmiyor


İyi çocuksun ama arkadaşların kötü, yoldan çıkarıyorlar seni” derdi rahmetli anneannem Binnaz Hanım. Ona göre, siyasal terazinin sol kefesine konmam da, iyi okullarda okuyamamam da, derslerimin 10 üzerinden 4.5 ortalamada olması da hep ‘arkadaşlar yüzünden’di. Oysa bildik anlamda tembel biriydim, hâlâ da öyleyim...
Bu aralar yine ‘benzer arkadaşlar’ yüzünden epeydir sapmadığım yollara sapar oldum. En son Hasan ve Yıldırım çeke çeke Scotch’a götürmüşlerdi. Mekan sahipleri tarafından ‘sakıncalı’ bulunduğunu öğrendiğim o yazının ardından Çınar ve Mehveş, “Bir gece birlikte gezelim de sana gerçek alemleri gösterelim” dediklerinde ilk tepkim düşünmeksizin; “İşim olmaz” olmuştu.
Fakat gerek memur çocuklarında sıklıkla rastlanan “Hayır” demeyi bilemeyen genlerim, gerek “Senin değişik bir bakış açın var, o geceyi başka gözle analiz edersin” türü gaza getirmeler, gerek irade zayıflığı, gerekse ‘hainin iğvası uyma’ diye tanımlanabilecek davranış kalıpları nedeniyle kıramadım, takıldım kuyruklarına...
Tamam, öyle ‘parti ajanı, ‘mekan gurusu’, ‘gece komiseri’ gibi özelliklerim olduğu söylenemez lakin iki gözümüz, iki kulağımız var şükür. Gördüğümüzü yazabilecek kadar da elimiz kalem tutuyor.
Birilerine haksızlık edersek yazıda affola! Niyetimiz, kimseye akıl verme ya da yoldan çıkarma değil bu tip eğlence meseleleri bizim gözlükten nasıl görünüyor, onu anlatma gayretindeyiz...

Haberin Devamı

Yolculuk başlıyor
O gece kafadan itiraz ettiğim şeyler de olmadı değil. Çınar, “Lucca’da iki tane çakıp öyle başlayalım” dediğinde “Hocam oraya birkaç kere gittim. Fakat artık bu Lucca, kişisel anayasamda gidilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeler arasındadır, duymamış olayım” diye kestirip atınca, vatandaş gece tadsız başlayacak kaygısıyla, “Tamam abi, tamam” diyerek anında sindi.
Karar verildi, ‘ana üs’ olarak belirlenen ‘My Pavyon’a inmeden önce Big Chefs’te iki kadeh bir şey yuvarlayacağız. Nazik garsonlar, temiz mekan, mutedil müzik... Çınar, ekstremist davranışlara temayül edip “Kaufmann var mı?” diye sorunca mevzuu belli oldu. Gece ağır geçecek. Ben içkide bildiğimden şaşmam. Rakıda ‘Kulüp’ ya da ‘Altınbaş’, votkada varsa Russky Standart -elbette ‘yandan’ gelmişse platinium’u- yoksa Stolichnaya. Ben Russky’ye, daha rafine zevklerin adamı Çınar ise Grey Goose’a ‘yürüdü’. Ekibe sonradan katılan Mehveş de garip bir şey söyledi ama içkinin adı aklımda kalmadı doğrusu...
Yaş ortalaması hayli düşük olan mekanda gençler uzun bardaklarda renkli içecekler içerken, gençliğin neşesi ve coşkusuyla kahkahalı konulardan bahsediyorlardı.
Orada işimiz bitince kalkıp ‘My Pavyon’a geçtik. İlk gece eğlencesi idmanlarını Samsun pavyonlarında yapmış olan benim için mekan biraz garipti. Doğruya doğru. Ben bu tür eğlenceden hoşlanmam. Çünkü ‘sahici’ değildir. İki ayrı şeyin kötü bir taklidi mekan. Hakiki gazinoyu ve hakiki pavyonu boz, ortaya çıkan bu işte. Sevenleri beni bağışlar umarım ama Cenk Eren gibi kötü espri yapan birine üç kere katlanamam. İki keresi de arkadaş hatrıdır. Şarkıcılığı böylesi ortamlar için iyi olabilir ama “Ben Pavarottiyim gözünüzü benden ayırmayın” türü yaramaz çocuk tavırları benim gibi müşterileri ziyadesiyle kasar. Beni de kastı.
Bir kere Cenk Eren sıradan bir şarkıcı. O zaman geriye oyun, dans kalıyor. Fakat masaların ‘sosyal meskenler’ gibi birbirine bu kadar yapışık olduğu bir mekanda o da mümkün değil. En fazla yapacağınız, oturduğunuz yerden elinizdeki kağıt peçeteyi halay başı gibi sallamak olabilir. Zaten ancak o yapılabiliniyor.
Tiryakilerin sigara sorunsalı nedeniyle de hemen her mekanda olduğu gibi burada da yoğun bir insan trafiği yaşanıyor. Diyeceğim o ki, o gecenin ardından ‘My Pavyon’ da silindi bizim defterden.
Geceyi özetlersem... Memleketin ruh hali eğlence mekanlarına da sinmiş. İnsanlar gergin ve mutsuz. Neredeyse işe gider, bir görevi yerine getirir gibi davranıyorlar. Gençler uçarı ve pervasız, orta yaşlılar durgun ve sıkıntılı görünüyor. Ve sonunda diyorum ki kendime, “Oğlum Cem, evde ‘nazari çalışmalar’ yapmak sokaklarda sürtmekten evladır. Yürü eve...”


Madem geldin eğlen bari!
Ekibe Ceren de katılıyor ve Pavyon’dan kalkılıp Ulus 29’a geçiliyor. Buraya da sanırım bir kez gelmişliğim var. Lounge’daki -bu kelimeyi hakkınca telaffuz etmek benim için hayli zorken memlekette bazı mekanların kuyruğuna bunu takmak moda oldu- kitlenin yaş ortalaması 30 civarlarında. Her şey orta şekerli giderken bana yanlış votka geliyor. Şekerli içecekler maneviyatımı bozuyor, bir yudum çekince ağzımın tadı kaçıyor, bu vokta da öyle...
Tabii tadım kaçıyor. Bu kez beni bahçe tarafına çıkarıyorlar. Orada hem sigara içiliyor hem de tanıdık iki güzel kadınla karşılaşıyorum. Onların birinin bir işini halledeceğime söz veriyorum ama o sözü taa ertesi gün öğlende hatırlıyorum. Mekanın bu yanı daha sakin, müzik dengeli, servis özenli...
Gece 03.30 gibi iyice sıkılıyorum. Tam ne yapacağımı düşünürken cep telefonuma mesaj geliyor. Mehveş, “Kaçtım gözüm - ya da koçum -” türünden bir işaret fişeği çakıyor. Bakıyorum, hakikaten tüymüş. Taksiye atlayıp “Mis gibi kokan çarşafları takip et” diyorum.



‘MY PAVYON’ DEFTERDEN NASIL SiLiNDi

Şarkıların ritmi yükseldikçe ortam hareketleniyor. Müziğin sesi çok yüksek. Bağırarak anlaşmanın bile imkanı yok.

Haberin Devamı