02.04.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:
ŞENİZ ERTEN
Onu “Sıla” dizisinden tanısak da, Cemal Toktaş “Güneşi Gördüm” filmiyle belleklerimize kazınıyor adeta. “Güneşi Gördüm”de, solma pahasına, âşık olduğu güneşe koşan Berfin o. Toktaş, Kadri’den Kado’ya, Kado’dan Berfin’e dönüşürken, biz de onun gözlerinde “öteki”ni görüp, sevebildik; kurtulsun diye dua edip durduk belki de.
“Güneşi Gördüm”de çok önemli bir yer tutan Kado’yu, bir travestiyi canlandırdınız. Nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Çok hoş eleştiriler alıyorum, karakterin yansımaları çok güzel. Travesti arkadaşlarımız mesela, “İki kutu peçete bitirdik, çok ağladık!”, “Bizim hayatlarımızı çok iyi yorumlamışsın”, “Yaşadıklarımızı çok iyi anlatmışsın” gibi şeyler söylediler.
Gerçekten çok iyiydiniz! Role nasıl hazırlandınız?
Okuma programından sonra Mahsun Abi, beni bir arkadaşa yönlendirdi. O da beni, travesti arkadaşlarımızla tanıştırdı. Onlarla okuma provası yaptım. Bana sadece, “Bizi taklit etme Cemal, hiçbir şeyi taklit etme. Bir kadın ruhu taşıdığını; erkek bedenine sıkıştırılmış, hapsolmuş bir kadın ruhunu düşün” dediler. Zaten sonrası pamuk söküğü gibi geldi.
Bir erkek bedenine sıkıştırılmış bir kadın ruhu olmak, nasıl bir şeymiş peki?
Bir kadının gözünden dünyaya bakmaya çalışınca, önce çok zorlandım. Özellikle kadın kılığındaki sahneleri çekerken, kadın olarak, travesti olarak yaşamanın ne kadar zor olduğunu anladım. Toplumun baskısını yaşadım.
Bir çocuğu asker, bir çocuğu terörist, diğeri de başka bir yola sapmış, kaybolmuş olan bu aile, aslında küçük bir Türkiye resmi!
Kesinlikle Türkiye! Evet! Sonundaki durum da zaten o kimliksiz kalma durumu diye düşünüyorum. Bir yerlerde, birileri, bir şeyleri daha fazla yesin diye buradaki insanların çektikleri sıkıntılar olarak bakıyorum. Ülkemizde yaşanan sıkıntıları anlattık.
Sizce ne olsa bu aile dağılmazdı?
Dağılmamaları için, köylerinde yaşamaları gerekirdi, ama huzur içinde yaşamaları. Köylerinde yaşasalardı da, o çocuklar okuyamayacaklardı. Sistemin bir şekilde değişmesi, iyileşmesi gerekiyor. Olaya, aynı topraklarda yaşayan farklı kültürlerin birleşmesinin güzelliği olarak bakılması gerekiyor, diye düşünüyorum.
Hakikaten bu filmde, Kürtler, dağ, sürgün, asker, terörist, gayler, travestiler derken çok fazla “tabu” diyelim, aynı anda ele alınmamış mı?
Her şeyin birden olması, bence on numara bir durum! Her kesime, bir yerden ulaşıyor olması hoş bir şey. Birçok yerde, çok dağınık, dağılmış, neredeyse kopacaktım gibi yorumlar okuyoruz, ama bence tam aksine her kesime ulaşacak ve herkes kendinden bir şeyler bulacak.
Mahsun Kırmızgül’le çalışmak nasıldı?
Çalışırken çok heyecanlı birisi. Her karakterin öyküsünü bir kere kâğıda dökerken yaşadığı için, çekerken de bizle birlikte yaşıyor. Onunla çalışmak çok keyifli. Bütün ekip, her şekilde işin içinde. Bu çok önemli bence!
Çekimlerde başınıza mutlaka ilginç bir şeyler gelmiştir.
Eski Kemancı’da çekim yapıyorduk. Üst katta çekim yapılırken ben alt kattaydım. Menderes Abi(Samancılar), beni ilk kadın kılığında gördüğünde tanıyamadı (gülüyor).
Travesti rolünü aileniz nasıl karşıladı?
Ben ailemin tek çocuğuyum ve ailem ilkokulda oynadığım ilk oyundan beri, beni hep en ön sıradan izleyerek destekledi. Kado rolünü aldığımda da, babam bana, “Oğlum sen her şeyin en iyisini bilirsin. Biz sana güveniyoruz” dedi ve galada da en ön sıradaydılar.
Bu karaktere gelecek tepkilerden endişe ettiniz mi?
Aksine, hiç korkmadım. Bu korkusuzluğun sebebi de ailem olsa gerek diye düşünüyorum. Onlardan aldığım güçle devam ediyorum.
Sürekli olarak ötekini anlamamız lazım, travestileri anlamamız lazım deyip duruyorsunuz. İleride oğlunuz olsa ve bir gün size ben gay’im baba dese...
(Gülüyor).... Yani... Gay’im baba dese... Şu an buna cevap veremem, yani, çocuk sahibi olmadığım için, daha yaşım genç olduğu için, vereceğim tepkinin ne olacağını bilemiyorum. İlk etapta insan olarak, onun hissettiği duygular açısından ele almak durumundayım diye düşünüyorum.
En son ne zaman ağladınız?
Filmin final sahnesinde, Murat’la birlikte ağladık. Hüngür hüngür ağladık.
Aşk tek değildir!
Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz?
Oyuncu olmaya lisede karar verdim. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’na girdim. Yeni bitti okul.
Aşka inanıyor musunuz?
Aşk, her daim vardır. İnsan zaten aşkı arar, o heyecanı özler.
”Benim için aşk bir kere olur ve tektir” demişssiniz. Öyle midir gerçekten?
Bunu söyleyeli üç sene oldu. Zamanı akan bir nehir olarak düşünürsek her şey bir şekilde değişiyor.
Değişmiş hali ne o zaman?
Tek değildir. Şöyle tektir: Senin hissettiğin duygu tektir, ama gelişir, değişir. Bir öncekinde hissettiğin duyguyu sonrakinde hissedemezsin, yenisini bulursun. Başka seversin, başka şekilde åşık olursun. Sen de bir şekilde değişirsin.
Bir kadın olsanız, Cemal’de en çok neyi beğenirdiniz?
Bir kadına yaklaşımımı beğenirdim.
Arabalara çok düşkünmüşsünüz.
Çok düşkünüm. Bir de babam araba tamircisiydi, emekli oldu. İşin çıraklığını yaptım. Klasik, eski arabaları seviyorum. Benim Anadol’um var.