22.10.2012 - 20:09 | Son Güncellenme:
SENEM AYDIN / senem.aydin@milliyet.com.tr
Programın mimarı Kazak, “Bu programı hazırlayabilmek için öncelikle her şeyden haberdar olmak gerekiyor. Yatmadan evvel, yetmezmiş gibi uyanır uyanmaz, gazetelere, internete bakıyoruz. ‘Heberler’in her şeye verecek bir cevabı var” diyor
Üçüncü sezona başladınız. Program nasıl gidiyor?
Memet Ali Alabora: Çok mutluyuz çünkü hoşlanacağımız şeyleri yapmaya gayret ediyoruz. ‘Heberler’in iki tarafı var, bizim sıcak ve soğuk diye ayırdığımız. Sıcaklar ‘bugün’ yayınlanması gereken, gündemle ilgili konular. Soğuklar; her zaman yapabileceğimiz olanlar.
Serhat Kılıç: Sansür fazlalaştı, bir şeyleri söylemek daha zorlaştı. Bu şartlar içerisinde televizyonda yüksek sesle konuşabileceğimiz kaç program var ki? Elbette çektiğim dizi de benim için çok değerli ama aslında o diziyi seçme sebeplerimden biri de ‘Heberler.’
Mahir İpek: Serhat, burada bilinçlendi.
Serhat Kılıç: ‘Bilinçlendi’den ziyade aslında elimdeki gücü nasıl kullanmam gerektiğini biraz daha gördüm. ‘Heberler’i yapa yapa diğer işleri de ona göre seçmeye başladım. Çünkü 35’i geçtim, yavaş yavaş hayat ve politik görüşüm kemikleşti. Biraz daha ne istediğimi bilir hale geldim.
Serhat Bey, ‘Heberler’le hayatının nasıl değiştiğini anlattı. Bu programın sizdeki yeri nedir?
Levent Kazak: Çok önemsediğim bir iş. Bu programı hazırlayan olarak işten öte bir sorumluluk projesi gibi bakıyorum; espriden, mizahtan ziyade, duruş, bakış açısı önemli benim için. Hayata dalga geçerek bakan, her şeye verecek bir cevabı olan bir platform oldu ‘Heberler’. Ancak gündelik hayatı sarsan yan etkileri de yok değil. Bu programı hazırlayabilmek için öncelikle her şeyden haberdar olmak gerekiyor. Yatmadan evvel, yetmezmiş gibi uyanır uyanmaz, gazetelere, internete bakıyorsunuz. Her şeyi takip etmek zorundasınız, zor iş. Tüm haberci arkadaşlara buradan selam çakıyorum, haberdar olmak gerçekten insanın sinirlerini bozabiliyor bazen.
M.İ: Seyirci “Aaa gerçekten bu bir haber programı” duygusunu yaşasın diye çok ciddi bir ön çalışma yaptık. Bu oyunculuk anlamında bizi çok yonttu. Maksimum doğalı yakalama adına oyunu sürekli küçültmek yeni bir başlangıç oldu bende.
M.A.A: Üç buçuk oyuncu, Levent’i buçuk sayıyorum çünkü bazen hiç olmayabiliyor, üç sezondur döndüre dolaştıra bir stüdyonun içinde komedi yapıyoruz. Eğlenceli, politik bir tarafı var ama bir yandan da oyunculukla ilgili daha az görülen ama bizim çok uğraştığımız bir tarafı var ‘Heberler’in. Komedi oynadığınız zaman şımarırsınız bir süre sonra, bu oyunda da olur, tiyatroda da. Reaksiyon aldıkça büyümeye başlarsınız. Biz yükseldikçe, kendimizi aşağı çekmeye çalışıyoruz.
Geri dönüşler nasıl?
S.K: O kadar güzel taşı gediğine koyuyoruz ki, bazen geri dönmeye utananlar oluyor.
M.İ: “Bu gücenir mi?”, “Öbürü alınır mı?” diye düşündüğünüz zaman mizah geliştiremezsiniz. En yakın arkadaşlarımızı bile yerden yere vurduk. Hatta oyuncu Mahir, oyuncu Memet Ali’yi de eleştirmiştir.
M.A.A: Siyasi olarak da eşit bir yerde durmaya çalışıyoruz. Tabii ki iktidarı daha çok eleştiriyoruz, çünkü iktidarlar.
“Ömür Gedik, Hülya Avşar’ın önüne geçti” Gündemki konuları konuşalım biraz da... Alex’in Fenerbahçe’den ayrılması?
M.A.A: Biz Alex’ten ziyade, Samet’in ayrılmasıyla ilgilendik. Ben Fenerbahçeli değilim, daha çok konuşmak istemiyorum.
M.İ: Ben de Fenerbahçeli değilim ama konuşayım. İçeride ne dönüyor bilemem ama bunlar çok özel futbolcular. Kötü ayrılık. Bence Alex için de, Fenerbahçe için de iyi olmadı.
Altın Portakal Jüri Başkanı Hülya Avşar’ın eleştirilmesine ne diyeceksiniz?
M.İ: Mesele Hülya Avşar jüri başkanlığına yeterli mi, yetersiz mi meselesi değildi. Mesele Avşar’ın bugüne kadar kendisini ifade etme biçimiyle ilgiliydi. Çoğu bu yüzden karşı çıktı.
L. K: Bence Ömür Gedik, Hülya Avşar’ın da, festivalin de önüne geçti, net! Şu var tabii, kimse Avşar’ın sinemacılığını, oyunculuğunu tartışamaz. En fazla popüler bir seçim denebilir, bu da kimseyi ilgilendirmez. Kendi adıma söyleyeyim, Hülya tatlı kadın, keyifli bir bir hafta geçirdik hep birlikte. Asıl sorun, bu yarışma programları yüzünden ülkede jüri kavramı bir tık değişti. Jürilik bir görevdir, iş değil, ben bunun için kabul ettim. Seyirci sanırım biraz karıştırdı ve de maalesef basın, TV’deki yarışma jüriliğiyle karıştırdı.
Paris Hilton ve Arda Turan’ın reklam kampanyası hakkında neler düşünüyorsunuz?
M.İ: Bu konuda söyleyeceklerimizi Heberler’de söyledik (gülüyor).
“YOĞUNLUKTAN GÖRÜŞEMiYORUZ”
Ekran arkasındaki uyumunuz nasıl? Günlük hayatta görüşüyor musunuz?
S.K: Herkes çok yoğun. Mehmet Ali sendikayla meşgul, bir tiyatro oyunu yönetiyor. Ben ‘Seksenler’de oynuyorum, arada şehir tiyatrolarında oyuna gidiyorum, bir şirketim var. Mahir dizi yapıyor, Ankara Sanat Tiyatrosu’nun başında. O yüzden de çok fazla dışarıda görüşemiyoruz. Ama aramızda ne bir sorun var, ne bir şey. Birimizin diğerine darıldığını hatırlamıyorum.