Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Trump-Şara görüşmesinin tarihsel önemi malum. ABD ile Suriye arasında devlet başkanları düzeyindeki son görüşme Mart 2000’de Cenevre’de dönemin ABD Başkanı Bill Clinton ile Suriye Cumhurbaşkanı Hafız Esad arasında gerçekleşmişti.11 Eylül saldırıları, ABD’nin Irak işgali ve Suriye iç savaşı gibi krizler sonrası oğlu Beşar Esad ise tam bir diplomatik izolasyona uğradı. Daha bir yıl öncesine kadar da böyle bir fotoğraf karesinden, hele de bunun Türkiye sayesinde geçekleşme olasılığından söz edilse “yürü git, hayal görme, saçmalama “ derlerdi söyleyene... Dolayısıyla bu görüntünün tarihe yeni notlar düşülmesi adına önemi var bir de... Bu bağlamda fotoğraf karesi için yanıtı son derece kritik soru “Türkiye olmasaydı ne olurdu” elbette... Hem kirli oyunları bozmak, hem de şimdilerde Suriye’nin yeni lideri Şara ile temas kurmak için yarışan, atıp tutan ülkeler açısından alınması gereken dersleri de bilip, görmek anlamında... Böyle bakıldığında da görünür gerçeklik şu:

Haberin Devamı

***

Eğer böyle bir fotoğraf karesi gerçekleştiyse bunda Türkiye’nin payı büyük... Türkiye olmasaydı, İdlib diye muhaliflerin bir toplanma alanı, yer de kalmayacaktı. Malum 2016’da rejim güçleri, İran milisleri, Rus hava gücü, paralı askerleri Wagner dahil hepsi birden muhaliflerin kontrolündeki Halep’e saldırdılar... Şehri ele geçirdiklerinde de büyük katliam, kıyım yaptılar. Buradaki muhalifler, siviller de kaçıp İdlib’e sığındılar... Daha güneyden, başka yerlerden sürülenlerle birlikte 3 milyon civarında insan, kadın, çoluk çocuk İdlib’de sıkıştırıldı. Esad rejimi ve destekçilerinin yeni hedefi artık orasıydı. 2016’dan 2024’e kadar 8 yıl Türkiye o insanlara kol kanat gerdi. Astana sürecindeki diplomatik hamlelerle “Burası çatışmasızlık bölgesi” diye masada koruma sağladı. Ama verilen, sözlere mutabakata rağmen saldırılar devam etti. 2020’de de Rusya ve İran’ın desteğiyle rejim güçleri Astana kararları uyarınca Türkiye’nin yetki alanındaki muhaliflerin hepsini yok etmeye dönük bir katliam denemesi yaptı. Şuursuzca Türk askerinin olduğu bölgeleri de bombaladı, şehitler verdik. Hemen ardından da Türkiye gerçekleştirdiği Bahar Kalkanı Harekâtı ile çok sert oynadı. 3 binin üzerinde rejim askeri ve milis gücünü etkisiz hale getirdi, yüzlerce tank ve zırhlı aracı, hava savunma sistemlerini vurarak imha etti... O günden sonra da bir daha böyle bir şeye yeltenemediler zaten… Şimdi hiçbiri bölgede yok artık...

Haberin Devamı

Türkiye, İdlib’de sıkışan insanlara barınma, sağlık, içecek, yiyecek anlamında da sahip çıktı, yardımcı oldu. Esad’ın zulmünden kaçıp yerinden olan 3 milyon insana İdlib’de yaşayabilecekleri güvenli bir bölge sağladı. Onlar da can korkusu olmaksızın orada yaşama tutunabildiler... Nitekim o günlerde orada olan Şara da Riyad’daki Trump ile görüşmesi sonrasındaki ulusa sesleniş konuşmasında bunlara değinerek Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye’ye teşekkürlerini iletti.

***

Yine tarihe düşülecek yeni notlar anlamında bir başka gerçeklik de eğer Türkiye Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı harekatlarını yapmamış olsaydı, seyirci kalsaydı bugün çok farklı gelişmeler eklenme durumu olabilirdi. Suriye’deki gelişmelere hepten seyirci kalma durumu gibi. Sahada ne kadar varsanız, zorlayıcı diplomasiyi o kadar etkin kılıyorsunuz çünkü… Ki bu anlamda dün konuştuğum askeri kaynakların tespiti de şuydu:

Haberin Devamı

“Zamanında eleştirenler oldu ama şarttı o harekâtlar. Biz karışmayalım Suriye bataklığına girmeyelim hesabı vardı ama şunu hesaplayamadı kimse biz girsek de girmesek de başımız belaya girecekti zaten... Bugün daha iyi anlıyoruz girmeseymişiz başımız çok daha büyük beladaydı. Şimdi Suriye’de söz hakkımız da olmayacaktı...”

***

Yani Türkiye olmasaydı, kararlı durmasaydı bugün belki de o muhalifler olmayacaktı, Esad rejimi de devam ediyor olabilirdi... Bunlar da “Trump-Şara” fotoğraf karesinin aslında nasıl gerçekleştiğini, neyin ne olduğunu anlamak için yeterli zaten...