Cadde Son nefesine kadar setteydi

Son nefesine kadar setteydi

14.02.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

Geniş kitlelerin "Jaws"ta büyük beyaz köpekbalığının hakkından gelen kahraman olarak tanıdığı Roy Scheider, asimetrik yüz hatlarına karşın, usta oyunculuğu ve atletik yapısıyla Hollywood'un aranan aktörlerindendi. Scheider ölene dek sahne ve setlerde kalmanın mutluluğunu yaşadı

Son nefesine kadar setteydi

75 YAŞINDA YAŞAMINI YİTİREN ROY SCHEIDER'IN ARDINDAN... Sinemaseverler Scheider'ı özellikle Bob Fosse müzikali "All That Jazz"deki yönetmen rolüyle anımsasa da geniş kitleler için o "Jaws"daki büyük beyaz köpekbalığının hakkından gelen kahraman olarak tanır. Peter Benchley'nin çok satan romanından Steven Spielberg tarafından sinemaya uyarlanan, gişe rekorları kıran ve yerküre üzerinde pek çok kişiyi yüzerken huzursuz edecek kadar etkili olan "Jaws"da Scheider, bir seri katil misali dehşet saçan deniz canavarının peşindeki polis şefi Brody'yi canlandırıyordu. Roy Scheider öldü dedilerÖ Elimde olmadan "Bye bye love / Bye bye happiness / Hello my loneliness / I think I'm gonna die" diye mırıldanıverdim. "All That Jazz" filminden Roy Scheider'in yorumladığı bu şarkının sözleri ne hazin bir rastlantıyla uydu usta aktörün ölümüne... 1932 doğumlu Scheider son nefesine dek sahnede ve setlerde kalma mutluluğuna sahip olarak ayrıldı aramızdan. Okul sıralarında başladığı sporu hiç bırakmayarak sahip olduğu atletik bedeninin avantajına rağmen Roy Scheider'ın, onu başrollere taşınmaktan alıkoyması beklenecek asimetrik yüz hatları vardı. Uzun çene, iri burun... Çizgili alnıyla da yaşından olgun gösteriyordu. Ancak spordan yavaş yavaş sanata kayan ilgi alanını drama eğitimiyle geliştirip tiyatro klasiklerinde oynamaya başlayan Roy Scheider, kendini kolaylıkla kabul ettirdi sinema dünyasına. Kariyeri, altmışlı yıllarda B sınıfı filmlerle başladı; o dönemde New York'ta Hollywood'a alternatif oluşturacak denli yükselen bağımsız sinemanın "yakışıklı jön-güzel yıldız" ekseninden uzak durması Scheider'ın önünü açtı. Jerry Schatberg'ün "Puzzle of a Downfall Child"ı, Alan J.Pakula'nın "Klute"u, William Friedkin'in "The French Connection"ı 70'li yılların başında art arda gösterime çıkarak, Scheider'i uluslararası alanda üne kavuşturdu. Bu filmlerde sırasıyla Faye Dunaway, Jane Fonda, Gene Hackman gibi yıldızlarla oynaması Scheider'i yüksek bir klasmana taşıdı. Fransızların ünlü polisiye yönetmeni Jacques Deray bile "Un homme est mort"da onunla çalıştı. "Jaws" sonrası, Scheider'in hızla tırmandığı bir dönem oldu. John Schlesinger'ın "Marathon Man"i yeni bir hit olunca Scheider artık Hollywood yıldızları gibi rağbet görmeye başladı. Ancak artık daha fazla polisiye ve aksiyon filminde rol alıyordu. Jonathan Demme'nin "Last Embrace"i, Robert Benton'ın "Still of the Night"ı, John Badham'ın "Blue Thunder / Mavi Şimşek"i, Fred Schepisi'nin "The Russia House"u, David Cronenberg'in "Naked Lunch"ı onu hep gündemde tuttu. Ancak bu filmlerden de hatırlanacağı gibi yavaş yavaş yardımcı rollere kaydı. B sınıfı filmlerden... İki kez Oscar'a aday oldu "All That Jazz" ve "French Connection" ile Oscar'a aday gösterilen Scheider, yetmişlerdeki formuna bir daha kavuşamasa da oyunculuktan hiç kopmadı. Seksenli yıllarda ilk aşkı olan tiyatroya döndü. Bir yandan da B sınıfı filmlerde, televizyon yapımlarında rol aldı; belgeseller seslendirdi.