ÜÇ AY BOYUNCA AYIDAN KAÇTIK

Aslen Artvin’lisiniz. İskendurun’da doğmuşsunuz. Bir süre İzmir’de yaşayıp soluğu İstanbul’da almışsınız. Artvin’e sık sık gidiyor musunuz?
Orada anneannem var onu ziyarete gidiyorum yaz aylarında. Annem Şavşat’lı babam Yusufelili. Oralar bana daha çok tırmanmayı, mücadeleyi, temiz havayı, açılmayı ifade ediyor. Oralarda olmayı seviyorum.

Elektrik mühendisliği bölümünde üçüncü sınıftayken okulu bırakıp oyunculuğa geçmeye nasıl karar verdiniz?
Kolay verilecek bir karar değildi. İTÜ elektrik mühendisliği bırakılası bir bölüm değil. Ailemi buna istemediğime dair ikna etmem gerekiyordu. İstediğimi yapmak için biraz debelendim.

Nasıl bir öğrenciydiniz?
Derslerim hep iyiydi. Tavırlı bir öğrenciydim. Öğretmenlere de kişiliklerine göre davranan biriydim. Genelde hepsi beni severdi. Çünkü hepsine ne düşünüyorsam söylerdim. Başladığım yıllar hareketli bir dönemdi. Eylemlere katıldığım zamanlar oldu.

Bu kadar bol ödüllü bir oyuncu olmayı hayal ediyor muydunuz?
Hayır. Ben oynamayı hayal ediyordum. Güzel sinema filmlerinde oynamak hayalimdi. O ödülleri bu işi bilen değerli insanlar veriyor. İlk ödülüm benim için ‘Hoş geldin’ anlamını taşıyordu. Ödül sınavda not almak gibi bir şey. İşe karşı bir sorumluluğunuz varsa ödül pek etkilemiyor aynı şekilde devam ediyorsunuz. Ödül beni kamçılamıyor.

Bu kadar başarıya imza atmış biri olarak çok mütevazısınız.
Normal yaşıyorum. Herkesin yürüdüğü yollarda yürüyorum.

Oyunculuğun yüksek ‘ego’lu bir iş olduğu söylenir. Sizde ego eksilerde galiba.
Hiçbir şeyi törpülemiyorum. Oyuncu olduğum için egomda yükselme ya da alçalma yaşamadım. Egonuz düşük seviyede olursa insanlarla anlaşma, iletişim kurma gibi şeyleri daha rahat yapabilirsin. Herkese karşı kanalların açık olur. Kraliçe de oynuyoruz, bekçi de oynuyoruz. Ego yüksek olunca oyunculuk yapamazsınız.

Son oynadığınız ‘Bal’ filmi ‘Altın Ayı’ ödülünü aldı. Filmde nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz?
Zehra karakterini oynuyorum. Çay toplayarak para kazanan bir kadın. Kocası kara kovan balığı
üreterek ailesini geçindiriyor. Bir çocukları var.

Film Rize’de bakir yerlerde çekilmiş. Çekimler dışında nasıl vakit geçirdiriz?
Müthiş fedakarlıkla, birbirine destek olarak çalıştı bütün ekip. Oralar inanılmaz güzel. Yürüdüm, nehre girdim, insanlarla konuştuk. Hayvanlarla iç içeydik. Pansiyonda Zeliha Anne’ye, Pakize Abla’ya yardım ettim. Beraber yemekler yaptık.

Çekimlerde karşınıza ayı çıktığı doğru mu?
Ben onu görmedim. Sanırım hazırlık aşamasında Semih Bey’lerin karşına çıkmış. Ama zaten biz üç ay orada bilfiil ayıdan kaçtık. Olası ayı tehlikesi hep vardı.

“Oyunculuğu Kaplanoğlu’yla öğrendim”
Semih Kaplanoğlu nasıl bir yönetmen?
Zor ve titiz bir yönetmendir. Mükemmel olmasını ister. Her yönetmen de öyledir. Bu iş zordur. Küçük bir ekiple, öyle bir coğrafyada, o anı yakalamak, o büyüyü bulmak bu işin yapılması çok zor. Olumlu olumsuz sizi çok etkileyen biridir.

Kaplanoğlu’nun ülkemizde hak ettiği yerde olmadığını düşünüyor musunuz?
‘Meleğin Düşüşü’, ‘Yumurta’ ve ‘Süt’le yurtdışında, yurtiçinde çok fazla ödül almış bir yönetmen. Neredeyse ödül sayısı seyirci sayısı kadar olan bir yönetmen. Ne yazık ki öyle üzücü bir şey var. Filmlerine giden insanların sevenler ve sevmeyenler olarak eşit oranda olduğunu düşünüyorum. Daha az insan izliyor filmlerini. Onunla ilgili bir sıkıntı var bence. Yoksa anlaşılmadığını düşünmüyorum.

Filminiz Altın Ayı Ödülü’nü almasını bekliyor muydunuz?
İnsanlar çok güzel şeyler söylüyorlardı. Fısıltı halinde ödül alınacağına dair konuşmalar vardı. Semih Bey’in yaptığı işlerin ödüle değer olduğunu bildiğim için böyle bir beklenti hali vardı bende.

‘Kapalıçarşı’ dizisinde çiğköfteci Seher olarak kadroya dahil oldunuz.
11’inci bölümde girdim. Çekimler çok güzel ve keyifli geçiyor.