İran Dışişleri Bakanlığı Siyasi ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi’nin (IPIS) davetiyle 17-19 Mayıs tarihlerinde düzenlenen Tahran Diyalog Forumu (TDF) 2025 için Tahran’dayım. Yaklaşık 50 ülkeden 250 civarında diplomat, akademisyen ve gazetecinin katıldığı Forum, geçen yıl 20 Mayıs 2024’te Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Abdullahiyan’ın helikopter “kazasında” hayatlarını kaybetmeleri nedeniyle yapılmamıştı. Yarın ölüm yıl dönümleri olması nedeniyle hem forumda hem de Tahran sokaklarında zaman zaman karşınıza çıkan fotoğraflarıyla ikili anılıyor.
Tıpkı Antalya Diplomasi Forumu (ADF) 2025 gibi bölge ve İran’ın kendi konularına endeksli. Forum kapsamındaki birkaç oturum başlığı ne demek istediğimi daha iyi anlatacaktır. “Suriye Kavşakta: Birliğe mi Dağılmaya mı?“, “İran ve Avrupa: Diyalog, Zorluklar ve Beklentiler”, “Filistin: Adalet Reddedildi”, “Atomlar ve Koalisyonlar: Bölgesel Nükleer Silahsızlanmayı Yeniden Düşünmek”, “Yaptırımlar, Ekonomik Terörizm ve İnsan Hakları: Kuşatma Altındaki Uluslararası Hukuk”, “İran’ın Nükleer Görüşmeleri: Sürdürülebilir Bir Gelecek Çizmek” ve “Basra Körfezinde Değişen Paradigmalar: Zorlayıcı Caydırma Yönteminden Toplu Gelişme” gibi….
Tehdit algısında gelinen nokta
Forum’dan notlara geçmeden önce geçen bir yıl boyunca İran’ın “güvenlik deneyiminin” ondaki etkisinden bahsetmeliyim. Foruma gelirken nerede kalacağımızı da, forumun programını da bilmiyorduk. Havalimanında uçak kapısından karşılanarak VİP’te ağırlandık ve konaklayacağımız oteli ancak getirildiğimizde öğrendik.
Forum açılışı için salona geldiğimizde ise tüm katılımcıların cep telefonları, bilgisayarları ve cüzdan dahil tüm eşyalarının emanete alındığını gördük. Uzun süre gazeteci olduğumuzu söyleyerek direnmemiz kâr etmedi. Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan için uygulanan güvenlik protokolünün istisnasız diplomatlar dahil tüm katılımcılar için geçerli olduğunu görüp Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin sadece bir saatlik feragat ricası üzerine sadece kalem ve defterlerimiz ile salona girdik. Kazalar, suikastlar, patlayan çağrı cihazları ve telsizlerden bize düşen de bu oldu.
İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan, forumda ülkesinin barışçıl nükleer faaliyetlerden taviz vermeyeceğinin altını çizdi. “Dini inançlarımız gereği ve NPT bağlılığımız nedeniyle nükleer silah üretip kullanmayız” diyen Pezeşkiyan, dini lider Hamaney’in de bunu defalarca tekrarladığını söyledi. Kendisine yöneltilen “Nükleer silah üretme talimatı verir misiniz?” sorusuna ise “Ben insan olarak böyle bir şey yapmam” yanıtını verdi.
Zarif’i dinlerken Fidan’ı duymak
Hem İran Cumhurbaşkanı’nın hem de daha sonra öğle yemeğinde katılımcılara hitap eden Eski Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in sözleri, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “bölgesel sahiplenme” olarak tarif ettiği, bölgenin sorunlarına bölge aktörlerinin çözüm üretmesi yaklaşımını hatırlatan tınılara sahipti.
Ancak Zarif’in kendi ülkesine yaptığı “gözlüklerini değiştirme” çağrısı hem daha çarpıcı hem de neden “hedef” alındığı hakkında fikir verir nitelikteydi. “Süresiz ittifaklar artık geçmişte kaldı” diyen Zarif sözlerini özetle şöyle sürdürdü:
“Küresel aktörlerden sadakat bekleyemeyiz. Sadakat de geçmişte kaldı. Yeni dünya düzeninde sürekli ittifaklar yok. Sadece bir şey sürekliliğini koruyor, o da komşuluk. Yönetimlerin bir çoğu hayatta kalmak için bir tehdide ihtiyaç duyar. Küresel, bölgesel ölçekte hükmedebilmek için düşman gereklidir. Bizim de, komşularımızın da, bölgemizdekilerin de tehdit bazlı yaklaşımdan uzaklaşmamız lâzım. İran gözlüklerini değiştirmeli ve bölgemizdeki tehditler yerine fırsatlara odaklanmalı. Ama tango iki kişiliktir. Eğer diğer dostlarımız da bunu yaparsa olabilir. Yaklaşımı değiştirmeliyiz, isimleri değil. Geçmişe mahkum olmayalım”