Osman Gençer

Osman Gençer

ogencer58@gmail.com

Tüm Yazıları

Yurt dışına çıktığımızda yaptığımız ilk ziyaretler, genelde o bölgenin “eski şehir” diye tanımlanan ve tarihi dokunun yüzyıllarca korunarak yaşatıldığı yerler olur.

Keza kaleler, şatolar, katedraller, müzeler hepimizin en sık uğradıkları duraklardır.

★★★

Ancak ne yazık ki, diğer ülkelerde büyük keyifle gezdiğimiz tarihi alanlara, kendi ülkemizde çoğu yerde korkarak gidebiliyoruz ya da hiç gidemiyoruz.

Çünkü, biz buraları diğer ülkelerdeki gibi “yaşatarak” değil, tam tersi “çürüterek” koruma zihniyetine sahibiz.

Haberin Devamı

Elimizdeki değerlere ne bakım yapıyoruz, ne tahribatını engelliyoruz, ne de ilgi ve koruma gösteriyoruz.

Hiç içimiz acımadan onları kaderlerine terk ediyoruz.

★★★

Bu çarpık zihniyetin en son kurbanı İzmir’in Kadifekale’sidir mesela…

★★★

M.Ö. 3. yüzyılda Büyük İskender’in emriyle inşa edilen bu yapı, antik Smyrna’nın akropolü olarak anılır.

Ancak, geçen hafta 9 Eylül Gazetesi’nde İnci Ongun’un yaptığı haberi okuyunca, yüreğim sızladı.

Habere göre, güzelim Kadifekale bakımsızlık ve tahribat ile karşı karşıya kalmış durumda.

Yabani otlar her yanı sarmış; yürüyüş yolları düzensiz, zemindeki taş döşemeler kırık dökük, kimileri ise tamamen kaybolmuş.

Zamanında restorasyonla ayağa kaldırılan tarihi surlar, bugün ilgisizlik ve vandalizm yüzünden bir karalama tahtasına dönüşmüş.

Her alanda ateşler yakılmış, öylece bırakılmış.

★★★

Tuvaletler tamamen kapalı ve kullanılmaz halde.

Gece ziyaretçilerine cazip hale getirmek amacıyla yerleştirilen 298 adet LED aydınlatma ve otomasyon sistemi, bugün neredeyse işlevsiz durumda.

Birçok armatür çalınmış; bazıları sökülmüş ya da yılların getirdiği ihmal sonucu kullanılamaz hale gelmiş.

★★★

Oysa, bir dönem İzmir Ticaret Odası’nın girişimleriyle Kadifekale için umutlanmıştık.

Dönemin oda başkanı Ekrem Demirtaş, emniyetin “orası teröristlerin dinlenme yeri, 40 kaleşnikof var, gitmenizi tavsiye etmeyiz” demesine rağmen, “orası bizim yerimiz, orası İzmirlilerin yeri” cevabını vererek, ekibiyle Kadifekale’ye çıkmıştı.

Kale’nin çevresindeki insanlara da haber verilerek yapılan ziyaret çok olumlu geçmiş, İTO heyeti davul zurnayla karşılanmıştı.

Haberin Devamı

★★★

Demirtaş, o günden sonra Kale’nin kafesini, tuvaletlerini yeniletti, surları temizletti.

Çevredeki insanların el işlerini satmaları için stantlar kurdu, iki görevli belirleyerek maaşlarını İTO’ya ödetti..

Daha sonra İLKSEV konserlerini burada yaptırmaya başladı.

Kale’de küçük bir bayrak vardı, İzmir’e yakışmıyordu 40 metre yüksekliğinde bir direk dikerek, 121,5 metrekare ölçüsünde Türkiye’nin o dönemdeki en büyük bayrağını buraya çektirdi.

★★★

Peşinden Kale gezilere açıldı, kruvaziyerlerle gelenler de ziyarete başladı.

Ancak, Kale’ye gidilen yol da çok kötüydü.

Çözüm için Agora’dan Kale’ye teleferik projesi geliştirdi, 2 milyon Euro gibi bir fiyattı, Demirtaş İTO olarak yapmak istedi, fakat belediyeden izin alamadı.

★★★

Anlayacağınız…

Kale, uzun süre İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin çeşitli projelerine konu olsa da, bugün itibarıyla mülkiyeti ve koruma sorumluluğu Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait.

Vakıflar, burayı sadece korumakla yetinmeyip, etkin biçimde bakımı ve kullanımı için de kamu sorumluluğunu yerine getirmek zorunda.

Haberin Devamı

Yoksa, bu haliyle kimse Kadifekale’ye çıkmaz, gezmez.

Çünkü, orası hala tehlikeli, bakımsız ve ıssız bir yer olarak görünüyor.

Yazık ki ne yazık!...