Cadde“Yarattığım karakteri kıskandığım oluyor”

“Yarattığım karakteri kıskandığım oluyor”

25.06.2013 - 20:47 | Son Güncellenme:

‘Heybeliada Cinayetleri’ romanıyla büyük beğeni toplayan yazar Önay Yılmaz, bu kez “Günbatımı Cinayetleri” romanıyla okuyucularıyla yeniden buluşuyor

“Yarattığım karakteri kıskandığım oluyor”

Önay Yılmaz’ın yedinci kitabı ‘Günbatımı Cinayetleri’ polisiye romanında olaylar, Bodrum Turgutreis sahilinde bir kadın cesedi bulunmasıyla başlar. Cesedin bulunmasıyla polis hemen soruşturma açar. Bölgede daha önce de bazı kadınlar ortadan kaybolmuş ve bulunamamıştır. Dedektifler, bu olaylarda yurt dışına kaçak göçmen taşıyan insan kaçakçılarının ve fuhuş için kadın ticareti yapan bir şebekenin parmağı olduğundan şüphelenirler.
Bu arada Bodrum’a hem dinlenmek hem de bir bilimsel röportaj yapmak için gelen gazeteci Ahmet Kerim de, mesleki dürtüyle kendini birden bu karmaşık olayın içinde bulur. Yakınlarının, dostlarının ve polisin uyarılarına aldırmadan olayları araştırmaya koyulur. Ancak tehlikelerle dolu bu araştırmada kadim dostu başkomiser Çetin Akın yanında yoktur. Ahmet Kerim tek başınadır ve Bodrum’a geldiğinden beri de esrarengiz birisi tarafından izlenmektedir.
Dedektifler olayları hızla çözmeye, bağlantıları bulmaya devam ederken, cinayetler ve kaçırmalar devam etmekte, yeni cesetler ortaya çıkmaktadır. Aldığı tehdit dolu mesajlardan ve esrarlı takiplerden sonra dostlarının ve polisin ısrarıyla olayın peşini bırakmaya karar veren Ahmet Kerim, sürpriz bir ipucuyla karşılaşınca İstanbul’dan Bodrum’a tekrar döner.
Yılmaz’la yeni kitabı hakkında konuştuk.

Haberin Devamı

Yarattığınız Ahmet Kerim karakteri nasıl bir insan?
Onun şanslı bir gazeteci olduğunu düşünüyorum. Biraz da kıskanıyorum. Çünkü maddi olanakları iyi olan birisi... Annesi ve babası ona iyi bir miras bırakmış. Yani gazeteciliği biraz da kendi zevki için yapıyor ve bu açıdan baktığımda onu kıskanmamak elde değil. Ayrıca Çetin Akın gibi muhteşem bir dedektif arkadaşı var. Onun resmen tanınmış ve başarılı bir gazeteci olmasını sağlayan bir dedektif. Ama bunun yanında Ahmet Kerim de meraklı bir gazeteci. O da pes etmeden olayların üzerine gidiyor. Yani o da istekli ve heyecanlı bir gazeteci. Mesleğini seviyor her şeyden önce ve bu bence çok önemli.

Dedektif Çetin Akın biraz gölgede kalıyor gibi sanki.
Evet, çünkü Çetin Akın komplekssiz rahat bir dedektif. Onun için önemli olan sorunun çözülmesi. Mesleki hırsı fazla ön planda değil. O sorunu kiminle nasıl çözebilecek onun derdinde. Titiz bir polis. Gerekirse kelle koltukta mücadelesini veriyor. Ahmet Kerim’in gölgesinde kalıyor belki ama o bundan rahatsız değil. Elde ettiğiyle yetinmesini biliyor.

Haberin Devamı

İlk kitabınız ‘Nazilerle Beş Yıl’, belgesel bir romandı. Gerçek olaylardan esinlenerek yazılmıştı. Bu romanınızda Nazileri anlatıyordunuz. Sizin Nazilerle ilişkiniz bundan önceki romanınız ‘Heybeliada Cinayetleri’ adlı kitabınızda da sürüyordu.
İnsanlık tarihinin en büyük kitlesel katliamını gerçekleştiren bir zihniyetten söz ediyoruz sonuç olarak. Dolayısıyla bu konuda ne kadar film çevrilse, ne kadar kitap yazılsa, ne kadar belgesel çekilse yeridir. Çünkü dünya bir daha böyle bir katliam böyle bir savaş yaşamamalı. O nedenle Nazi zihniyeti ortaya çıktığı ya da belirdiği anda hemen tavrımızı ortaya koymalıyız. Günümüzde ne yazık ki hala Nazi zihniyetine sahip olanlar var. Hala yargıç karşısına çıkarılan Nazi üyeleri var. Nazi gelini daha geçtiğimiz günlerde basının gündemindeydi. Yani tamamen ortadan kalkmış değil. Bunu zaman zaman görüyoruz. Ben de bir yazar olarak bu konuda oldukça duyarlıyım. Ve ilk kitabım nedeniyle çok şey öğrendiğim ve dehşete kapıldığım bu zihniyete karşı bir antipatim var. Bu konuda her zaman endişeli ve çok uyanık olmalıyız.

Haberin Devamı

Özellikle polisiye romanlarınızda bilimsel konuları da işliyorsunuz. Son dört romanınızda bunu görmek mümkün; ‘Poseidon’un Laneti’nde depremi, ‘Ölüm Deltası’nda kuş bilimi, çevre, ‘Heybeliada Cinayetleri’nde Adalar’ı anlatıyor, organ nakli gibi bilimsel konuları işliyorsunuz.
Evet, bu bir tarz belki de. Ben bu tarzı seviyorum. Gazeteci olarak da bilimsel konularla ilgili haber yapmayı daha çok seviyordum. Ama bunu romana taşıdığım için çok eleştiri de almıyorum değil. Ancak tüm bu eleştirilere rağmen bilimsel konuları işlemek beni daha fazla cezbediyor. Yeni romanımda da genetik bilimini işledim.

Son yıllarda İskandinav polisiyeleri çok gündemde, bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?
İskandinav ülkeleri suç oranının en düşük olduğu ülkeler arasında yer alıyor. Belki de bu nedenle hayali suçlar yaratarak polisiye kurgular yapıyorlar. Oysa bizim gibi ülkelerde ise suç oranı çok yüksek. O nedenle gerçekler kurguların önüne geçiyor olabilir. İşin bir yönü de İskandinav ülkeleri tıpkı ABD gibi yazarlarını dünyaya pazarlıyor. Türkiye’de böyle bir anlayış ve zihniyet ne yazık ki yok. Türkiye’de yayınevlerinde polisiyeden anlayan doğru dürüst editör bile yok. Öte yandan bizim ülkemizde polisiye kurguya pek fazla itibar edilmiyor. O nedenle de yaratıcı kurgular gelişemiyor, bu nedenle yeni yazarlar yeterince ortaya çıkamıyor. Çıkmak isteyenlerin de hevesi hemen kırılıyor. Cazibesi pek yok çünkü.

KEŞFETYENİ
Kafa karıştıran sözler! Paylaşımını dakikalar içinde sildi
Kafa karıştıran sözler! Paylaşımını dakikalar içinde sildi

Cadde | 17.05.2025 - 09:08

Almeda, Instagram'dan paylaştığı kafa karıştıran hikayesini dakikalar içinde sildi.

Yazarlar