14.01.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:
www.ilhanuckan.com Faks: (0212) 505 63 88 Ahmet Hakan'ın güya "Hülya ile Gülben arasındaki farklar"ı sıraladığı yazıya ben takılıp kalmayayım da ne yapayım! Okudum okudum eğlendim. "A, aşık olmuş!" diye de şaşırmadan duramadım. Herhalde Hülya Avşar programına konuk olduğunda ve fotoğraf çekimleri sırasında kapıldı onun buğusuna? Şen şakrak, heyecanlı, dolu dolu bir "aşk yazısı" okumak isteyen, dönüp dikkatle Ahmet Hakan'ın çarşamba günkü yazısını Hürriyet'in internetteki arşivinden bir daha okusun derim! Bir insan bu kadar mı belli eder hislerini! Aşk işte, kalpte durduğu gibi durmuyor. Aşık olunan da gerçekte olduğu gibi görünmüyor sevene?Burada özetleyecek olursam, Ahmet Hakan, Hülya Avşar'a sonsuz hayranlığını 10 maddede şöyle anlatıyor: Hülya şahaneymiş! Hülya baş döndürücü bir elektrik yaratacak denli oyuncuymuş! Hülya kediymiş! Hülya erkeğini değerli gösterirmiş! Hülya uçuşa geçecek kadar kendine güvenirmiş! Hülya strateji dehasıymış! Hülya naz yapmayı çok iyi bilirmiş! Hülya anasının gözüymüş! İlle de Hülya, en iyi Hülya! Ahmet Hakan zamansızca Gülben Ergen'le Hülya Avşar'ı karşılaştırıyormuş gibi görünse de, aslolan içinde tutamadığı -"gıpta" da denebilir- duyguları çerçeveleyip sergilemesinden başka bir şey olmamış. Bu nasıl bir hayranlık Ahmet Hakan! Hani insana "Aptal aşık!" dedirten cinsten! O kadar kendinden geçmiş bir şahanelikte! Bir erkeği bir kadına aşık eden belli başlı özellikler vardır: Kadının kendine güvenmesi, oyuncu olması, güçlü, farklı, zeki, pratik olması, birlikte olduğu erkeğin kendini özel hissetmesini sağlaması... Hele biraz cadı, çokça neşeli ve de kıvamında nazlı olursa... Gel de aşık olma! Tam Ahmet Hakan'ın Hülya Avşar'ı gördüğü gibi! Bilmem kendisi farkında mı? İlişkiler üzerine bunca kafa yorup, kitaplar yazan biri olarak ona söyleyeceklerim var elbette:Bak Ahmet Hakan, o saydığın özellikler her ne biçime bürünmüş olurlarsa olsunlar, "aşık" bir erkeğin heyecanıyla dilinden çıkıveren sözlerin aynısı ve de tıpkısı! Yoksa senin gördüğün gibi bir Hülya Avşar gerçekte var olsa, onun yaşadığı gibi bir ilişki yaşar mı? Aşk hayalleri seninkiler... Bir de işin şu tarafı var: Aşık bir insan sevdiğini anlatırken aslında "kendi olmak istediği hali" anlatır istemeden. Kendine yazık etmez misin? Bütüne bakınca, hayatını şöhrete kurban vermiş, tutarsız yüzeysellikle polemik yaratmaktan öteye geçmeyen biri gibi olmak istemek, ciddi bir iç karmaşa yaşadığın anlamına gelmez mi? Aşk da zaten hep böyle zamanlarda ortaya çıkmaz mı?Tabii "Herkes Hülya Avşar'ı eleştirirken ben öveyim de farklı olayım" diye, eleştirdiğin kişiler gibi kolay hesap peşine düşmediysen... İşte Bilirkişi olarak yazıyorum: Hülya Avşar'a boşanmasının ardından yapılan "ilk aşk ilanı" olarak görebiliriz Ahmet Hakan'ın yazısını. Ne dersiniz? İyi oyunlar herkese... Bugünkü yazımın ana fikri şu: Aşkın en güzel tarafı sizi sürüklediği illüzyondur herhalde. O yüzden bir kadına aşık olduğunuzda aman dikkatli olun! Çünkü hayal ettiğiniz, aşık olduğunuz özelliklerinin gerçek olup olmadıklarını anlamanız oldukça zordur. Ne de olsa kadın dediğin biyolojik olarak fırıldak gibi, o karakterden bu karaktere bir bulmaca yumağı çekiciliğiyle önünüzde zıplarken, yakaladığınız ipin ucunu elinizden kaçırıverirsiniz! Sürüklendiğiniz illüzyondan kurtulmak isterseniz, yapabileceğiniz tek şey aşık olduğunuz kadının rolünü sabitlemektir. Bunun için neyine aşık olduğunuzu ona söylemeniz yeterli. Artık her zaman aşık olduğunuz karakteri canlandırmak için uğraşacaktır. Zira bu yolla sevginizi garantileyeceğini düşünecektir. Siz de böylece rahat bir nefes alırsınız... Aşık olduğunuzda dikkatli olun! ÇEKİNMEYİN, SORUN! DAHA İYİSİNİ BİLENİNİZ VARSA DA ANLATSIN! Sizinle inanılmaz derecede benziyoruz! Ben de nişanlımın e-mail'lerini, cep telefonunu, cüzdanını karıştırıyorum. Hem de göstere göstere... Durup dururken paranoyaklık yapıyorum, inanılmaz renkleniyor ilişkimiz! 4 yıldır beraberiz ve mayısta evleniyoruz... Kıskanıyorum, oyunlar oynuyorum, üzeri kapalı tehdit ediyorum ama öyle insanların zannettiği gibi bunlar ilişkimize zarar vermiyor, tam tersine hâlâ aşığız birbirimize. Tutku doluyuz, hiç geçmiyor, aşkımız tükenmiyor üstelik böylece. Ve ben de aynen sizin gibi "Evlilik aşkı öldürür" diyenlere kocamaannn bir nanik yapıyorum! Herkes kendini ağırdan satma çabasında! Ne yapmak istiyorlar? Neden aşklarının, sevgililerinin tadını çıkarmıyorlar anlamıyorum! Ben "pepytomu" çok seviyorum ve aynı yolda devam diyorum. Hatta bizim gibiler için böyle bir kulüp falan kurulursa ben baş üyesi olmalıyım yani! Sizi öpüyorum! Hiçbir yazarla bu kadar fikir birliğimiz olmamıştı. Okurken kendi ilişkimi okur gibi oluyorum! Sizi seviyorum... "Kıskanıyorum, oyunlar oynuyorum, tehdit ediyorum!" * ** Ne kolay ve ne eğlenceli değil mi aslında ilişki dediğimiz şey. Tadını çıkarmayı bilen için elbette, bir de aklını kullanabilen için... Meselenin özü çok basit bir döngü aslında: Kendine güveniyorsun, içinden geleni yapıyorsun, doğal ve güvenli olduğun için de ilişkinin merkezine oturuveriyorsun. Böyle olduğunda sevilmemen, şımartılmaman neredeyse imkansız. Sevildikçe kendine güvenin artıyor ve daha da şekerleşiyorsun. Kim sevmez kendine güvenip şımarmayı becerebilen birini! Cüzdan karıştırma, mail okuma ve cep telefonu kurcalamaya elbette tam hız devam! "Özel hayata saygı" nakaratını tutturmuş olanlar, söylediklerine aslında kendileri de inanmıyor. "Benim sevgilim değil mi? Cüzdanı da, telefonu da, her bir şeyi benim!" diyebilecek kadar dik durup yaptıklarıyla açıkça övünemiyorlar. Şu kulüp meselesine gelince... Ayşegülcüğüm, mektubundan sonra bunu düşünmeye karar verdim... Nefise Karatay'a bakıyorum, biten ilişkisinden sonra "Artık yalnızca kendim ve ailem için yaşayacağım. Kadınları yiyip bitiren bencil erkeklerden uzak duracağım" diyor. Nadide Sultan'a bakıyorum, o da en iyi kız arkadaşıyla kendisini aldatan eşinden boşanıyor ya, "Kimseye güvenim kalmadı" diyor... E, güvenme zaten! Her koyun kendi bacağından asılır. Yaralarınızın kabuklarını kalkana dönüştürmenin ne alemi var! "Yolcu yolunda gerek" deyip "Gidene bay bay, gelene hay hay" demek daha iyi olmaz mı? Öpelim de, seçim yaparken daha dikkatli olsunlar, kendilerini kandırmasınlar... Öptüm sizi Atv'nin dedikodu programı "Özel Hat"ı seyredeyim dedim ama mümkün mü? Öldürdüler beni! Program diyelim ki bir saatse, bunun 45 dakikası programda yer alacak beş haberin ha bire dönen reklamları. Kalan 15 dakika ise o beş konunun ıbıdık zıbıdık şeyler olduğunu anladığınız ve "Bir daha seyretmeyeyim bari" dediğiniz zaman dilimi... O beş konudan birini seyredeceğim diye takıldım kaldım programa. Kocacım da seyretmek istediği filmi kaçırıyor diye söyleniyor. "Dur, şunu göstersinler sonra kalkacağım" dedim. Cevabı: "Ama göstermiyorlar işte!" "Uzun araştırmalar yaptık!" diye reklam edip sanki pek matah bir şey varmış gibi bekletildikten sonra içi boş haberlerle karşılaşınca insan dolandırılmış hissine kapılıyor tabii! Sayın "Özel Hat" programının yapımcıları, magazin programı severlere eziyet etmeyin ne olur! Yoksa işte böyle, "haftanın en boş magazin programı" siz olursunuz! Haftanın en boş magazin programı!