25.04.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:
PELİN ÇİNİ pelin.cini@milliyet.com.tr
Serkan Altunorak’la Erkan Hoca’yı canlandırdığı “Melekler Korusun” dizisinin çekildiği, Mimar Sinan Üniversitesi’nin Fındıklı’daki kampüsünde buluştuk. Fotoğraf çekimini bitirdikten sonra söyleşiye başlamak üzereydik ki telefonu “acı acı” çaldı. Arayan dizi ekibiydi, onu acilen Kadıköy’deki sete çağırıyorlardı.
Yüzümde şaşkın bir ifade ile kalakalmıştım ki genç aktör bana söyleşiye yolda devam etmeyi önerdi. Kayıt cihazını gömleğinin cebine yerleştirdik ve röportajı “Batmobile” (Batman’in kendi kadar süper olan otomobili) adını taktığı üstü açık arabasında gerçekleştirdik.
Altunorak’la geçirdiğim günün ardından aklımda kalanlara gelince: Anlattığı şey ona keyif veriyorsa gözlerini kocaman açıp ara vermeden -karşısındakini sersemletene kadar- konuşuyor. Spor otomobillerle kendini güldürebilen kadınlara bayılıyor ve hayatta en çok hislerine güveniyor.
Nasıl bir çocuktunuz?
Yaramaz değildim ama çok meraklıydım. Mesela 10 yaşında seslendirmenin nasıl yapıldığını merak etmeye başladım. Okuldan çıkar TRT’ye gider, seslendirme yapanları izlerdim. Yedi-sekiz ay sonra ilk seslendirmemi yaptım.
Oyuncu olmaya ne zaman karar verdiniz?
Seslendirmeye başlamamla oyuncuların dünyasına da adım atmış oldum. Ailem işadamı olmamı isterdi. En azından babam bunu birçok kez dile getirmiştir.
Babanız sizi engellemek istedi mi?
Hayır, bunun geçici bir heves olduğunu sanıyordu. Konservatuvara girmeye kesin karar verdiğimdeyse beni karşısına alıp “Oyunculukla para kazanamazsın. Aç kalacaksın” dedi. Umursamadım çünkü kararımı vermiştim. Hacettepe Üniversitesi’nde konservatuvarı bitirip soluğu New York’ta aldım. Juilliard Sanat Okulu’ndaki oyunculuk programını bitirdim. Ardından Şikago’daki DePaul Üniversitesi’ne devam ettim.
Okurken masraflarınızı nasıl karşıladınız? Siz de garsonluk yapan oyuncu adaylarından mıydınız?
Hayır, masrafları ailem karşılıyordu. Bu durum 2001 krizine kadar devam edebildi. Babamın işleri bozulunca Soho’da bir ayakkabı mağazasında tezgahtarlık yapmaya başladım.
“Saadet Işıl Aksoy’la romantik komedide oynayacağız”
Türkiye’ye dönüşünüzü anlatır mısınız?
Ayakkabıcıda çalışmaya başladıktan kısa bir süre sonra babamdan “Oğlum şu an sana yollayabileceğim bir dolarım bile yok” diye bir telefon geldi. Tası tarağı toplayıp geri geldim. İstanbul’a yerleşip Mimar Sinan Üniversitesi’nde tiyatro yüksek lisansına girdim. Bir yandan da televizyon dizilerinde roller almaya başladım.
“Melekler Korusun”a kadar yer aldığınız projelerin hiçbirinde beklenen çıkışı yakalayamadınız. Bunu neye bağlıyorsunuz? Şanssızlık mı? Yanlış seçimler mi?
Yanlış seçimler değil çünkü içinde yer aldığım her projeden bir şey öğrendim. Hepsi beni bir adım sonrasına hazırladı. “Melekler Korusun”a gelince, bu işin tutacağı ekibin kalitesinden belliydi. Ayrıca ben hayatta insanın karşısına işaretler çıktığına inanırım. Kardeşimin adı Erkan, en sevdiğim figürse melek. Bunların etkisi de olmadı değil...
Dizideki Erkan karakteriyle genç kızların yeni sevgilisi oldunuz. Nasıl tepkiler geliyor?
Genç kızların yeni sevgilisi, bence geçici bir etiket. Bunu pek önemsemiyorum. Ama oyuncu olarak tek tip rollerin adamı olmak istemem. Bu yüzden “Benim ve Roz’un Sonbaharı” filmindeki Metin karakterini oynamayı çok istedim.
“Benim ve Roz’un Sonbaharı”nın yönetmeni Handan Öztürk’ün ilk tercihi değilmişsiniz. Söylediğine göre onu ikna etmek için çok uğraşmışsınız.
Filmin öyküsünden etkilendim. Hasankeyf’in sular altında kalması aynı zamanda oradaki insanların doğdukları yeri terk edip prefabrik evlerde eğreti bir yaşam sürmeleri demek. Handan hanım bana “Bu rol için kafamdaki oyuncu sen değilsin” dese de pes etmedim. Onu Dot’ta oynadığımız “Kürklü Merkür” oyununun provalarına çağırdım. Prova sırasında rolün altından kalkabileceğime inandı.
Ufuktaki yeni projeleriniz neler?
Kesinleşmeden konuşmayı sevmiyorum. Verebileceğim tek ipucu önümüzdeki sezon Saadet Işıl Aksoy ile beraber bir romantik komedi filmi çekeceğimiz.