06.08.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
oguven@milliyet.com.tr Trabzonspor'un maçını seyrederken kaçan gollere kızıp televizyonu kapattım. Bizim servisin gezgin muhabiri Fatih Türkmenoğlu'nun ikinci kitabı "Amerikan Rüyası Tabirleri"ni okumaya başladım. Yorgunluktan gözlerim kapanmasa "akıcılığıyla bir günde bitirilebilecek kitaplar" kategorisinde yer alırdı Türkmenoğlu'nun kitabı. Epsilon Yayıncılık'tan çıkan kitabın bir yerinde şöyle diyor Türkmenoğlu: "Bu kitapta katman katman Amerika bulacaksınız. Her şehirde rüyanın başka bir yönünü hissedeceksiniz." Sabah gazeteye geldiğimde aldım karşıma Fatih'i ve "Amerikan rüyasını" anlattırdım. Doğru. Amerika ile ilgili kitap yazmanın hiçbir alemi yoktu. Ama 15 ayda o kadar renkli ve enteresan şeyler yaşadım ki... Mesela Boston'dan New York'a Çinlilerin yaptığı otobüs seferleri var, 10 dolar. Çin mahallesinden kalkıyor, Çin mahallesinde duruyor. Bu tür bir yolculuğu Amerikalılar bile yaşamıyor. Bunu biz yaptık... Çok ilginç insanlarla karşılaştım. 1950'lerde barış gönüllüsü olarak Türkiye'ye gelmiş, dört yıl köylerde yaşayıp daha sonra ABD'de profesör olan Ann hanım var örneğin. Ann Lorimore şu an 70'li yaşlarında. Türkçe konuşuyor ama konuştuğu köylü Türkçesi. "Biz böyle yapiyk", "Biz köylüyük" falan diyor. Evinin her yeri Türkiye. Biz küt diye Amerika'nın ortasına düşmüştük ve son derece orta halli bir yaşam sürdük. Bir yandan Amerika'nın hikayesini bir yandan da gözlemlerimizi, tanıdığımız insanları yazsam ne olur diye düşündüm. Kitap da böyle çıktı zaten. Amerika ile ilgili bir sürü kitap var. Senin kitabını ilginç kılan ne? Diğerlerinde olmayan ne var bu kitapta? "Bir bavul dolusu belge hazırladım" İki yıl önce CNN TÜRK'te çalışırken CNN International'ın yıldız programcılarından Jonathan Mann ile tanıştım. Çok iyi dost olduk. Bir sohbetimizde ABD'de gazetecilik eğitim kursları var" dedi. Bir bavul dolusu belgeyi iki haftada hazırladım. Kabul edilen 18 gazeteci arasındaydım. Karım İdil ile birlikte bir yıllığına ABD'de kalacaktık. Bir yıllık burs uzatıldı ve 15 aya çıkarıldı. Amerika'ya neden gitmiştin? Amerika koca bir yalan! Ama elbette bu nereden baktığına bağlı. Belki hayatın kendisi de yalan. Amerika rüyası dediğin nedir ki? Evin kapısında iki büyük araba, iki katlı ev, büyük alışveriş merkezleri ve eğlence parkları... Rüyanın ortasında ne gördün? Evet. Bin bir yere kendini fişletiyorsun. Yurttaşlık Yasası'yla bilgisayarını alabiliyorlar ve bir şey diyemiyordun. Senin gittiğin dönem New York'taki saldırıların sıcak olduğu bir zamana denk geliyor, değil mi? KİTAPTAN... İşte New York. Umutların söndüğü, hayatların harcandığı ama ışıkların hep yandığı şehir. Zenci, çekik gözlü bir babayla Hispanik bir annenin "Neye benzer" çocuklara sahip olabileceğinin sıklıkla görülebileceği tek yerleşim bölgesi. New York'ta bu boğucu havada bütün havalandırmalar ve nem çekici cihazlar son sürat çalışıyor. Bu kadar mı heba edilir enerji, bu kadar mı havaya savrulur. Al! Elini korkak alıştırma, al! Amerika seni sever, al! Her şey satılık, her şey bol, her şey basitleşmiş bu memlekette. Bence her şey yalan ve yalandan. "Al! Elini korkak alıştırma, al!"