24.11.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
www.ilhanuckan.com Faks: (0212) 505 63 88 "Evlilik" en azından kanunlarla tanındığı zamandan beri, Roma Hukuku, hatta "Talmud"dan bu yana, yani otoritenin "mahrem"i kayıt altına almasından itibaren, öncelikle "ekonomik bir ortaklık" oldu. Bu ekonomik birlik, sadece iki kişinin değil, bütün ailelerinin sahip olduğu değerlerin ve gelecekteki miraslarının özel bir ortaklık akdi ile birleştirilmesiydi de elbette. Özellikle ortaçağda ekonominin "yüce otorite" kabul ettiği kilise hukukuyla düzenlenmesinin mirasıdır evliliğin "kurumsallaşması". Laik medeni hukuk da aynı mirası sürdürmüş, sadece bir otorite diğerinin yerine geçmiştir. Bu arada iki kişi bir araya geldiğinde kaçınılmaz olarak ortaya çıkan her şey, elbette aşk da, evliliğe sızmıştır tabii ki ya da evliliğin karmaşık ekonomisine maske olmuştur mu demek lazım? Otoritenin el attığı her şeyde ekonominin devamlılığı amacı mevcutsa, aşk, duygu gibi "insani zaaflar"ın, yani bir anlamda "kaos"un olduğu yerde de gizli ve esasen sistematik kayıt dışı ekonomi ya da "derin ekonomi" hüküm sürer. Aynı "aldatma ekonomisi", modayla değişen estetik kuralları, gençlik takıntısı, cinsiyet rolleri, yaşlılık korkusundan beslenen ve "motor" vazifesi gören imaj-yapım girdabına kapılıp gitmenin sirkülasyonu gibi... Moda tabirle "gayrimaddi ekonomi", hatta bir tür "inovasyon ekonomisi"... Velhasıl, eğer gerçekten "aşk evliliği" varsa, orada toplu aşk halüsinasyonu ve işgücünün seri üretimi vardır. "Neden maddi durumu yetersiz ailelerin daha çok çocuğu var?" diye bir düşünmeden edemiyor burada insan.Cevap ekonomik olabilir! Eğer "Aşk evliliği yaptım" diyen varsa bilin ki, ya tam anlamıyla "evlilik kurumu"nun cahilidir ya da kendi gerçeğinden utanıyordur. Mesele göründüğü kadar karışık değil. Galiba artık evlilik konusunda yüzleşmemiz gereken şey, istesek de istemesek de, farkında olsak da olmasak da, evliliğin özü gereği ekonomik bir ortaklık olduğu. Yüreği dayanamayanlar isterlerse buna "aşkın ekonomisi" de diyebilirler! Kim derse ki "Aşk evliliği yaptım", bir daha dönüp bakmakta, cehaletten mi, sosyal baskıdan mı, yoksa derin ekonomi figüranı olduğundan mı diye sormakta fayda vardır derim..."Gayrimaddi değerlere" yatırım yaptığını zanneden "yeni kapitalistleri" tenzih ederim. İşte Bilirkişi olarak yazıyorum: Evliliğin ekonomisi özü gereği yapıcıdır. Sevginin ayakta duracağı, rahat edeceği bir yapıyı kurabilir. "Başarılı evlilik" ekonomiden utanmadan, gocunmadan ortak geleceğe akıllıca yatırım yapabilenlerin işidir. Bu da sadece sahip olduğunuz değerlerle değil, potansiyellerinizi gerçekleştirme yeteneğinizle mümkündür. Çünkü sadece onlar bir evi "yuva" yapabilirler. O zaman ekonominin de kaynağına inersiniz, yani anne karnına...Son zamanlarda "Bizimki aşk evliliği" diye açıklamalar pek arttı ya, oradan icap etti bu mevzu.İyi oyunlar herkese... Bugünkü yazımın ana fikri şu: Emre Altuğ nasıl bir erkek? Bir röportajında (Sabah, Günaydın, 21.11.2007) oynadığı dizideki rolünden bahsederken bir "baba" tanımı var ki, "Nasıl bir erkek bu!" dedirtti bana! Şöyle tanımlıyor yeni baba olmuş bir erkeği: "İlk önce bakıyor bu kim diye, ondan sonra oğlum diye inanıyor. Sütçüden de olabilir..." Aynen aldım söylediğini. Çağla Şikel için de başlangıçta "tek gecelik ilişki" niyetini itiraf etmişti. Aynı röportajda kliplerindeki erotizmin bahsi olunca, "Aslında seks ve erotizmle çok fazla ön plana çıkmak istemiyorum. Çok sıkıldım bu durumdan. Neredeyse bana Türkiye'de seksin mümessili gibi davranacaklar" diye kendi kendini ilan ediyor. Bu söylediklerinden ve yaptıklarından "olduğu" erkek konusunda pek de iyi sonuçlar çıkaramadım ama gene takdir sizindir sevgili okuyucularım, gözlerinizden öperim. Siz de Emre'yi öpün, içinizden gelirse artık... Öptüm sizi ÇEKİNMEYİN, SORUN! DAHA İYİSİNİ BİLENİNİZ VARSA DA ANLATSIN! Allah aşkına her zaman neden biz bayanlar taviz veriyoruz ve neden suçsuz dahi olsak suçlanıyoruz? Bunu değiştirmek için ne yapmalıyız? Taviz vermeyin! * * * Yapılacak şey çok kolay; taviz vermeyin! Suçlu dahi olsanız geri adım atmayın. "Öyle yaptıysam bile bunun nedeni sensin" cümlesini dilinize yapıştırın. Eğer karşılıklı bir zaaf varsa, biri taviz vermezse diğeri verecektir zaten. Ama bu karşılıklı değilse hep bir taraf taviz verecektir, yani zaafına yenik düşecektir. Önemli olan elinizin yani kendinizin değerli olduğu blöfünü düstur edinmek... Ne kolay bazı şeyleri değiştirmek! Sadece meseleye uyanmanın vaktini kaçırmamak lazım... Bir de kendi blöfünüze inanıp zihninizi köreltmeyin elbette! Aklınızda olsun, blöfünüze kendiniz inanırsanız başkalarını asla inandıramazsınız.