02.01.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:
Pelin Çini
Geçen kasım ayında Amerika’daki Georgetown Üniversitesi ile Ürdün Stratejik Çalışma Merkezi‘nin beraber açıkladıkları “Dünyada en etkili 500 Müslüman” listesinde modacı Rabia Yalçın’ın da adı vardı. Kültür dalında bu listeye giren Yalçın ilkokul mezunu. Babası okuma-yazma öğrenmesinin yeterli olacağını düşündüğünden ikinci sınıftan sonrasına izin vermemiş. 14 yaşında kendi isteğiyle tesettüre girmiş ve 17 yaşında da evlenmiş. Sonra da kocasının desteğiyle ilkokulu bitirip ehliyet almış. “Nereden nereye” deyince o da “Bir şeyi gerçekten isterseniz olur” diye basıyor kahkahayı.
Şu sıralar yılbaşı için Hülya Avşar’a diktiği kostümlerle gündemde olan, Dilek Hanif’ten sonra çalıştığı ikinci modacı Yalçın’ın çocukluğuna dair en net anısı ise dikiş makinesiyle arkadaşlığı: “Dikiş makinesinin başına oturur, pedalları çevirince dilediğim yere gittiğimi hayal ederdim. Dünyayı gezerdim.”
Artık dünyayı gerçekten geziyor. New York Haute Couture Week’te en yenilikçi tasarımcı seçiliyor, Darfur yararına düzenlenen açık artırmada kıyafeti Donna Karan’ınkinin dört katı fiyata satılıyor da... Demek ki istemek bazen gerçekten yeterli!
Hülya Avşar’a TRT’deki yılbaşı programı için iki kostüm tasarladınız. Nasıl bir araya geldiniz? Önceden tanışıyor muydunuz?
1,5 sene evvel Hülya hanımın televizyon programına konuk olmuştum. İki ay önce de beraber çalışmaya başladık. Show TV’deki “Yetenek Sizsiniz” ve Habertürk’teki “Hülya Avşar Soruyor” programlarındaki kıyafetleri ben tasarlıyorum. Yılbaşı için özel bir çalışma da gerçekleştirdik.
Kaprisli mi?
Hülya hanım çok samimi bir insan. Zaten hayatımda samimi olmayanlara yer yok. Bir kişinin bana çok faydasının dokunacağını bilsem de samimi değilse bir paylaşıma girmem.
“Avşar’a dönem kostümleri diktim. 1800’lerden ve 1980’lerden esinlendim”
Yılbaşı kostümlerini hazırlarken neleri dikkate aldınız?
Yılbaşı, Hülya hanımın birçok meslektaşının podyumda olacağı bir gece. Bu nedenle önceliğim gündem ve fark yaratmaktı. Herhangi bir elbise tasarlayamazdım. Dönem giysilerine yöneldim. Kostümlerden birini 1800’lü yıllardan, diğerini de 1980’lerden esinlenerek tasarladım. Hülya hanımın vücut yapısı da buna çok müsaitti. Kostümleri başarıyla taşıdı.
Avşar’ın imajından siz sorumlu olduğunuza göre bizi 2010’da nasıl bir Hülya Avşar bekliyor?
Hülya hanımı programlarının formatlarına göre giydiriyorum. “Yetenek Sizsiniz” gençlere hitap eden bir program, üniversite kampüslerinde çekiliyor. Bu nedenle de bol aksesuarlı, az makyajlı, saçlarını arkadan alelade toplayan genç bir Avşar yaratıyorum. Habertürk’teki programda ise ciddi bir sunucu profili çizdiği için sade kıyafetlere yönelip seksapelini geriye çekiyorum.
Hülya Avşar’ın Dilek Hanif’ten sonraki modacısısınız. Hanif, ikilinin beraber çalıştıkları dönemde hızla popüler olmuştu. “Avşar’ın modacısı” olmak kariyerinizi nasıl etkileyecek?
Kariyerimin zirvesindeyim. Bu nedenle Avşar’la çalışmanın bana ekstra bir faydası olamaz. Benim hedefim dünya markası olmak. Bu yolda atmam gereken birçok adım var.
Bu adımlardan biraz bahsedelim...
Türkiye’de şöhret olmak çok kolay. Önemli olan dünya platformunda tanınmak. En az
10 ülkede mağaza zincirin olması gerekli, ürünlerin en az 500 noktada satılmalı. Zor ama başaracağımı biliyorum çünkü şimdiye kadar
neyi çok istediysem oldu. Markamız R4’ü açtık, 10 ülkede tescilini de yaptırdık. Adım adım hedefime doğru ilerliyorum. Geçtiğimiz ay Georgetown Üniversitesi’nde yapılan
“Dünyanın en etkili 500 Müslümanı” isimli araştırmada bile ismim var.
“Kıyafetlerim dekolte ama şunu da bilin ki giyemeyeceğim hiçbir şey tasarlamadım”
“Türbanlı modacı” olarak tanındınız ama bunun sizi çok rahatsız ettiğini söylüyorsunuz...
Bir işadamıyla röportaj yaptığınızda “göbekli işadamı” ya da bir oyuncuyla görüştüğünüzde “gözlüklü aktör” diyor musunuz? Dini tercihimden ötürü başımı kapatmışsam bu beni ilgilendirir. Yaptığım işle, tasarladığım elbiselerle ne alakası var?
Türbanlısınız ve koleksiyonlarınız oldukça dekolte. Bu tezat insanların ilgisini çekiyordur...
Kapalıyım diye öyle kıyafetler tasarlamam bekleniyor. Koleksiyonlarımı görenler “Bu modern ve dekolteli kıyafetleri bu türbanlı kadın nasıl tasarladı?” sorusuna takılıyorlar. Bu yüzden de akıllarında “türbanlı modacı” olarak kalıyorum.
Giymeyeceğiniz kıyafetleri tasarlamanız garip karşılanıyor olabilir mi?
Biz dışarıda saçımızı saklamayı tercih ediyoruz. Türbanlı kadınların gardıroplarında iki kapı vardır. Biri içeri biri dışarı açılır. Ama yalnızken ya da evimizde ne giydiğimizi kimse bilemez. Şöyle söyleyeyim: Kıyafetlerim dekolte ama şimdiye kadar giyemeyeceğim hiçbir şey de tasarlamadım.
“Hiç prova yapmam. Bir kez ölçüler alınır, hepsi bu”
Farklı bir çalışma sisteminiz var. Avşar da sizi bu nedenle tercih ettiğini söylemiş.
Meslektaşlarım asgari üç prova yapıyorlar. Ben hiç prova yapmam. Müşteri bir kez gelir, ölçüleri alınır ve gider. Bu yeterli. Bu sistem Hülya hanıma çok uygun. Hem sürprizi seviyor hem de provaya ayıracak zamanı yok. İçeride iki siparişi var ve hiçbir fikri yok.
Renk, kumaş ve modele ortak karar vermiyor musunuz? Ya yaptıklarınızı beğenmezlerse?
Ben müşteri ölçüleri alınmaya geldiğinde bir bakışta kilosunu söylerim. Yanılma payım 250 gramdır. Kilosunu şıp diye bilmem gibi onun hangi rengi ve modeli iyi taşıyacağını da bilirim. Sürekli müşteriler artık telefonla sipariş veriyor. “Rabia perşembe günü şöyle bir davet var, bana bir pantolon” diyorlar.
Peki ya pimripikli olanlar?
İlk kez beraber çalışıyorsak ve çok titiz biriyse prova sayısını ikiye çıkarabilirim.