CumartesiBana bir "besistan" aranıyor

Bana bir "besistan" aranıyor

24.12.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Bana bir besistan aranıyor

Bu vasıfları haiz gençlerin anne-babaları ile birlikte müracaatlarını rica ederim. İmza Sarıkız...Şimdi bazı arkadaşların evlerini barklarını terk edip gelmelerini zinhar istemem. "Büyükleriyle" dememin nedeni de budur. Çünkü vaktiyle buna benzer bir "eleman ilanı" sonrası öyle şeyler yaşamıştım ki, akıllandım artık. Efendim, işlerimin yoğunluğundan dolayı artık genç, amatör bir yardımcıya ihtiyacım var. B'sistan dememin nedeni de evde A'sistan olarak zaten Songül kızımız mevcut. Uzatmadan ifade edeyim, bu yeni arkadaşta aranan özellikler şu şekilde olacak: Bir; eli kalem ve bilgisayar tutacak. İki, güler yüzlü olacak. Üç, oto ehliyeti olacak ki benim cüce arabayı kullanabilsin. Dört, terbiyeli ve ahlaklı olacak. Beş, sigara ve içki içmeyecek. Altı, Etiler veya civarında oturacak, yollarda gidip gelirken heba olmasın. Ve en önemlisi tabii ki bilgili ve yetenekli olacak. Karşılığında ise bir miktar maaş, neşeli ve namuslu bir ev, iyi bir çevre, bildiği her şeyi öğretmeye hazır abla ve abiler bulacak. Ve evimizin çocuklarından biri olarak kabul görecek. Bundan yıllar önce yine bizim evde görev yapacak bir yardımcıya ihtiyacımız olmuştu. Bu kez henüz üç yaşındaki oğlumuza bir abla arıyorduk. Eski koca armut Arda'ya demiştim ki, "Şu Güzin ablaya bir telefon açsan da ona mektup yazan yardıma muhtaç genç kızlardan birini bize yollasa!" Daha sonrası şaka gibi. Güzin abla bu maruzatımızı o hafta köşesine yazmıştı. "Sevgili okurlar, dostum Arda Uskan ve eşi Selda biricik oğullarına bir bakıcı arıyor. Hatta Teşvikiye'de oturdukları evlerinin hemen karşısındaki küçük daireyi de kalması için bu ablaya tahsis edecekler! Çalışmak isteyen genç hanımların dikkatine. İmza; Güzin abla..."O sabah gazetenin bayilere dağıtımından itibaren -saat altıda yani- telefon zili çalmaya başlamıştı. Mükalemeleri aynen aşağıya alıyorum. İlk arayan köylü ses tonu ile bir vatandaşımızdı. "Abla, ben sana benim karıyı yolluyorum." Bir dakika dur kardeş... Şey peki sizin çocuklara kim bakacak? "Boş ver onları, onlar kazık kadar oldu!" Bir dakika beyefendi... Biz evli eleman düşünmüyo... "Yok benim karı evli değil, zaten ben onu boşayacam!" Ben bir dakka abi kimseyi boşama filan dedimse de adam beni dinlememiş, karısını yollamıştı.Daha sonra evden kaçan ne kadar kız, koca dayağından bunalan kadın varsa, Tekirdağ'ın tüm Romanları kimi bir çocuğunu kimi üçünü birden kapıp gelmişti. Bir ara kravatlı ve siyah üzerine gri çizgili takım elbisesi ile 25-26 yaşlarında bir kız girdi içeri. Hayli ciddi görünüşlüydü. İçimden ben buna kısaca Givendalin derim diye geçirmiştim. Oğlumun kirvesi Hakan arkadaşıma sormuştum, kızı nasıl buldun diye. Rahmetli de "Çok yakışıklı" diye cevaplamıştı, canım. Daha sonra gelen 45 yaşlarında platin saçlı, kırmızı uzun tırnaklı hanımefendi ise, o sırada inadına düz duvara tırmanan oğluma iğrenerek bakmış ve "Sadece çocuğun eğitimi ile ilgilenirim, asla temizliği, beslenmesi vs. ile uğraşmam" şeklinde kükremişti. En sonunda yaşlı bir teyzede karar kılmıştık. Teyze hemen benim atölye olarak da kullandığım karşı dairemize yerleşmişti. O yıllarda Arda, Nokta dergisinde çalışıyordu ve o gece sabahlayacaktı. Biz kadınla karşılıklı çaylarımızı içerken iki ev ötede oturan Hakan uğradı kapıdan. Ali'ye, "Ver oğlum bir gıdı" dedi, öpüştüler. Kadın "Beyefendi yemek hazırlayayım mı?" diye sordu. Hakan "Hayır teyze, sağol" dedi. Ben de, "Hadi sen artık karşıya geç yat, sabah uyanınca da gelir çayı demlersin" dedim. Kadın "Allah rahatlık versin" dedi, gitti. Derken Hakan da kalktı. Ben de oğlumla uyudum. Sabaha karşı armut Arda gelip yattı. Derken teyze uyanır uyanmaz avdet etti, işe koyuldu. "Zaten karıyı boşayacağım" Öğleden sonraydı ki bizim yatak odasının kapısı açıldı gürültüyle. Saç sakal karışmış Arda göründü eşikte. Üstelik don paça. Yaşlı kadın benim kocayı görünce elindekini düşürdü ve bir "Hii" nidası döküldü dudaklarından. İki dakika sonra da naylon torbası elinde, yüzünde kötü ve kızgın bir ifade ile bizi terk etti gitti. "Ben bu evde çalışamayacağım, kusura kalma!" diye. Neden sonra anladık ki, kadın Hakan'ı benim "bir şeyim" sanmıştı. Beni de orospu. Öyle ya, gece iriyarı bir adam, sabah odadan çıkan bir başka siyah adam! "Nereye düştük?" diye düşünmüştür eminim. İşte böyle genç arkadaşlar, geleceğiniz çalışma ortamı böyle bir ev. Sadece biraz kaçıklarla dolu. Not: Haftaya muhteşem bir geceden, Erol Evgin'in piyasaya yeni çıkan nostalji kasedinden ve Tülay Özer'in, Sezen'li, Nükhet'li, Zerrin'li, Salim Dündar'lı, Atilla Atasoy'lu, Coşkun Demir'li ve pek çok değerli isimlerin katıldığı gecesinden söz edeceğim. Dün onlara şöyle bir baktım da, biz Türk dinleyiciler galiba çok şanslıyız. Yazara e-mail Kaçıklarla dolu bir ev

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler