CumartesiBekar evi görmesek inanacağız!

Bekar evi görmesek inanacağız!

24.01.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Makine mühendisliği öğrencisi 25 yaşındaki Can İnelli, Instagram’da “Bekarevi” hesabından paylaştığı, profesyonel şeflerin elinden çıkma gibi görünen yemekleriyle şaşırtıyor

Bekar evi görmesek inanacağız

Üniversiteyi ailesinden uzakta okuyan her gencin mutfakla imtihanı olmuştur muhakkak. Kimi hüsranla sonuçlanır, kimi zaferle biter. Ama iddia ediyorum ki Can İnelli gibi çıkanı olmamıştır. Bu sayfalarda gördüğünüz fotoğraflar yemek pişirme ve food styling konusundan herhangi bir eğitim almamış olan Can İnelli’ye ait. “Bekarevi” isimli hesabıyla Instagram’da paylaştığı fotoğraflar bunlar. Daha sonra da blog’unda tarifleriyle ve pratik bilgilerle birlikte paylaşmaya başladığı bu yemekleri ve hikayesini İnelli’den dinledik.

Haberin Devamı

Bu güzel tabakların yaratıcısını tanıyalım...

1990 İzmir doğumluyum. 2009’da İzmir Amerikan Lisesi’nden mezun oldum. Daha sonra makine mühendisliği eğitimi almak için Almanya’ya gittim. Amacım yeni bir dil daha öğrenmek ve en büyük tutkum olan havacılık konusunda ilerlemekti. Ultralight sınıfındaki uçaklar ve planörle uçuş eğitimi alıyorum. Bir başka hobim ise su sporları.
10 senedir rüzgar sörfü yapıyorum.

“Göbek sahibi olunca yemek yapmayı öğrendim”

Üniversiteye başlayana kadar yumurta kırmamış, makarna haşlamamış bir insan nasıl oldu da profesyonel şeflerin elinden çıkmış gibi tabaklar hazırlar oldu?

Üniversitenin ilk zamanları yemek konusunda ciddi problemler yaşadım. Hep dışarıda yediğim için hem yediklerimden keyif almamaya hem de kilo almaya başladım. Sporu bıraktım. İyice üşengeç biri olup çıktım. Sonuç olarak hayatımda ilk defa bir göbeğe sahip oldum. Bir nevi “dağıtma” süreci diyebilirim. Daha sonra bu saçmalığa bir son verip yemek yapmayı öğrenmeye karar verdim. Fast food’u bıraktım, o günden beri yemiyorum. Daha sağlıklı bir hayata geçiş yapma kararı aldım. İlk zamanlar alışılagelmiş bir bekar evine yakışan tabaklar ortaya çıkarsam da gün geçtikçe yemek yapma merakım ve aldığım haz beni daha fazlasını öğrenmeye teşvik etti.

Haberin Devamı

Gerçekten yemekle ilgili eğitim almadınız mı? Yemekle ilgili bildiklerinizi nereden öğrendiniz peki?

Henüz eğitim almadım. Kurslara gidecek zamanım olmadığı için internetten faydalandım, videolar izledim, araştırdım... Ayrıca İzmir’de bir tanıdığım pişirme teknikleri konusunda yardımcı oldu. Tüm bunları birleştirip üzerine bir de deneme yanılmayı ekleyince zamanla ilerliyorsunuz.

Başlarda “Bekarevi” etiketiyle paylaştığınız bu yemekler dediğiniz gibi etiketin hakkını veren basit yemeklerdi. Şimdi ise bu etiketle paylaştığınız bu tabaklar tepki çekiyor değil mi “Böyle
bekar evi yemeği mi olur!” diye?

Başlarda arkadaşlarımla toplanıp yemek yaptığımız zamanlar emekleme dönemiydi. Bu yemekleri kişisel Instagram hesabımda #bekarevi etiketi ile paylaşıyordum. Kendimi geliştirdikçe paylaşmaya devam ettim. Bu aralar Instagram’dan enteresan tepkiler alıyorum. Mesela bir tanesinde adam boş bira şişesi ve köfte fotoğrafı atmış, altında ise “Kardeşim bekar evi böyle olur, gel bir gün birlikte içelim!” yazıyor. İsim ve konsept bir ironi oluşturduğu için tabii ki komik tepkiler geliyor yani.

Haberin Devamı

Aileniz, çevreniz ne diyor bu işe?

Şaşırıyorlar. Eskiden hiç mutfağa adım atmayan ben şimdi annemin yükünü azaltıp mutfağa giriyorum. Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim; annemin yemekleri tamamen farklı bir kulvarda...

Arkadaşlarınız hep size gelmek istiyordur herhalde?

Evet, sık sık arkadaşlarımdan mesajlar alıyorum. Trip atanlar, sitem edenler de oluyor “bi bize yemek yapmadın abi”ler falan... Fırsat buldukça onlara da yapıyorum tabii. Yılbaşında arkadaşlarıma evde tadım menüsü hazırladım mesela. Ayrıca Instagram takipçilerimi de bu spontane organizasyona davet ettim. Bir nevi “pop-up restaurant”...

Her yediğiniz öğün blog’unuzdaki fotoğraflar kadar güzel mi görünüyor?
Hiç mi geçiştirmezsiniz? Ne yer, ne içersiniz normalde? En sevdiğiniz yemek ne mesela?

Haberin Devamı

Her öğünüm tabii ki fotoğraflardaki gibi değil ancak her paylaşımım eş zamanlı. Haftada ortalama üç gün gibi diyebiliriz. Sakatattan escargot’a kadar her şeyi yiyorum. Sadece şekerden uzak dururum ve tatlıyı minimumda tutuyorum. Deniz kestanesi âşığıyım. Yaz-kış dinlemeden deniz kestanesi toplar ve yerim. Ayrıca Ege otlarına bayılıyorum. Ailemin Giritli olmasının da bunda etkisi var mutlaka.
Bir de Japon mutfağı ve felsefesine ilgim var.

“Tabii ki kızların hoşuna gidiyor”

Fotoğraf çekimlerini de siz mi yapıyorsunuz? “Food styling” yapmayı nereden öğrendiniz?

Evet çekimleri kendim yapıyorum. İlk başlarda cep telefonu ile çekiyordum. Daha sonra baktım ki iş ciddiye bindi, kendime profesyonel bir makine edindim. Artık çekimleri onunla yapıyorum. Sunum bu işin en çok keyif veren kısımlarından biri. “Food styling” konusunda ise çeşitli kitaplardan ve internetten faydalanmanın yanında sıkı bir takipçisi olduğum yemek stilisti Janice Poon ile yazıştım. Ondan tavsiyeler alıyorum. O şekilde kendimi geliştirmeye devam ediyorum.

Haberin Devamı

Çevrenizdeki kızlar bu kadar iyi yemek pişiriyor olmanızı çekici buluyor mu? Bu anlamda avantajını yaşadınız mı bu yeteneğinizin?

Özellikle yemek pişiriyor olmamın etkileyip etkilemediğine emin değilim ancak avantajlarını yaşıyorum. Alışılmışın dışındaki “bekar evi” konsepti ve yemekleri tabii ki kızların hoşuna gidiyor. Farklı mutfaklara ilgi duyan ve yeni tatlara açık kişilerle tanışıyorum bu sayede. “Mühendislik keyifli ama restoran fikri de cazip”

Gelecek planlarınız neler? Profesyonel şef olmayı düşünüyor musunuz? Kendi mekanınızı açmak ister misiniz bir gün?

Tabii ki profesyonel olarak eğitim almayı düşünüyorum. Ayrıca şaraba karşı zaafım var. Bu konuda da kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Asıl mesleğim olan makine mühendisliği de keyifli. Ancak kendi restoranımı açma fikri de çok cazip geliyor.

Kendinizi hangi mutfak akımına ait hissediyorsunuz?

Henüz kendimi ait hissettiğim bir akım yok. Elimden geldiği kadar fazla denemeye ve öğrenmeye çalışıyorum. Son zamanlarda moleküler mutfak hakkında okuyup bazı denemeler yapıyorum ama moleküler gastronomi sunumlarının sürdürülebilir olduğunu düşünmüyorum. Taze ve lokal malzemelerle hazırlanmış bir yemeğin yerini asla alamaz bence. Sadece misafiri şaşırtma amaçlı arada bir kullanılabilir. Bana mantıklı gelenlerden biri de
“slow food”...