07.12.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
Selay Sarı / selay.sari@milliyet.com.tr - @selaysari
Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO) 2013-2014 sezonuyla 15’inci yılını kutluyor. Orkestranın 1999’da kuruluşuna ön ayak olmuş ve 2009 yılına kadar müzik direktörlüğü ve daimi şefliğini üstlenmiş, Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli orkestra şeflerinden Gürer Aykal ile BİFO’yu ve Türkiye’nin dört bir yanından seyircilerin tepkilerini konuştuk.
Ali Poyrazoğlu (solda) ve Cem Yılmaz, Borusan Özel Konserleri’nde BİFO’yu yönettiler.
Borusan Filarmoni Orkestrası fikriyle size ilk ne zaman gelmişlerdi?
Amerika’da şeflik yapıyordum, Türkiye’ye temelli dönme niyetim yoktu. Bilkent’te bir konserim vardı, Borusan Kültür Sanat’ın o zamanki genel müdürü Sami Caner randevu istedi, kendisiyle görüştük. Bana Borusan Oda Orkestrası’nın şefliğini önerdi. Ben “Oda orkestrası bana dar gelir” dedim, “Eğer Borusan Filarmoni oluşturabileceksek elimden gelen her şeyi yaparım.” Yaklaşık
15 gün sonra orkestrayı kuracaklarını bana ilettiler. İlk konseri Yıldız Sarayı’nda verdik. Beethoven senfonileri çaldırarak orkestraya kişilik, özellik kazandırmak istedim. Bu çalışmalar sonucunda her yıl kalitesini daha ileriye götüren bir orkestra oldu BİFO.
Halkın Vivaldi kritiği: “Huzur duyduk”
Bir Güneydoğu Anadolu turnesi vardı...
Açık hava konserleri, örneğin Mardin’de, meydanda... Urfa’da bir şey oldu: ezan başlamadan durdum ve bekledim. Ezan biter bitmez çalmaya başladım ve o anda hiç duymadığım şekilde bir alkış koptu. Yine Borusan’la Kars’a gittik, Ani Harabeleri’nin yanında çaldık. Müthişti.
Seyircilerin tepkileri nasıldı bu konserlerde?
Televizyon kanalları, seyircilere bence saygısız sorular soruyorlar genelde. İnsanların burnuna dayıyorlar mikrofonu, “Nine, ne anladın sen?” diye. Benim de duyduğum yanıtlardan örnek vereyim. Yine bu tip bir soruya karşılık torunlarıyla gelmiş bir kadın “Valla” dedi, “ben anlayamadım. Ama torunlarım anlasın diye geldim.” Bir de duyduğum en güzel eleştirilerden birisi Nemrut Dağı’ndaydı. Dağa sazların çıkması zor, kontrbas, viyolonsel sırtınızda yürüyerek çıkıyorsunuz. Konserin 45 dakika içinde bitmesi lazım çünkü hava çok soğuyacak. Vivaldi’nin “Mevsimler”ini çaldık. İnsanlar battaniyelerin altından izliyor, yine sorular geliyor onlara “Ne anladın?” diye. Bir battaniyeyi iki kişi beraber kullanıyordu. Biri dedi ki “Vallahi bu sesler, başka sesler... Bu sesler çok sesler.” Yanındaki de “Huzur duyduk” dedi. Ben Vivaldi’nin bu kadar güzel bir kritiğini duymadım.
BİFO ilk konserini 13 Mayıs 1999’da Yıldız Sarayı’nda vermişti.
Altın madalyalı bir kuartet
BİFO dışında bir de oda müziği projesi var...
Asım Kocabıyık müziğin toplum üzerindeki etkisini bilen bir insandı. Zaten BİFO da yetmedi kendisinin vizyonu açısından, bir kuartet kuruldu 2005 yılında: Borusan Quartet. Borusan Quartet ülkemizin en iyi dört çalgıcısıyla oluşturuldu ve 2010 yılında New York’ta altın madalya aldılar. Bu kuartet Türkiye’de oda müziği bakımından çıtayı yükseltiyor.
“Bülent Eczacıbaşı gümrükte şeflik değneğiyle yakalandı”
Borusan Özel Konserleri nasıl şekillendi?
Bu konserlerde orkestrayı yönetmek için 10 binlerce avro ödüyorsunuz ki o para, dünyanın seçkin müzik okullarında okuyan çocukların eğitimlerini tamamlayabilmesi adına yapılmış bir projeye gidiyor.
Orkestrayı ilk yöneten Ahmet Kocabıyık’tı. Ardından Rahmi Bey (Koç). Sonrasında Bülent Bey (Eczacıbaşı) geldi. Benim orkestramda bu eseri başka şeflerle de çalan sanatçılar da vardı, “Bülent Bey onların hiçbirinden kötü değil” dediler.
Neyi çaldırmıştı?
Çaykovski’nin “Fındıkkıran Süiti”ni. Bir de kendisinin başına gelen bir olay var, değnekle ilgili. Amerika’da bir kitap serisi vardır, “For Dummies” adında. Onun orkestra şefliği versiyonunu almış. Gümrükte valizde değneği görünce açtırmışlar tabii, sonra kitabı görüp anlamışlar.
Ardından Cem Yılmaz geldi.
Cem Yılmaz’ın her santimetrekaresi yetenek. Kendisinin nasıl bir insan olduğunu anlatmaya Türkçem yetmeyebilir. İyi de para kazandı. Yani kendisi para kazanıyor anlamında değil, ödüyor hatta, ama birçok öğrenci sayesinde eğitimine devam etti. Sonra Ali Poyrazoğlu. O da operayla ilgili, “Carmen”le ilgili seyircilerine çok değişik bilgiler sundu.