Cumartesi Bilinçaltının derinliklerine doğru

Bilinçaltının derinliklerine doğru

31.07.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

“Başlangıç”ta Leonardo DiCaprio insanların rüyalarını çalan bir hırsız. Beyninizi sürekli “açık” tutmanızı isteyen bu ilginç filmin aksiyon sahneleri de çok başarılı

Bilinçaltının derinliklerine doğru

16 yaşından beri rüyalar konusunda saplantılı bir adam, 10 yıl boyunca bu konuda bir senaryo üzerinde çalışıyor. Jorge Luis Borges’in döngüler ve rüyalar üzerine öykülerini rehberi olarak seçiyor. Kafasındaki oluşan projenin teknik bölümünü kıvırabilmek için araya iki yüksek bütçeli ve gelişmiş teknolojili Batman filmini “Batman Başlıyor / Batman Begins” ve “Kara Şövalye /
The Dark Knight”ı sıkıştırıyor. Hollywood’un
yeni gözbebeği Christopher Nolan, sonunda karşımıza rüyalarla ilgili “rüya” projesi “Başlangıç / Inception”la duruyor.
Filmin ana karakteri Cobb profesyonel bir rüya hırsızıdır. Büyük şirketler için çalışan Cobb, yeni geliştirilmiş bir teknolojiyle insanların rüyalarına girmekte; burada en gizli kalmış, en altlara itilmiş fikirleri bulup müşterilerine satmaktadır. Hırslı işadamı Saito’dan gelen bir teklif, Cobb ve ekibinin en iddialı işlerine girişmelerine vesile olur. Teklif şöyledir: Saito’nun rakibi Robert Fisher Jr.’ın rüyasına girerek, babasının holding imparatorluğunu bölmesine dair bir fikri aklına sokmak. “Inception” adı verilen ve zaten imkansız denecek kadar zorlu görünen bu işlemi, Cobb’un geçmişindeki bir sır daha da güç hale getirir.

Beyninizi işgal edecek
Sadece konusunu okuyarak bile Nolan’ın hem hikaye hem de teknik açıdan elini taşın altına soktuğunu anlamak zor değil. Ama bu basitçe özetlediğimiz konu, rüyalara girme meselesinin teknik detayları, rüya katmanları, bilinçaltı, rüya mimarisi hatta soygun planı derken, dallanıp budaklanıyor. Nolan devamlı kendisini açıklamak zorunda olan bir öyküyle, “Memento / Akıl Defteri”nden beri anlaşılmama riski en yüksek işine imza atıyor.
“Gerçek nerede başlar, nerede biter?” başta olmak üzere birçok soruyu, ticari sinemanın ve filmin yüksek bütçesinin talep ettiği aksiyon çizgisiyle birleştiren Nolan, tam 2,5 saat boyunca rüyaları işgal eden Cobb gibi beyninizi işgal edecek. Sizden tüm dikkatinizi isteyip, hikayesiyle sizi zorlayacak. Ama önümüze temcit pilavı gibi birbirinin aynı filmleri çıkaran Hollywood’u göz önüne alırsak, kimsenin Nolan’ın taleplerinden şikayetçi olacağını sanmıyoruz. Nitekim film, bu dikkatin karşılığını sonuna kadar veriyor.
Teknik açıdan dört dörtlük olan, hikaye açısından ise iddiasının altından kalkabilen bu filmin tek sorunu var- ki bu da Nolan’a bir övgü olarak da görülebilir: Nolan’ın hikayesinin gideceği yer o kadar merak uyandırıyor ki, arada çektiği görkemli aksiyon sahneleri yolunuzdan çekilmesini istediğiniz detaylar gibi gözüküyor.


Yetimhane dramı
Fransa-Güney Kore yapımı “Yepyeni bir Hayat / A Brand
New Life”, yönetmen Ounie Lecomte’nin otobiyografik izler taşıyan ilk filmi. 1975’te Seul’de geçen filmde,
9 yaşındaki Jin-hee (Kim Sae-ron), babası tarafından sudan bir sebeple yetimhaneye bırakılır. Önceleri babasının dönüp onu alması bekleyen Jin-hee, zamanla buradaki yeni hayata alışmaya başlar. Küçük oyuncu Kim Sae-ron’dan müthiş bir performans çıkaran Lecomte, ilişkilerin ağının iyi idare edildiği, duygusal bir drama imza atıyor.


Bıkkınlık vermeyen bir “annelik” filmi
Ünlü yazar Gabriel Garcia Marquez’in oğlu Rodrigo Garcia, yönetmenlik kariyerinde ağırlıklı olarak kadın karaktere eğilen filmleriyle sessiz ama emin adımlarla ilerliyor. Garcia’nın yeni filmi “Anneler ve Kızları / Mother and Child”, adı üzerinde anneliği çok karakterli bir yapı üzerinden irdeleyen, oyuncuların müthiş performanslar sergilediği, akılda yer eden bir dram.

İyi hesaplanmış bir senaryo
Karen (Annette Bening) 14 yaşındayken bir bebek doğurup, onu evlatlık vermiştir. Sürekli, hiç görmediği kızını düşünerek yaşayan ve yaşlı annesine bakan Karen, geçmişindeki bu olay yüzünden kendisini insanlardan uzak tutar.
Karen’ın kızı Elizabeth (Naomi Watts), soğuk, mesafeli, hırslı, her şeyi kontrol altında tutmaya saplantılı bir avukattır. Çalıştığı hukuk firmasının ortaklarından Paul (Samuel L. Jackson) ile bir ilişkiye başlayan Elizabeth, bir noktada göründüğü kadar sert olmadığını anlar. Kocasıyla mutlu bir evliliği olan Lucy (Kerry Washington), tek eksiğinin bir çocuk olduğunu düşünüyor ve evlat edinmeye çalışıyor.
“Anneler ve Kızları”, 2000 yapımı “Amores Perros”un verdiği hızla, çok sık karşımıza çıkan, inciğini cıncığını bildiğimiz, çeşitli karakterlerin hayatlarını kesiştiği filmlerden. Yine de, Garcia’nın kendinden emin, iyi hesaplanmış senaryosu ve annelik temasının etrafından dolanması “Anneler ve Kızları”nın, bu tür filmlerin verdiği bıkkınlık hissini vermeyen, duygusal bir film olmasını sağlamış.