Cumartesi Bir "aksesuvarın" tutsağı olduk

Bir "aksesuvarın" tutsağı olduk

23.12.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Cep telefonu yüzyılın icadı olduğu gibi hastalığı da. İnsanın stilini yansıtan bir aksesuvar olduğu gibi başa da bela

Bir aksesuvarın tutsağı olduk

malphan@milliyet.com.tr Evli çiftleri ele alalım... Üzerlerinde her daim taşımalarını beklediğiniz aksesuvar nikah yüzüğü olurdu, değil mi? Ama hayır... Birçoğu takmıyor. Ama evli ya da bekar hiç kimse cebini yanından ayırmıyor. Cep telefonu ilk çıktığı dönemde, her geçen yıl küçülmesini hayretle izliyorduk. Ama artık o küçülme yavaşladı galiba... Belki kuyumcularla cep telefonu üreticileri işbirliği yapıp telefonlu bir yüzük çıkarırlar. Şaşırır mıyız? Yok, hiç sanmam. Eğer "Yüzyılın icadı nedir?" diye sorsam alacağım cevabı biliyorum. Tamam, internet birinci sırada. Ama cep telefonu da hemen onun arkasından geliyor. Cep telefonu belki bu alanda birinciliği elde edemedi ama "En gözde aksesuvar" dalında ödüle çoktan layık görüldü. Birileriyle yemeğe çıktığınızda dikkat ediyorsunuzdur. Bu siz de olabilirsiniz tabii... Ceket ya da paltodan bile önce çıkarılan ve masanın üzerine itinayla yerleştirilen üç şey var: Araba anahtarı, sigara paketi ve evet, cep telefonu. O telefon çantada duramaz, ille de göz önünde olmalı. Ya biri ararsa!Kim ki bu biri? Yani, hakikaten evde hastası vs. olandan bahsetmiyorum ama diğerlerine soruyorum... Kim arayacak kardeşim? Sevgilin mi? Potansiyel sevgilin mi? Günde sekiz kere konuştuğun arkadaşın mı? Patronun mu? Bir daha ararlar. Aradığını görünce geri ararsın. O telefonu hayatının her saniyesi yarım metrelik menzilde tutmana neden olacak ne söylemesini bekliyorsun ki? Ne diyebilir ki? Ne olmuş olabilir ki? Gündelik geyikler, iki "Seni Seviyorum"lar, "Çöpü çıkardın mı?"lar, "Kendime bugün bir bot, iki tişört aldım" gibi gevezelikler. Yaa bu cep telefonu işlevsel olduğu için yaygınlaşmamış mıydı? Böyle avlandık. Sonra kameralısı çıktı, internete gireni çıktı, bluetooth zımbırtılısı çıktı, Swarovski taşlısı, gümüş kaplamalısı, şeker renklileri, çiçek desenlileri, hologramlıları çıktı, çıktı da çıktı...Yok statü simgesi haline geldi, üzerine kimi pırlanta taktırdı, kimi altın suyuna batırılmış olanını istedi. Bir dönem masaların üzerine konan telefonlar dışarıdan bir gözün o masadakileri sınıflandırmasına yetti. Şu sıralar pahalı telefon olayı ilk zamanlarda olduğu kadar insanların umurunda değil galiba.Ama cep telefonu tutsaklığı devam ediyor. Hem de tüm şiddetiyle! Eskiden bulunmak istemezseniz bulunmazdınız. Şimdiyse diyelim bulunmak istemiyoruz, eşten dosttan "Telefonun niye kapalıydı!" diye fırça yiyoruz bir de. Şu Hello, Alem, Haftasonu gibi dergilere bir bakın, n'olur. Fotoğrafların yüzde 70'inde tuvaletler içinde kadınların, smokinli erkeklerin elinde cep telefonu var. Konuşmuyor, tutuyorlar. Konuşsalar dert değil. Kadının bir elinde çantası, diğer elinde telefon. Çantaya koymuyor. Adam da cebine koyabilir tabii. Bu durum adabı muaşerete aykırı. Tam çağdaşlaşıyoruz derken bir aksesuvarın tutsağı olduk. Kadınlar davete şık şıkıdım giyinip gelmişler, ellerinde telefonu sımsıkı tutuyorlar. Çalsa zaten o kibar görünümleri bozulacak. Ya biri ararsa! Yukarıdaki fotoğrafta Yıldırım Demirören'e bakın... Fotoğraf çektiriyor, belli ki bir yerlerde yayımlanacak. Elinde telefon... Sizce kötü durmuyor mu? Bu "Avrupa Yakası"ndaki Burhan abinin elinde çantasıyla fotoğraf çektirmesi gibi bir şey. Ajda birkaç yıl önce durumu iyice abartıp sahnede şarkı söylerken bir yandan da mesaj yazıyordu. Mankenler ise genellikle Tansa Mermerci gibi telefonu göbek altına sıkıştırıyorlar. Allah aşkına, atın şu telefonu çantanıza. Ha bir de seçtiği telefon kişinin tarzının ve kişiliğinin göstergesi... Aynen saçı, başı, kıyafeti, makyajı, ayakkabıları, çorabı ve tokası gibi... Kıyafetinin rengine göre telefonunun kılıfını, desenini değiştirenler var. İcat olduğu günden bu yana çantadan kemere ve monta kadar çıkmayan "cep telefonu dostu" ürün kalmadı. Allahtan MP3 çalarlar yaygınlaşmaya başladı da, en azından cep telefonu-giyim birlikteliği alanındaki konsantrasyonumuz dağıldı. Bu hastalıktan cümleten kurtulmak umuduyla... Atın telefonu çantaya Socialiterank.com adlı bir site var. New York'ta acayip popüler. Bu kentin kaymak tabakasını, namı diğer sosyete mensuplarını stil, tasarımcı ilişkisi, basında yer bulmaları, görünümleri ve ne kadar "gözde" olduklarına göre derecelendiriyor. Sloganları şöyle: "Bir dahaki sefere o galaya gelmemeyi düşündüğünüzde, o bilinmeyen tasarımcının elbisesini giydiğinizde, tuhaf bir müzisyenle çıktığınızda, dikkatli olun. Sizi izliyor olacağız ve notunuzu vereceğiz."Top 20 arasında yer alan isimlerden bazıları Vogue dergisinin editörü Anna Wintour'un kızı Bee Schaffer, emlak kralı Donald Trump'ın kızı Ivanka ve yayıncılık devi Randolph Hearst'ün torunu Fabiola. Sitede sosyete olmak için yapmanız gerekenler de yazıyor. Bunlardan bazıları şöyle: Partiler başağrınızdan önemli. Koltuğa kıvrılıp TV izlemeyi bırakıp dışarı çıkın.Fotoğrafçılarla arkadaş olun. Onlar olmadan en son model Fendi çantayı aldığınızdan dünyanın haberi olmayacak.Kiranızı ya da faturanızı ödemeden önce yardım kuruluşlarına 400 dolar bağış yapın.Kocanızı ya da sevgilinizi çok fazla etkinliğe götürmeyin. Onu başka birine kaptırabilirsiniz.Yeni Paris Hilton olmak istediğinizi söylemeyin. Herkes porno yıldızı olmak istediğinizi sanır.Yaptığınız her şeyin keyfini çıkarın çünkü gerçekte bunlar aldatıcı ve çok gereksiz.Sitenin yazarlarının kim olduğu sır gibi saklanıyor. Hatta sosyetenin kızlarından biri bu sırrı çözmek ve yazarların adil olmalarını sağlamak için özel dedektif tutmuş. Ama nafile...Bakalım Türkiye'de kim akıl edip de böyle bir site yapacak... Sosyeteye not veriliyor