Cumartesi Bu yazıyı eski kocalar okusun

Bu yazıyı eski kocalar okusun

16.10.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Bu yazıyı eski kocalar okusun

2003 yılında bu köşede kaleme aldığım bir yazımı yukarıdaki sözlerle bitirmişim. Barış Manço'nun ölümünden sonra, eşi Lale'nin çarşaf çarşaf gazete manşetlerine düştüğü günlerde. Aslında Lale'yi savunuyor görünmüşüm ama meğer yine kendimi anlatıyormuşum. İşte o yazıdan bir bölüm: "Lale Manço'yu anlatarak devam etmek istiyorum. Moda'daki evde, oğlanların tahta merdivenlerden bir aşağı bir yukarı inip çıkarak oynadığı bebeklik yıllarında biz de salonun ortasında çay içerdik. Ben 'Şimdi düşecekler!' diye panik yaparken Lale sakin, 'Olmaz bir şey' derdi. Bu itidalli yapısı bir ömür boyu kendini, çocuklarını ve Barış'ı korumuştu. Son olaylarda Lale'nin kaybettiği tek şey işte bu itidaldir, o da sayemizde. Halbuki aynı kadın; bazılarının ısrarla görmezden geldiği gibi iyi bir anne, evinin direği, her şeyi kotaran ve Barış'ın onca şeyi üretmesi için gereken zamanı yaratan kadındır. Bana, Barış'ın müzikteki başarısı ile Lale'nin ailesi adına yıllar süren mücadelesini kıyasla derseniz 'kimin daha başarılı olduğunu' her zaman tartışırım. (Barış hayranları -hatta Lale- bu yoruma kızacaklar ama rahmetlinin yaptığı birkaç çok güzel şarkı haricinde -mesela 'Yol Verin Ağalar Beyler' gibi- tümü ticari, ona para kazandıran şarkılardır.) Her neyse ilişkilerine gelince... Yine inatla tekrarlıyorum, hiçbirimiz bilemeyiz, nasıl bir eş ve babaydı? En önemlisi bu kadar yoğun çalışan biri olarak bunlara vakti var mıydı? Evlilikleri nasıldı, zamanla ne oldu, neye karar verdiler, hiçbirimizi hatta çocuklarını bile ilgilendirmeyen bu kararlar neydi?" Son söz: Yaşam gariptir, birilerine ömrünüzü adarsınız, çok çabalarsınız, bazen bakarsınız ki suçlu siz olmuşsunuz. Bazen de bir şeyleri dile getirmenin erdemsizlik olduğunu bilip susarsınız. Hem de ebediyete kadar..." Sevgili anneler, oğlunuzun şanslı olmasını istiyorsanız ne yapın edin önce İkizler burcunda doğmasını sağlayın. Hele yükselenini de Yay'a denkleştirirseniz oğlan yaşadı. Bir de dişlerinin önü aralıksa boşuna telle büzmeye çalışmayın, bırakın öyle kalsın. Böylece hayatı boyunca dört ayağının üzerine düşmesi işten bile değildir. Dememiz o ki, parmağının en ufak hareketiyle, en femme fatale meslekler önünde diz çökecektir. Hatta diz çökenlerin içinde nice ünlüler bile olacaktır. Ayrıca bu beyefendi takımı patronlar nezdinde de itibarlıdır. İnanmıyorsunuz değil mi? Peki, siz kaç taneniz bir oda dolusu adam dururken, patronun gözüne ilişebildiniz? Yani patronunuz kendine yönetici ararken, hatta aramazken, "Sen gel bakiim" dedi size... Sonra biz gariplerin başına sürekli taş düşerken, bunların kafasına yağan paralara ne buyuruyorsunuz? Yahu hiçbir şey olmasa bile adama Mısır'daki halalardan arazi kalır. İkizler-Yay'ın insani temaslarına gelince... Haklarını teslim etmek isteriz ki, iletişim yetenekleri müthiştir, bu kesin. Ama hayatları boyunca sağlam ilişkiler kurabilecekler mi derseniz, hayır. Borç vermeyen, en yakın arkadaşının cenazesine gitmeyen adamın insan ilişkisi olsa ne olur? Tabii şimdi siz, İkizler erkeğinin ne yapıp edip akıllı annelerden doğduğunu da bilmezsiniz (Ki o anne, görkemli bir hayatı onun için inşa etsin diye). Dahası, bunların "ailenin tek çocuğu olarak dünyaya gelmeyi" garantilediklerini! Ve bu sayede varlıklarının asla ikiye, üçe, beşe bölünmediğini! Hele etraflarına "iş kotaran" insanları toplamalarının, tamamen o müthiş zekalarının tezahürü olduğunu... Durup dururken örnekleyelim: Daha iyi gitar çalan bir gençle müzik grubu kurmak veya mahalledeki tek topun sahibi olarak futbol takımına alınmak gibi. "Eli iş tutan kadınlarla evlenmeyi" söylemiyorum bile... İkizler adamlarının şaşırtıcı yönlerinden biri de, hayatları boyunca popüler olmayı hedeflemeleridir. Ve sabahlara kadar ders çalışmayı veya ansiklopedik bilgileri başkalarının "inek" kafalarına bırakırlar. Derken flört dönemleri gelir çatar, bu kez de en güzel kızların peşine düşerler. Üstelik o havalide "bir hayli çirkin erkek çocuğu" olarak anıldıkları halde. Ama -anne akıllıdır demiştik ya- bu dönemde oğlunu öyle göklere çıkarır ki, çocukta en ufak bir kompleks göremezsiniz (Ya da öyle sanılır). Oğlunuz İkizler olsun Ama bir gün gelir toplumun bayıldığı bu genç kendini gerçek ilişkilerin içinde bulur. Siz çatlayadurun, o ne yapar eder müthiş bir programla yine insanların gözbebeği olmayı başarır. Ancak kendisinden daha hin birileri ile karşılaştığında (bu mükemmel benliğin (!) altında yatan egoizm biraz su yüzüne çıktığında yani), bu tipleri süratle yanından uzaklaştırmıştır bile. Sonunda siz, bu İkizler burcunun önce karısı, şimdilerde de ev arkadaşı olarak adamı nihayet çözmeyi başarırsınız ve... Ve hemen kaleme sarılırsınız. Kitabınız da işte o arada çıkar. Adı geçen kitap üzerine editörünüz hanımla toplantı halindeyken, kendileri yatak odasından çıkıp kapıda durur ve yarı ciddi; "Selda'nın kitabını ben yazdım, nasıl olmuş?" diye sözüm ona espri yapar. Editörünüz bu koca eskisinin Haftalık dergisindeki yazılarından üslup farklılığını biliyordur ama bir an için de olsa da şüpheye düşmüştür. Siz de diyemezsiniz kadına, "Ben hiç kimseye tek satırımı elletmem, hatta çok içki içtiği zamanlarda benim onun yazılarını düzeltmişliğim bile vardır." İşte böyle sevgili dostlar; bir gün gelir, böyle şeyleri ebediyete kadar ifşa etmemenin erdemle pek alakası olmadığını, doğrudan salaklık olduğunu nihayet idrak edersiniz. Yazara e-mail Şüphe doğuran ifade