Cumartesi "Can acıyan yerdedir"

"Can acıyan yerdedir"

24.04.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Keşiflerle dolu bir haftaydı. Sersemlik yapan ilaçlar, kilo aldıran iğneler...

Can acıyan yerdedir

Sonra bir sabah uyandım ki boynuma "kal" gelmiş. Boş tutmaya o kadar da itina ettiğim kas-kafam boynuma ağır geliyor. İki trafik kazası ile incinen kuğu boynum bir ters hareket sonrası kafama isyan etti. Ve keşifler alemine daldım.MRa girdim. Bir şey olursa sıkayım diye elime bir top verdiler. Hah, aynı "Asmalı Konak"taki gibi diye avuttum kendimi. Bu da bir macera, ne de olsa.Fıtık, boyunluk, hiii iğne, kortizon gibi yeni kelimeler girdi hayatıma. Kortizon mu? 150 kilo mu olacağım ben şimdi? Size bir şey diyeyim mi, acı diye bir şey var. Öyle yanıyor ki canım; değil 150, 1150 kilo olacağımı bilsem, işte ilacın bu derlerse, kortizona bile hayır diyecek halde değilim. Acıııyoooo!Fakat doktorun kortizon tedavisi önermesinde, acaba benim, sırf göğüs altından büzük elbise giymiş diye ona "Hamile misiniz?" diye sormamın payı nedir? Onu kestiremiyorum. Zira önce başka bir hap yazmıştı. Bu mevzu üzerine reçeteyi yırtıp kortizon iğnesi verdi!Tabii hemen sevgilime koştum. "Çok şişmanlasam bile beni sevmeye devam edecek misin?" diye sordum. "Daha fazla sevmem gerekecek" dedi. Kilo başına düşen sevgi miktarı sabit kalsın diye... Kortizonun yan etkileri arasında "ruh hali değişimleri ve kişilik değişiklikleri" ile karşı karşıya kalabileceğimin yazdığını da söyledim. Bir de "psikotik eğilimler şiddetlenebilir" yazıyor. "Yine sevecek misin?" dedim. Zaten beni bugüne dek tüm bunlara rağmen sevdiğini söyledi. Fakat şu hamilelik potumu duyunca, bir doktora daha görünmemde ısrar etti.Elbette başka bir doktora daha gittim. Fakat artık nasıl bir ıstırap çektiysem iki doktor arasında geçen o bir günde -prospektüsünde "Sersemlik yapar" yazan hapın da etkisiyle- ikincinin muayenehanesinde, ben bir ağlayayım. Sanırsınız "Hıçkırık" filmini çeviriyoruz. Bir kendimi muayene masasına yüzüstü fırlatmadığım kaldı. Ki fırlatırdım ben aslında. Ama boyunluğum izin vermedi.Zira bu adam da iğneden, ıstıraptan fizik tedaviden bahsetti. Sonra da beni öğrenci zannettiği için keçiboynuzundaki şekeri takdim edip istirahat yazacağını söyledi. İyi de benim sınavım yok ki! Hem istirahat ne demek? Ben yatamıyorum, oturamıyorum, duramıyorum... Nasıl istirahat edeceğim?Neyse işte, kaportayı dağıttık yani. Kolay kolay da toparlayacakmışız gibi görünmüyor. Hastalığın tek iyi yanı, şu boyunluk yüzünden sevimli bir mağdure görüntüsü arz etmem. İnsanlar "Ayy canım, kıyamam" diye gelip öpüyorlar. Ressam ve şair bir kadın "Benim nefesim kuvvetlidir" diye okuyup üfledi bile beni. Annemler her gün, abim bile haftada iki kez arayıp hatırımı sordu. Arkadaşlar da aradı. Gerçi bir tanesi kilo alınca artık ihtiyacımın kalmayacağını düşündüğü selülit kremlerime, bir diğeri de yakında bana dar gelecek giysilerime talip!* * * İşin aslı şu: Son bir haftadır kendime acıyıp duruyorum. Ve acının terbiye edici bir yanı var. Acının, size şu dünyada yapayalnız olduğunuzu hatırlatan, hakikaten sarsıcı bir gerçekliği var. Acının sizi zavallı kılan, bu yüzden kâh sinirlendiren, kâh üzen, ümitsizliğe sürükleyen, mutsuz eden, hassaslaştıran, hislendiren, bu esnada isyan ettiren, "Niye ben?" diye bağırtan, yani aynı zamanda bencilleştiren, ilaçlardan bile beter yan etkileri var. Delikanlılığın lüzumu yok yani. Çin atasözü müydü? "Can acıyan yerdedir."Çok canım acıdı! Falımda nasıl ballı börek bir hafta bekliyordu beni, inanamazsınız. Hiç bilmediğim şeyler, yeni keşifler... Amanin de amanin, desenize çok eğleneceğim hafta boyunca diye düşündüm ben. İyimser böcük! Özel hastaneler çıktı çıkalı, ben endişe ediyorum doktora gitmekten. Çünkü bir yeriniz cız etse; dayıyorlar röntgeni, MRı... Nerenizi düzeltirken nerenizi bozar diye hesap etmeden, ya da belki tamamen bunu hesap ederek, bir yerinizi daha bozup sizden para sızdırmak için bir dolu ilaç yazıyorlar. Elbette tüm doktorlar böyle değil ama insan kime güveneceğini de bilemiyor.Şimdi bir hastane Mehmet Ali Erbili transfer etmiş. Hastane masraflarını ödemeyecekmiş Erbil. Reklam karşılığı sağlık hizmeti! Sağlık gibi mühim bir konu üzerinden böyle bir anlaşma yapmak, hasta için de hastane için de çok acayip sanki. TV kanalı değil ki orası, hastane! Ve bir hastane, hasta kadrosunda şovmen istihdam etmeden de sağlık hizmeti verebilir. Veremez mi? Ne bileyim, sağlık, tüccarlara bırakılmayacak kadar ciddi bir iş! Değil mi? tubaakyol@milliyet.com.tr TV kanalı değil ki orası, hastane!