13.08.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
tubakyol@yahoo.com O kadar güzel misiniz?Ne kadar güzel olduğunuz mühim değil. Kendinizde neye "güzel" dediğiniz, neyi "güzel" bulduğunuz sizi ilgilendirir. Eğer "Ben güzelim" diyorsanız, tebrikler, yüzde 2'desiniz. Çünkü kadınların yüzde 98'i kendini güzel bulmuyormuş. Bunun anlamı 100 kadından 98'inin çirkin olduğu mu? Yoksa artık "güzel"in tanımı, hiçbir kadının içini dolduramayacağı kadar şişirildi mi? Güzellik artık tanımı gereği imkansız hale mi geldi? Reklamlardaki, dizilerdeki, filmlerdeki, dergilerdeki kadınlar giderek daha güzel, daha daha güzel, en uzun, en ince, en sıkı, en pırıl olurken; eh yalan da değil, güzellik biz daha kısa, daha toplu, daha gevşek, daha az pırıl çoğunluk için "imkansız" tabii ki.O güzel kadının reklamındaki bilmem ne parfümünü kullanır ya da bilmem ne sakızını çiğnersek, reklamda iddia edildiği gibi, makus talihimiz değişir mi?Ağzımızda sakız, aynaya bakıyoruz: Değiş tonton... Yok! Değişmiyoruz. Sakız çiğnemekle, o parfümü sıkmakla, manken kızın üzerindeki elbiseye dünyanın parasını ödemekle, yani pazarlamanın tüm hilelerini yalayıp yutmakla ama yine de o kadar "güzel" olamamakla kalsak... Ve tüm bunların neticesinde sadece hayal kırıklığına uğrasak keşke. Öyle olmuyor. Güzel misiniz? Cevabınız "evet"se, tebrikler, yüzde 2'lik dilime girdiniz. Güzellik yarışmasında ilk üçe girebilir misiniz ya da bir estetisyen sizi "Aman da en güzel" seçer mi ya da modellik teklifi alıyor musunuz ya da "güzelliğiniz" önünüzdeki tüm kapılara "Açıl susam açıl" diyebiliyor mu? Tüm pazarlama hilelerini yiyip başka hiçbir şey yememeye başlıyoruz. Yediklerimizi kusmaya başlıyoruz. Ölümcül zayıflama ilaçları kullanıyoruz. Estetik operasyon bağımlılığı diye yeni bir hastalığımız da olmuş artık (Sabah, 10 Ağustos). Beden dismorfik bozukluk hastalığı... Bedensel bozukluğu olmamasına rağmen kendini anormal hisseden, kendinden bir türlü memnun olmayan, sürekli estetik operasyon geçiren ve yine memnun olmayan, kendini asla yeterince güzel hissetmeyenler... Üstelik bu dertlerden mustarip olanlar arasında birçok insanın çok "güzel" bulduğu, benzemeye çalıştığı şarkıcılar, oyuncular, modeller, yani "güzeller" de var. Vücut ölçüleri yüzde 2'lik dilimde olabilir. Yazık ki "kompile kendileri" mutsuz çoğunluk yüzde 98'in içindeler. * * * "Manken gibi" değilim; bari kendiyle, vücuduyla barışık, mutlu azınlık yüzde 2'de olayım. Ben güzelim anasını satayım!Siz? Güzel misiniz? "Güzeller" de güzel hissetmiyor Milliyet Sanat'çıların yanındayım. Sanat'çılar, manat'çılar ama ortamdaki mavra şöyle: "Kadınlar düğün hazırlığı esnasında zayıflar. Evlenmek lazım." Benim bildiğim evlenen kadın kilo alır. Sanat'çılar dedi ki "Kadınlar düğün için zayıflar, evlilikte kilo alır." E peki ne yapmak lazım? Düğün yapmak, sonra boşanmak lazımmış. Boşanan kadın güzelleşiyormuş. Başka zaman olsa denemeye kalkarım. Neyse ki ben bu hafta zaten güzelim. Evlen, boşan... Neymiş? Zayıflayıp güzelleşecekmişim.Ben de kendimi manik sanıyorum. Sanat'çılar daha manik. manik depresif köşe Araştırma şirketi StrategyOne'ın, Dr. Nancy Etcoff ve Massachusetts General Hospital / Harvard Üniversitesi işbirliği ile yürüttüğü çalışmada Arjantin, Brezilya, Kanada, Fransa, İtalya, Japonya, Hollanda, Portekiz, İngiltere ve ABD'den 3 bin 200 kadınla görüşülmüş. Kadınların yüzde 63'ü kadınlardan günümüzde, annelerine oranla daha çekici olmalarının beklendiğini düşünüyor. Yüzde 60, toplumun kadınlardan çekiciliklerini bir şekilde artırmalarını beklediğini söylüyor. Yüzde 45, güzel kadınların hayatta daha fazla fırsata sahip olduğuna inanıyor. Yüzde 59, fiziksel çekiciliği olan kadınlara erkeklerin daha fazla değer verdiğini belirtiyor. Yüzde 68, medya ve reklamların çoğu kadının asla ulaşamayacağı, gerçekçi olmayan güzellik standartları ortaya koyduğuna inanıyor. Gel de estetik ameliyat olma! Toplum istiyor... 95 yaşındaki Irene Sinclair'in fotoğrafının yanında "Buruşuk mu? Büyüleyici mi?" diye yazıyor. Sinclair "İnsanlar bir gün 'yaşlı'nın da güzel olabileceğini kabul edecekler mi?" diye soruyor. Sizce?Boyatmadığı gri saçlarıyla bir kadın "Neden kadınlar gri saçlarından memnun değiller?" diyor. "Güzellik 36 bedene sığmak mı demektir?", "Seksi olmak memelerin büyüklüğüne mi bağlı?"Dove'un reklam kampanyası -Türkiye'de yok- Avrupa'da her yerde, sokaklarda, metrolarda "sıradan kadınların" fotoğrafları ile insanları "güzelliği" yeniden tanımlamaya çağırıyor.Kırış kırış yüzüyle Irene, gri saçlarıyla Merlin, tombul bedeniyle Tabatha, küçük göğüsleriyle Esther, çilli yüzü ve vücuduyla Leah... Pazarlama danışmanları önümüzdeki yıllarda Avrupa'da bu tür reklam kampanyalarının artacağını söylüyorlar. Sebep, "Gençler kötü etkileniyor" değil tabii ki. Saf mısınız?Sebep, giderek yaşlanan Avrupa'da, artık para harcayan kesimin 45 yaşın üstünde olması. 45 yaşındaysanız, artık "manken gibi" olmak istemeyi aşmışsınızdır ve orta yaşlı sıradan bir kadınla daha kolay özdeşleşirsiniz. Budur. * * * Daha 45 değilim ama... Bu billboard'ları Almanya'da gördüm, baktım, sonra bir daha baktım, tekrar baktım...Hakikaten güzel görünüyorlar! "Sıradan kadın" satar mı? Mütemadiyen zayıflamaya çalışan Bridget Jones'un yarattığı "rüzgar" yüzünden güzellik takıntısı 30'larında kariyer sahibi, kentli genç kadınların bir nevi "Sex and the City" şımarıklığı olarak algılanıyor.Artık gelmişsin 30'una şekerim. Hâlâ ayna önünde değiş tonton oynuyor, öldürdüğü bas bas ilan edilen zayıflama haplarından medet umuyor, boyuna posuna bakmadan iki gıdım spor yaparak manken gibi olacağını sanıyor, ha bire estetik ameliyat oluyorsan... Ah be güzelim, ben sana ne edeyim?Ama durum daha vahim.Amerika'da ergenlik çağındaki 10 bin gençle yapılan ankette erkeklerin yüzde 12'sinin, kızların yüzde 8'inin "daha iyi bir vücut" için protein pudraları, keratinler, amino asitler, büyüme hormonları, kas geliştirici sentetik hormonlar kullandığı ortaya çıktı. Araştırmaya göre bu çocukların "daha iyi bir vücut" istemesinin nedeni medyadan etkilenmeleri (Radikal, 4 Ağustos). Bunun üzerine ABD'de yayımlanan Seventeen, CosmoGirl!, Teen People ve Teen Vogue gibi gençlik dergileri artık "sıradan" insanların fotoğraflarını da kullanacaklarını açıkladılar bu hafta. Geç mi kaldılar? Evet. Yeterli mi? Hayır. Öyle üç-beş dergilik bir hadise değil bu "medya etkisi"... Sizi de araştırmaya boğdum bu hafta ama bir de şuna bakın: İngiltere'de bir çocuk yılda yaklaşık 900 saat TV seyrediyormuş. Bu süreye en az 10 bin reklam filmi sığıyormuş. Amerika'da TV izleme oranı daha da yüksek. Hele Türkiye'de TV izleme oranını düşünün, bir çocuğun yıl boyu maruz kaldığı "daha iyi vücut" sayısını hesap edin. Reklamlar ne zaman değişecek? Bizden geçti güzelim. Sıradaki...