CumartesiDünya biter, yalan bitmez...

Dünya biter, yalan bitmez...

25.09.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Dünya biter, yalan bitmez...

yural@milliyet.com.tr * * * Canlılar içinde kandırmaca ya da aldatmacayı, yalandan saymazsak, yalan insanlara özgü, gerçeğin dışında bir söz söyleme biçimi. Günümüzde ise bir yaşama biçimine dönüşmüş; söz söyleme sanatı. Sözlükler yalanı, aldatmak amacıyla bilerek ve gerçeğe aykırı olarak söylenen söz olarak tanımlıyor. Yalan insan yaşamının öyle bir parçası haline dönüşmüş ki, neredeyse felsefesiyle, edebiyatıyla, etiğiyle kendine ayrıcalıklı bir yer edinip, yalan kültürü diyebileceğimiz bir yaşam alanı oluşturmuş. * * * Günlük yaşamımızda yalanla ilgili pek çok deyiş, deyim ve atasözü var. Hatta öylesine bir hüner olarak kabullenilmiş ki yalan, "Yalan kıvırmak," diye de bir deyim üretilmiş ortaya. Başarısızlığın göstergesi, "Yalanını yiyeyim." Yani herkes öyle kolay kolay yalan söylemeyi beceremez; bunu yapabilmek için de yalan konusunda yetenekli olmak gerekiyormuş. Dil konusunda değerli çalışmaları olan arkadaşım Yusuf Çötüksöken'in yalan, yalancı ve yalancılık üzerine tespitleri şöyle: "Ardıcın közü olmaz, yalancının sözü olmaz. Arife günü yalan söyleyenin bayram günü yüzü kara çıkar. Dünya tükenir yalan tükenmez. Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar." * * * "Yalandan kim korkar? Ben onun yalancısı olmak istemem. İşi gücü yalan dolan. Bu adam yalana şerbetli. Yalancı pehlivan," gibi deyimler günlük hayatımızda, başkalarının yalanlarıyla ilgili açıklamaların parçaları olarak, kalıp cümleler biçiminde işlevlerini sürdürüyorlar. Yalan, uydurma sözcüğüyle kardeştir. Yalan dolan, yalanın dışında yalanı büyütmek için yalana yakın, yalanın üstünde malzemelerle de doldurulmuş minik öyküler demetidir. Yalan yanlış, beceriksiz yalancıların bilgisizlikle de süslediği bir anlatım biçimi olarak kendini ortaya koyar. Bir de sonu gelmeyen yalanlar vardır ki, bunu da kuyruklu yalan diye adlandırırız. Bir anne çocuğuna masal anlatırken yalanla öylesine bütünleşivermiştir ki, kendi yarattığı masalı çevresindekilere anlatırken, "Ben onlara küçükken uydurur uydurur masal anlatırdım," diye açıklar. Bu nedenle yalan, uydurma sanatının etikten uzak anlatım biçimidir. Bazıları yalancılık konusunda o kadar üst rütbelere tırmanmışlardır ki, onların bulundukları konumu anlatabilmek için ancak şu sözler yeterli olur: "Bu adamın, Allah bir, dediğine bile inanmayacaksın." * * * Yalanı, atma sanatına bağlı olarak biraz da gülmece ağırlıklı kullananlar da vardır. Bu yalanlar genellikle çocuk yalanları gibi bir dizi izler. Çünkü bunlar sonu gelmeyen, yine kuyruklu, içinde yalandan çok çocukların deyimiyle "atmasyon" taşıyan dizi öykülerdir. Bugün pek kullanılmayan, ama geçmişte babalarımızın, annelerimizin kullandığı gülmece ağırlıklı yalanı anlatan şöyle deyişler de vardır: Martaval okumak, palavra sıkmak, madik oynamak, (madik atmak), kafadan atmak gibi... * * * Eski deyimle yazdıklarımı beğenmeyenler beni "tekzip" edebilirler. Yani yalanlayabilirler. Bu da yalan yanlış yazılmış bir yazıyı düzeltmek adına kullanılır. İşte buna da, "YALANLAMAK," diyoruz. İnsanlar yalanı yumuşatabilmek için kafalarında ikiye ayırmışlardır: Kara yalanlar, beyaz yalanlar. Bana sorarsanız bu da başka bir yalandır. Çocukların azarlanmamak ya da dayak yememek için söylediği bütün yalanlara, "Masum yalanlar," diyoruz. Çocuklarımızı yalan söylemeye iten, büyüklerin katı, etikçi ve kuralcı yaklaşımlarıdır. Yani tümüyle sorumlusunun biz olduğu ve açmazlar karşısında sığınacak başka yeri kalmayan çocuklarımızın başvurduğu masum yalanlar. İçinde çirkinlik taşımayan saf, özür yüklü açıklamalar... Nedeni ne olursa olsun, çocuklarımızın uslarına tohumlarını bizim ektiğimiz ilk yalanlar... * * * Siz, "Yalancı, yalancı, sana kimse inanmaz," şarkısına başlamadan, ne yalan söyleyeyim, bu yazıyı konu bulamadığım için uydurmadım. Dersimi iyi çalıştım, araştırdım. Ama doğrusunu isterseniz, yalanla ilgili pek önemli verilere de internette bile rastlamadım. Yalan bugün icat olmadı. Geçmişte de vardı. Yalan makinesi icat oldu, yalan bozulmadı. Büyüklerimizin dediği gibi, galiba, "Dünya bitiyor, yalan bitmiyor". Üstelik de gelişip, büyüyüp, renklenip, akılla beslenip dünyamızı sarmaya devam ediyor... Yalan, "yalgan" sözcüğünün, yalamakla ilgili "g" sesinin düşmesiyle "yalan"a dönüştüğünü söylüyor İsmet Zeki Eyuboğlu ağabeyimiz. Ve yalan sözcüğünün "yal" kökünden türediğini, anlam genişlemesi sonucunda da değişerek, yalamak, yalanlamak, yalaşmak, yutturmak gibi sözcüklere dönüşüyor.

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler