"İçimiz dışımız o kadar sentetik oldu ki... Sonunda insanlar doğal olanın güzelliğini yeniden fark etti""Dünya hormona doydu"Bitki kökleri ile "şifalı" karışımlar hazırlayan Leyla Çabuk "Ben kocakarı ilacı, yani mağara devrinin ilaçlarını hazırlıyorum. Dünya sentetiğe, hormona öyle doydu ki insanlar doğal olanın güzelliğini yeniden keşfediyor" diyorTUBA AKYOLLeyla Çabuk yedi nesildir otlarla şifa dağıtan bir aileden geliyor. 1980’den beri, Anadolu Üniversitesi’nden onaylı bitki kökleri ile Pelin Herbal’da kelliğe, sedef hastalığına, cilt sorunlarına yardımcı olmaya çalışıyor. "Ben büyücü değilim, kimseye mucize vaat etmiyorum" diyen Çabuk’a göre hazırladığı merhemleri uzmanlar incelemeli, ailesinden ona geçen bu bilgileri gelecek kuşaklara bilim adamları öğretmeli.
Tüm dünyada doğal olana, katkısız olana doğru bir gidiş var. Siz de bitki kökleri ile tamamen doğal merhemler yapıyorsunuz ve bunların cilt sorunlarına, kelliğe iyi geldiğini söylüyorsunuz.Dünya sentetiğe, hormona doydu. Türkiye bunu yeni yeni fark ediyor. Eskiden çilek gibi çilek yiyorduk. Bakın şimdi patates kadar oldu çilekler ve hiç tatları yok. Patlıcanı yarıyorsunuz, içi boş çıkıyor. İçimiz dışımız o kadar sentetik doldu ki insanlar doğal olanın güzelliğini yeniden fark ettiler.
Herbalist deniyor size değil mi?Evet, herbalist diyorlar. Öyle daha şık oluyor ya... Ama bana sorarsanız ben bitki kökleri ile kocakarı merhemleri yapıyorum derim. Mağara devri ilaçları yani bunlar.
O kadar geriye gidiyor mu bu tedavi yöntemleri?Bildiğim kadarıyla benim kullandığım tedavi yöntemleri anne tarafımdan yedi kuşak öncesine dayanıyor. Annemin ailesi Orta Asya’dan Macaristan’a sürülmüş önce. Sonra büyük büyük ninemin bitkilerle yaptığı tedavi duyulunca ailesiyle birlikte İstanbul’a getirilmiş. Burada evlenmiş, Ordu’ya yerleşmiş falan. Mezar taşında da Hekim Ayşe yazar. Ben tüm bunları annemden, anneannemden
masal gibi dinledim.
Anneniz de bu tür merhemler hazırlar mıydı?Elbette. Tüm bu sırları ondan öğrendim zaten. Ben, kız kardeşlerim, onların kızları... Biz daha bugüne kadar bir yerimizden bir tüy koparmadık. Annem şunu şunu karıştır, üzerine koy derdi. Bir de duyanlar, tanıyanlar gelirdi anneme. 1950’lerin sonuydu sanırım, 13 yaşında bir kız getirdiler. Ciddi yanık. Annem dedi ki "60 gün boyunca bana getirin." Ve hiç yanık izi kalmadı kızda. Meğerse Dr. Ziya Konuralp’in akrabasıymış. O zaman Ziya Bey "Ne yapabilirim sizin için?" dedi. Çok yardımını gördüm. Onun sayesinde Avusturya, Fransa, İtalya ve Çekoslavakya’ya gittim, sertifikalar aldım.
Siz annenizden öğrendiklerinizin yanı sıra başka merhemler de geliştirdiniz mi yani?Reçeteleri değiştirmedim ben. Benim katkım bu merhemlerin ömrünü uzatmak oldu. Annemlerin döneminde bir bitki kökü en fazla iki hafta kullanılabilirdi. Dr. Ziya Konuralp’in ve onun sayesinde tanıştığım yabancı doktorların yardımıyla ben merhemlerin ömrünü uzattım.
Bu bitkisel ilaçları kullanmak için Türkiye’de nereden izin aldınız?Ben Ankara’ya çok gittim geldim. Yardımcı olmaya çalışan da oldu ama çoğu hakir görüyor, gülüyor. Bir gün saç sorunu olan bir genç kızı iyileştirdim ben. Onun bir yakını yardımcı oldu bu kez. Eskişehir’deki Anadolu Üniversitesi Tıbbı Bitkiler Araştırma Enstitüsü’nden onay aldım. Şimdi yasal olarak benim bunları kullanma, uygulama iznim var ama satış yapamıyorum.
Kelliği, cilt sorunlarını, sedef hastalığını tedavi ettiğiniz söyleniyor. Ama siz sonuçta doktor değilsiniz. Bu hastaların öncelikle doktora gitmesi gerekmez mi?Ben zaten doktora gidin diyorum onlara. Yapabileceğiniz her şeyi yapın, sonra bana gelin diyorum. Ben de sonuçta büyücü değilim, mucize gerçekleştirmiyorum. Bunlar bildiğiniz bitki köklerinin karışımı. Miktar önemli sadece. Orası da benim sırrım.
Yüzde 100 başarı diye bir şey yok. Cilt ya da saç tedavisinde, önce küçük bir alan için bir merhem kullanıyorum. Orada başarılı sonuç ortaya çıkarsa devam ediyoruz.
Terzi söküğünü dikemez derler. Kendinize de ilaç hazırlar mısınız?Ben kendimle şöyle uğraşıyorum. 30 senedir taşla yıkanıyorum mesela. 66 yaşındayım; bir
gram yağ, selülit göremezsiniz. Yüzümde, vücudumda hiç kozmetik ürün kullanmadım ben.
"Bitki kökleriyle ilgili kitap yazacağım"Çocuğunuz yok. Bu "sırlar" sizden sonra kime geçecek?Bizim sülale biliyor bunları zaten. Kız kardeşlerim, onların çocukları... Nasıl bize kaldı, bizden sonraya da kalır yani. Kitap yazmayı da düşünüyorum. Bir de aslında ben şunu istiyorum. Bir üniversiteden uzmanlar bu merhemleri analiz etsinler. Onlar incelesin. Bilim adamlarının çoğu bizim gibi insanlara böcek gibi bakıyor, bizi hakir görüyor. Ama bu merhemler doğal şeyler. Ben üretmiyorum, belli ölçülerde karıştırıyorum. Ve bu bilgi bana kuşaklar öncesinden geldi. Bunu üniversiteden birileri değerlendirsin, gelecek kuşaklara da yararlı olsun istiyorum.
CUMARTESİ