Cumartesi “En zor şey çocuk yetiştirmek”

“En zor şey çocuk yetiştirmek”

17.03.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

Şiddet kavramını baba-oğul üzerinden ele alan “Killology” oyununda izlediğimiz Güven Murat Akpınar, Ozan Dolunay ve Serkan Altunorak’la anne-baba-çocuk ilişkisinin hayatiliğini konuştuk. Baba olmak konusunda haklı çekinceleri olduğunu anlatan üçlü, sağlıklı bir çocuk yetiştirmenin de en zor şey olduğunda hemfikir...

“En zor şey çocuk yetiştirmek”

Craft Tiyatro, İbrahim Çiçek’in yönettiği yeni oyunu “Killology”yle karşımızda. Şiddet, baba-oğul ilişkisi, teknolojinin etkileri, yalnızlık, sevgisizlik... Tam hayati noktalara dokunuyor yani metin. “Çok güncel, derdi tam şu anın derdi” diyor oyuncuları Güven Murat Akpınar, Ozan Dolunay ve Serkan Altunorak da. Metin ve sahnede izlediğiniz performansların yanı sıra ses ve ışık efektleri de normalde kolayca kafamızı çevirip görmemeyi seçebileceğimiz konulardan birinin, şiddetin tam karşısına bırakıveriyor sizi bir izleyici olarak. “Çocuk tarafımla bağlantı kurmayı seviyorum. Çok zevkli çocuğu oynamak” diyen Ozan Dolunay’ın Davy performansını, kızmak ve üzülmek arasında gidip geldiğiniz Paul olarak Serkan Altunorak’ı ve “İstanbullu Gelin” dizisinde Osman rolüyle izlediğimiz Güven Murat Akpınar’ın Alan’ını bu sezon mutlaka izleyin...

“En zor şey çocuk yetiştirmek”

Haberin Devamı

- Karakterlerinizle hangi noktalarla bağ kurdunuz?

Serkan Altunorak: Paul her şeyi başlatan adam. Beni en etkileyen de başlatma hikayesi: Onaylanmama, yalnızlık, yetersizlik... Tüm maddi olanaklar sağlanmış ama “Sen kimsin, nesin” diye büyüyen bir çocuk. Güncel tarafı da bu; çocuklara en iyi imkanları sağlamak tek başına yeterli değil. Çünkü bence dünyadaki en zor şey bir çocuk, bir birey yetiştirmek. Onu iyi bir şekilde hayata hazırlamak. Serkan olarak da bu konu üzerine çok düşünen bir insanım. Dünyaya bir çocuk getirmek, çocuk yetiştirebilme cesaretini gösterebilmek ve gösterememek arasında hâlâ gidip gelmekteyim. Oynarken bana bir sürü şeyi tekrar hatırlatan, kendime dönmeme çok fazla sebep olan bir roldü.

Haberin Devamı

Ozan Dolunay: Anne-babaların farkında olmadan çocuklarına verdiği zarar, anne-babalığı yanlış taraftan ele almaları sadece senin benim değil, her insanın derdi. O yüzden bağ kurmam hiç zor olmadı. Sevgi dünyanın en önemli şeyi; bizim de en çok gözden kaçırdığımız ya da ele alışımızın farklı olduğu şey… Yalnızlığın bir çocuk için ölümü sembolize ettiği gerçeğini birazcık da olsa insanların anlamasını isterdim.

Güven Murat Akpınar: İlk okuma provalarından beri seviyorum Alan’ı. Kalbimiz çok aynı, kafamız çok aynı. Alamadığım, aldığım sorumluluklar, devam edememekler, devam etmeye çalışmalar, kendini temize çekmeye çalışması, mücadele etmesi…

“En zor şey çocuk yetiştirmek”

“Benzer bir oyun şu an ölümlere sebep oluyor”

- Öldürmek üzerine Killology. Dünyada şiddetin bu kadar arttığı bir dönemde sizin bakış açınız nasıl?

Serkan A.: Bunun çok ciddi politik, teknolojik, eğitimle alakalı sebepleri var diye düşünüyorum. Mesela bir çocuk niye tabancayla oynar? Ya da bir çocuğun yemek yemesi için eline tablet vermek ve onun orada savaş oyunu oynaması... Her şey çocukluktan ve aileden başlıyor.

Güven M. A.: Çok zor konu. Şu an her yere sıçramış durumda. Durdurulması da imkansız gibi. Nereye kaçsan oraya gelecek. Herkes artık yalnız, herkes birbirinden bağımsız. Kimse kimseyi çok dinlemiyor… Şiddet için, saldırmak için her şey var. Ben eve, işe gidiyorum; tiyatroya geliyorum, arkadaşlarımla görüşüyorum. Bulaşmamaya çalışıyorum. Kendimi koruyorum ne yapayım?

Haberin Devamı

Ozan D.: Killology gibi oyunlarla, çocukların bu şekilde yetiştirilmesiyle de ilgisi var. Mesela çok benzer bir oyun şu an çocukların ölümüne sebep oluyor. O haberleri izlediğim, durumu bildiğim için de etkiledi bu metin.

- Baba-oğul ilişkisi ele alınan temel meselelerden...

Ozan D.: Bence baba-oğul, anne-kız ilişkileri karakterimizin yüzde 60-70’ini oluşturuyor. Benim için öyle en azından. Önce reddediyorsun, benzemek istemiyorsun eğer negatif yönlerini görüyorsan. Ama bir noktadan sonra yapabileceğin fazla bir şey olmadığını anlıyorsun. Ona dönüşüyorsun, bu bir gerçek.

“Çocuk sahibi olmak gibi bir düşüncem yok"

- Kendinizi baba olarak düşündüğünüzde karşınıza nasıl bir tablo çıkıyor?

Serkan A.: Şu an çocuk sahibi olmak gibi bir düşünce aklımda yok. Önemli sebeplerim var kendime göre. Ben kendim on sene sonramı göremiyorken bu dünyaya çocuk getirmek... Nasıl araba kullanmak için ehliyete ihtiyacın var, işe girerken üniversite mezunu olman gerekiyorsa çocuk yapabilen insanların da belirli özelliklere sahip olması gerekiyor bence.

Haberin Devamı

Güven M. A.: Babalık çok zor bir şey. Kedi, köpek bile almadım ben. Birine bakmak çok zor. Hele de şartlar böyleyken…

Ozan D.: Ödüm kopuyor çünkü bilinçli bir yerden yaklaştığımı düşünüyorum. Hala soyadını devam ettirmek için çocuk yapıyor insanlar. Aileler belli meslekleri yapmaları için teşvik ediyor, aslında psikolojik olarak zorluyor çocuklarını. O yüzden şu anda piyasanın yüzde 70-80’i mutsuz insanlarla dolu. İdeali yoktur bence ama ideale en yakın anne-babanın çocuğuna vermesi gereken şey şu: Sadece sevgi, güven ve ilgi.


“Kendime olan inancımı körükledim”


- İlk tiyatro deneyiminiz...

Ozan D.: Burada eğitim alırken, oyunları izlerken hayal kuruyordum sadece “Bir gün yapabilir miyim?” diye. Heyecandan bir şey hissedemiyordum ilk oyunda. Sahnenin ortasına kusuverecektim başlarda… Bir hayalimi gerçekleştirdim, kendime olan inancımı biraz körükleyebildim. Makine mühendisliği okudum ve mühendis olmak üzereyken oyunculuk eğitimi aldım. Şansımın ve beni yönlendirenlerin yardımıyla camiaya girdim. İyi ki de girmişim, birazcık onu anladığım bir süreç oldu benim için.

Haberin Devamı

“İki ay pole dancing dersi aldım

- Direk dansı performansınız da var oyunda. Nasıldı hazırlık süreciniz?

Serkan A.: Bir reji seçimiydi, ben de seviyorum böyle fiziksel zorlanmaları, karakterin fiziksel tarafının olmasını. İki ay kadar her gün ders aldım, yoğun bir süreçti. Eğlenceliydi ama fiziksel olarak gerçekten çok zor.

“Babamdan aile sevgisini öğrendim”

- Siz babayı canlandırıyorsunuz. Sizin babanızdan öğrendiğiniz en önemli şey nedir?

Güven Murat A: Ailesini çok sever ve hiç bırakmadı, onu aldım babamdan. Ben 18 yaşımda ayrıldım oradan ama hâlâ yanlarındayım. Her şeyden önce onlar gelir, bunu öğrendim. Okumanın önemini biliyorum. Ablamdan, kendimden… Belki koca sülalede bir ikimiz okuduk; babam sayesindedir, o biliyor çünkü.


Güven M. Akpınar:
“Hemen kendimle toplantı ayarlarım”

- Oyunda karakterlerin birbirileri ve kendileriyle yüzleşmelerine tanık oluyoruz. Sizin yüzleşmelerle aranız nasıldır?

Güven M. A.: Ben daha başındayken yüzleşiyorum. Olay üstüne, hemen akşamına kendimle bir toplantı ayarlıyorum. Çözdüğümü de düşünüyorum. Yüzleşecek büyük olaylarım olmuyor kimseyle zaten. Ama Alan’ın yaptığı gibi bir insanın kendini batırıp batırıp bu kadar birikmişken yüzleşmesi en zoru. Kafayı yiyebilirsin.

Serkan A.: İş işten geçtikten sonra başlıyor yüzleşme maalesef. Benim hayatımda da böyle oldu. On sene önce babamı kaybettim, kanser hastasıydı. Çok yoğun çalışıyordum. Her hafta babamı görmem için setten yolluyorlardı, görüp geri geliyordum. Gittiğimde babamla konuşmak istediğim bir sürü şey vardı. Ama ben görürdüm; sanki grip olmuş gibi, “Ne yapıyorsun, iyi, ben de iyiyim” falan filan uçağa binip tekrar geri dönerdim. Böyle tam altı ay geçirdim ve hiç konuşamadım. Konuşacağım önemli bir şey yoktu ama bir daha görmeyeceğini biliyorsun ya, yine de yapamıyor insan. Bu süreçte öğrendiğim ve bu oyunda da on sene sonra tekrar karşıma çıkan şey bu oldu. Hayatta hiçbir şeyi ertelememek ve o anı yaşamak.

Ozan D: Yüzleşmek en zor şeylerden biri. Ne kadar zor olsa da insanın cesur olması ve yüzleşmesi lazım ki ders alabilsin. Hayatın gözüne soktuğu bazı dersleri görmeyi reddetmemeli insan.