Cumartesi‘Eskişehir bir Avrupa kenti’

‘Eskişehir bir Avrupa kenti’

18.01.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

‘Eskişehir bir Avrupa kenti’

‘Eskişehir bir Avrupa kenti’





Yılmaz Büyükerşen sıra dışı bir adam, sıra dışı bir politikacı. Daha ilkgençlik yıllarından beri Eskişehir’de bir proje üretim merkezi gibi çalışmış. Yakın geçmişte gerçekleştirilen Sivil Havacılık Okulu ve Açık Öğretim onun en fazla ses getiren çalışmaları oldu. Ama daha geçmişte, neredeyse çocuk yaşta kan satarak kurduğu tiyatronun hikayesi kiminle karşı karşıya olduğumuzu çok daha iyi anlatıyor.
1982’de rektörü olduğu Anadolu Üniversitesi ile Eskişehir’i bir öğrenci kentine dönüştüren Yılmaz Büyükerşen, şimdi Eskişehir büyükşehir belediye başkanı. Onun yönetiminde kent bir şantiyeye dönüşmüş. Tramvay yolları yapılıyor, Porsuk Çayı temizleniyor (yakında su taşımacılığına açılacak), kent yeşillendiriliyor, su kaynakları değerlendiriliyor. Ve hepsinden önemlisi bütün bunlar yapılırken alışılagelenin aksine estetik unutulmuyor. Ne yapılan inşaatlarda ve kentin çeşitli yerlerine konulan kent mobilyalarında, ne de sosyal hayatta...
Bugün Türkiye’nin üç büyük şehir dışında birden fazla üniversiteye sahip tek kenti olan Eskişehir’de iki tiyatro ve bir de senfoni orkestrası bulunuyor.
Avrupalı gazetecilerin "Türkiye’nin Avrupa kenti" diye tanımladığı Eskişehir’deki bu değişimin temelinde belki de Büyükerşen’in şu sözleri yatıyor: "Ben bir radikalim, tavizsiz bir radikal."

Siz yenilikçi bir belediye başkanısınız. İcraatlarınız yerel ya da merkezi güç odaklarının tepkisi ve engellemesi ile karşılaşıyor mu?
Karşılaşmaz mı; elbette karşılaşıyor. Ben Eskişehir’de üniversiteleri kurarken de -ki Eskişehir; Ankara, İstanbul ve İzmir’den sonra Türkiye’nin birden fazla üniversitesi olan tek şehridir ve bu üniversiteler benim en verimli gençlik yıllarımı tüketen işlerim olmuştur- çok tepki gördüm. Oysa benim amacım büyük şehirlerdeki kültürü, sanatı bu Anadolu bozkırına getirmekti; yurtdışında gördüğüm güzellikleri Eskişehir’e taşımaktı.

Sizin Londra’ya gittiğiniz 60’lı yılların ortası gençlik hareketlerinin zirvede olduğu bir dönemdi. Bu hareketlerden etkilendiniz mi?
Tabii, tabii. Beatles’ın canlı olduğu dönemdi.

Rolling Stones?
Tabii. Avrupa’da da Kızıl Rudiler falan.

Siz Beatles’çı mıydınız, yoksa Rolling Stones’cu mu?
İkisinden de hoşlanıyordum ama ben daha çok klasik müziği severim. Çok ilginçtir, klasik Türk müziğini de çok severim, halk ezgilerini de. Tekrar gençlik hareketlerine dönersek; benim o dönemde İngiltere’de ve Avrupa’da gördüğüm talebe hareketleri, onların eğitim sistemine ilişkin proje önerileri, daha sonra benim açık öğretim, yani radyo, televizyon kullanarak üniversite eğitimi verme önerimin esin kaynağı olmuştur. Sonra Londra’da bir tiyatro oyununun senelerce oynanması da beni çok etkilemişti. Belediye başkanı olur olmaz ilk işim bir tiyatro salonu yapmak oldu.

"Kızılay’a kanımızı satıp tiyatro kurduk"
Zaten ilkgençlik yıllarınızda da siz Eskişehir’de bir tiyatro kurmuşsunuz. Hem de ilginç bir yöntemle finansman kaynağı bularak, değil mi?
Evet, bir grup arkadaş -ben Türk Devrim Ocakları Eskişehir şube başkanıydım- 60’lı yılların başında Kızılay’a kan bağışı yaparak para kazandık. O zamanlar Kızılay kan bağışını özendirmek için kan verenlere para veriyordu. İşte bu paralarla tiyatroyu kurduk. Belediye başkanı olduktan sonra bir de senfoni orkestrası kurdum.

Rantçılar nasıl kin duyuyorlardır size, paralar müteahhitlik şirketleri yerine bu işlere gidiyor diye, değil mi?
Söylüyorlar tabii, söylemez olurlar mı? Yerel siyasetçilerin özellikle kenar semtlerde yaptıkları propagandalardan bir tanesi de bu. Ama gelin görün ki, o kenar semtlerdeki insanlar tiyatroya daha çok geliyorlar. Hatta bu tiyatrolar o kadar etkiledi ki insanları, Eskişehir’in köylerinde gençler bir araya gelip köy tiyatroları kuruyor. Kendileri yazıyor, kendileri oynuyorlar. Bir römorku da sahne yapmışlar. Zaten bir büyükşehir sadece altyapıdan ibaret değildir, kültür, sanat da çok önemlidir. Ama bir şehirde bir insan böyle değişiklikler yapmak istiyorsa, radikal olmak zorundadır. Ben de tavizsiz bir radikalim.

"Eskişehirspor’a hiçbir şey vermem’ dedim"
Sivil havacılık okulu fikri nasıl doğdu?
O dönemde üniversitede yöneticiydim. Eskişehirliler uçakla seyahat edemiyorlardı, bir sivil havaalanı kurdum. Bunun için de bir sivil havacılık okulu kurdum. Bugün Türkiye’de ve Ortadoğu’da pilot yetiştiren yegane sivil yüksekokul Eskişehir’dedir. Sabiha Gökçen’den sonraki ilk kadın pilot bu okuldan mezun oldu.

Şimdi sizin kurduğunuz bu havaalanına Amerikalılar gelseler, orasını burasını araştırsalar yaralanır mısınız?
Rahatsız olurum tabii ama onu yapamazlar çünkü orası bir sivil havaalanı. Ve de üniversitenin havaalanı.

Başka Anadolu kentlerinde marjinalize olan üniversite öğrencileri bu kentin önemli bir unsuru haline geldi. Bunu nasıl başardınız?
Bir kere üniversitedeki imkanlar çok mükemmel olduğu için çocuklar böyle anarşi ve teröre yol açacak rahatsızlık, ihtiyaçların bastırılması gibi olaylarla karşı karşıya değiller. Bu yüzden şehre de çok büyük bir uyum sağladılar ve hareketlilik getirdiler. Eskişehir adeta bir üniversite şehrine dönüştü.

Eskişehir’in bu hızlı modernizasyonu Batı’da ilgi topluyor, değil mi?
Evet; mesela bu Avrupa Birliği sürecinde, Türkiye’nin üyeliğe hazır olup olmadığının araştırılması ve bu konuda bir haber yapılması için Fransız L’Expansion dergisi muhabirleri Türkiye’ye geldiklerinde büyükşehirler dışındaki bir Anadolu kentini görmek istiyor ve Eskişehir’i seçiyorlar. Bu ay haber yayımlandı: Başlıkta da Eskişehir anlatılıyor ve bir Avrupa şehri olduğu söyleniyor. Liberation gazetesi de benzer bir haber yaptı geçenlerde.

Aslında Türkiye’de daha fazla sesinizi duyurmak, yerel sermayenin de onayını kazanmak için yapmanız gereken şey basit: Paraları Eskişehirspor’a akıtmak, değil mi?
Evet, Eskişehirspor bir dönem efsaneydi ve efsane olduğu dönemde de akademi takımıydı. Ben de o akademinin öğretim görevlilerinden biriydim. Mesela o dönemin meşhur gol kralı Fethi bizim öğrencimizdi. Ama belediye başkanı olduktan sonra gördüm ki, profesyonel futbol takımları durmadan oyuncu almak zorundalar. Bu büyük harcamalar bütün Anadolu kentlerinde belediyeye yıkılmış. Halbuki yasaya göre belediyelerin profesyonel takımlara kaynak aktarması yasak. Sadece amatör kulüplere yardım edebilir. Ama Türkiye’de yerel politikanın bozulmasına paralel olarak böyle bir eğilim ortaya çıkmış. Bir belediye başkanı olarak benden popülist politikalar beklemesinler. Seçimlere gireceğim zaman beni Eskişehirspor taraftarlarının lokaline götürdü aday olduğum partinin il ve ilçe yöneticileri. Bana "Biz 50 bin taraftarız, sana oy vereceğiz. Seçimi kazanırsan Eskişehirspor’a ne vereceksin?" dediler. "Hiçbir şey" dedim.

Parti yöneticileri sizi frenlemedi mi?
Eteğimden çekip, "Ne olur, bari köprüyü geçene kadar" dediler. Ben sadece şehre yapacağım bir-iki şeyi anlattım ve oradan ayrıldım. Sonra da yüzde 44 oy aldım. Futbol taraftarlarının seçimde takımlarını destekleyen politikacılara oy verdiklerini sanmıyorum. Öyle olsa Adnan Polat, İstanbul’da seçilmeliydi. Politikacılar hiç ilgilenmedikleri halde sırf sempati kazanmak için maçlara gidiyorlar.

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin üzerinde çalıştığı bazı projeler
• Hafif raylı sistem ve tramvay taşımacılığı.
• Porsuk Nehri’nin temizlenmesi ve su taşımacılığına açılması.
• Kentin içme suyu kaynağının modernizasyonu.
• Belediyenin e-belediyeye dönüşmesi ve bilgi bankasının kurulması.
• Eskişehir’in uydu fotoğraflarının çekilmesi.
• Yunus Emre’nin öldüğü kent olan Eskişehir’de bir Yunus Emre parkı ve makamının inşa edilmesi.
• Fakir ailelerin evlerine aş servisi.
• Yol ve kaldırımların engelliler için yeniden tanzim edilmesi.






















EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler