"Filme inandığım için soyundum""İkinci Bahar"ın Gülsüm’ü Nurgül Yeşilçay "Şellale" filmi için soyundu. "Rol oyunculuğuma pek bir şey katmadı ama senaryo çok güzeldi. Projeye inandım" diyen Yeşilçay çıplaklığın abartılmasından rahatsız TUBA AKYOL"Şellale" filmi için soyundunuz. Bir oyuncu soyunmaya nasıl karar verir?
Bu inançla alakalı bir şey bence. Filme inanırsan, o rolün gereğinin bu olduğuna inanırsan, soyunuyorsun. Filme inanmıyorsam, sadece bunu da soyalım, filmin reklamı olsun diye yapıldığını düşünüyorsam, soyunmam.
Bu sahnelerin basın tarafından abartılması sizi korkutmadı mı?Hayır, korkutmadı. Abartıyorlar, abartırlar; çok da umurumda değil açıkçası. Abartılmasının önüne geçemiyorsak bunun için kafa yormaya da gerek yok. Gerçi ben film vizyona girdikten sonra bunun
haber olacağını düşünüyordum. Biraz erken oldu.
Rol gereği yemek yemek ile soyunmak arasında fark yok"Abartılmaması gibi bir korkunuz oldu mu?Hayır. Nasıl? Keşke görmezden gelseler. Çünkü orada soyunmak, yemek yemek gibi. Filmde anlatmak istediğiniz şeyi yemek yiyerek ya da soyunarak anlatmak arasında bir fark yok.
Aileniz nasıl karşıladı soyunmanızı?Artık bunun benim mesleğim olduğunu anladılar.
O yüzden hiçbir tepkileri olmuyor.
"İkinci Bahar" hayatınızda neleri değiştirdi?İş anlamında sıkıntıya düşmeyeceğimi gördüm. Seçici davranabileceğimi gördüm. İkinci Bahar olmasaydı ve Eskişehir Tiyatro Bölümü’nü bitiren biri olarak İstanbul’a gelseydim, hayat daha zor olurdu. Diziden sonra iş teklifleri geldi. İstediğim işi yapma olanağım oldu.
Bunca teklif arasından neden Şellale?"Şellale"deki rol oyunculuğuma bir şey katmadı aslında. Çok sert mi oldu bu? Ama öyle, oyunculuk anlamında bana çok da yarar sağlayan bir rol değildi. Ama o projenin içinde yer almayı çok istedim. Senaryo çok güzeldi, bir de yönetmeni, Semir Aslanyürek’i çok seviyorum. Projenin iyi olacağına inanıyordum, inanıyorum hâlâ, o yüzden onun içinde olmak istedim.
Mankenler kendini beğenmiş olur, anlaşamayız sanmıştım"Bir de yeni diziniz "90-60-90" var...Evet. İkinci Bahar’ın Gülsüm’ünden çok farklı, psikopat bir kızı oynuyorum. Gülsüm iyiydi, bu kötü. Gülsüm fakirdi, bu zengin. Çok eğlenceli bir tip, çok rahat. Gülsüm’den çok farklı olduğu için istedim bu rolü. Başka rolleri de oynayabileceğimi hem kendime hem de herkese ispatlamak istedim.
"90-60-90" reklam filmi gibi. Çok güzel resimler var içinde ama oyunculuk...Evet, dizi ilk bölümlerde oyunculuğu çok ön plana çıkarmadı. Şimdi senaryo daha güzelleşiyor, yeni bölümlerde oyunculuk da ön plana çıkacak.
Dizide rol alan mankenlerle aranız nasıl?Ondan başlangıçta çok korktum. Hiç tanımıyordum ben mankenleri. Mankenler kendini beğenmiş olur, anlaşamam onlarla diye düşündüm. Ben ne bileyim onların öyle olmadıklarını. Çok eğleniyoruz şimdi sette.
Fotoğrafımı ‘işte mutluluğun resmi’ diye çerçeveletip duvara asacağım"İleride hangi rolü oynamak istersiniz?Temel Reis’in Safinaz’ını oynamak isterim. Çizgi film olarak çok güzel. Kadınlar güçlü erkekleri sever. İlla fiziki olarak değil, bazı kadınlar maddi olarak güçlü, bazı kadın kişilik olarak güçlü erkek ister. Bunu çizgi filmde anlatmış adamlar. Çok da güzel olmuş.
Siz de güçlü bir erkek mi tercih edersiniz?Herkesin güçlü anlayışı farklıdır. Kendine güvenen, komplekssiz, kendi doğruları olan, bir sürü insan karşı çıksa bile kendi yolunda yürüyebilen bir erkeği tercih ederim, evet.
Siz bu anlamda güçlü müsünüz?Evet, ben böyle hissediyorum. Bir işi yaparken çok severek, inanarak yaptığım için güveniyorum kendime. Bilmediğim hiçbir konuda konuşmak istemem mesela. Çok konuşanları da sevmem zaten.
Hayatınızdan memnun musunuz?Çok memnunum. Bazen şaşırıyorum bu kadar mutlu olmama. Hani Nazım "Sen mutluluğun resmini yapabilir misin?" demiş ya Abidin Dino’ya. Kendi fotoğrafımı çerçeveletip duvara asacağım, işte "mutluluğun resmi" diye.
"Aşık olursam her şeyden vazgeçerim"Yalnız yaşamak zor mu?Bazen zor. Ama çoğu zaman keyifli. Ablamlar falan geliyor bazen, bir haftadan sonra sıkılıyorum, sanki özgürlüğüm elimden alınmış gibi oluyor. Aile ortamı biraz kısıtlayıcı.
Buna rağmen aşık olunca evlenmeyi düşünür müsünüz?Evlenirim gibi geliyor.
Aşık olursanız her şeyden vazgeçer misiniz sevdiğiniz erkek için?Vazgeçerim herhalde. Çünkü çok duygusalım ben. Çok seversem, gözüm görmez, mantığım ikinci planda kalır.
İlk sevgilim verem oldu"Hiç böyle bir aşk yaşadınız mı?Yaşadım. Çok küçükken. 16 yaşındayken bir sevgilim vardı. İki yıl sürdü. Hayatım boyunca hep onunla beraber olacağımı sanıyordum.
Sonra ne oldu?Çocuk verem oldu.
Nasıl? Türk filmi gibi mi?Verem oldu, dayanamadı bana. (Gülüyor.) Yok ya, basbayağı verem oldu. Ailelerimiz ayırdı bizi bu yüzden. Ben yanında olmak isterdim ama olmadı. Ben de verem olayım diye uğraştım o sıralar. Maalesef olamadım. (Gülüyor.)
Şimdi nerede?Evlendi, çocuğu falan var.
Ali Kırca sizi Türkan Şoray’ın tahtına aday gösterdi. Siz kendinizde bir yıldızlık pırıltısı görüyor musunuz?Oyunculuğu seviyorum. Çok, çok zevkli bir iş. Ama bende o pırıltı var mı, valla hiç düşünmedim. Bir rolü seversem, en iyi şekilde oynayacağıma inanıyorum. Bunun sonu sultanlık olur mu? Bilmiyorum. Belki olmaz. Belki de olur.
"Ben Laila’yı hiç merak etmedim" Üniversiteye ilk girdiğim yıl rejim yaptım. Çok şişmanlamıştım, rejim işe yaradı. Şimdi bir
spor salonuna üyeyim, orada spor yapıyorum. Spor çok önemli diye düşünüyorum, ihmal ettiğimde rahatsız oluyorum.
Hayatta en çok dinleri incelemek istiyorum. Çok istiyorum. Bütün mitolojiyi, dinleri, Budizm’i, tasavvufu... Çünkü din, sanata çok yakınmış gibi geliyor bana. Dini çözdüğümde hayatı çözecekmişim gibi geliyor. Kuran-ı Kerim’i okudum ben, öyle laflar var ki alıyor götürüyor seni. Çok güzel.
Oyunculuk insanı rehabilite ediyor. Günlük hayatında bastırdığın duyguları yaşama fırsatı veriyor. Mesela bir sahnede ağlaman gerekiyorsa, daha önce çok üzülüp bir türlü ağlayamadığın bir şeyi hatırlayıp ağlıyorsun. Böylece rahata ermiş bir şekilde hayatına devam ediyorsun. Rehabilite oluyorsun.
Eğlenmeyi çok seviyorum ama pek dışarı çıkmam, evde takılırım. Arkadaşlarım eve gelsin, sabahlayalım, konuşalım... Dışarı çıktığım da oluyor, Nevizade’ye falan gidiyoruz bazen. Şener Abi’yle (Şen) de hâlâ görüşüyoruz, beraber geziyoruz.
Ben Laila’yı hiç merak etmedim ki. Merak etsem giderim. Özel bir tepkim de yok oraya karşı. Müzik çalıyor, insanlar dans ediyor; orada çok özel bir şey olduğunu sanmıyorum. Belki gözlem yapmak için giderim bir ara. Şimdi kapandı ama di mi? Gelecek yaz...
Ben öğretmen olmayı isterdim. Ama öğretmen olsam, matematiği oyunla öğretirdim. Siz şimdi iki tane elmasınız, hadi elma olun gibi... Biz onu yapma, bunu yapma, otur, kalk diye büyüdük. Bu yüzden yaratıcılık yok, eksik.
Uykuyu çok severim. Uyumayı çok severim. Ama bazen çekimler gece 4’te bitiyor, 6’da tekrar kalkmak zorundasın; kalkıyorum o zaman tabii. Zorunda değilsem eğer, akşam 5’te uyandığım da olur. Uyandıktan sonra da yatakta yatarım, televizyon seyrederim.
"İkinci Baharödan sonra maddi anlamda bir rahatlama oldu. Resim yapardım evde ama şövale alamıyordum, aldım mesela. Zaten çok da bir şeye gerek yok hayatta ya. Var mı?
CUMARTESİ