Cumartesi Filmlerle moda şöleni

Filmlerle moda şöleni

05.12.2020 - 03:00 | Son Güncellenme:

Evde oturduğunuz günlerde gözünüz şıklık görmeye hasret kaldı ve dahası, stilinize özen göstermek için motivasyon bulamıyorsanız… Her biri görsel şölen niteliğindeki bu filmler yeniden güzel giyinmek için size ilham verecek

Filmlerle moda şöleni

Bir efsanenin doğuşu

Söz konusu stil ilhamıysa, Coco Chanel’in hayatını izlemeden olmaz. “Coco Chanel’den Önce” adlı filmde, efsanevi moda tasarımcısı Gabrielle Chanel’i, Audrey Tautou canlandırıyor. Moda tarihine adını altın harflerle yazdıran bu kadının özel hayatı ile Chanel markasının nasıl ortaya çıktığını öğrenirken, hiçbir falsosu olmayan kusursuz stiller de görmek isterseniz kaçırmayın.

Her sahnesi şıklık dersi

Grace Kelly’nin büyüleyici güzelliğine Alfred Hitchcock’un rejisini, Güney Fransa’nın muhteşem atmosferini ve tabii Cary Grant’i ekleyin; bir de bunların üzerine 1950’li yılların feminen elbiselerini koyun. Ortaya, 1955 yapımı “Kelepçeli Âşık” filmi çıkıyor ve seyre doyum olmuyor. Filmin her sahnesi şıklık dersi niteliğinde. Tabii Kelly’nin filmde giydiği beyaz straplez elbisenin uzun yıllar Amerika’da en çok satan mezuniyet elbisesi modeli olduğunu da söylemeden geçmeyelim.

En havalı gangsterler

Bir gangster filmi aynı zamanda sinema tarihinin en şık filmlerinden biri olabilir mi? “Bonnie ve Clyde” gösterdi ki, oluyormuş. Midi boy etekler, desenli ipek fularlarla tamamlanan örgü kazaklar, Fransız bereleri, vücuda oturan ceketler… Faye Dunaway’in filmdeki her hali ilham veriyor ve kanun kaçağı olmak bile şıklıktan ödün vermenin bahanesi olamaz dedirtiyor.

Filmlerle moda şöleni



Hepburn’ün moda macerası

Audrey Hepburn’ün oynadığı her film bir moda şölenidir zaten. Ancak kostümler konusunda genellikle en çok övgü alan, “Breakfast at Tiffany’s” oluyor. Oysa her bir kostümü Hepburn’ün yakın arkadaşı da olan Hubert Givenchy tarafından tasarlanan “Şahane Macera” konusu kadar kıyafetleri ve aksesuarlarıyla da çok ilgi çekici. Görkemli kostümler içindeki Hepburn’ü acemi bir model olarak izlemek neşenizi yerine getirecek.

Moda filmlerinin en çok izlenenlerinde

İşte modaya ilgi duyan hemen hemen herkesin tekrar tekrar izlemeyi çok sevdiği o film: “Şeytan Marka Giyer”. Film, moda dünyasının acımasızlığını konu ediniyor belki, ama aynı zamanda 2000’li yılların trendlerini de öyle iyi örneklerle göz önüne seriyor ki, cazibesine kapılmamak imkânsız. Meryl Streep’in canlandırdığı Miranda Priestly karakterinin (Vogue Amerika’nın genel yayın yönetmeni Anna Wintour’u tiye alıyor) kurgu eseri olduğu unutuldu ve gerçek bir ikon olarak kabul edildi desek yeridir!

Her dönem için ideal

Özellikle Güney İtalya’da geçen ilk bölümü ve o sahnelerdeki çabasız ama çarpıcı yaz stilleriyle kalpleri fetheden “Yetenekli Bay Ripley”deki her görünüm, kostüm tasarımcıları Ann Roth ve Gary Jones’un ince zevkinin eseri. 1950’li yılların burjuva modasını yansıtıyor olsa da tasarımlar öyle zamansız ki, bugün bile onlardan alacağınız ilhamı gardırobunuza yansıtabilirsiniz.

Şıkır şıkır giyinmek isteyeceksiniz

F. Scott Fitzgerald’ın romanından iki defa sinemaya uyarlanan “Muhteşem Gatsby”nin hem 1974 hem de 2013 versiyonu, izlerken insanda şıkır şıkır giyinme isteği uyandırıyor. Ancak 2013 yapımı olan filmin kostümlerinde Miuccia Prada imzası olduğunu da söylemek gerek. Miu Miu ve Prada arşivlerine geri dönerek film için 40’tan fazla kostüm çizen tasarımcı, başlı başına bir sezon koleksiyonu hazırlamıştı.

Haute couture aşk

1950’lerin Londra’sına doğru, haute couture kostümler içinde bir yolculuk… “Phantom Thread”, couture tasarımcısı Reynolds Woodcock ile genç ilham perisi Alma’nın ilişkisini göz alıcı kumaşlar, kişiye özel dikim provaları, koleksiyon sunumları eşliğinde anlatıyor. Kısacası filmde bir modaseverin ilgi duyacağı her şey var. Özellikle de geçmişin haute couture stil anlayışına ilgi duyuyorsanız.

Makaron tadında

Fransa Kraliçesi Marie Antoinette’in lükse düşkünlüğü malum. Bugün yaşasaydı büyük ihtimalle sosyal medyada moda fenomeni olurdu, ama şimdi kıyafet zevkini görmek için tek referansımız o dönemde yapılan resimler, yazılan kitaplar ve bir de Sofia Coppola’nın çok sevilen filmi “Marie Antoinette”. Fırfırlar, volanlar, kabarık etekler, büyük şapkalar ve pastel renklerle makaron tadında bir film!