19.05.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
tubakyol@yahoo.com Candan Erçetin'in "Remix'5"inde "Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar"ı ve özellikle "Bir Yangının Külünü"yü de çok sevmiştim."Hariçten Gazel Okumak Yasaktır"ı da merak ettim. DJ Kaan Düzarat bizim şu eski şarkıları elektronik altyapılarla yeniden düzenlemiş, "taş plak sesli" Sema da söyleyecekmiş."Duydum ki Unutmuşsun"u elektronika, "Şimdi Uzaklardasın"ı tekno, "Ayaş Yolları"nı minimal dinleyecekmişiz.Bunun için garajistanbul'a gidilir. Ben gittim. Türk sanat müziğini severim ben. Ta çocukluktan kulağıma yerleşmiş bir şey olduğu için. Ve şu berbat sesimle -"iyi" demeyelim de, "o kadar da kötü değil" denecek kadar- icra ettiğim tek müzik türü olduğu için. Müzik otoritesi, zinhar, değilim. "Hariçten gazel"i de en baştan yasaklamış proje ama ne yapayım, bu da kulak işte ve duyduğu şeyden pek memnun kalmadı. Söylemeyeyim mi?Fikir bence hâlâ iyi lakin kimya tutmamış sanki."Taş plak sesli" Sema'yı daha önce dinlemedim. Ama böyle bir lakap boşa verilmez. Vardır bir bildikleri. Belki taş plak hızında şahanedir. Üff, kötü espriydi.Fakat bu projede ritmi sık sık kaçırıyor, peşinde koşuyor, kovalıyor, yakalayınca ritmi bu kez fazla sıkı tutuyor, hatta ritmi eziyor, sonra yine kaçırıyor, yine kovalıyor falandı sanki. Müzikle ses arasında adeta bir mücadele sürüp gitmekteydi.Benim kalbimin galibi, bu mücadele ortamında duyabildiğim kadarıyla, müzikti. Hariçten gazel okuyabilir miyim? "Hariçten Gazel Okumak Yasaktır" sadece bir konser olarak planlanmamış. Gösterinin sahneye konuluşunda da alaturka ile dijital arasında, nasıl derler, "bir sentez arayışı" vardı.Sahnenin önünde bir tül perde, tülde video-art, tüllerin ardında performans... Sahnenin önündeki tül perde kalkacak-kalkmayacak diye iddialaşma fısıltılarını, "kalkmayacak" diyenler kazandı. Ki video-art, ışıklar, tül vesaire, yani bu sahneleme şekli, elektronik altyapılara yakışmıştı. O tül kalksa, ortam hızla gazinoya dönebilirdi.Fakat insanın aklına geliyor işte, bizim geldi: Rivayet bu ya, Atatürk de Safiye Ayla'yı perdenin arkasından dinlermiş hani... Opps, yine yaptım; kötü espri! Tülde video-art, arkasında san'at "Hariçten Gazel Okumak Yasaktır" ile aynı akşam Trendsetter dergisinin 6'ncı yılı kutlaması vardı. Yine Beyoğlu'nda, The Hall'da. garajistanbul'dan The Hall'a zıpladık. Biz girdiğimizde 80'ler çalıyordu. Disco...Bayağı kaldık. Ve partide içki bitti. E içki bitince ne yapalım... Sevgilim de Kesişim Yayınları'nın yemeğindeydi; yine Beyoğlu'nda, Cambaz'da.The Hall'dan Cambaz'a geçtik.Fasıllıymış yemekleri.Biz girdik, faslın ikinci faslı başladı. Yine mi Türk sanat musikisi? Bu seferki eski usul bari...Cambaz'dan çıktık. Trendsetter'ın sahibi Nevzat Çalışkan sevgilimin yakın arkadaşı. Sevgilim de uğramak istedi derginin doğum gününe.Haydi tekrar The Hall'a gittik.Çıkmam çıkmam, bir çarşamba akşamı çıktım, başıma gelene bakar mısınız? Ben artık yıllarca evde oturur, bu tek gecenin kulağımda bıraktığı tınılarla "bir sentez arayışı" içinde debelenir dururum. Gecenin teması: "Bir sentez arayışı" 1 yaşındaRadikal'in düzenli okuru sayılmam ama Radikal Genç'i takip ediyorum. Benim kadar sarsak biri için iki haftada bir yayımlanan bir eki takip etmenin güçlüğünü takdir edersiniz. Kendimi de şaşırtan bir gayretle, Radikal Genç salılarını atlamamaya çalışıyorum.Son sayıda 16 Mayıs'ta birinci yıllarını dolduracakları yazıyordu. Yani çarşamba günü Radikal Genç'in de doğum günüydü.İyi ki doğmuş.Niye bir doğum günü de ona yapmadılar? Hazır çıkmışken çarşamba akşamı oraya da gider, kutlardık... Parti yapsalar onlar ne tür müzik çalarlardı acaba? Neyse, Radikal Genç'in yeni yaşı kutlu olsun, mutlu olsun senelerce. Hazırlayan ekip ihtimal kızacak bana, işlerini artırıp zorlaştıracak bu ricam ama mümkünse yeni yaşında Radikal Genç haftada bir arzı endam eylesin hayatımızda -ki biz takipçiler de mutlu olalım... Genç Radikal Ben yazıyı yazarken Şenay Düdek bu kata geldi, hep birlikte "Para para" diye etrafını sardık.Para televizyonda.Proje parası isterim, fikrim şudur: Yemek pişirmek lazım.Geçen gün BBC'de izledim. Altı kişi yemek yapıyor, üç kişilik jüri tadıyor. Pek kibar ve sakin bir programdı pek tabii. Önce üç kişi elendi. Kalan üç kişi yarıştı. Sonra birinci açıklandı. Bitti.Bizde tadı tuzu olsun diye muhakkak ünlüler yarışmalı.Kim yemek pişiriyor?Ebru Şallı, Pınar Altuğ falan yarışmacı olsun. Daha bir sürü vardır; "Şöyle börek açıyorum, böyle dolma sarıyorum" diye röportaj veren ünlü kişi.Yanlarında koç olarak ünlü şefler olsun. Gerçi ben sadece Mehmet Gürs'ü biliyorum ünlü şef olarak ama bu mevzuun cahiliyim, vardır başkaları da...Jüri? Bizim büyük şef Deniz Alphan, biiir. Hayal benim, proje benim; diyorum ki Murat Belge de olsun jüride, ikiii.Başka? Gerisini memleketin yapımcıları düşünsün; her şeyi de basından beklemeyin! İzleyici yemekleri tadamayacak ya, sıkıcı mı olur acaba? Yoo, bu esnada yemek tarifi de verilir insanlara, o zaman herhalde sıkılmazlar.Yine de reyting düşük çıkarsa, bir ünlü yarışma kişisi diğerine yumurta fırlatır, biri diğerinin başından aşağı un falan döker...Paradan da vazgeçtim. Yapsınlar; izleyelim, eğlenelim... Yemek pişirmek lazım, aşçı-star, kim şef olmak ister...