17.02.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
Ne bileyim, o gün kabız olun mesela, gaz sancısından uyuyamayın, ertesi gün çok işiniz olsun ama siz toplantı masasında sürekli aşağı düşen başınızı dengede tutmak için çırpının, kalbiniz parmak uçlarınızda atsın, oturduğunuz yerde basamaklarca merdiven tırmanmış gibi soluk soluğa kalın, önce yemeğin y'sini duyduğunuzda öğürün sonra da her şeyi yiyebilecek durumda olduğunuz halde doktorunuzun koyduğu yasaklar nedeniyle sadece ot ve etimek yiyin.Bitmedi, özel bir geceye davet edilin ve tarzınıza, bütçenize ya da bedeninize uygun giysi bulamayın. Haydi buldunuz diyelim, gittiğiniz davette alkol alamayın ve sigara dumanından tıkanın! Saat 21.30'da da kocanıza (herkes bir günlüğüne hamile kalabilir varsayımından hareketle, duruma göre karınıza, sevgilinize) kaş göz işareti yaparak, artık oturmaktan belinizin ağrıdığını ve yuttuğunuz dumanlar yüzünden vicdanınızın acıdığını izah etmeye çalışın ama o sizi anlamasın! Hamilelik sürprizli bir süreç. Kendinizle, ilişkinizle, diğer kadınlarla, erkeklerle, hatta dünyayla ilgili yeni bir sürü şey öğreniyorsunuz. Ve galiba hamile bir kadının en büyük arzusu, kadın ya da erkek, heteroseksüel ya da homoseksüel tüm insanların sadece bir günlüğüne hamileliği yaşaması! Hatta mümkünse, her güne yayılan türlü sıkıntıların, o bir günde toplanması! 1,5 saat sonra sizi nihayet anladığında da ilişkiniz için hareketli bir geceye merhaba demiş olun ve gözlerinizi açıp boğazınızı temizleyin! Şiddet arzusu sadece gözlerinizden ve sesinizden değil, içinizden de yükselsin; bebeğiniz kasıklarınıza kasıklarınıza tekmeler atsın!En yakın arkadaşlarınız, sizi en fazla heyecanlandıran projelerinizi duyunca, yüzlerine ciddi bir ifade takınıp "Sen önce bebeğini doğur!" desin. En ufak bir tepki ve/veya talebiniz hamilelikten kaynaklanan hormonal değişime ve dolayısıyla da aşırı hassasiyetinize bağlansın ve siz dokuz ay boyunca tepkisizliğe mahkum olun. (Şu anda bile bu yazıyı hamile bir kadının sinir buhranları olarak okuyanlar vardır, eminim!) Yere düşen anahtarınızı almak için eğildiğinizde dudaklarınız uyuşsun, vücudunuzdaki tüm kan, beyninizde toplansın. Yatakta dönmek istediğinizde bir strateji geliştirmek zorunda kalın. Tam rahat bir pozisyon yakalamışken ve sadece 10 dakika önce tuvalete gitmişken idrar keseniz alarm versin! Yerli dizilerdeki hamile kadınların, gebeliklerini öğrenir öğrenmez gidip ille de mini mini patikler, çoraplar aldıkları sahneleri izleyerek, kendinize, "Ben niye hâlâ bebeğime tek bir çöp alabilecek duygusallığa erişemedim?" diye sorun. Ve son olarak, lütfen bir de ağda yaptırın! Tepkisizliğe mahkumiyet Gelelim "According to Jim"in 5'inci sezon final bölümüne. Üç çocuk babası Jim, gebe olduğunu öğrenen ve sürekli ağlayan Danna'yla dalga geçmekten mutlu... Ta ki rüyasında hamile olduğunu görene kadar. O ve arkadaşları, karınları burunlarında, kadınlar tarafından yalnız bırakılmanın acısını yaşarlar. "Kadınlar karışımı hazırlarken var da, keki yaparken neredeler?" diye sorarlar... Her şey gerçek bir kâbus gibidir... "Kadınlar olmadan da doğurabiliriz" derler... Ve derken Cheryl, elinde bir poşetle garaja girer: - "Jim, bunlar ne?"- "Kendime yeni bir hamile pantolonu aldım."- "Sadece bir-iki ay giyeceksin?!" - "Evet biliyorum ama güzel görünmek istiyorum! Hem doğum sonrası kilolarımı hemen veremeyebilirim..."- "Doğum sonrası kilolaları mı?"- "Evet, lütfen biraz daha duyarlı olabilir misin? Ayrıca bu göbeğin içinde bir mucize gerçekleşiyor!"- "Mucize mi? Tüm insanların başına gelen bir şey ne kadar özel olabilir ki?" - "Tanrım suyum geldi! Epidural istiyorum, epidural istiyorum!"Kabus biter. Jim en büyük hamile destekçisi olarak döner evine... Bu sitcom'dan çıkardığım dipnot şu: Hamilelik standart bir şey. Fiziksel ve duygusal tüm belirtileriyle standart. Çözüm öneremiyorum, herkes kendi çözümünü üretsin! Keki yaparken neredeler?