Cumartesi Hastalıkta, sağlıkta promosyon

Hastalıkta, sağlıkta promosyon

09.12.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Benim aktif ve dinamik olduğum tek ay, son ay geldi. Check up bile yaptırdım

Hastalıkta, sağlıkta promosyon

tubakyol@yahoo.com Doktora söylemem canım, söyler miyim?Gazeteye yazabilir miyim? Süper yazı konusu bu. Bir ay ömrü kalmış birinin yazılarını kim okumaz? Check up yaptırmaya gitmeden bir gece önce oluyor bunlar. Hayalimde pek tabii. Fazla geniş bir hayal gücüm yok ne yazık ki. Tamamı Türk filmlerinden arak!Fakat bundan sonra film kopuyor. Kopya çekemeyince, bir ayım kalsa, bu son bir ayda ne yapacağıma bir türlü karar veremedim. Bayağı düşündüm. Nihayet bunu kimseye söylememeye, katiyen yazmamaya ve hayatımın son bir ayını, bir önceki ay gibi yaşamaya karar verdim. Bir ay ömrünüz kaldı" dedi kadın. "Bunu söylemeniz yasak değil mi?" dedim ben. Of, yine yanlış cümle. "Yasak" da ne demek? Bir yerde okumuştum, doktorlar bu tür şeyler söylemezmiş. "Ben doktor değilim" der kadın o zaman, "Ben hemşireyim. Size iyilik yapıyorum. Bunu size söylediğimi doktora söylemeyin." Ömrün son bir ayında ne yaparım bilmiyorum ama yılın son bir ayını verimli geçirmeye gayret edenlerdenim. Gerçi benim "verim"den anladığım genellikle "lüzumsuz eğlenceler"dir. Son ay gezelim tozalım, geç yatalım, baş ağrısıyla kalkalım, dağıtalım...Bu yıl ama kuralı bozdum. Ve kaçırdığım filmleri izlemeye başladım. Ve kitaplar aldım, belki bazısını okurum bile. Ve evde yıl boyu biriken arızaların tamirine sardım. Ve sırada alışveriş var. Ve tabii saçlarımı da kestireceğim.Yılın son ayı aniden üzerime çöken şu enerjiyi manalı şeylere de kanalize edelim maksat.Ve bu yılın son ay tombalasından bir de check up çıktı. Çünkü apartmanın kapısına şu el ilanlarından bırakmışlardı. Yılbaşına kadar check up'ta promosyon.Sağlığın promosyonu mu olur?Oluyor.Herhalde bir tek benim gibi salaklar promosyondaki check up'a itibar ediyordur. Ki benim abim doktor. Onu arasam, "Ben sana ayarlarım" diyecek. Ayarlar da kesin ama kim bilir ne zaman. Ooo uzar o iş. Nihayet abim ayarladığında, ben artık bu mood'da olmam falan filan.Promosyonlu check up, hiç yaptırmamaktan iyidir. Üstelik internetten baktım, sadece kapıya el ilanı bırakan yerde değil, cümle laboratuvar ve özel hastanede check up'ta promosyon var.Randevu aldım. Yıl sonu enerjisi... İnsan korkuyor. İçinde bir ses vıdı vıdı konuşuyor. Ya kansersem? Ne güzel yaşıyordum kanserimle, kanserimi bilmeden. Öğreneceğim de ne olacak? Ya AIDS'sem? Ne güzel yaşıyordum HIV'imle, ne güzel yaşıyordum beyin tümörümle, ne güzel yaşıyordum meme kistimle, ne güzel yaşıyordum ritmi bozuk kalbimle, ne güzel yaşıyordum diyabetimle... Ah ne güzel yaşıyordum!Gitmesem mi? İlk randevuya gitmedim, arayıp erteledim. Bu sefer gideceğim.Gittim.Lisedeyken kan grubumuza bakmışlardı, parmak ucundan kan alıp. Bunca yıl sonra ilk kez kan aldıracağım kan tahlilleri için. Çok heyecanlı... Bayılır mıyım?Bayılmadım.Ultrasonun yabancısı değilim. EKG ile yeni tanışmam normal herhalde. Kalp benim sadece aşık olduğumda varlığını hissettiğim bir organ. İnsanın zorla çişinin gelmesi ne kadar zormuş. İdrar tahlili için -normal olarak!- gerekiyormuş.Hayatımda ilk kez tansiyonum ölçüldü. Bu galiba biraz anormal.* * *Sonuçları yarın alacağım. Bir ay mı ömrüm kaldı, yoksa daha uzun yıllar başınızın belası mı olacağım; bakalım... Ah ne güzel yaşıyordum Yıl boyu o filmden diğerine, bir partiden ötekine koşanların hakikaten ne mühim bir iş yaptıklarını, ben de işte bu tek ayda, aralık ayında idrak ediyorum. Bütün hafta deli gibi film izledim. Ama henüz vizyondaki filmleri yarılamış bile değilim. Borat komik bir kimse esasında ama filmi çöp, onu söyleyeyim. "Köyden indim şehire" esprilerinin milyonuncu tekrarına bırakın gülmeyi, gülümsemek bile zor. Amerika'nın politik doğruculuk takıntısıyla da hiç dalga geçilmediyse, milyonlarca kez dalga geçildi. "Borat" yani, yeni ve orijinal değil. (Buyrun, bir "not / olumsuzluk" esprisi:) Zekice... Hiç değil. "Babil"e ne denir? Etkileyici? Bittiğinde "Neydi bu şimdi?" dedi yanımdaki arkadaş. "Cep telefonsuz bir hayatın ne kadar zor olduğu hakkındaydı galiba" dedim. "Bir de nemfoman bakire (oksimoron?) ne acayip bir şeymiş, değil mi?" "Babil" etkileyiciydi. "Casino Royale" eğlenceliydi. Gerçi filmin sonunda James Bond karizmayı çizdiriyor. "O ne hindir o" diye düşünürken ben, bu Bond acemiymiş meğer, o kadar da "hinoğluhin" değilmiş, hakikaten faka basmışmış. "Taş Meclisi"ne şu ölümsüzlük meselesi yüzünden gittim. Film o açıdan boş çıktı. Bana da yeni bir iş çıktı. Filmin uyarlandığı Grange'nin kitabını okuyacağım şimdi. "Sen, Ben ve Dupree"yi izlememiştim. İzlemesem de olurdu ama güldüm yine de. Russell Crowe'un hatırına "İyi Bir Yıl"ı da izledim. Onu da izlemesem olurmuş. Teknolojiye karşı doğa filmlerinin modası geçmedi mi daha?"Prozac Toplumu"nu da ancak izleyebildim, izlediğime de sevindim. "Lost"un üçüncü sezonunun ilk dört bölümünü de izledim. Bu dizi giderek bayıyor, manalı bir şeyler olsun artık, hadiiii...Bir hafta için fena değil, değil mi? Yeterli değil. Sırada "Köstebek" var. Ve bilumum Türk filmi... Hazır manik haldeyken şunları da bitireyim, ocak ayında sıkı bir depresyona gireceğim garanti. İzleyecek ne çok film var, ne kadar az zaman... Aile hekimi...Son bir işim daha kaldı. Dişçi. Kim dişi ağrımazken ve biri de ona "Dişçiye gitmelisin" demezken, kendi kendine kalkıp dişçiye gider?Ben değil. O kadar da değil. Yıl sonu enerjisi de bir yere kadar.Ne oldu şu aile hekimliği hadisesi?Ben aile hekimi istiyorum. Tüm tahlillerimin sonuçları vesaire aile hekimimin dosyasında dursun, benim rutin kontrollerimi aile hekimim takip etsin, beni arasın, doktorlara yollasın istiyorum. Sonra gittiğim o doktorlarla, tıbbi olarak benimle ilgili tüm verilere sahip doktor sıfatıyla o konuşsun, ilaçlara beraber karar versinler istiyorum. Aile hekimim "Yok o ilacı onun karaciğeri kaldırmaz" desin mesela ya da "Midesine dokunur" desin ya da "Aman ne yazarsan yaz, karı zaten domuz gibi" desin... Ama hepsini, her şeyi o takip etsin... İstiyorum. Her eve lazım: