CumartesiHer hafta iki yeni model

Her hafta iki yeni model

03.06.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Üründen çok bir konsept pazarlayan Kyo MyFriend pratik giyinmeyi seven, fiziği düzgün kadınlara hitap ediyor. Markanın kurucularından Mehmet Tınaztepe bir önceki yılın en çok satan ürünlerini baz alarak her hafta yeni üç-dört desen, iki-üç model yaptıklarını söylüyor

Her hafta iki yeni model

axcum011.jpg İsminden midir bilinmez, Kyo MyFriend insana ithal bir marka olduğu izlenimini veriyor. Asıl mesleği fotoğrafçılık olan Bige Tınaztepe, 10 yıl önce yaptığı giysilere Kyo etiketi dikmeye başladı. Daha sonra eşi Mehmet Tınaztepe'yle tanıştığında o da işe dahil olup markanın adına MyFriend'i (arkadaşım) ekledi. Bige hanım "Kyo MyFriend bizim bebeğimiz" demesine rağmen artık işlere pek karışmıyor. Daha çok dışarıdan bir göz olarak sürece dahil oluyor. "Ben biraz yaşlı kaldım artık" dese de Mehmet bey onun özellikle mağazaların dekorasyonu konusundaki fikirlerine çok değer veriyor. Önce mayo yaparak yola çıkan Kyo bugün iç çamaşırından tutun da tişört, sweatshirt ve elbiseye kadar büyük bir koleksiyon hazırlıyor. En cazip yanı mayoların alt ve üstlerinin ayrı ayrı alınıp farklı şekillerde kombinlenebilmesi ve tabii ki fiyatları. Örneğin 11,90 YTL'ye bir bikini altı alabiliyorsunuz. Mehmet Tınaztepe: Bir şeye benzemeye çalışmayan, kendine özgü bir marka. Kyo MyFriend nasıl bir marka olarak tanımlanabilir? Mehmet T.: Kyo karımın Japon arkadaşının ismi. Bige yıllarca bir şeyler dikip Kyo etiketini kullanmış.Bige Tınaztepe: Eskiden Çizmeci mayolarının sahibi Ayşe Çizmeci'yle beraber bir şeyler yapıyorduk. Küçük bir müşteri grubumuz vardı. O zaman markamızın ismi Kyo'ydu. MyFriend'i Memo ekledi.Mehmet T.: Ben devreye girdim ve markayı daha ticari yapmaya çalıştım. Teşvikiye'de küçücük bir mağazamız vardı. Konfeksiyon ihracatı yaparken elimizde kalan kumaşlarla Kyo'ya ürünler yapmaya başladık. Mayo yaptık. Mayo satılmaya başlayınca Bodrum'da bir mağaza açtık. Bizim için Kyo bir oyuncak gibiydi çünkü asıl konumuz ihracattı. İsmi nereden çıktı? Mehmet T.: Malların ithal olduğunu düşünüp onlarla beraber satış yapmamızı önerdiler. Üç yıllık bir anlaşma yaptık. Kyo tüm Vakkorama mağazalarında satıldı. Nasıl oldu da Vakkorama'yla tanıştınız? Mehmet T.: 15-40 yaşları arasında, fiziği düzgün, pratik giyinen ve giyimini sık sık değiştiren kadınlar. Müşterileriniz kimler? Mehmet T.: Köln'de 130 metrekarelik bir mağaza bulduk. Vakkorama'yla anlaşmamız gereği o sırada Bodrum dışında Türkiye'de mağaza açamadık. Kontratımız ağustosta bitti. Şu an Türkiye'de 30, Almanya'da üç, Yunanistan'da beş noktamız var. Kısa süre önce Almanya'da 60 mağazalık bir zincirle anlaşma yaptık. Lübnan, Fransa gibi birçok yerden teklif geldi. Ama sistemimiz farklı olduğu için cevap veremedik. İlgilenmiyoruz sandılar. Neden ilk önce yurtdışında mağaza açtınız? Mehmet T.: O sezon ne satacağımızı tespit ediyoruz. Geçen yıl hangi modelin, hangi rengin en iyi sattığına, bu yılın renklerine, ne yenilik yapmamız gerektiğine bakıyoruz. Malın yüzde 30'unu dikip bayilere gönderiyoruz. Bayilere sipariş verme hakkını tanımıyoruz. Biz karar veriyor, fiyatları tespit ediyoruz ve karşılığında bayi sattığını ödüyor, satmadığı mal Kyo'nun. Her hafta yeni üç-dört desen, iki-üç model yapıyoruz. Fiyatlar çok hesaplı. Nasıl bir teknik bu? Leopar ön planda Bige T.: Ben artık az ilgileniyorum. Yaş olarak biraz geri kaldım! Bir tasarım ekibi var.Mehmet T.: İki kişilik bir tasarım ekibimiz var. Dünyayı dolaşıyorlar. Her ay Londra, Hollanda, iki ayda bir Fransa, üç ayda bir New York görülüyor. Buralarda bize uygun şeyler tespit ediliyor. Konu ürün satmak değil, doğru konsepti yakalayabilmek. Bu sadece dekorasyon ve ürünle olmuyor. Kadının hissedebileceği her şeyi ortaya koymamız gerekiyor. Mesela karımın bir iddiası var; satın alsa da almasa da leopar deseninin her kadının ilgisini çektiğini, hiç ölmediğini düşünüyor. Ben buna çok inanıyorum. Daha önce turuncu ve altın rengini kullanırken, şimdi leoparı ön planda tutmaya çalışıyoruz. Tasarımı kim yapıyor? Mehmet T.: Ediyoruz. Baştasarımcımız bir Alman. Buraya nadir geliyor. Trendlerin ne yöne gittiğini, ne yapmamız gerektiğini araştırmak üzere görevli. İstanbul'daki Fulya Tekin detay tasarımcısı. Aldığı bilgiyle ürünleri detaylandırıyor. Trendleri sıkı sıkıya takip ediyor musunuz? "Dekolte az olmalı" Mehmet T.: Yunanlıların zevkini yaz sonunda öğreneceğiz. Bige beş yıl önce düşük belli bir eşofman altı yaptırdı. Satacağını düşündük. Almanya'da çok satılırken Türkiye'de hiç satılmadı. Türkiye'de iki yıl sonra satabilmeye başladık. Türkiye'de bir V-yaka tişört yaptığınızda dekoltesinin çok fazla olmaması gerekiyor. Halbuki Alman bunu seviyor ama Türk çok açık buluyor, sevmiyor. Türkler allı pullu şeyleri seviyor. Ne kadar altın varak, gümüş varak desen varsa bunları tercih ediyorlar. Almanların ve Yunanlıların zevki bizden çok farklı mı? "İç çamaşırında etiket yok" Mehmet T.: Mayo üç ay boyunca başarılı bir satış çizelgesi gösteriyor. Ama bu, bütün yıl 210 kişilik bir ekibi beslemeye yetmiyor. İç çamaşırı bir ihtiyaç malzemesi olduğu için ona daha büyük yatırım yapıyoruz. İç çamaşırı ve mayoyla birlikte satılabilecek diğer mallar gecelik ve pijama tarzı şeyler... Oysa işten eve geldiğinizde gecelik değil, eşofman altı, tişört giyiyorsunuz. Biz bu tip ürünlerin ön planda olmasını istiyoruz. İlk mayoyla başladınız, şimdi ise tişörtten sweatshirt'e ve elbiseye kadar farklı ürünleriniz var. Mehmet T.: Kadınlar iç çamaşırında seçici davranıyor. En önemli konu konfor. Bu yüzden hiçbir iç çamaşırında etiket kullanmıyoruz. İnsanlar etiketleri kesiyor. Koton koleksiyon üzerinde küçücük bir baskısı var, baskının üzerinde bütün detaylar gözüküyor. İç çamaşırında neye dikkat ediyorsunuz? Parçalar tek tek alınabiliyor Mehmet T.: Bütün parçalar tek tek satılabiliyor. Kadınların üst ve alt bedenleri aynı değil. Bu kadınlara iki alt bir üst ya da iki üst bir alt alıp iki bikini yapabilme fırsatı tanıyor. Biz hep bunun üzerine çalıştık ve "Bütün koleksiyon tek olmalı. İsteyen istediğini, istediği şekilde kombine edebilmeli" dedik. Bunu insanlar sonuna kadar kullanmaya başladı. İhracatın da büyümesiyle Kyo MyFriend'e yatırım yaptık. Dedik ki, "Kyo MyFriend sadece bir Türk markası değil, enternasyonal bir marka olmalı." Farklı bir sistemimiz var. Dışarıda prototip dükkanlar açmaya, Kyo'yu tanıtmaya karar verdik. Mayolarınızın özelliği nedir? Bige T.: Hep aynı hikayeyi anlatırım. Türkbükü'ndeki dükkana iki kız geldi. Pembe bikini istiyorlardı. Biri "Yok alamam" dedi. Diğeri "Fiyatına bak! Ben alıyorum iki tane. Anneme Coca-Cola içtim derim" dedi. Kyo'yu farklı kılan bu.Mehmet T.: Herkesin alabilmesi. Sizi farklı kılan nedir?

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler