Cumartesi 'Korkarak yaşıyorsan yaşamamışsındır'

'Korkarak yaşıyorsan yaşamamışsındır'

12.01.2019 - 08:15 | Son Güncellenme:

İlişkilere ve cesarete dair düşünmeye sevk eden “O Gece” adlı oyunla tiyatro sahnesinde yer alan Begüm Birgören, “Yaşamın hakkını verebilmek için korkularımızı yenip, sınırları zorlamalıyız. Korkarak yaşıyorsan hiç yaşamamışsın demektir” diyor.

Korkarak yaşıyorsan yaşamamışsındır

Bu hayattaki en büyük lükslerden biri sevdiğin işi yapmak ve ondan para kazanmak. Şükür ki ben hayallerimi yaşıyorum” diyen Begüm Birgören, bir süredir hem ekrandan hem de sahnelerden uzaktaydı. Dönüşü hızlı oldu. Yeni dizisi için sıkı bir set temposunda olan oyuncu, bir yandan da AYSA Prodüksiyon Tiyatrosu’nun “O Gece” adlı oyunuyla çıkıyor izleyici karşısına... İlişkilere ve cesarete karşı düşündürerek ikiyüzlülüğe sahneden ayna tutan oyun için buluştuğumuz Birgören’le, “Büyük bir maddi servet içinde duygusal kuraklık çekiyor” dediği karakterinden hayata bakışına kadar pek çok konuda konuştuk.

Haberin Devamı

- Altı yıl aradan sonra “O Gece” adlı oyunda izliyoruz sizi... Tiyatronun sizde yarattığı heyecanlar neler?

Tabii ki uzun bir aradan sonra sahnede olmaktan çok mutluyum. Altı yıl içerisinde pek çok projede yer aldım ancak tiyatro oyunu seçimi benim için önemliydi. Ajansım “O Gece” oyununu bana sunduğunda, çok beğendim. Elbette yönetmenimiz Bilge Emin ve ekip arkadaşlarımın da kabul etmemdeki önemli sebepler olduğunu söyleyebilirim. Hepimizin şikayet ettiği bir konu olan ikiyüzlülük durumunu oldukça net ve gerçek bir şekilde ortaya koyan bir oyun. İçinde olmaktan heyecan duyduğum ve mutlu olduğum bir oyun.

- Canlandırdığınız “Ahu”nun size sordurduğu sorular, açtığı yeni pencereler oldu mu?

Ahu, her ne kadar ekonomik olarak yüksek zümreye dahil bir karakter olsa da, kadın kimliğine yüklenen zorunlulukları yaşamak zorunda olan, dışarıdan güçlü gibi görünen fakat zaafları olan bir iş kadını. Buradan değerlendirdiğimizde bana son derece gerçek bir karakter geliyor. Ahu, toplumumuzda karşılığı olan biri ve hatta bir stereotip. İyi eğitim görmüş, sosyokültürel çevre açısından rahat olması, hayat görüşünün güya modern olması her zaman sağlıklı kararlar alacağını garantilemiyor.

Haberin Devamı

- Karakteriniz, suç ve yalan üzerine hayatlarına yeniden yön veren bir ekibin parçası oluyor. Oyunun temeli de yalan üzerine kurulu....

Korkarak yaşıyorsan yaşamamışsındır

Türkiye’de maddi gücü elinde olmayan, çileli kadın profilinden biri değil. Gayet varlıklı bir ailenin kızı ama ne yazık ki kendi zümresi içinde olan itibarını korumak için aldatıldığını bile bile evleniyor. Ve hatta evlilik sözleşmesini imzalatmak için bu aldatılma durumunu dahi kullanıyor. Görünürde bir parça itibar için özde değersizleşmeyi kabul ediyorlar. Büyük bir maddi servet içinde duygusal kuraklık çeken karakterler haline geliyorlar.

- Nedir bu itibar mevzusu? Genel olarak da sizce bu duruma bu kadar önem veriyor olmamız neyi gösteriyor?

Her şeyin gelip geçici olduğu bu zamanlarda itibar kırılgan bir şeydir. Elbette önemli ve insanların itibarlarını korumaya çalışmalarını son derece haklı buluyorum ancak itibarlarını korumak için değersizleşmeyi değil. Oyunda, her toplumsal sınıfın çok temel problemleri var. Ve hatta en önemlisi de ortak bir sorunsal: Gerçek bir sevgi ihtiyacı. Sevmek ve sevilmek ihtiyacı. Evet, para hayatlarımızı kolaylaştıran çok önemli bir araç, ancak gerçek bir sevginin bir bedelle satın alınamayacağı da neredeyse bilimsel bir gerçeklik kadar ortada.

Haberin Devamı

“İnsan sınırlarını bilmeli”

- Oyunda verilen mesajlardan biri de; hayatın seçimlerimizle bizi var ettiği... Bu anlamda, bugünkü Begüm olmanızı destekleyen en büyük kararınız ne olmuştu?

İnsan önce var olur, ardından seçimleriyle yaşamaya başlar. Sanıyorum ki en büyük seçimim hayatımı oyunculuk yaparak kazanmaya karar vermemdi. Ve bu pek de kolay olmadı. Ancak bir hayalinizin varsa, onun için karar verip bu kararınızın her şeye ve herkese rağmen arkasında durmanız gerekir. Ben de öyle yaptım... İyi ki de kendi yolumdan gitmişim...

- Cesaret konusu da işleniyor oyunda... Aslında kendi varlığımızı ortaya koyabilmenin bir cesaret işi olduğu... Sizin için tanımı, anlamı nedir?

Haberin Devamı

Oscar Wilde’ın çok güzel bir sözü var: “Yaşamak çok az rastlanan bir şeydir. Çoğu insan sadece var olur.” Yaşamın hakkını verebilmek için korkularımızı yenip, bize sunulan sınırları zorlamamız gerekir. Tam bu aşamada cesaret bize gereken motivasyonu sağlayan temel duygudur. Korkarak yaşıyorsan hiç yaşamamışsın demektir...

- Kendinizi cesur diye tanımlayabilir misiniz?

Cesaret, korkularımızı yenmenin ve istediğimiz hayata onurlu bir şekilde ulaşmanın temel şartı ancak tabii ki bu gözü kara mantıksız bir deli cesareti de değil. İnsan kendi sınırlarını bilmeli ve durması gerektiği yerde de durmalıdır. Duraklar bazen, daha iyi bir hayat için durup nefes almamız gereken ve kendimizi geleceğe doğru bir şekilde hazırladığımız yerlerdir.

- “Evlilik” kavramı oyunda, aşksız, yıpranmış, çıkar üzerine kurulu bir kurum olarak gösteriliyor. Peki sizin için neleri sembolize ediyor?

Hayatlarında belirli açmazları olan insanlar için elbette evlilik stratejik bir kurumdur. Kimisi aile hayatındaki baskıdan kurtulmak, kimisi para odaklı çıkar ilişkilerini “kutsal” bir kurumun ardına gizleyerek kimileriyse sadece toplum içinde “evli” unvanını almak için atıyor o imzaları... Kendini başka bir kafesin içine soktuklarının farkında olmadan. Çevremizde de sıklıkla görülen şeyler bunlar, evliliğin avantajlarını pragmatist bir hayat algısı içerisinde kendine göre kullanan ama özünde epey mutsuz insanlar... Ben bütün ilişkilerimde gerçekten hissettiğim ve hep arkasında durduğum duygularımla yaşadım elbette ve böyle pragmatist ve değersizleşen bir algı ile kurmadım hiçbir ilişkimi. Zira ben bu ülkede hayatı boyunca kendi ayakları üzerinde durmanın öneminin bilincinde bir kadın olarak yaşadım, yaşıyorum.

Haberin Devamı

“Erkek arkadaşımla hikayeler yazıyoruz”

- Oyunculuk haricinde kamera arkası ya da senaryo yazmak gibi sektörün diğer alanlarına ilginiz var mı?

Fotoğraf çekerken bile vizörden gördüğüm yüzlere, ifadelere hayran oluyorum. Hemen hikayesi beliriyor, içimde bir yerlere dokunuyor. Kendi kendime karalarım da işte harekete geçmek için zamana ihtiyacım var gibi hissediyorum, ama şu son dönemde erkek arkadaşımın ciddi katkısı oldu. Edebiyat öğretmeni o. Geçirdiğimiz rutin günlerde bile hikayeler yazıyorum. Birlikte de yazıyoruz ama günyüzüne çıkar mı ya da ne zaman çıkar bilmiyorum.

- Seyahat etmeyi, doğada olmayı seviyorsunuz sanırım sosyal medyadan gördüğümüz kadarıyla....

Fırsat buldukça kendime yurt içinde ve dışında rotalar belirleyip uzun seyahatlere çıkıyorum. Bu gerçekten bana çok iyi geliyor. Bunun dışında elbette sinema, tiyatro ve edebiyat dünyası beni en mutlu eden alanlar... Doğada olmak da elbette... Hani Cemal Süreya diyor ya, “Ölüm geliyor birden aklıma, bir ağacın gövdesine sarılıyorum” diye... İşte o kadar önemli doğada olmak...

Yazarlar