Cumartesi"Metreyle abla..."

"Metreyle abla..."

01.05.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Metreyle abla...

-atıyorum- 1 lira diye etiket var. Canım Mazlumem de yanaşmış, salatalık alacak. "Oğlum" demiş "bunları neyle satıyorsun?" Demek istiyor ki, yani kiloyla mı satıyorsun tane ile mi? Pazarcı oğlan, dudağında çarpık bir tebessüm, şöyle bir süzmüş bu karşısındaki muhteşem kadını. "Metreyle abla" demiş, "metreyle satıyorum." "Naptın?" diye sormuştu annem. "Ay napılır böyle bir ahlaksızlık karşısında, elim ayağım boşaldı" demişti kulakları çınlasın. Haberi okuduysa mutlaka hatırlamıştır o stajyer pazarcı çocuğu. "Bu esnaf bozulmaya başladı" demişti ya. Şimdiki fikrini sorayım isterim, "Bozulmayan ne kaldı?" diye...Değişmeyen bir şeyler kaldı tabii pazar tezgahlarında. Attıkları sloganlar mesela. Uydurdukları ilgi çekici yöntemler. Bunlar hiç değişmedi. Hatta Ali Taranı kıskandıracak kadar da başarılılar bu konuda. Yine aynı yıllardı, 1975-1977... Kadıköy Salı Pazarında gencin biri haykırıyordu. Diyor ki oğlan, "Beni götürün! Ben deliyim, tımarhanelere kapayın!" Neyse, koşup varmıştık yanına. Etrafında yeterli kalabalığı görünce bizim girişimci tezgahtar "tizırını" değiştirip reklam spotuna geçmişti. Ki hâlâ kendisini saygıyla anarım. "Ben deliyim... Ben çıldırmışım... Çifti 5 liradan çorap mı satılırmış? Götürün beni, kapatın tımarhanelere." Aynı yıllar Kadıköyde sadece Salı Pazarı kurulmazdı. Efes Çarşısı vardı mesela... Biz gençler akşamüstleri Dilekin butiğinde toplanırdık. O akşam nereye gidilecekse rezervasyonlar burada yapılırdı. Ben kendimi erkek sandığımdan ya da organizasyon yeteneğine sahip bir Oğlak olduğumdan, bu iş hep benim başıma kalırdı. Tabii çoğumuz harçlık aldığımız için en ucuz yer olan Turgayın Tavernası tercih edilirdi. Ercan Turgut o zamanlar "Till" ve "Green Green Grass of Home" söylerdi kibar kibar. Derken bir gün Ferdi Tayfur "Huzurum Kalmadı" diye bir kaset yaptı. Nolduysa o şarkıdan sonra oldu. Hepimiz birden arabesk olduk. Marmara Yelken kulüpleri, Serkil Doryanlar terk edildi, kendimizi Fenerbahçenin çayırlarında bulduk. Allahtan ben o ara Link Ajans diye bir yerde staj gibi bir şeye başladım. Sahipleri Ali Taran, Ömer Vargı ve Aziz. Müzik ağırlıklıydı ajansın konsepti. Aziz güzel besteler yapardı. Beste, güfte deyince kim gelir akla, Mehmet Teoman tabii. Kadroya o da dahil oldu ve hemen bir-iki şarkı hazırlandı. Önce Nazan Şoray çağrıldı. Mehmet hemen aşık oldu kıza. Arkasından Nükhet Duru geldi, Mehmet ona tutuldu bu kez. Ama Nükhet o sıralar Erol Simavi ile birlikteydi, biraz zor oldu. Derken Nesli Özsoy ve Ayşegül Aldinç girdi Teomanın dünyasına. Onlarla da evlendi zaten. Ayşegülle birlikte bir şarkı söylediler yine o yıllarda "Hastane" diye. Bana sorarsanız son 50 yılın en güzel üç şarkısından biridir. Gençler... Sayın okurlar... Benim şu iki arkadaşım -Mehmet ve Ayşegül-biraz durgun akıllı olabilirler, bu "Hastane"yi yeniden kaset yapmadıkları için. Ama sizden rica ediyorum. Israr edin, tepinin, şarkıyı onlara yeniden söyletelim. Aa! Köşemde yer kalmamış yahu, neyse devamı başka haftaya... Bu ara farkındaysanız, hıyarın metre hesabıyla satıldığı 70lerden nerelere gelmişiz. Ama onlar da gerilerde kaldı. Şimdi artık kiloyla satılan pop star yıldızlarımız var. Veya, kopyalanmış gibi birbirinin aynı şarkı sözlerimiz... Ya da, "Yav bütün suç bu 7 adet notada. Biraz fazla olsaydı adamlar daha farklı müzikler bulabilirlerdi" diye kabullendiğimiz kısır melodi dünyamız! Değişmeyen ne mi kaldı? Güldürmeyin beni. Siz de Ali, Fulden gelin şu yazıyı gazeteye postalayın bakiim. Benim biraz işim var, doğru dürüst şarkıların söylendiği eski mutlu günlerimi hatırlayacağım. Yazara e-mail Annemin bir arkadaşı var, adı Mazlume. Bir zamanlar Ankaranın en güzel kızıymış. Ben hatırlıyorum, Greta Garbo gibiydi. Aynı vakur duruş, aynı ifade... Ama gözlerine baktığınızda taş kesilebilirdiniz (Oğlak kadınları öyle bakar; doğrudan ve sağlam). Mazlumeyi yıllardır görmüyorum, bu sabah onu bana hatırlatan ise bir gazete başlığı. "Ne kadar koyayım abla, diyen pazarcıya 112 milyon TL ceza geliyor!" 15 yaşlarındaydım, bir akşamüstü sinir içinde kapıdan girmişti. "Neclacığım bu esnaf eskiden böyle değildi. Hiç ahlak kalmamış bunlarda" diye. Sene 1970. Bahar ayları. Hıyar turfanda. Yer tezgahlarında yerini almış. Üzerinde de

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler