Cumartesi Müjde ve film aşkı

Müjde ve film aşkı

26.07.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ve Türkan Şoray

Müjde ve film aşkı






Arif Keskiner'in son kitabını ("Yine mi Çiçek") okuyunca, nice zamandır bu köşede eskilerden söz etmediğimi düşündüm ve bu haftayı anılarıma ayırdım.
Bir nevi kıskançlık herhalde ne bileyim...
İlki, Keskiner'in de sıkça sözünü ettiği gazeteci dostumuz Mazlum Göknel'le ilgili. Hatırlamayanlar için söyleyelim; Mazlum gazetecidir ve bizim "piyasanın" tüm erkekleri gibi bir bar manyağıdır. Bara uğramadan eve gittiği görülmemiştir. Karısı Eser'in de bu gece muhabbetlerinden nefret ettiği herkesçe bilinir. Bilinen başka bir konu da, bu gibi durumlarda eşe söylenecek klasik "yalanlar listesi"nin tüm gece kuşlarının arka ceplerindeki mevcudiyetidir. Ama gün gelir yalanlar da tükenebilir.
Rivayete göre Mazlum'un da başına gelmiş. Bir gece yine çakırkeyif, evinin merdivenlerini tırmanmış Mazlumcuk. Üstelik dağarcıkta söylenecek tek bir bahane de yok. O güne kadar kim bilir kaç kere; "Arkadaşımız öldü, filancanın karısı ani doğum yaptı, tam erkencecik eve geliyordum ki bindiğim taksi şoförü kalp krizi geçirdi" demiştir. Mazlum bir yandan yeni yalanlar bulmaya, diğer yandan kilide anahtarı uydurmaya çalışıyormuş ki, kapı açılmış ardına kadar, karşısında Eser. "Peki bu akşam ne oldu?" diye sormuş en sakin haliyle. Mazlum'un vakit kazanması lazım, başlamış soyunmaya. Önce pabuçlarını çıkarıp yer aramış bir süre. Sonra ceketini itinayla katlamış, bakınıyor nereye koysun... Ama hiçbir yalan gelmemiş aklına. Bu arada, karısını oyalamak için, "Bir sor bakalım neredeydin diye?" demiş. "Öyle bir sebebim var ki şaşırıp kalacaksın." Eser yine sakin sormuş: "İşte soruyorum, neredeydin?" Mazlum duymazlıktan gelmiş. Bu diyalog birkaç kere tekrarlanmış. Mazlum yine çok meşgul, üçüncü kez ayakkabılarının yerini değiştirip "Keşke sorsan da anlatsam" deyince Eser çıldırmış. "Soruyoruuum ulan, neredeydin?" "Boku yedik" demiş içinden Mazlum. "Şimdi hapı yuttuk." Evin telefonu tam o esnada çalmış. Can havliyle açmış bizimki, arayan gazeteden biri, verdiği haber de adeta bir can simidi: "Abi çabuk gel ihtilal oldu." Mazlum karısına dönmüş, artık tek kaşı havada. "Buyur bakalım" demiş. "Biz böyle ciddi işlerle uğraşalım, sen vıdı vıdı et. Eve elbisemi değiştirmeye geldim zaten, hemen çıkıyorum. İhtilal oldu da..." Mazlum bu olayı her anlatışında ekler: "Ben 12 Eylül'ü severim arkadaşlar, çünkü hayatımı kurtardı."

Yine aynı yıllar. Yer Side. Müjde Ar, Atıf Yılmaz'ın yönettiği bir filmde oynuyor. Biz de peşine takılıp gitmişiz. Sette müthiş tipler var. Murathan Mungan, Lale Belkıs, Macide Yönder, Aykut Sözeri ve diğer güzel insanlar. Çekimler başlıyor; Aykut'ta Müjde'ye karşı hafiften bir ilgi. Sete eğlence lazım. Tabii derhal hince planlar yapılıyor. Plan gereği Müjde'nin de Aykut'a ilgisi var! Sadece o kadar mı? Macide de aşık oluyor (!) Aykut'a. Ben de müsellesin laf taşıyıcısı. Akşam yemeklerinde üçü yan yana oturuyor. Aykut, Müjde'ye iltifat ediyor, Macide kıskanıyor. İkisi dans ediyor, bu kez Müjde kendini piste atıp "Bunu bana yapamazsın Aykut" diyor. Ben araya girip "Bir karar vermelisin artık abi" diyorum. İşi abarttıkça abartıyoruz. Sonunda Atıf Yılmaz olaya el koyuyor ve genç adamı elimizden kurtarıyor. Böylece, Türkan Şoray-Cihan Ünal beraberliğinden sonra, Yeşilçam ve Devlet Tiyatrolarımız bu büyük aşkla (!) bir kez daha birleşmekten mahrum kalıyor. (Aykut bunun bir şaka olduğunu kim bilir ne zaman öğrenmiştir. Belki de bu yazıdan sonra. Affet bizi Aykut.)

Hayır, bu kez anı değil. Çünkü kendisiyle bir kez karşı karşıya geldim. Lafım da zaten Arif Keskiner'e. Kitabında Türkan hanımın, Kaya Ererez'le çekilen fotoğraflarından söz ediyor. Olabilir, ne var bunda? Kaya o dönemlerin Stelyo Pipis'i. Tüm kadınların gözbebeği. Ve mesleğinde bir numara. Her kadın gibi Şoray'ı da etkilemiş olabilir.
Ya da tamamen bir iş beraberliğidir. Ama geçtiğimiz hafta olay öyle büyütüldü ki, medya da üstüne atladı tabii. Hadi diyelim Arif, bir konuyu anlatırken, içinde öylesine söz ediverdi. Peki diğerlerine ne demeli! Hele
o Arda Uskan. Haftalık dergisinde alıntı yapmış, üşenmemiş bir de soruşturmuş.
Ayıp. Hep söylerim, Türkan hanımla
Rüçhan beyin ilişkilerini hiç kimse bilemez. Belki de baba-kız gibi yaşıyorlardı! Sultanımızın yerinde olsam, bu arkadaşlara inat ortaya çıkıp "Evet yaşadım, size ne?" derim. Böyle bir şey yaşamamış bile olsam...

Yazara e-mail