Cumartesi “Resmiyeti kaldırmayı amaçlıyoruz”

“Resmiyeti kaldırmayı amaçlıyoruz”

26.12.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Beyoğlu Belediyesi’nin açtığı Tünel6’nın mutfağında Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’la buluştuk. Başkan bu restoranı açmaktaki amaçlarından birinin halkla aradaki resmiyeti kaldırmak olduğunu söylüyor

“Resmiyeti kaldırmayı amaçlıyoruz”

Beyoğlu Belediye Binası’nın hemen yanında küçük ama şirin bir restoran, dekoru ve menüsüyle göze çarpıyor. Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın girişimleriyle açılan restoranın menüsü tıpkı Beyoğlu’ndaki gibi birçok kültürün yemeğinden oluşuyor. Burada Osmanlı mutfağından kuzu incik de deneyebilirsiniz, Ermeni tatlıları da yiyebilirsiniz. Demircan’la Tünel6 adını verdikleri restoranın mutfağında bir araya geldik. Bizim için bir çorba pişirdi ve adını Beyoğlu çorbası koydu. Demircan mutfakla arasının çok iyi olduğunu söyleyemese de siparişleri eksiksiz olarak eve ulaştırıyormuş. Bir de tutkusu var, organik beslenme adına pazarları geziyor, bir kutu çikolata yerine doğal yetiştirilmiş domatesi keyifle evine götürüyor.

Haberin Devamı

-Tünel6’nın mutfağında çorbayı pişirdik, öyleyse tarifi alarak başlayalım söyleşiye...

Tarif bütün renklerden, bütün tatlardan oluşan bol karışımlı bir Beyoğlu çorbası.

-Tünel6 restoranının menüsü de buna göre ayarlanmış. Belediyeye ait bir restoran açma fikri nasıl doğdu?

Tünel, Beyoğlu’nun bir mıntıkası. Tünel bölgesi bir tepe, bizim belediye binamız onun alt tarafına düşüyor. Tünel’in altı olduğu için adına Tünel6 dedik ama 6’nın rakamla olması meşhur 6. Daire’den geliyor. Bu restoranın yapılmasının temelde iki sebebi var. Birincisi, örnek olmak. Biz belediye olarak hem binaların restorasyonuna hem işletmesine hem hijyenine müdahale eder ve yönlendiririz. Beyoğlu yeme-içme mekanlarının çok olduğu bir yer. Biz bu restoranla bir standart belirlemiş ve nasıl olması gerektiğine dair ortaya bir numune koymuş olduk. Bu açıdan çok kıymetli. İkinci bir açısı da belediyenin halka daha uzun süre açık bir kapısının olması. Belediyeye gelip vakit geçirmek isteyen de oturabilir, belediyede hiç işi olmadan gelip oturmak isteyen de... Aradaki resmiyeti kaldırıp bir arada olmayı amaçlıyoruz.

Haberin Devamı

-Menüde Ermeni tatlısı da, Osmanlı yemekleri de var. Menünün bütünü Beyoğlu halkını mı temsil ediyor?

Beyoğlu’nda tatlar çok kıymetli. Kültür dediğimiz aslında insanın yaşamına dair bir olgu. Yemesi, içmesi, giymesi, kullandığı eşyalar, barındığı mekanlar, musikisi... Beyoğlu’nda bu anlamda farklılıklar var. Bu farklar kendiliğinden hoş bir nüans oluşuturuyor. Biz de bunu menüye taşımak istedik; ama yemek ama tatlı ama içecek olarak mutlaka var olsun dedik.

-İşletmesini özel bir şirkete vermenizin sebebi nedir?

Burası küçük bir mekan ama biz burada cumhurbaşkanı, başbakan da ağırlıyoruz. Bu işi en iyi yapanlara bırakmak lazım diye düşündük. CVK Otel’e de bu anlamda müteşekkiriz. Konuklarımızla dışarıda bir şey yapmaktansa burada ağırlamak daha samimi, daha kolay ve daha ucuz oluyor.

-Fiyatlar nasıl?

Yiyeceklerin standardı iyi ama fiyatı en ucuzu. Kendi bölgesindeki akranlarına göre fiyatları çok daha uygun. Buradaki amaç insanlara örnek olabilmek zaten.

Haberin Devamı

“Mutfakla aram iyidir, sık sık ziyaret ederim”

-Sizin mutfakla aranız nasıl?

Mutfakla aram iyidir, evde sık sık ziyaret ederim. Yemeklerin tadına bakma konusunda uzmanım hatta. Yoğurt yemeyi çok sevdiğim için meyveli karışımlar hazırlarım. Bunları yapmak bana keyif de verir ama eşim o kadar güzel yemekler yapıyor ki bana zaten fırsat kalmıyor.

-En favori yemeğiniz de eşinizin yaptığı ıspanak yemeğiymiş doğru mu?

Evet, aynen öyle. Çok severim ıspanak yemeğini gerçekten ama eşim de çok güzel yapar. Annemin yemekleri de çok güzeldi. Eşimin yemekleri de çok güzel. Bu anlamda çok şanslıyım. Mutfakta ufak tefek şeyler yapıyorum ben sadece ama onun dışında verilen siparişleri eksiksiz eve getirmekte uzman olduğumu söyleyebilirim.

-Beslenmenize dikkat eder misiniz?

Evet, bu konuda takıntılı biri olduğumu söyleyebilirim. Organik beslenmeye çok önem veriyorum. Evde şeker ve nebati yağ kullanılmamasına çok önem veririm. Ekmek ve şeker tüketimini azalttık mesela. Eve tatlı, çikolata götürmek yerine pekmez yiyoruz artık. Eskiden özentilik de vardı, sanırım eve güzel bir çikolata kutusu götürmek hoş geliyordu insana. Şimdi onlara düşman gözüyle bakıyoruz. Nerede köylerden gelen yağlar, ballar varsa onları gidip o pazarlardan bulmak, eve götürmek ve “Bakın ne getirdim?” demek bana keyif verir oldu. Çocuklarıma da doğal beslenmenin önemini anlatıyorum devamlı. Ahmet Misbah Demircan olarak bu yaşımda ilgim tarım üzerine yoğunlaştı. Avrupa’ya gittiğimde de tarlaları geziyorum. Bizim insanımız çiftçilikten gurur duymalı oysa biz utanıyoruz. Amerikalılar evlerinde bahçe kurup üzüm yetiştirmekten gurur duyuyorlar. Biz ise toprakla bağımızı kesmiş durumdayız.

Haberin Devamı

-Türk mutfağından sonra sevdiğiniz dünya lezzetleri hangileri?

Japonların suşileri gayet güzel, beğenmemek mümkün değil. Fransızların pastaları ve porsiyonları çok yeterli. İtalyanların makarnasının da hakkını vermek lazım. Mesela kim ne derse desin Araplar tavuk ve pilavı çok güzel yapıyor.

Haberin Devamı

“İyi çocuk yetiştirmek insanlık borcu”

-Kalabalık bir ailede büyüdünüz. Kalabalık sofraları seviyorsunuzdur öyleyse.

Evet biz dokuz kardeştik. Evde bir akşam iki-üç kişi yoksa ev boş gibi gelirdi bize. Şimdi aileler iki-üç kişi. Annem çok çocuğunun olmasının keyfini yaşıyor, bir sürü torunu var. Annem kendini gerçekten çocuklarına adadı. Bazen de diyorum ki profesörse en iyi profesör o. Dokuz tane çocuk yetiştirdi. Bu dokuz insan sağlıklı ve eğitimli bir şekilde hayata katıldıysa görevini en iyi şekilde yapmış demektir. Bu dünyada iyi bir şekilde çocuk yetiştirmek insanlık borcu diye düşünüyorum.

“Resmiyeti kaldırmayı amaçlıyoruz”
“Yerel yönetimler güçlendirilmeli”

-Beyoğlu Belediyesi’ndeki çalışma sisteminize baktığımda doğru bir düzen kurmak adına semt konaklarıyla birlikte çalışıyorsunuz. Yerel yönetimler güçlendirilmeli mi sizce?

Kesinlikle güçlendirilmeli. Beyoğlu üzerinden örnek vererek anlatabilirim size neden güçlendirilmesi gerektiğini. Mesela Beyoğlu’nda sokakta dolaşıyoruz. Yetki alanımız barınmayla sınırlı. Elektriği, suyu, temizliğiyle ilgileniyoruz. Fakat insanlar bize iş de soruyor, aş da soruyor, ulaşım da soruyor. Yetkilerimiz yok bunun için ama vatandaşa “yok” diyemiyoruz, çözüm üretmeye çalışıyoruz.

-Nedir o çözüm?

Devletin iki başlılığı söz konusu. Bazı birimler bize bağlı değil. Emniyet, güvenlik, eğitim ve sağlık gibi. Oysa bütün bu birimler belli bir çatıda toplanabilir ve seçilmiş belediye başkanı bu hizmetlerin hepsine tek elden bakabilir. Hatta mahalleye kadar örgütleyebilir. Mahallenin muhtarı mahallenin başkanı gibi olabilir. Belediye başkanının mahalledeki temsilcisi olur. Aslında bizde hizmetler var ama dağınık. İnsanlar muhatap bulmakta zorlanıyor ve belediye başkanını görünce her şeyi soruyor haklı olarak. İnsanların artık şehirden beklentisi değişti. Üretim ve iş modellerini doğru tarif etmiş, planlamasını buna göre yapmış, mesleki eğitim verebilen ve çevredeki ihtiyaçları çözebilmiş idarenin istendiği bir çağda yaşıyoruz.

-Peki siz Beyoğlu Belediyesi olarak kendinizi ne kadar başarılı buluyorsunuz bu konuda?

Bir kere barınma konusunda Beyoğlu’nda son 12 yılda ciddi renovasyon, restorasyonlar yaptık. Binalar yenilendi. Yollar güzelleşti, sokaklar aydınlandı, temizlendi. Ve sizin de değiniz gibi çevreyle ilişkilerimizi semt konakları üzerinden kurduk. Okullar açtık, kadınları evden çıkaracağımız pozisyonlar yarattık. Çocuklara kamplar düzenledik. 6 bin turist yatağımızı 45 bine çıkarttık. 800 turistik işletmemiz
5 bine çıktı. 82 bin istihdamımız 200 bin oldu. Buralarda iyi gidiyoruz ama bir sorunumuz var.

-Nedir o?

İşsizlik hâlâ devam ediyor. Nitelikli iş gücünü oluşturacak yatırımları yaptıkça mesleki eğitim veren okullarda gençleri eğiteceğimiz mekanizmaları kurmakta zorlandık. Beyoğlu istihdam merkezi üzerinden işler buluyoruz ama sistematik ve kalıcı bir çözüm olmadığını görüyorum. Bir yandan şehir planlamalarında hedefimizi tayin etmişiz ama buna uygun insan gücü yetiştiremezsek o zaman kendi gençlerimize iş bulamazken başka yerlerden istihdam sağlamış olacağız.
Bu durum iki şey getirir. Ya göç olacaktır ya da gelir dağılımında problem çıkacaktır. O halde benim gençlerimi yukarıya itelemem lazım.

-Bunun için eğitim sisteminin değişmesi gerekiyor.

Evet, mesleki okullara ağırlık verilmeli ama dört duvar arasındaki bir eğitimden söz etmiyorum. Benim şöyle bir hayalim var. Galata’da bir okul düşünün. Orada hangi meslekler ön planda, moda! Oradaki okul moda eğitimi veriyorsa ve öğrenciler haftanın üç günü oradaki modacıların yanında bir şeyler öğreniyorsa lise son sınıfa geldiğinde bir mesleği var demektir. Üniversite kabiliyeti varsa tabii okumaya devam etsin ama gerçeği görelim, herkes üniversite kazanamıyor ama herkes çalışmak zorunda.