26.12.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:
BADE GÜRLEYENbade.gurleyen@milliyet.com.tr
Şu sıralar bir “Milli kedi” tartışması almış başını gidiyor. Çünkü Kıbrıslı Rumlar, “milli kedileri” olarak gördükleri Afrodit ve St. Helena’yı, Kıbrıslı Türklerin Van kedisinin türevleri olarak tescil ettirmeye çalışmalarına karşı çıkıyor. Rumlar, Türklerin Rum kedilerini Van kedisiyle birleştirip yeni bir tür yarattığını ileri sürerek ABD’ye DNA numunesi gönderiyor, yani iki kedi türünü “Rum kedisi” olarak tescil ettirmeye çalışıyor. İşin içine Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu bile katılmış durumda...
Van kedisi şu sıralar bir başka konuyla da gündemde. Öyleki FIBA 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’nın maskotu da sevimli bir Van kedisi. Peki “Milli kedi” nedir? Özellikleri ne olmalı? Nasıl korunur?
Van kedisi canlı kültür mirası
“Kıbrıs’taki ‘kedi savaşı’ biraz politik. Bu kediler melez. Hatalı çiftleştirmeden dolayı ortaya çıkmışlar. Dolayısıyla DNA testinden sağlıklı bir sonuç çıkacağını sanmıyorum. Melez kedilere fazla itibar edilmez zaten” diyor Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Kedisi Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Zahid Ağaoğlu. Van kedisiyle ilgili 15 yılı aşkın süredir araştırma yapan Ağaoğlu, bu kediyi Türkiye’nin hatta dünyanın canlı kültür mirası olarak kabul ettiklerini söylüyor...
Anatolia Hayvan Hastanesi Başhekimi Dr. Halil Mahzunlar Van kedisinin eskilerden beri, hatta Roma İmparatorluğu (M.Ö. 1. yy) döneminde bile yaşadığını söylüyor: “Louvre müzesinde Van kedisini gösteren bir Roma birliğinin kalkan simgesi var.” Prof. Dr. Zahid Ağaoğlu ise daha da eski dönemlere giderek Urartulardan (M.Ö. 7-8. yy) söz ediyor: “Urartu kazılarında bile Van kedisinin kalıntıları görülüyor.” Ağaoğlu ayrıca Dünya Basketbol Şampiyonası’nın maskotuna da değinerek “Bu ülkemiz için çok güzel bir tanıtım. Bizim yetkililer, bakanlıklar belki bu sayede kediye daha fazla sahip çıkar” diyor.
Kediler hatalı çiftleştiriliyor
Peki bu “milli kediler” nasıl korunur? Elbette “sıradan” sokak kedileriyle çiftleşmeleri engellenerek. Ağaoğlu, “Kedilerin genetik yapıları bozuluyor. Amacımız dejenere olmuş, nesli tükenmekte olan bu türü canlandırmak. Kim kimden doğmuş takip ediyoruz ve bir çiftleştirme programı yapıyoruz. Onları asla farklı türlerle ya da soyunda bozukluk gösteren kedilerle çiftleştirmiyoruz. Kedilerin saflığını ve karakteristik özelliklerini koruyoruz. Aşılarla da hastalıkları önlüyoruz” diyor.
Bilim adamları Ankara kedisini de korumak için kolları sıvamış durumda. Bu konuda özellikle Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi önemli çalışmalar yapıyor.
İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Yılmaz ise Van ve Ankara kedisinin dünya literatüründe de büyük önem taşıdığına değiniyor:?“Ülkelere özgü ırklardan söz edebiliriz. Bu iki ırk da Türkiye’ye özgü. Bunlar yüzyıllardır burada yaşayan kediler.”
“Peki ne olacak Kıbrıs’taki bu milli kedi tartışmasının sonu?” sorusuna ise Yılmaz’ın da net bir yanıtı yok: “Sorun belki genetik yapının tam olarak ortaya konması ve kedilerin hangi gruba daha yakın olduklarının tespit edilmesiyle çözülebilir. Ancak komşu ülkelerarası hayvan geçişleri oldu bugüne kadar. Mesela İran-Türkiye arasında da oldu. Dolayısıyla benzer ırklar farklı bölgelerde görülebiliyor. Ancak Van ve Ankara kedisi kesinlikle Türkiye’ye özgü ırklar”...